
Esas No: 2019/9488
Karar No: 2021/7944
Karar Tarihi: 06.12.2021
Danıştay 4. Daire 2019/9488 Esas 2021/7944 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/9488
Karar No : 2021/7944
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … Gümrük Müşavirliği Anonim Şirketi'nin vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin 2011 yılı vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ile gecikme faizi ve yargı harcına ilişkin kısımlarının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; uyuşmazlıkta, davalı idarenin dosyaya sunduğu bilgi ve belgeler ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi örnekleri birlikte tetkik edildiğinde, davacının anılan şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu, ancak şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı, uyuşmazlık konusu dönemde, kanuni temsilcilik sıfatının, 12/08/2010 ve 24/06/2011 tarihleri arasında şirkette pay sahibi olmayan …'da olduğu, bu durumun 23/08/2010 ve 18/07/2011 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nin 7860 ve 295 sayılı nüshalarından anlaşıldığı, 24/06/2011 ve 05/10/2012 tarihleri arasında ise şirkette pay sahibi olan …'da olduğu, bu durumun 18/07/2011 ve 05/10/2012 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nin 7860 ve 8168 sayılı nüshalarından anlaşıldığı, ödeme emrinin dava konusu edilen kısmının da 2011 yılına ilişkin olduğu hususları göz önünde bulundurulduğunda, şirketin uyuşmazlık konusu dönemde kanuni temsilcisi olmayan davacının, uyuşmazlık konusu döneme ilişkin vergi borçları ve cezalarından ötürü sorumluluğu bulunduğundan bahsedilemeyeceğinden, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin dava konusu edilen kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; davacı her ne kadar borcun ilgili olduğu dönemde kanuni temsilci olmasa da, 2011 yılı vergi zıyaı cezalı kurumlar vergisinin dava konusu edilmesi sonucu davanın reddine karar verilmesi üzerine şirket adına düzenlenen … nolu ihbarnamelerin ve ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihte, diğer ifadeyle borcun ödenmesi gerektiği zamanda kanuni temsilci olduğundan ve kanuni temsilcinin bu göreve başladığı tarih itibarıyla üstlendiği şirket yönetiminin gerektirdiği sorumluluk gereği şirketin idaresi, tüm alacak ve haklarının takibinin yanında, öncelikle vergi borçları olmak üzere vadelerinde ödenmeyen tüm borçlarını ödemekle yükümlü bulunduğundan, kanuni temsilci olarak şirketin vergi borçlarını ödeme sorumluluğu bulunan davacının, yukarıda açıklandığı üzere, mükellef şirketin ödevi olan vergi ve bağlı alacakları ödeme ödevini asıl amme borçlusu tüzel kişilik adına yerine getirmesi gerekirken, bu ödevin yerine getirilmemesi nedeniyle tüzel kişiliğin varlıklarından tamamen ya da kısmen alınamayan vergi ve bağlı alacakların tahsili amacıyla kanuni ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca takibi mümkün olduğundan, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin dava konusu edilen kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle, davalı idarenin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Amme alacağının tarh ve tahsil zamanaşımına uğradığı, 213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde öngörülen kusur sorumluluğu ilkesi uyarınca söz konusu vergi borcu nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığı, asıl borçlu şirket hakkında gerekli ve yeterli malvarlığı araştırması yapılmadığı, takip konusu borcun şirket bakımından henüz kesinleşmediği, dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlık konusu dönemde şirketin kanuni temsilcisi olmayan davacının, söz konusu döneme ilişkin re'sen tarhiyata konu vergi borçları nedeniyle sorumluluğundan bahsedilemeyeceği açık olup, ödeme emrinin dava konusu edilen kısmında hukuka uyarlık bulunmadığından, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava dosyası ve UYAP kayıtlarının incelenmesinden, dava konusu ödeme emri içeriği asıl borçlu şirket adına 2011 yılı için re'sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davanın reddine ilişkin … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, Danıştay Dördüncü Dairesinin 12/12/2019 tarih ve E:2016/9718, K:2019/8772 sayılı kararıyla, yine anılan vergi borcunun tahsili amacıyla asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın reddine ilişkin … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kaldırılması istemiyle yapılan istinaf başvurusunu reddeden … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, Danıştay Dördüncü Dairesinin 12/12/2019 tarih ve E:2018/2231, K:2019/8778 sayılı kararıyla bozulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Vergi Dava Dairesince, anılan bozma kararları üzerine oluşan hukuki durum dikkate alınarak, uyuşmazlık hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 06/12/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un, uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan, 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir "ödeme emri" ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinde de, ödeme emrine karşı böyle bir borcun bulunmadığı veya kısmen ödendiği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla 7 gün içinde dava açılabileceği öngörülmüştür.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Kanuni temsilcilerin ödevi" başlıklı 10. maddesinde ise, "Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir. Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında da uygulanır. Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz." hükmüne yer verilmiştir.
Anılan mevzuat hükmüne göre, kanuni temsilcinin şirket borçlarından dolayı sorumluluğuna gidilebilmesi için amme alacağının usulüne uygun olarak takip edilmesine rağmen şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilememiş olması ve kanuni temsilcinin vergisel ödevlerini yerine getirmemesinin kusurundan kaynaklandığının ortaya konulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu ödeme emri içeriği vergi borcunun, asıl borçlu şirket tarafından 2011 yılında gerçekleştirildiği ileri sürülen sahte fatura kullanma fiilinden kaynaklandığı, söz konusu dönemlerde davacının kanuni temsilcilik sıfatının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlık konusu dönemde şirketin kanuni temsilcisi olmayan davacının, söz konusu döneme ilişkin re'sen tarhiyata konu vergi borçları nedeniyle sorumluluğundan bahsedilemeyeceği açık olup, ödeme emrinin dava konusu edilen kısmında hukuka uyarlık bulunmadığından, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği görüşüyle, Dairemiz kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.