11. Hukuk Dairesi 2018/790 E. , 2019/5512 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul(Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi"nce verilen 04/02/2016 gün ve 2014/163 - 2016/19 sayılı kararı onayan Daire"nin 07/12/2017 gün ve 2016/4638 - 2017/7039 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin dünyanın bir çok ülkesinde tescilli tanınmış "ONVIF" ibareli markanın sahibi olduğunu, markanın aynı zamanda ticaret unvanı olduğunu, müvekkiline ait markanın "onvif" olarak... adına kötü niyetli olarak tescil edildiğini ileri sürerek, davalı markasının hükümsüzlüğünü ve iptalini, sicilden terkinini ve ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.
Bu kez davalı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1-Dava marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup; mahkemece, davalının ‘‘ONVİF’’ ibareli davacıya ait bilişim sektöründe dünyaca tanınmış markasını Türkiye’de tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğu, davacı markasının tanınmışlık düzeyi sebebiyle davalının haksız kazanç sağlayabileceği, davacı markasının itibarına zarar verebileceği ve ayırt edici karakterini zedeleyebileceği gerekçesiyle davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.
HGK"nun 16.07.2008 tarih 2008/11-501 ve 2008/507 sayılı kararı ile de benimsendiği üzere, tescil başvurusunda kötü niyetin varlığı başlı başına hükümsüzlük nedenidir. Ancak, kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri ve hükümsüzlüğü istenen marka ya da markaların tescil başvurularının yapıldığı tarihteki hukuki durumu dikkate alınmak suretiyle değerlendirilmelidir.
Tek başına, tanınmış markanın aynısı veya benzerinin başkalarınca izinsiz olarak tescil ettirilmiş olması kötü niyete emare teşkil etmez. Öte yandan tanınmış markanın aynısı veya benzerinin izinsiz olarak tescil ettirilmesine bağlanan hukuki sonuçlar ile kötü niyetle marka tescil ettirmeye bağlanan hukuki sonuçlar farklıdır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının marka tescil başvurusunda bulunduğu 27.09.2010 tarihinde, davacı markasının ülkemizde tanınmış olmadığı, bazı ülkelerde tanınmış olduğu, 2013 yılından sonra ise Türkiye’de tanınmışlığının arttığı beyan edilmiştir.
556 sayılı KHK 6. maddesi uyarınca marka koruması tescille elde edilir ve tescil ve korumada ülkesellik ilkesi geçerlidir. Öte yandan, ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye"de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve fikri ve sınai haktan kaynaklanan üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur. Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka sayılabilmesi için Türkiye’de ilgili sektördeki kişilerin geneli bakımından tanınmış olduğu ispat edilmelidir. Ancak, yukarıda belirtilen bilirkişi raporuna göre, başvuru tarihi itibariyle davacı markası tanınmış olmadığı gibi, bu tarihten önce davacının Türkiye"de ticari faaliyeti ve bu kapsamda markasal bir kullanımı da bulunmamaktadır. Bu durumda, 2010 yılında gerçekleşen marka başvurusu tarihinde davacı markasının tanınmış olduğu ispat edilemediği gibi, tanımlayıcılığa yakın ibarelerin başkalarınca tescil ettirilmesinin kötü niyetle tescil olarak kabulü mümkün olmadığı halde mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden Dairemizin 07.12.2017 tarih, 2016/4638 E. ve 2017/7039 K. sayılı onama ilamının kaldırılarak mahkemece verilen kararın açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre sair karar düzeltme taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 07.12.2017 tarih, 2016/4638 E. ve 2017/7039 K. sayılı onama ilamının kaldırılarak, mahkemece verilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair karar düzeltme istemlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harcının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine,18/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.