8. Hukuk Dairesi 2017/1004 E. , 2017/10073 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Dernek üyeliğinin devam ettiğinin tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Dava dilekçesinde, davacının ... üyeliğinin mevcut durumu ve şayet hukuka aykırı bir şekilde üyeliği askıya alındıysa bu sebepten dolayı tazminat talebine dayanak teşkil etmesi için bahse konu işlemin hangi tarihten itibaren geçersiz olduğunun tespiti istenilmiş; mahkemece, davacının kesin ihracına dair eldeki davadan daha sonraki 13.04.2014 tarihli genel kurul kararının iptaline dair ... 13. AHK"nin 2014/208 esas sayılı dosyası yönünden derdest kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
04.06.1958 ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen hususları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir.
Dava, davacının üyesi olduğu dernekteki mevcut üyelik durumu ile ileride açılabilecek tazminat davasına dayanak teşkil etmesi için üyeliğinin hukuka aykırı askıya alındığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın aydınlatılması için öncelikle “dava şartı” ve “derdestlikten” bahsedilmesinde yarar vardır.
Bilindiği gibi, derdestlik yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ilk itiraz olarak düzenlendiği halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-(ı) maddesi ile dava şartı olarak kabul edilmiştir.
Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan şartlardır, diğer bir anlatımla; dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu bir durumdur.
Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir.
Dava şartları dava açılmasından hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması veya bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir.
Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi). Olumsuz dava şartlarından birisi mevcutsa veya olumlu dava şartlarından biri mevcut değilse, davanın esası incelenemez. Bunun amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da, açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Dava şartının eksik olması halinde nasıl bir usul işlemi yapılacağı, 6100 sayılı HMK un 115. maddesinde belirlenmiş, ikinci fıkrasında ise mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceği hükme bağlanmıştır.
Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukukî korunma sürecini başlatmış olduğundan artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle daha önce açılmış ve hâlen görülmekte olan bir davanın, ikinci kez açılması hâlinde, davacının bu ikinci davayı açması hukukî olmadığı gerekçesi ile 6100 sayılı HMK’nın 114.maddesi ile derdestlik dava şartı kabul edilerek maddenin (ı) bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenleme ile derdestlik iddiası bir olumsuz dava şartı hâline getirilerek ilk itiraz olmaktan çıkarılmıştır.
Derdest bir davanın koşulları 6100 sayılı HMK. nun 114/2-ı. maddesinde; “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” şeklinde belirtilmiştir.
Derdest bir davanın ilk koşulu, aynı davanın, tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılması, ikinci koşulu ise daha önce açılmış bulunan davanın halen görülmekte olması, kesin hükümle sonuçlanmamış olmasıdır. Bu iki koşulun birlikte bulunması halinde derdest bir davanın varlığı kabul edilmelidir.
Somut olay, dava şartı olan derdestliğe dair yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; derdest olduğu kabul edilen dava ile eldeki davanın konusu ile dava sebebi aynı değildir. Eldeki davada davacının yönetim kurulu kararı ile dernek üyelik haklarını geçici olarak kullanamaması sebebi ile üyeliğinin mevcut durumunun ve şayet üyeliği hukuka aykırı bir şekilde üyeliği askıya alındıysa, bundan ötürü tazminat talebine dayanak teşkil etmesi için bahse konu işlemin hangi tarihten itibaren geçersiz olduğunun tespiti istemine ilişkin olup; derdest kabul edilen dosya ise, davacının davalı dernekten ihracına dair 27/06/2013 tarihli yönetim kurulu kararının dernek genel kurulunda görüşülmesi ve ihraca yapılan itirazın reddine dair 13.04.2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararın iptali için açılan davadır. Dolayısı ile sadece tarafları aynı olan, dava sebebi ile davanın konusu ve daha önce açılma bakımından dava şartı olan derdestliğin şartları mevcut değildir.
Şimdi bir başka dava şartı olan dava açmakta hukuki yararın mevcut olması üzerinde durulmalıdır.
Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartlarından birisi de davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmasıdır. Olumsuz dava şartlarından birisi varsa veya olumlu dava şartlarından biri mevcut değilse, davanın esası incelenemez.
Kural olarak inşai ve eda davalarında hukuki yararın bulunduğu varsayılır. Davacı bu tür davalarda hukuki yararının bulunduğunu bildirmek ve ispat etmekle yükümlü değildir. Ancak şüphe halinde hukuki yararın mevcut olup olmadığı inceleme konusu yapılır.
Tespit davasının dinlenebilmesi için, tespit davası konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece tespit edilmesinde hukuki yararın bulunması gerekir. Davacı tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmeli, açıklamalı ve gerekirse ispat etmelidir.
6100 Sayılı HMK. nın 114. maddesinde, hukuki yarar dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davacı tespit davası açmakta hukuki yararı olduğunu ispat edemezse, tespit davası dava şartı yokluğundan usulden reddedilir. Mahkemenin, her tespit davasında hukuki yarar bulunup bulunmadığını kendiliğinden incelemesi gerekir.
6100 sayılı HMK. nun 107. maddesine göre tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Yani, davacının tespit davasına konu yapılan hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararının bulunması şarttır. Bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu, tespit davası açılabilmesi için tek başına yeterli değildir. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden (eda ve inşai dava) biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının dava açmada hukuki yararı yoktur. Buna göre eda davası açması mümkün olan davacının, aynı konuda tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Eldeki davada da, davacı tarafından, davalı dernekte davacının üyeliğinin mevcut durumu ile ileride açılabilecek tazminat davasına dayanak teşkil etmesi için üyeliğinin hukuka aykırı askıya alındığının tespiti isteminde bulunulmuş olup, davacının eda davası açmasının mümkün olmasına göre, tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu derdestlik sebebi ile davanın reddine karar verilmesi doğru değil ise de; bu husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden ve hükmün redde ilişkin bölümü sonucu itibari ile doğru görüldüğünden, HUMK"nun 438/7 maddesi uyarınca, hükmün gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilip kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesinin düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, taraflarca HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme talebinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.07.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.