3. Hukuk Dairesi 2017/13231 E. , 2019/1657 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davacı ve katılma yoluyla davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ... ile aralarında 01.12.2011 başlangıç tarihli üç yıl süreli kira sözleşmesi bulunduğunu, davalı ..."in ise sözleşmede kefil olduğunu, sözleşmenin 24. maddesinde "... Kiracının her zaman için üç ay öncesinden kiraya verene ulaştıracağı bir yazılı ihbar ile sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirme yetkisi olduğu, bu durumda kiracı süresinden önce sözleşmeyi fesih ile mecuru tahliye etmiş olacağından, tahliye tarihinden sonrasına yönelik olan dört aylık kira bedeli tutarını ödemekle yükümlüdür. " düzenlemesi mevcut olduğunu, davalı kiracının 17.07.2012 tarihli ihtar ile sözleşmeyi haksız olarak feshederek kiralananı tahliye ettiği halde sözleşmede kararlaştırılan kira bedelini ödemediğini, kiracı olduğu dönemde yaptığı bir takım tadilatlar nedeniyle tahliye anında mecura zarar verdiğini, buna ilişkin dava hakkını saklı tutarak sözleşmenin 24. maddesi gereğince yedi aylık kira bedeli olan 31.500 USD karşılığı 56.353, 50.-TL "nin yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı kiracı, davacı ile anlaşarak sözleşmenin feshedildiğini, 9.000.-USD depozito bedeline ilişkin takas mahsup talebinde bulunarak davacının talepleri yönünden davanın reddini dilemiş; davalı ... ise, cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün davacı ve davalılar tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi"nin 22.10.2015 tarih, 2014/12157 Esas, 2015/8861 Karar sayılı ilamı ile, ".... Kısa kararla, gerekçeli karar arasında açık bir çelişki olduğu... " gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 9.000 USD nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı ve katılma yoluyla davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davalının makul süreye ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Taraflar arasında imzalanan 01.12.2011 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda, uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı kiracı 17.07.2012 tarihli ihtar ile, sözleşmenin feshedilerek anahtarların binanın güvenlik görevlisine bırakıldığını davacıya ihtar ettiği, davacının da bildirilen bu tarihe karşı çıkmadığı anlaşılmakla, bu durumda kiralananın 17.07.2012 tarihinde tahliye edilmiş olduğunun kabulü gerekir.
Erken tahliye halinde kural olarak Türk Borçlar Kanununun 325. maddesine göre kiracı anahtar teslim tarihine kadar kira bedelinden, anahtar teslim tarihinden itibaren ise kiralananın aynı şartlarda kiraya verileceği makul süre kira bedeli ile sorumludur. Bununla birlikte Türk Borçlar Kanunu"nun 112. maddesi göndermesi ile aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca, kiraya verenin bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasını önlemesi için kendisine düşen ödevi yapması gerekir. Bu durumda kiraya verenin zararı, tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira bedelinden ibarettir.
Somut olayda; Sözleşmede, sürenin üç yıl olarak belirlendiği, kiracının da 17.07.2012 tarihinde sözleşme süresi dolmadan kiralananı erken tahliye ettiğine göre, davacının makul süre kira bedelini talep etmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Mahkemece, dosya arasında bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda iki aylık makul süre kira bedeline hükmedilmiş ise de, davacının mecuru yeniden 01.09.2012 tarihinde kiraya verdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının, taşınmazın yeniden kiraya verildiği tarih olan 01.09.2012 tarihine kadar olan kira bedellerinden sorumlu olacağı, bakiye alacaktan sorumlu olmayacağı gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde fazla miktarda alacağa hükmedilmesi doğru değildir.
3-) Davalının depozito bedeli iadesine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
6098 Sayılı T.B.K.nun 316. (B.K.nun 256) maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı kanunun 334. (B.K.nun 266) maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiraya verene teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun olağan kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davacının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun kiralananın gözden geçirilmesi ve kiracıya bildirme başlıklı 335. maddesinde; "Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa, kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak, teslim alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve ayıpların varlığı hâlinde, kiracının sorumluluğu devam eder. Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve ayıpları belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır." şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Sözleşmenin 29. maddesinde, 9000 USD depozito bedeli alındığı, tahliye halinde kira bedelinin ödenmesine ilişkin yükümlülük başta olmak üzere diğer tüm maddelerde yer alan kiracının yükümlülükleri nedeniyle talep, zarar ve ziyanını öncelikle anılan teminattan tahsil etme hakkına sahip olduğu düzenlenmiş olup, taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davalı kiracı tarafından 9.000 USD depozito bedeli verildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Mahkemece kiraya verenin hasara ilişkin iddiaları değerlendirilmemiş olup, davaya konu taşınmazın tahliye edildiği kabul edilen 17.07.2012 tarihinden sonra 10.08.2012 tarihinde açılan iş bu davada kiraya veren kiralananın hasarlı olduğunu belirtmekle, davacı kiracıya makul sürede hasarın bildirildiğinin kabul edilmesi gereklidir. Bu durumda, davalı ödediği depozito bedeli nedeniyle takas mahsup talebinde bulunmuş olmakla; davacının hasar yönünden sunduğu delilleri toplanarak davalının hasara ilişkin borcu olup olmadığı konularında inceleme yapılmalı; bundan sonra, Mahkemece kiraya veren lehine kabul edilen tüm alacak talepleri toplamından depozito bedeli mahsup edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacı tarafından depozito bedeline ilişkin takas ve mahsup talebi kabul edilmediğinden bahisle yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.02.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.