10. Hukuk Dairesi 2019/5504 E. , 2020/4114 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
No : 2018/611-2019/1276
İlk Derece
Mahkemesi : İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesi
No : 2015/586-2018/3
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Dava, 20.03.2014 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirden oluşan Kurum zararının rücuen tahsili istemine ilişkindir.
II- CEVAP:
Davalı vekili, olası iş kazalarının önlenebilmesi adına gerekli tüm tedbirlerin alındığını ve kusur oranlarını kabul etmediklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; davanın kabulü ile, 190.164,24 TL bağlanan gelirin onay tarihi olan 29/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Taraf vekilleri, kurum sigortalısı ..."in vefatı ile sonuçlanan iş kazasında davalının kusur ve sorumluluğu yönünden, kararı temyiz etmişlerdir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 21. maddesidir.
5510 sayılı Kanun"un “İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile işveren davalının, Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.
Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller taktir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeni ile daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza davaları varsa, tazminat davasında verilen kararın güçlü delil oluşturduğu hususu ile ceza davasında belirlenen maddi olguların bağlayıcı olacağı hususu da gözetilmek suretiyle sigortalı ile davalının ve varsa dava dışı kişilerin kusur oran ve aidiyetleri konusunda rapor alınması gereklidir.
Kusur raporlarının, 5510 sayılı Kanun"un 21. maddesi, iş kazası tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Anılan kanunlarda; İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar, denilmekte, böylece, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır;
6331 sayılı Kanunun "Risklerden korunma ilkeleri" başlıklı 5. maddesinde, İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde; "a)Risklerden kaçınmak. b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek. c)Risklerle kaynağında mücadele etmek. ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek. d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak. e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek. f)Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek. g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek. ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." ilkelerinin göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilirken,
Anılan Kanunun "Çalışanların yükümlülükleri" başlıklı 19. maddesinde, "Çalışanların, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlü oldukları ve çalışanların işveren tarafından verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda; a)İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek. b)Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak. c)İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek. ç)Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği yapmak. d)Kendi görev alanında, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği yapmak" yükümlülüğü bulunduğu belirtilmiştir.
Bu yasal düzenlemeler uyarınca iş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; maddi olayın özellikleri dikkate alınarak, ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Dosya kapsamından, davalı iş yerinde şoför olarak çalışan kurum sigortalısı ..."in 20.03.2014 tarihinde, ..."nın ... kentinde mal teslimi yaptıktan sonra sevk ve idaresindeki dorseye ait brandayı çekmeye çalışırken dengesini kaybederek araç üzerinden düştüğü ve boynunun kırılması sebebiyle vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Olay nedeni ile Mahkemece alınan 16.05.2016 tarihli tek bilirkişi tarafından düzenlenen kusur raporunda davalı işverenin %80, sigortalının %20 oranında kusurlu bulunduğunun tespit edildiği görülmüş olup, bu raporda özetle; branda çekilmesine yönelik bir mekanizma bulunmasına rağmen bu işlemin dorse üzerine çıkılarak yapıldığı, bu durumun mekanizmada sorun olduğunu gösterdiği, işveren vekilince müfettişe verilen ifadede bu yönde değerlendirme yapıldığı, işçinin eğitim belgelerinin bulunmadığı, sigortalıya, emniyet kemeri ve baret teslim edildiğine dair tutanak bulunmadığı, bu halde dorse brandaların çekilmesi işi süresince yapılması ve yapılmaması gerekenleri belirleyerek talimatlar hazırlamayan ve bunların işçi tarafından kavranılmasını-uygulanmasını ve güvenli çalışma ortamını sağlamayan, güvenli çalışma ortamını iş yeri uygulaması haline getirmeyen, işleyen bir denetim sistemi tesis etmeyen, aracın mekanizmasında gerekli bakımı yapmayan, arıza bulunması ve çalışmaması halinde emniyet kemeri ve baret kullanımı dahil yüksekte çalışmaya ilişkin tedbirleri almayan, çalışmaları teknik nezaret altında planlı ve kontrol altında yürütmeyen işverenin birinci dereceden ve %80 oranında, 47 yaşında ve aklı selim bir kişi olarak emniyet kemeri ve baret kullanmadan, emniyet kemeri ve baret kullanma imkanının bulunmaması durumunda ise araç üzerinde bulunduğu sürece dengesini gözeterek hareket etmesi gerekeceğini bilecek ve kavrayacak vasıfta olan sigortalının, dengesini gözetmeyerek, can güvenliğini riske atarak ve özensiz çalışarak ikinci dereceden ve %20 oranında kusurlu olduklarının belirlendiği anlaşılmaktadır. İşveren tarafından baret ve emniyet kemerinin teslim edildiğine dair dosyada herhangi bir belge bulunmamakta olup, işçiden teslim edilmeyen baret ve emniyet kemerinin kullanımının beklenilmesi uygun bulunmamıştır.
Bu halde kusur oran ve aidiyetleri; iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile iş güvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan 6331 sayılı Kanun çerçevesinde yeniden kusur raporu aldırılmak suretiyle maddi oluşa uygun olarak belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi’nin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının HMK.’nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle, BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 30.06.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.