8. Hukuk Dairesi 2015/14861 E. , 2017/17295 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı ... Vekili, kayden davalıların malik olduğu 778 parsel sayılı taşınmazın, kadastro tespiti sırasında revizyon gören tapu kaydının gayri sabit hudutlu olduğunu, tapu kaydına itibar edilmeyerek tapu miktar fazlasının da davalılar adına tescil edildiğini, dava konusu yerin aynı zamanda bataklık ve sazlık olup, koruma imar planında 1. derece doğal sit alanı içinde kaldığını ileri sürerek, tapu miktar fazlası olarak tescil edilen kısmın tapusunun iptali ile tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, kadastro tespitinin üzerinden 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, bozma ilamlarından önce ilk hükümle; davanın kabulüne, 11.972 m2 lik kısmın tapusunun iptali ile ... adına tesciline, geri kalan 31.173 m2 lik kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 22.12.2009 tarihli ve 2009/12405 E. 2009/13661 .... sayılı ilamı ile; 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesine ilave yolu ile bazı düzenlemeler getiren 5841 Sayılı Yasa gözetilerek 10 yılllık hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, davacı ... vekilinin karar düzeltme isteği ise reddedilmiştir. Mahkemece bozmaya uyma kararı verilerek, davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş, davalılar vekili ile ... vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 22.12.2010 tarihli ve 2010/13024 Esas, 2010/13802 Karar sayılı ilamı ile; hüküm harçlara yönelik olarak düzeltilerek onanmıştır. Davacı ... vekilinin karar düzeltme istemi üzerine; 6099 sayılı Yasa"nın değerlendirilmesi gerekçesi ile karar düzeltme isteğinin davalı lehine hükmedilen avukatlık ücreti yönünden kabulüne karar verilmiş, sair karar düzeltme isteklerinin ise reddine karar verilmiştir. Mahkemece, son olarak, bozmaya uyularak; esasa ilişkin hükmün daha önce bozma sebebi yapılmayıp kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, usulüne ilişkin bozma ilamı gereğince 6099 sayılı Yasa gereğince her iki taraf vekilini de vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına karar verillmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 25.02.2009 gnlü 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 2.maddesi ile 3402 Kanunun 12.maddesinin 3.fıkrasına eklenen cümlede: "Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer Kamu Tüzel Kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın" ve 3.maddesi ile aynı Kanuna eklenen geçici l0.maddesinde ise; “Bu Kanunun 12.maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindedir. Bu değişiklik nedeniyle bu yasanın yürürlük tarihinden sonra ..."nin açtığı davalarda da 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaya başlanmıştır
Ne var ki, Yerel Mahkeme kararının temyizi aşamasında Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 gün ve 2009/31 E. 2011/77 .... sayılı kararıyla; “25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle 21.06.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3.maddesiyle 3402 sayılı Yasa’ya eklenen Geçici 10. maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33.maddesinde yer alan “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Bu durumda esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davalar aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içermektedirler. Bu nedenle Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
O halde; iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin eksiksiz toplanmak suretiyle incelenerek değerlendirilmesi ve davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.