Abaküs Yazılım
16. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/2648
Karar No: 2019/2010

Silahlı terör örgütüne üye olma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/2648 Esas 2019/2010 Karar Sayılı İlamı

16. Ceza Dairesi         2019/2648 E.  ,  2019/2010 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazla ilgili Mahkeme Kararı : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 13.12.2017 tarih ve 2017/147-2017/489 sayılı kararı
    İtirazla İlgili Hüküm : TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK"nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet
    Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma

    Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Dairemizce verilen 03.12.2018 gün ve 2018/1923 Esas, 2018/4741 sayılı karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmekle;
    İtiraza konu bozma kararındaki temyizin ret edilmesi gerekçesine ek olarak;
    Hakimler veya mahkemeler tarafından verilen kararların denetlenmesi amacıyla başvurulan hukuksal çarelere kanun yolları adı verilmektedir.
    Kanun yolu, aykırılıkları gidermek, isabetli karar verilmesini sağlamak bakımından sanık için olduğu kadar toplum içinde büyük bir teminat olduğundan bir insan hakkıdır. (Yenisey-Nuhoğlu, CMK 4. Baskı syf.838) Nitekim konu insan hakları çerçevesinde ele alınarak ülkemizin 14.03.1985 tarihinde imzalayıp 10.03.2016 tarihinde onayladığı 7 nolu protokol; “Bir Ceza Mahkemesince mahkum edilen sanığın üst yargılama merciine başvurarak hakkındaki kararı inceletmek” bu hak kapsamında kabul edilerek, hakkın nasıl düzenleneceği kanunlara bırakmıştır. (madde 2/1) Protokol öncesinde de taraflara ceza ve hukuk yargılamalarında genel olarak “kanun yoluna” başvurma imkanı sağlanmıştır. Mevzuatta yer alan istisnalar da (1412 sayılı CMUK 305/2. fıkra) Anayasa mahkemesinin kararıyla iptal edilmiştir. Protokole göre, başvuru hakkının ne şekilde kullanılacağına ilişkin şartlar kanuni düzenlemeyle belirlenecektir. Bir hakkın özüne dokunulmaksızın sınırlandırılıp kurallara bağlanması bu ilkenin ruhuna aykırı olmayacaktır. Esasen demokratik hukuk devletinde gerçek ve tüzel kişilerin hukuk kurallarına uygun davranmak yükümlülüğü vardır.
    Bu çerçevede ceza muhakemesine ilişkin eski ve yeni mevzuatın karşılaştırılması sorunun çözümüne ışık tutulacaktır.
    1412 sayılı CMUK’a göre; Temyiz başvurusu yapılan dosyada, süresi içinde temyiz edilmemiş, hükmün temyiz edilemez olduğu ya da temyiz edenin buna hakkının bulunmadığı anlaşılırsa işin esası incelenmeden temyiz isteği reddedilecektir.(m. 317/1) Görüldüğü üzere “temyiz sebebi” ret nedenleri arasında gösterilmemiştir. Yargılamada ikili sistemin benimsendiği bu dönemde, verilen kararın temyizi halinde hüküm kesinleşmeyecektir. Temyiz eden taraf, hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını talep etmekte olduğunu temyiz dilekçesinde veyahut layihasında göstermesi gerekir (CMUK md.313/1). Temyiz sebebi gösterilmemiş ise temyiz süresinin bitmesinde yahut gerekçeli kararın kendisine tebliğinden itibaren bir hafta içinde sebepleri gösterir bir layiha verebilir. (m. 314/1)
    Layihanın verilmemesi veya dilekçe veya beyanda temyiz sebeplerinin gösterilmemesi temyiz tetkikatı yapılmasına mani değildir. (m. 314/2) Görüldüğü üzere CMUK hükümlerine göre temyiz dilekçesinde temyiz nedeni gösterilmese dahi inceleme yapılacak ve res’en nazara alınacak nedenlerden dolayı hükmün bozulmasına karar verilebilecektir. Yerleşik uygulama bu doğrultuda olup, temyiz nedeni gösterilmemesi veya ek layiha verilmemesi, kararın incelenmesi bakımından ihtiyari bir nedendir. Ek temyiz dilekçesinin layiha verilmemesi reddi sonucunu doğurmayacaktır.
    5271 sayılı CMK’nın bu konuyla ilgili hükümleri ise şu şekildedir; Temyiz edilen hükmün incelenebilmesi için 1412 sayılı CMUK’da öngörülen üç şarta ilave olarak 4. şart olarak "temyiz nedeni" gösterilmesi zorunlu hale getirilmiştir. (CMK m. 298) Temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. (m. 294/1) Neden göstermemiş ise temyiz başvurusu için verilen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde sebep gösterebilir. (m. 295/1) Kararı bizzat sanık temyiz etmiş ise müdafiisi de ek dilekçe ile temyiz nedenlerini bildirebilir. (m. 295/2)
    Temyiz nedenlerinin gösterilmemesi Bölge Adliye Mahkemesi açısından ret sebepleri olarak sayılmamıştır. (m. 296/1) Bu düzenlemedeki kanun koyucunun amacı, eski hale getirmede olduğu gibi, hangi hususların temyiz nedeni sayılacağının temyiz incelemesi yapacak mercii tarafından takdir edilmesini sağlamak içindir. Ek dilekçenin temyiz incelemesine kadar verilebileceği sonucunu çıkarmak olanaklı değildir.
    İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçip temyize ilişkin hükümlerin yürürlüğe girmesiyle yargılamada üç aşamalı sisteme geçilmiştir. 5271 sayılı CMK’nunda yeni bir anlayışla düzenlenen temyiz sisteminde, temyiz kanun yoluna başvuran taraftan, hükümdeki hangi hususlara itiraz ettiğini açıkça bildirmesi istenmiştir. Bu nedenle temyiz başvurusunda sebebe yer verilmemişse, ek dilekçe sunma imkanı sağlanarak, bu dilekçenin kimler tarafından hangi süre içinde verebileceği yoruma meydan vermeyecek derecede açıklıkta düzenlenmiştir. Kanun koyucunun fuzuli işlerle iştigal ettiği ileri sürülemeyeceğine göre, eski usul yasamızdaki sebep bildirmedeki ihtiyari sistemden vazgeçilerek mecburi sistem benimsenmiş, bu şekilde temyiz kanunyolu, istinaf yargılamasında hukuki denetimin anlayışına uygun şekilde disipline edilmiştir. Bir hakkın kulanımının makul bir süreye bağlanması, hakkın kullanılmasını engellediğini kabul etmek mümkün değildir. Zira şekil, keyfiliğin can düşmanıdır.
    02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkra hükümleri uyarınca itiraz konusu değerlendirilip, önceki kararda değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir nedenin bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının uygun olduğu anlaşıldığından dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.03.2019 tarihinde Üyeler ... ve ..."un karşı oyu ve oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY:

    Sayın çoğunluğun “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddi ile önceki kararda değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir neden bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının uygun olacağına” ilişkin düşüncesine iştirak edilmemiştir.
    Ayrıntılarını daha önceki karşı oy yazımızda açıkça ifade ettiğimiz üzere;
    Anılan yasal düzenlemelere bakıldığında, öncelikle temyiz başvurusu (dilekçesi, istidası) ile gerekçeli temyiz dilekçesi (temyiz layihası, ek dilekçe) arasındaki fark üzerinde durulması gereklidir. Bu dilekçelerin, tek bir dilekçe olarak birlikte verilmesi de mümkündür. Ancak uygulamada çoğunlukla kısa kararın tefhimiyle birlikte on beş günlük temyiz süresi başladığından, öncelikle süreyi kaçırmamak için temyiz başvurusunda bulunulması (temyiz başvuru dilekçesinin verilmesi) gerekmektedir. Uygulamacılar bu dilekçeye “süre tutum dilekçesi” adını vermektedirler. Son derece yaygın olan bu yanlış tabir, verilen dilekçeyle temyiz süresinin durduğu gibi bir yanılgıyı da beslemektedir. Oysa bu dilekçe verilmekle temyiz gerçekleşmekte ve artık süre sorunu ortadan kalkmaktadır.
    Gerekçeli temyiz dilekçesi (ek dilekçe, temyiz layihası) ise, temyiz nedenlerinin gösterildiği dilekçedir. 5271 sayılı CMK’nın temyiz kanun yoluna ilişkin hükümlerinin yürürlüğe girmesinden önce, bu dilekçenin verilmesi zorunlu değildi. Zira CMUK’nın 314/2. maddesinde yer alan “temyiz nedenlerinin gösterilmemesinin temyiz incelemesine engel olmayacağına yönelik” hükme dayanarak Yargıtay temyiz nedenlerini re’sen gözetebilmekteydi. 5271 sayılı CMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin bir bütün olarak yürürlüğe girmesinin ardından, bu dilekçenin hangi aşamaya kadar verilmesi gerektiği konusu önem kazanmıştır.
    Bir anlamda yasa koyucunun, hem muhakemeyi hızlandırmak, hem de asıl amacı ülkedeki hukuk kurallarının istikrarlı, aynı bir biçimde yorumlanması ve uygulanmasını sağlanmak olan Yargıtay"ın gereksiz iş yüküyle karşı karşıya kalmasını önlemek amacıyla “sırf temyiz nedeni gösterilmemesi” gerekçesiyle de olsa hukuka aykırı bir kararın kesinleşmesini göze aldığını söyleyebiliriz.
    Ancak adil yargılanma ve adalet erişim hakkı açısından söz konusu hükümler irdelendiğinde, “hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığını somut bir şekilde göstermeyen” temyiz dilekçesinin ya da daha sonradan verilen ek temyiz dilekçelerinin, anılan yasal düzenlemeler karşısında reddedilmesi gerektiğinin kabulü, hem Anayasa"nın 2 ve 36. maddeleriyle hem AİHM’nin içtihatlarında yer alan ölçütler ile hem de ceza yargılamasının maddi gerçeğin insan onuruna yaraşır biçimde araştırılıp bulunması amacıyla uyumlu olduğunu söylemek güçtür.
    Kanun’da her ne kadar “yedi gün içinde ek dilekçe verilir” yazmaktaysa da, bu sürenin geçmesinden sonra fakat Yargıtay’ın incelemesinden önce Yargıtay’a ulaşan dilekçenin de kabul edilmesi gerekir. Bir kere süresinde temyiz isteminde bulunulduktan sonra, Yargıtay’da incelemeye başlayıncaya kadar dilekçe veya dilekçeler verilmesine, bu dilekçelerde önceden belirtilmeyen yeni temyiz nedenleri belirtilmesinde herhangi bir engel yoktur. Aksine bir kabul, medeni muhakeme yargılamasında olduğu gibi ceza yargılamasını da tamamen şekli bir yargılama vasfına getirir.
    Sonuç olarak; bir kere süresinde temyiz isteminde bulunulduktan sonra, Yargıtay’da incelemeye başlayıncaya kadar dilekçe veya dilekçeler verilmesine, bu dilekçelerde önceden belirtilmeyen yeni temyiz nedenleri belirtilmesinde herhangi bir engel yoktur. Yargıtay"ın incelemesine kadar verilen ek dilekçe ve gösterilen temyiz nedenleri de, Yargıtay tarafından incelenmeli ve denetlenmelidir. Elbette söz konusu dilekçenin zamanında, tüm temyiz nedenlerini de gösterir şekilde hükmü veren mahkemeye verilmesi, olması gerekendir. Yargıtay’ın incelemesi sırasında, temyiz dilekçesinde herhangi bir temyiz sebebinin yer almadığı anlaşılırsa, ancak o zaman temyiz isteminin reddedilmesi gerekir.
    Bu cihetlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken, sayın çoğunluğun “itirazın reddi ile önceki kararda değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir neden bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının uygun olacağına” ilişkin düşüncesine katılmak mümkün olmamıştır.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi