14. Hukuk Dairesi 2019/1821 E. , 2019/7742 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14/05/2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın ... yönünden husumetten reddine, ... yönünden kabulüne dair verilen 12/06/2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve dahili davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının yüklenici sıfatıyla 15.03.2005 tarihli düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca 28182 ada 10 parselde yapılacak bina işini üstlendiğini, taşınmaz üzerinde gecekondusu bulunan ..."ın gecekonduyu boşaltmaması nedeniyle inşaata başlayamadıklarını, sözleşmede yer alan "Arsa üzerindeki evleri yıktırmak ve enkaz bedellerini ödemek, arsa sahipleri adına Hazineye ait 5m2"lik hisseyi almak müteahhide aittir" hükmü uyarınca yüklenicinin dava açma hakkı bulunduğunu beyanla dava konusu taşınmaza el atmanın önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, davacının mülkiyet hakkı olmadığından dava açma hakkı olmadığını, ayrıca davalının 26.11.1998 tarihli enkaz satış senedi ile parsel üzerindeki haklarını ..."a devrettiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, davalı ... yönünden açılan davanın kabulü ile dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 28182 ada 10 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan 24.02.2014 günlü bilirkişi raporuna ekli krokide 19 kapı numaralı olarak gösterilen 110 m²"lik yere davalının vaki müdahalesinin menine ve krokinin karara eklenmesine, mahkeme veznesine depo edilen 12.925,00TL bedelin hüküm kesinleştiğinde bu davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve dahili davalı ... vekili temyiz etmişlerdir.
Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine veya davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gösterilen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def"i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün olan ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.
Mülkiyet hakkı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 683 ila 778. maddeleri arasında düzenlenmiş olup 683. madde uyarınca; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu madde hükmü dikkate alındığında mülkiyetin sağladığı aktif yetki (mülkiyetin müspet unsurları) “O şeyde hukuk düzeninin sınırları içinde dilediği gibi tasarruf etme hakkı”dır. Bu tasarruf, malın fiilen kullanılması, semerelerin toplanması, malda değişiklik yapılması, malın tahrip ve tağyir edilmesi gibi fiili tasarrufları içine aldığı kadar, malı başkasına devretme, üzerinde hak tesis etme gibi hukuki tasarrufları da içine alır. Mülkiyeti koruyucu yetki (mülkiyetin menfi unsurları) ise; malikin, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabilmesi ya da her türlü haksız el atmanın önlenmesini dava edebilmesidir. Maddede belirtilen iki dava doğrudan doğruya mülkiyet hakkına ait yetkilerdir. Bu talepler mülkiyet hakkından kaynaklanır ve varlıklarını mülkiyet hakkından ayrılmaz bir biçimde, ona bağlı olarak sürdürürler. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-4 Esas, 2010/56 Karar sayılı ilamı).
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olaya gelince; davayı açan yüklenici şirketin dava konusu taşınmazda mülkiyet hakkı bulunmadığı gibi herhangi bir şahsi hakkı da yoktur. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yer alan arsa üzerindeki evleri yıktırmak ve enkaz bedellerini ödemeye dair hüküm de davacıya dava açma hakkı sağlamamaktadır. Doğrudan mülkiyet hakkını ilgilendiren eldeki el atmanın önlenmesine yönelik dava hakkı mülkiyet hakkı sahibine ait olduğuna göre, mülkiyet hakkı sahibi olmayan davacının taraf sıfatı yoktur. Hal böyle olunca taraf sıfatı yokluğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili ve dahili davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.11.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.