Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2019/16858
Karar No: 2021/12684
Karar Tarihi: 17.11.2021

Danıştay 6. Daire 2019/16858 Esas 2021/12684 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/16858
Karar No : 2021/12684

DAVACILAR : 1- ... (Kendi adına asaleten)
2- ...
3- ...
4- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
DAVALI : ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...

DAVANIN_KONUSU : 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 3. maddesi ile değişen 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 6. maddesinin 2. fıkrasındaki "yüz üzerinden en az yetmiş puan almak" ibaresinin ve 6. maddesine eklenen 8. fıkrasının (b) bendinin 4. cümlesinin, 4. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 7. maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesinin, 2. fıkrasının (a) bendinin 1 ve 3. cümlesi ile (b) bendinin, 3, 4, 5, 6 ve 8. fıkralarının, 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (a) ve (ç) bendiyle 3. ve 6. fıkralarının, 6. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 9. maddesinin 4. fıkrasındaki "Bakanlık teşkilatında görev yapan üç üyenin iştiraki ile" ibaresinin, 7. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 10. maddesinin 7. fıkrasının 1. cümlesindeki "teknik yönden" ibaresinin, 2, 3, 4, 5 ve 6. cümlelerinin, 8. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15. maddesinin 2, 3, 7, 8, 9 ve 10. fıkralarının, 9. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15/A. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç) bentleriyle 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11. fıkralarının, 11. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 17. maddesinin 1. fıkrasının, 12. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendindeki "kentsel tasarım projesi" ibaresinin iptali ile 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1.maddesindeki "fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve" ibaresinin, Kanunun 2. maddesinin (d) bendindeki "ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da" ibaresinin, Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasındaki "yapı malikleri" ibaresinin ve "ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile" ibarelerinin, aynı maddenin 4. ve 5. fıkralarının, Kanunun 4. maddesinin 3. fıkrasının, Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasındaki "öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır." ibaresiyle aynı maddenin 3. ve 4. fıkralarının, Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrasının ("Bu çerçevede riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında uygulama yapılan etap veya adada," ibaresi hariç) 7., 8. ve 9. cümlesi ile aynı maddenin 2. fıkrasının 1. cümlesinde yer alan hükümlerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmektedir.

DAVACILARIN İDDİALARI :
Dava konusu Yönetmelikle mülkiyet hakkına, eşitlik hakkına, temel hak ve hürriyetlere aykırı düzenlemeler getirildiği, ayrıca, düzenlemelerin aynı konuyu düzenleyen Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik hükümleriyle çeliştiği, Kat Mülkiyeti Kanunu, Türk Medeni Kanunu gibi temel kanunlara aykırı olduğu, dayanağı olan 6306 sayılı Kanun'da yer almayan hükümlerin Yönetmelik ile düzenlenemeyeceği, dava konusu Yönetmelik hükümlerinin ve dayanağı Kanun'un Anayasaya aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Dava konusu düzenlemelerin dayanağı olan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna, hizmet gereklerine ve kamu yararına uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği, ayrıca, anılan Kanunun iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilen hükümlerinin de daha önce Anayasa Mahkemesi denetiminden geçtiği ve reddedildiği belirtilerek bu istemin de reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ :
Dava Konusu Yönetmeliğin 3.maddesiyle 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 6. maddesine eklenen 8. fıkrasının (b) bendinin 4. cümlesinde, 4. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 7. maddesinin 4. fıkrasında, 9. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15/A maddesinin 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10. ve 11. fıkralarında yapılan ve 21.06.2019 tarihli, 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan esaslı değişiklikler nedeniyle, dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendinin ise Danıştay Altıncı Dairesinin E:2019/2494, K:2019/5508 sayılı kararı ile iptali yolunda verilen kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 23/09/2021 tarih ve E:2019/2841, K:2021/1574 sayılı kararıyla onandığı görüldüğü için uygulanma imkanı kalmadığından bu kurallar yönünden karar verilmesine yer olmadığı, diğer kurallar yönünden ise; dayanak Kanuna uygun olması, Dairemizin başka dosyalarında incelenip haklarında ret kararı verilmesi, anılan kuralların bazılarında yapılan değişikliklerin ise esaslı olmaması nedeniyle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI ...'IN DÜŞÜNCESİ :
Dava, 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin; 3. maddesi ile değişen 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 2. fıkrasındaki "yüz üzerinden en az yetmiş puan almak" ibaresinin ve 6. maddesine eklenen 8. fıkrasının (b) bendinin 4. cümlesinin, 4. maddesi ile değişen yönetmeliğin 7. maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesinin, 2. fıkrasının (a) bendinin 1 ve 3. cümlesi ile (b) bendinin, 3, 4, 5, 6 ve 8. fıkralarının, 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (a) ve (ç) bendiyle 3. ve 6. fıkralarının, 6. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 9. maddesinin 4. fıkrasındaki "Bakanlık teşkilatında görev yapan üç üyenin iştiraki ile" ibaresinin, 7. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 10. maddesinin 7. fıkrasının 1. cümlesindeki "teknik yönden" ibaresinin, 2, 3, 4, 5 ve 6. cümlelerinin, 8. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15. maddesinin 2, 3, 7, 8, 9 ve 10. fıkralarının, 9. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15/A. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç) bentleriyle 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11. fıkralarının, 11. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 17. maddesinin 1. fıkrasının, 12. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendindeki "kentsel tasarım projesi" ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı tarafından; 6306 sayılı Kanun'un 1. maddesinin, 2. maddesinin (d) bendinin, 3. maddesinin 1, 4 ve 5. fıkrasının, 4. maddesinin 3. fıkrasının, 5. maddesinin 1, 3 ve 4. fıkrasının, 6. maddesinin 1. ve 2. fıkrasının Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de; Anayasaya aykırılık iddialarına itibar edilmemiştir.
Uyuşmazlık konusu olayda; İstanbul İli, Bahçelievler İlçesi, ... Mahallesi, ... Caddesi, No: ... adresinde bulunan ve ... pafta, ... ada, ... parsel sayılı, mülkiyeti davacılara ait taşınmaz üzerindeki yapının 6306 sayılı Kanun çerçevesinde riskli olduğuna ilişkin raporun Bahçelievler Belediyesince 27/10/2014 tarihinde onaylandığı, anılan yapının riskli yapı olarak belirlenmesine ilişkin işleme karşı 01/12/2014 tarihinde Aydın İnce, 28/11/2014 tarihinde ise ... , ... ve ... tarafından Bahçelievler Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'ne verilen dilekçe ile itiraz edildiği, itirazların reddedildiğinin öğrenilmesi üzerine, itirazın reddi işlemi ile bahse konu yapının "yıkımına, elektrik, su ve doğalgaz bağlantısının kesilmesine" ilişkin işlemlerin iptali istemiyle ... İdare Mahkemesi'nin E: ... sayılı dosyasında dava açıldığı, 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği'nin muhtelif hükümlerinde, 27/10/2016 tarih ve 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değişiklikler yapıldığı, bunun üzerine, Resmi Gazete'de ilan tarihini (27/10/2016) izleyen günden itibaren süresi içerisinde (28/11/2016 tarihinde) bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
... İdare Mahkemesi'nin E: ... sayılı dosyasında, ... tarih ve K: ... sayılı kararla davaya konu işlemlerin iptaline karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu, ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararıyla, kesin olarak, reddedilmiştir.
Danıştay Ondördüncü Dairesi'nin 03/07/2017 tarih ve E:2017/915, K:2017/4372 sayılı bakılmakta olan davanın ehliyet yönünden reddi kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 21/01/2019 tarih ve E:2017/2297, K:2019/138 sayılı kararıyla ," riskli yapı tespiti yargı kararıyla iptal edilen mülkiyeti davacılara ait taşınmazda, davaya konu edilen Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yeniden riskli yapı tespiti çalışması yapılacağı açıktır. Ayrıca, ortada yargı kararı nedeniyle yeniden riskli yapı tespiti çalışması yapılması gibi bir durum olmasa dahi, riskli yapı maliki oldukları anlaşılan davacıların, davaya konu ettikleri Yönetmelik hükümlerinin yeniden riskli yapı tespiti çalışması yapılmasını engellediği ve bu durumun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla, süresi içerisinde, eldeki davayı açtıkları görülmektedir. Bu nedenle, davacıların, dava dilekçesinde öne sürülen iddialar çerçevesinde, davaya konu Yönetmelik hükümleriyle kişisel, güncel ve meşru alakalarının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. "gerekçesiyle bozulmuştur.
Uyuşmazlığın esasının dava konusu 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi yönünden incelenmesinden;
Dava konusu Yönetmelik maddesinin 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğin 8.maddesinin 2.fıkrasının (ç) bendini değiştirdiği, değişen bu maddenin ise farklı davacılar tarafından açılan davada Danıştay Altıncı Dairesinin 12/06/2019 tarih, E:2019/2494, K:2019/5508 sayılı kararıyla iptal edildiği dikkate alındığında, anılan maddeye yönelik olarak iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden 21/06/2019 günlü,30808 sayılı resmi gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 4. maddesi ile aynı Yönetmeliğin 6. maddesinin ikinci ve sekizinci fıkralarının, 5. maddesi ile 7. maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü, altıncı, sekizinci fıkralarının, 6.maddesi ile aynı Yönetmeliğin 8. maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendi ile altıncı fıkrasının ,8.maddesi ile aynı Yönetmeliğin 10. maddesinin yedinci fıkrasının, 10. maddesi ile aynı Yönetmeliğin 15. maddesinin ikinci, üçüncü, dokuzuncu fıkralarının, 11. maddesi ile aynı Yönetmeliğin 15/A maddesi, 13. maddesi ile aynı Yönetmeliğin 18. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi değiştirildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla , 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin; 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin; 3. maddesi ile değişen 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 2. fıkrasındaki "yüz üzerinden en az yetmiş puan almak" ibaresinin ve 6. maddesine eklenen 8. fıkrasının (b) bendinin 4. cümlesinin, 4. maddesi ile değişen yönetmeliğin 7. Maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin 1 ve 3. cümlesi ile (b) bendinin, 3, 4, 6 ve 8. fıkralarının, 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendiyle 6. fıkrasının, 7. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 10. maddesinin 7. fıkrasının 1. cümlesindeki "teknik yönden" ibaresinin, 2, 3, 4, 5 ve 6. cümlelerinin, 8. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15. maddesinin 2, 3, 9 .fıkralarının, 9. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15/A. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç) bentleriyle 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11. fıkralarının, 12. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendindeki "kentsel tasarım projesi" ibaresinin iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmamaktadır.
27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesi ile değişen yönetmeliğin 7. maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesinin, 5.fıkrasının, 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendiyle 3. fıkrasının, 6. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 9. maddesinin 4. fıkrasındaki "Bakanlık teşkilatında görev yapan üç üyenin iştiraki ile" ibaresinin,, 8. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15. maddesinin 7, 8, ve 10. fıkralarının, 11. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 17. maddesinin 1. Fıkrasının, iptali istemine gelince;
Anayasa'nın 124. maddesinde; Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri kuralı yer almıştır. Anayasanın aktarılan hükmü ve normlar hiyerarşisi bağlamında, bir yasa hükmüne dayalı olarak hazırlanan yönetmelikler ile yasa hükümlerine açıklık getirilmesi ve yasa hükümlerinin uygulamaya geçirilmesi amaçlanır.
Kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisinin başta kamu yararı olmak üzere hizmet gereklerine, hukuk devleti, hukuk güvenliği ve kazanılmış haklara riayet ilkelerine uygun olarak kullanılması gerekmektedir.
6306 sayılı Yasa'nın 1. maddesinde; Kanun’un amacının afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenileme olduğu belirtilmiştir. Kanun’un bu amacının gerçekleştirilebilmesi için öngörülen uygulamalar ise Kanun'un 3., 4., 5. ve 6. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda ilk önce riskli yapıların tespiti, daha sonra bunlar üzerindeki tasarrufların kısıtlanması, tahliyesi ve yıkımı ile diğer uygulama işlemleri yer almaktadır.
Afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemeler yapılabilmesi amacıyla kabul edilen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun hükümleri uyarınca dava konusu Yönetmelik kurallarının düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisi uyarınca dava konusu Yönetmelik kurallarının öngörüldüğü, normlar hiyerarşisine uygun olarak, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda düzenleme yapıldığı sonucuna ulaşıldığından, yukarıda belirtilen hükümlerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin; 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin; 3. maddesi ile değişen 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 2. fıkrasındaki "yüz üzerinden en az yetmiş puan almak" ibaresinin ve 6. maddesine eklenen 8. fıkrasının (b) bendinin 4. cümlesinin, 4. maddesi ile değişen yönetmeliğin 7. Maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin 1 ve 3. cümlesi ile (b) bendinin, 3, 4, 6 ve 8. fıkralarının, 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendiyle 6. fıkrasının, 7. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 10. maddesinin 7. fıkrasının 1. cümlesindeki "teknik yönden" ibaresinin, 2, 3, 4, 5 ve 6. cümlelerinin, 8. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15. maddesinin 2, 3, 9 .fıkralarının, 9. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15/A. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç) bentleriyle 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11. fıkralarının, 12. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendindeki "kentsel tasarım projesi" ibaresinin iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı, 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesi ile değişen yönetmeliğin 7. maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesinin, 5.fıkrasının, 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendiyle 3. fıkrasının, 6. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 9. maddesinin 4. fıkrasındaki "Bakanlık teşkilatında görev yapan üç üyenin iştiraki ile" ibaresinin,, 8. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15. maddesinin 7, 8, ve 10. fıkralarının, 11. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 17. maddesinin 1. fıkrasının, iptali isteminin ise reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 17/11/2021 tarihinde, davacıların vekili Av. ...'nin geldiği, davalı idareyi temsilen Hukuk Müşaviri ...'in geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen Danıştay Ondördüncü Dairesinin 03/07/2017 tarih ve E:2017/915, K:2017/4372 sayılı kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21/01/2019 tarih ve E:2017/2297, K:2019/318 sayılı kararıyla bozulduğu görülmekle, bozma kararına uyularak, 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği" şeklinde değiştirildiğinden, husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: İstanbul İli, Bahçelievler İlçesi, ... Mahallesi, ... pafta, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazda bulunan davacıların da bağımsız bölüm (işyeri) maliki olduğu yapı ... tarihli, ... sayılı Bahçelievler Belediye Başkanlığı işlemiyle riskli yapı olarak tespit edilmiş, davacılar tarafından riskli yapı tespit işlemine 01.12.2014 tarihi itibarıyla itiraz edilmiş, bu itiraz İstanbul II Nolu Teknik Heyetince ... tarihli, ... sayılı nihai heyet kararıyla reddedilmiş, daha sonra Bahçelievler Belediye Başkanlığı tarafından riskli yapının yıkımına başlanılmak üzere 60 gün içinde, yapı tahliye edilmeyince de 30 gün içinde tahliye edilmesi için davacılara süreler verilmiş, verilen sürelerde tahliye gerçekleşmeyince idarece tahliye edileceği bildirilmiş, akabinde riskli olduğu tespit edilen yapıya elektrik su ve doğal gaz verilmemesi ve verilen hizmetlerin durdurulması Bahçelievler Belediye Başkanlığınca ilgili kurum ve kuruluşlardan istenilmiştir.
Davacılar tarafından riskli yapı tespit işlemine karşı yapılan itirazın reddine ilişkin işlem ile yapıya elektrik, su ve doğal gaz verilmemesi işleminin iptali istemiyle ... İdare Mahkemesine açılan dosyada ... tarih, E: ..., K: ... sayılı karar ile işlemlerin iptaline karar verilmiş, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu, ... Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararıyla, kesin olarak, reddedilmiştir.
Bunun üzerine, davacılar tarafından, yalnızca yukarıda belirtilen uygulama işlemlerinin dayanağı olan ve 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 3. maddesi ile değişen 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 6. maddesinin 2. fıkrasındaki "yüz üzerinden en az yetmiş puan almak" ibaresinin ve 6. maddesine eklenen 8. fıkrasının (b) bendinin 4. cümlesinin, 4. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 7. maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesinin, 2. fıkrasının (a) bendinin 1 ve 3. cümlesi ile (b) bendinin, 3, 4, 5, 6 ve 8. fıkralarının, 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (a) ve (ç) bendiyle 3. ve 6. fıkralarının, 6. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 9. maddesinin 4. fıkrasındaki "Bakanlık teşkilatında görev yapan üç üyenin iştiraki ile" ibaresinin, 7. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 10. maddesinin 7. fıkrasının 1. cümlesindeki "teknik yönden" ibaresinin, 2, 3, 4, 5 ve 6. cümlelerinin, 8. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15. maddesinin 2, 3, 7, 8, 9 ve 10. fıkralarının, 9. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15/A. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c), (ç) bentleriyle 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11. fıkralarının, 11. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 17. maddesinin 1. fıkrasının, 12. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendindeki "kentsel tasarım projesi" ibaresinin iptal edilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır
Ayrıca, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1.maddesindeki "fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve" ibaresinin, Kanunun 2. maddesinin (d) bendindeki "ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da" ibaresinin, Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasındaki "yapı malikleri" ibaresinin ve "ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile" ibarelerinin, aynı maddenin 4. ve 5. fıkralarının, Kanunun 4. maddesinin 3. fıkrasının, Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasındaki "öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır." ibaresiyle aynı maddenin 3. ve 4. fıkralarının, Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrasının ("Bu çerçevede riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında uygulama yapılan etap veya adada," ibaresi hariç) 7., 8. ve 9. cümlesi ile aynı maddenin 2. fıkrasının 1. cümlesinde yer alan hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun amacını düzenleyen 1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir." hükmüne yer verilmiş, 2/1-(d) maddesinde; "riskli yapı, riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı ifade eder." şeklinde tanımlanmıştır. Kanunun 3/1. maddesinde; "Riskli yapıların tespiti, Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde masrafları kendilerine ait olmak üzere, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılır ve sonuç Bakanlığa veya İdareye bildirilir. Bakanlık, riskli yapıların tespitini süre vererek maliklerden veya kanuni temsilcilerinden isteyebilir. Verilen süre içinde yaptırılmadığı takdirde, tespitler Bakanlıkça veya İdarece yapılır veya yaptırılır. Bakanlık, belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilir. Bakanlıkça veya İdarece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince onbeş gün içinde itiraz edilebilir. Bu itirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile teşkil edilen teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanır." hükmü, 3/2. maddesinde; "Riskli yapılar, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilmek üzere, tespit tarihinden itibaren en geç on iş günü içinde Bakanlık veya İdare tarafından ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir. Tapu kütüğüne işlenen belirtmeler hakkında, ilgili tapu müdürlüğünce ayni ve şahsi hak sahiplerine bilgi verilir." hükmü, 3/8-(a) maddesinde; "(Ek:29/11/2018-7153/21 md.) Bakanlık, riskli yapı tespiti için lisanslandırılan kurum ve kuruluşların faaliyetlerini denetleyebilir. Mevzuatta öngörülen esaslara uygun olarak görevini yerine getirmeyen lisanslı kurum veya kuruluşlara, işlenen fiil ve hâllerin durumuna göre aşağıdaki idari yaptırımlar uygulanır. a) Yazılı uyarı cezası verilecek fiiller: 1) Riskli yapı tespit raporunda teknik yönden tespit edilen eksikliklerin verilen süre içerisinde düzeltilmemesi 2) Yapı maliki olmayan birinin talebine istinaden riskli yapı tespiti yapılması 3) Daha önce riskli yapı tespitine konu edilmiş bir yapı hakkında ikinci kez riskli yapı tespiti yapılması" hükmü yer almaktadır. Tahliye ve yıktırma başlıklı 5. maddesinde; (1) Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır. (Değişik cümle:29/11/2018-7153/22 md.) Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine, kiracılarına ve yapıda ikamet etmek şartıyla sınırlı ayni hak sahiplerine geçici konut veya işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir. (2) (Değişik: 29/11/2018 - 7153/22 md.) Uygulamanın gerektirmesi hâlinde, birinci fıkrada belirtilenler dışında olup Kanun kapsamındaki yapıları kullanmakta olan kişilere de geçici konut veya işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir. Bu kişiler ile yapılacak olan anlaşmanın, bunlara yardım yapılmasının, enkaz bedeli ödenmesinin ve bankalardan kullanacakları kredilere dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere faiz desteği verilmesinin usul ve esasları Cumhurbaşkanınca belirlenir. (3) Uygulamaya başlanmadan önce, riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır. (4) Birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarda belirtilen usullere göre süresinde yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapıların yıktırılması, Bakanlıkça yazılı olarak İdareye bildirilir. Buna rağmen yıktırılmadığı tespit edilen yapılar, Bakanlıkça yıkılır veya yıktırılır. Uygulamanın gerektirmesi hâlinde Bakanlık, yukarıdaki fıkralarda belirtilen tespit, tahliye ve yıktırma iş ve işlemlerini bizzat da yapabilir. (Ek cümle:29/11/2018-7153/22 md.) Bakanlık veya İdare tarafından yapılan veya yaptırılan riskli yapı tespit, tahliye ve yıktırma masrafları, hisseleri oranında maliklerden 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edilir." hükmüne yer verilmiş, Uygulama İşlemleri başlıklı 6/1. maddesinde; "Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilir. Taşınmazların niteliği resen mevcut duruma göre tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. (Değişik cümle:4/7/2019-7181/24 md.) Belirtilen haklar ve şerhler, tapuda; tevhit, ifraz, alan düzeltme, taksim, ihdas, terk, tescil, kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisine ilişkin işlemlerin yapılmasına engel teşkil etmez ve bu işlemlerde maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmaz. (Ek cümle:4/7/2019-7181/24 md.) Yeni yapılar için kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisi safhasında belirtilen haklar ve şerhler, muvafakat aranmaksızın sadece söz konusu haklar ve şerhlerden yükümlü olan malike düşecek bağımsız bölümler üzerinde devam ettirilir. (Değişik cümle:4/7/2019-7181/24 md.) Uygulama alanında cins değişikliği, tevhit, ifraz, alan düzeltme, taksim, ihdas, terk ve tescil işlemleri muvafakat aranmaksızın Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılır veya yaptırılır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında uygulama yapılan etap veya adada, riskli yapılarda ise bu yapıların bulunduğu parsellerde, yapılar yıktırılmadan önce, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, ifraz, terk, ihdas ve tapuya tescil işlemlerine, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine, yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karara katılmayanların arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek ve bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. (Değişik cümleler:29/11/2018-7153/23 md.) Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde bu paylar, riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir. Riskli yapılarda ise anlaşma sağlayan diğer paydaşlara veya anlaşma sağlayan paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılmasını kabul etmek şartıyla üçüncü şahıslara satış yapılıncaya kadar satış işlemi tekrarlanır. (Ek cümle:29/11/2018-7153/23 md.) Hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile alınan karara katılmayan maliklerin arsalarının veya arsa paylarının Kanun uyarınca satış yapılıncaya kadar, anlaşma sağlayan paydaşlar dışındaki üçüncü kişilere satılması durumunda, tapuda tescil işlemi yapılabilmesi için satın alanın elektronik tebligat adresini tapu müdürlüğüne bildirmesi zorunludur. Açık artırma ile satışı yapılacak payların üzerindeki ipotek, ihtiyati haciz, haciz ve intifa hakkı gibi haklar, satış sonrasında satış bedeli üzerinde devam eder. Satış işlemi sonrasında tapu kaydındaki haklar ve şerhler Bakanlığın talebi üzerine tapu müdürlüğünce resen terkin edilir." hükmüne 6/2. maddesinde; "Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir. Bu Kanun uyarınca yapılacak olan kamulaştırmalar, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılır ve ilk taksit ödemesi, mezkûr fıkraya göre belirlenen tutarların beşte biri oranında yapılır. Tapuda mülkiyet hanesi açık olan taşınmazlar ile mirasçısı belirli olmayan, kayyım tayin edilmiş, ihtilaflı veya üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmiş olan taşınmazların kamulaştırma işlemleri aynı madde hükümlerine tabidir. Bakanlık, TOKİ veya İdare; kamulaştırma işlemlerinin yürütülmesi ve bu Kanun uyarınca yapılacak diğer işlemler için mirasçılık belgesi çıkartmaya, kayyım tayin ettirmeye veya tapuda kayıtlı son malike göre işlem yapmaya yetkilidir. Tapuda kayıtlı malikin ölmüş olması hâlinde Bakanlık, TOKİ veya İdare, kamulaştırma işlemi için mirasçılık belgesi çıkartabileceği gibi, gerekiyorsa tapu sicilinde idari müracaat veya dava yolu ile kayıt düzeltme de isteyebilir. Kamulaştırma için anlaşma sağlanması hâlinde, Bakanlık, TOKİ veya İdare ile ilgililer arasında taşınmazın tescil veya terkinine ilişkin ferağ ve muvafakati de ihtiva eden sözleşme ve uzlaşma tutanağı tanzim edilir ve ilgili tapu müdürlüğüne gönderilerek kamulaştırmanın resen tapu siciline işlenmesi sağlanır." hükmüne, 6/6. maddesinde; "(Değişik:29/11/2018-7153/23 md.) Bakanlık, riskli alanlar, rezerv yapı alanları ve riskli yapıların bulunduğu parsellerdeki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar ve kentsel tasarım projeleri yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya yetkilidir." hükmüne, Kanunun 6/7. maddesinde ise; "Bu Kanun çerçevesinde dönüştürmeye tabi tutulan taşınmazların, üzerindeki köhnemiş yapılar da dâhil olmak üzere, muhdesatı ile birlikte değer tespiti işlemleri ve dönüşüm ile oluşacak taşınmazların değerlemeleri Bakanlık, TOKİ veya İdarece yapılır veya yaptırılır." hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasaya Aykırılık İddiasının İncelenmesi:
Davacılar tarafından; 6306 sayılı Kanunun 1.maddesindeki "fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve" ibaresinin, Kanunun 2. maddesinin (d) bendindeki "ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da" ibaresinin, Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasındaki "yapı malikleri" ibaresinin ve "ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile" ibarelerinin, aynı maddenin 4. ve 5. fıkralarının, Kanunun 4. maddesinin 3. fıkrasının, Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasındaki "öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır." ibaresiyle aynı maddenin 3. ve 4. fıkralarının, Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrasının ("Bu çerçevede riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında uygulama yapılan etap veya adada," ibaresi hariç) 7., 8. ve 9. cümlesi ile aynı maddenin 2. fıkrasının 1. cümlesinde yer alan hükümlerin Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de; Anayasa Mahkemesinin, 26.07.2014 günlü, 29072 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 27.02.2014 günlü, E:2012/87, K:2014/41 sayılı kararı ile; 6306 sayılı Kanunun 2. maddesinin (d) bendi, 3.maddesinin 1.fıkrası ile 6. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının iptali istemi yönünden yapılan incelemede, iptali isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, Anayasa Mahkemesince başvurunun reddine yönelik Kanun maddeleri yönünden Anayasanın 152. maddesinin son fıkrası uyarınca, Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddasıyla tekrar başvuruda bulunulamayacağı dikkate alındığında, anılan maddeler yönünden Anayasa aykırılık iddiasının değerlendirilmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Diğer maddeler yönünden ise; davacının Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmemiştir.
Uyuşmazlığa Konu, 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve davanın açıldığı tarih itibarıyla yürürlükte olan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin iptali istenilen kısımlarının incelenmesi:
Yönetmeliğin 6. maddesinin 8. fıkrasının (b) bendinin 4. cümlesi yönünden yapılan incelemede;
Lisanslı kurum ve kuruluşlara uyarı cezasının hangi durumlarda verilebileceğini düzenleyen fıkranın dava konusu edilen bendinde; "Daha önce riskli yapı tespiti yapılmış bir yapı hakkında ikinci kez riskli yapı tespiti yapması" kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin yukarıda belirtilen cümlesinin; dayanak Kanun olan 6306 sayılı Kanunun 3. maddesinin 8. fıkrasına 10.12.2018 tarih ve 30621 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklik sonucunda, 7153 sayılı Kanunun 21.maddesiyle eklendiği, bu doğrultuda dava konusu Yönetmelikte de 21.06.2019 tarihli, 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişikliğin yapıldığı ve netice itibarıyla anılan cümlenin Yönetmelikten çıkarıldığı anlaşıldığından, bu düzenlemeye yönelik olarak uyuşmazlığın esası hakkında ayrıca bir karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi yönünden yapılan incelemede;
Riskli yapıların yıktırılması başlığını taşıyan Yönetmeliğin 8.maddesinin 2.fıkrasının (ç) bendinde; "(a) ve (c) bentlerinde belirtilen şekilde verilen süreler içinde riskli yapıların maliklerince yıktırılmaması hâlinde, riskli yapılara elektrik, su ve doğal gaz verilmemesi ve verilen hizmetlerin durdurulması ilgili kurum ve kuruluşlardan istenir. İdarenin talebi üzerine, ilgili kurum ve kuruluşların riskli yapılara verilen elektrik, su ve doğal gaz gibi hizmetleri durdurması zorunludur.” kuralına yer verilmişken, bu kuralın iptali istemiyle başka bir davacı tarafından açılan davada, Danıştay Altıncı Dairesince verilen 12/06/2019 tarih, E:2019/2494, K:2019/5508 sayılı kararla; dava konusu düzenlemenin iptaline karar verilmiş ve bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 23/09/2021 tarih ve E:2019/2841, K:2021/1574 sayılı kararıyla onanmıştır. Dolayısıyla bu bende yönelik olarak uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 8. maddesinin 6. fıkrası, 15. maddesinin 2. fıkrası ile 15A maddesinin 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10. ve 11. fıkraları yönünden yapılan incelemede;
Riskli yapıların yıktırılması başlığını taşıyan Yönetmeliğin 8.maddesinin 6.fıkrasında; "Müdürlük veya yetki devri yapılması durumunda İdare, yıktırılan riskli yapılara ilişkin bilgileri elektronik yazılım sistemine kaydeder. İdare, tahliye ve yıkım işlemleri gerçekleştirilemeyen riskli yapılara ilişkin bilgi ve belgeleri, ikişer aylık periyotlar hâlinde Müdürlüğe bildirir. Yukarıdaki fıkralara göre yıktırılamayan yapılar Bakanlıkça veya Müdürlükçe yıkılır veya yıktırılır. Bakanlık veya İdare tarafından yapılan yıktırmanın masraflarından malikler hisseleri oranında sorumludur. Yıktırma işleminin masrafı maliklerden genel hükümlere göre tahsil edilir.” kuralına; Riskli yapıların bulunduğu parsellerde yapılacak uygulamaları düzenleyen 15.maddesinin 2. fıkrasında; "Riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında uygulama yapılan etapta veya adada, riskli yapılarda ise bu yapıların bulunduğu parsellerde; yapıların yıktırılmış olması şartı aranmaksızın ve yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, ifraz, taksim, terk, ihdas ve tapuya tescil işlemlerine, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine, bütün maliklerce oybirliği ile karar verilememiş ise, anlaşma sağlanamayan maliklere ait taşınmazların değeri Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarına tespit ettirilir ve bu değer de gözetilerek oybirliği ile anlaşmaya çalışılır. Oybirliği ile anlaşma sağlanamaması halinde yapılacak uygulamalara sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karar anlaşma şartlarını ihtiva eden teklif ile birlikte karara katılmayanlara noter vasıtasıyla veya 7201 sayılı Kanuna göre tebliğ edilir ve bu tebliğde, onbeş gün içinde kararın ve teklifin kabul edilmemesi halinde arsa paylarının, Bakanlıkça tespit edilecek veya ettirilecek rayiç değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılacağı, paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu payların, rayiç bedeli Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edileceği bildirilir." kuralına; Açık artırma usulü ile satış başlığını taşıyan 15/A maddesinin dava konusu edilen fıkralarında; "(2) Satışı yapılacak arsa paylarının rayiç değerini tespit etmek ve sonrasında satış işlemini gerçekleştirmek üzere, Müdürlük bünyesinde, biri başkan ikisi üye olmak üzere, en az üç kişiden oluşan Bedel Tespiti Komisyonu ile Satış Komisyonu teşkil olunur. Rayiç değer, maliklerce Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarına tespit ettirilmiş olan taşınmazın değeri de gözetilerek Bedel Tespiti Komisyonunca belirlenir. (3) Müdürlük, satışın yapılacağı yeri ve zamanı, arsa payı satılacak malikler ile üçte iki çoğunlukla anlaşan maliklere veya üçte iki çoğunlukla anlaşan maliklere bildirilmek üzere, kendisinin de malik olması şartıyla üçte iki çoğunluğa sahip maliklerin anlaştıkları yükleniciye elden veya maliklerin adreslerine taahhütlü posta yoluyla veya 7201 sayılı Kanuna göre tebliğ eder. Yapılan araştırmaya rağmen arsa payı satılacak malike ve adresine hiçbir şekilde ulaşılamaz ise satış işlemi gıyabında yapılır. (4) Açık artırma ile satışa ilişkin tebliğ ile birlikte, satışı yapılacak payın tapu kütüğünün beyanlar hanesine, 6306 sayılı Kanuna göre satış işlemine tabi olduğu ve satışa veya taşınmazın devrini gerektiren benzeri bir işleme tabi tutulamayacağı yönünde belirtme yapılması ilgili tapu müdürlüğünden yazılı olarak istenilir. (5) Satışı yapılacak payın üzerinde ipotek, ihtiyati haciz, haciz ve intifa hakkı gibi hakların bulunması, satış işlemine engel teşkil etmez. Belirtilen haklar satış sonrasında satış bedeli üzerinde devam eder. Satış işlemi sonrasında, satış bedelinin yatırıldığı banka hesabına malike ödeme yapılmaması için bloke koydurulur ve durum ipotek, haciz ve intifa hakkı gibi hakların alacaklısına veya ilgili icra müdürlüğüne veya mahkemeye bildirilir. Tapu kaydındaki haklar ve şerhler satış sonrasında Müdürlüğün talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilir. (6) Açık artırmaya en az üçte iki çoğunluk ile anlaşan paydaşlar dışında herhangi biri katılamaz. Satışı gözlemci olarak izlemek isteyenler ile payı satışa çıkarılan malikler satışın yapıldığı salona alınabilir. Ancak, bunların açık artırmaya müdahale etmesine müsaade edilmez. Bu çerçevede, satışın yapılmasını engellemeye veya satışın işleyişi ile düzenini bozmaya yönelik eylemlerde bulunanlar ile ses ve görüntü kaydı almaya çalışanlar Satış Komisyonu tarafından salondan çıkartılabilir. Açık artırma için belirlenen saatten sonra satış salonuna kimse alınmaz. (7) Açık artırmaya katılan paydaşların kimliği kontrol edilerek bir tutanak ile kayıt altına alınır. Katılımcı durumunu gösteren tutanağın tanziminden sonra, Komisyon Başkanınca, satışa çıkarılan arsa paylarına ilişkin bilgiler satışa katılanlara bildirilir ve satış işlemi başlatılır. Komisyon Başkanı, rayiç bedelin altında olmamak üzere satışa katılan paydaşlardan, sözlü olarak pey sürmelerini ister. Sürülen peyler arttırma tutanağına yazılarak, karşılığı pey sahibi tarafından imzalanır. Arttırma işlemine devam etmeyecek taliplerin, keyfiyeti arttırma tutanağına yazması ve imzalaması zorunludur. (8) Komisyon, yedinci fıkrada belirtilen şekilde yapılan satış işlemi sonunda, tespit edilen rayiç bedelden az olmamak üzere, en yüksek bedeli teklif eden paydaşa satış yapılmasını karara bağlar ve bu paydaştan satış bedelinin yedi gün içerisinde banka nezdinde açtırılacak vadeli hesaba yatırılması istenir. Bu süre içerisinde satış bedeli yatırılmaz ise, pey süren diğer maliklere sırasıyla bildirimde bulunulur ve satış bedelini yatıran paydaşa satış yapılır. (9) Açık arttırma ile satışa iştirak eden tek bir paydaş olması halinde, belirlenen rayiç değerinden az olmamak üzere bu paydaşın vereceği teklif geçerli kabul edilir. (10) Satış bedelinin yatırılmasından sonra, satış işlemi, tapuda yeni malik adına tescil yapılmak üzere, Müdürlükçe ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir. İlgili tapu müdürlüğünce tescil işlemi tamamlandıktan sonra, yeni tapu kaydı Müdürlüğe gönderilir ve Müdürlükçe payı satılan ilgiliye durum bildirilir. (11) Satış işlemi tamamlanıp komisyonca karara bağlanmadan evvel, üçte iki çoğunluk ile alınan karara katılmayan maliklerin, üçte iki çoğunluk ile alınan kararı kabul etmeleri ve üçte iki çoğunluk ile alınan karar doğrultusunda yapılan sözleşmeyi ve yapılacak uygulamanın gerektirdiği diğer belgeleri imzalayacaklarını beyan etmeleri halinde Satış Komisyonunca kendilerine süre verilir. İhale arttırma tutanağı bu maliklerce de imzalanır. Komisyonca verilen süre içerisinde sözleşmenin ve diğer belgelerin anlaşan diğer malikler gibi şartsız ve şerhsiz olarak imzalanarak Müdürlüğe verilmesi halinde, satış işlemi geçersiz sayılır. Satış işleminin geçersiz sayıldığı tarihten itibaren doksan gün içerisinde, satış günü üçte iki çoğunluk ile alınan karara katılma iradesi gösteren paydaşlarca yeniden anlaşmama iradesi gösterilmesi veya daha evvel imzalanan belgelerin iptal edilmesi halinde yeniden satış işlemi yapılmasına gerek olmadan en yüksek bedeli teklif etmiş olan paydaşa, bu paydaşın kabul etmemesi halinde sonraki en yüksek bedeli teklif etmiş olan diğer paydaşlara sırasıyla bildirimde bulunulur ve satış bedelini yatıran paydaşa satış yapılmış sayılır. Satış işleminin geçersiz sayıldığı tarihten itibaren doksan günden fazla süre geçmesinden sonra yeniden anlaşmama iradesi gösteren paydaşların hisseleri için ise yeniden satış işlemi yapılması gerekir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Uyuşmazlıkta; 21/06/2019 tarih ve 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 6. maddesi ile dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 6. fıkrasının, 10.maddesi ile Yönetmeliğin 15. maddesinin 2. fıkrasının, 11.maddesi ile Yönetmeliğin 15/A maddesinin dava konusu edilen fıkralarının değiştirildiği, yapılan değişikliklerin, düzenlemenin esasına ilişkin olduğu, başka bir ifadeyle yukarıda belirilen dava konusu düzenlemeleri yürürlükten kaldırdığı anlaşıldığından, bu kısımlara yönelik olarak uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 6.maddesinin 2. fıkrası yönünden yapılan incelemede;
Riskli yapıların tespitinde görev alacak kurum ve kuruluşlar başlığı altında düzenlenen Yönetmeliğin 6. maddesinin 2. fıkrasında; "Lisanslandırılan kurum ve kuruluşlarda riskli yapı tespitinde görev alacak mühendislerin, ilgili meslek odalarına üyeliklerinin devam ediyor olması, mesleklerinde fiilen en az beş yıl çalışmış olmaları, Bakanlıkça veya Bakanlıkça uygun görülen kurum ve kuruluşlarca düzenlenecek eğitim programlarına katılmaları, eğitim sonunda yapılacak yazılı sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alarak başarı belgesi almış olmaları ve bu hususları belgelendirmeleri gerekir. Lisanslandırma talebinde bulunan üniversite adına riskli yapı tespitinde görev alacak mühendislerin öğretim üyesi olması durumunda bu fıkrada belirtilen şartlar aranmaz." kuralına yer verilmiştir.
Davacılar tarafından; anılan fıkrada yer alan "yüz üzerinden en az yetmiş puan alarak" ibaresinin riskli yapı tespitlerine en az %30 oranında başarısızlık olarak yansıyacağı ve mülkiyet hakkını bu oranda sınırlayacağı iddia edilmiştir.
Davalı tarafından; bu düzenlemeyle lisanslı kurum ve kuruluşlarda riskli yapı tespiti yapacak mühendislerin niteliklerinin yükseltilmesini amaçlandığı, uygulamada başarının yüz tam puan almak ile ölçüldüğü hiçbir sınavın bulunmadığı savunulmuştur.
Uyuşmazlıkta; Yönetmeliğin 6. maddesinin 2. fıkrasının, 21.06.2019 tarih ve 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümleri ile değiştirildiği görülmüş, ancak yapılan değişiklikte davacının iptalini istediği ibarenin aynen korunduğu anlaşıldığından, düzenlemenin esasına ilişkin inceleme yapılmıştır.
Dava konusu düzenlemeyle getirilen "en az 70 (yetmiş) puan alma" şartının idarece verilecek eğitim sonunda başarılı sayılacak mühendislerin riskli yapı tespiti yapabilmeleri şartlarından sadece bir tanesi olduğu, diğer şartların ise fıkranın diğer kısımlarında belirtildiği, ayrıca yazılı sınavlarda başarı kriterinin en az yüz puan olması ve bu puandan az olanların başarısız sayılacağı gibi bir durumun kabul edilemeyeceği dikkate alındığında, riskli yapı tespitini yapan mühendislerin niteliğini artırmak için yapıldığı anlaşılan bu düzenlemenin hukuka aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 7.maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesi, 2. fıkrasının (a) bendinin 1. ve 3. cümlesi ile (b) bendi, 3.,4.,5.,6. ve 8. fıkraları yönünden yapılan incelemede:
7. maddenin 1. fıkrasının 3. cümlesinde; "...İnşaat halinde olup ikamet edilmeyen yapılar ile metrukluk veya başka bir sebeple statik bakımdan yapı bütünlüğü bozulmuş olan yapılar riskli yapı tespitine konu edilmez." kuralına, aynı maddenin 2. fıkrasının (a) bendinin 1. ve 3. cümlesi ile (b) bendinde; "Riskli yapıların tespiti; a) Öncelikle yapı malikleri veya kanunî temsilcileri tarafından, masrafları kendilerine ait olmak üzere yaptırılır. ... 23.06.1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyet Kanunu uyarınca kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmadığı için arsa paylı tapu var ise, arsa üzerinde fiilen bulunan yapının riskli yapı tespiti, yapının sahibi olan arsa payı sahibince yaptırılır. ... b) Süre verilerek maliklerden veya kanunî temsilcilerinden istenebilir. Verilen süre içinde yaptırılmadığı takdirde, tespitler Bakanlıkça veya İdarece yapılır veya yaptırılır. Bakanlık, belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilir." kurallarına, aynı maddenin 3.,4.,5.,6. ve 8.fıkralarında; "(3) İtiraz veya yargı kararı üzerine yeniden rapor tanzim edilmesinin gerekmesi, raporun gerçeğe aykırı düzenlendiğinin tespit edilmiş olması ve yapının risk durumunu etkileyebilecek kasdi bir müdahale dışında somut bir hadisenin gerçekleşmiş olması halleri hariç olmak üzere, her yapı için sadece bir adet riskli yapı tespiti raporu düzenlenebilir. Lisanslandırılmış kurum ve kuruluşlar riskli yapı tespit talebi üzerine, o yapı hakkında daha önce riskli yapı tespit raporu düzenlenip düzenlenmediğini elektronik yazılım sistemi üzerinden kontrol eder. Elektronik yazılım sistemi üzerinden yapı kaydı oluşturulduktan sonra iki ay içerisinde riskli yapı tespitinin yapılmaması halinde tespit başvurusunda bulunan malikin talebi üzerine oluşturulan yapı kaydı elektronik yazılım sisteminden silinir. Riskli yapı tespit raporunda, tespite konu binanın Ulusal Adres Veri Tabanında belirtilen adresinin ve bina kodunun yer alması zorunludur. (4) Riskli yapı tespitine ilişkin raporların bir örneği, tespit tarihinden itibaren en geç on iş günü içinde, tespiti yapan İdarece veya lisanslandırılmış kurum veya kuruluşça, tespite konu yapının bulunduğu ildeki Müdürlüğe veya Bakanlıkça yetki devri yapılması durumunda İdareye gönderilir. Raporlar Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde incelenir ve herhangi bir eksiklik tespit edilmesi halinde gerekli düzeltmeler yapılmak üzere raporu düzenleyen kurum veya kuruluşa iade edilir. Yapılan incelemede raporlarda herhangi bir eksiklik yok ise, riskli yapılar, Müdürlükçe en geç on iş günü içinde, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilmek üzere, ilgili tapu müdürlüğüne bildirir. Müdürlükçe veya riskli yapı tespitine karşı yapılan itirazı inceleyen teknik heyetçe, riskli yapı tespit raporunda tespit edilen teknik inceleme eksikliklerinin tamamının, raporu düzenleyen kurum veya kuruluşa bildirildiği tarihten itibaren otuz gün içinde düzeltilmesi ve raporun Müdürlüğe sunulması zorunludur. Lisanslı kurum veya kuruluşun otuz günlük süre içerisinde gerekçeli talebi üzerine eksikliklerin giderilmesi için ek süre verilebilir. (5) İlgili tapu müdürlüğünce, tapu kütüğüne işlenen belirtmeler, riskli yapı tespitine karşı tebligat tarihinden itibaren onbeş gün içinde riskli yapının bulunduğu yerdeki Müdürlüğe itiraz edilebileceği, aksi takdirde İdarece verilecek süre içinde riskli yapının yıktırılması gerektiği de belirtilmek suretiyle, aynî ve şahsî hak sahiplerine 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre tebliğ edilir ve yapılan bu tebligat yazılı olarak veya elektronik ortamda Müdürlüğe bildirilir. Arsa paylı tapularda, arsa üzerindeki riskli yapının arsa malikleri dışındaki bir başkasına ait olması durumunda Müdürlükçe tapu müdürlüğüne bildirilecek yapı sahibine; arsa üzerinde birden fazla yapı olması ve riskli yapının arsa maliklerinden sadece bazılarına ait olması durumunda ise sadece riskli yapının sahibi olan arsa hissedarlarına ve ilgili aynî ve şahsî hak sahiplerine tebligat yapılır. Tapuda kayıtlı malikin ölmüş olması hâlinde, Bakanlık, Müdürlük veya İdare tebligat işlemleri için 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre mirasçılık belgesi çıkartmaya, kayyım tayin ettirmeye veya tapuda kayıtlı son malike göre işlem yapmaya yetkilidir. (6) Riskli yapı tespitine karşı yapı malikleri veya kanunî temsilcilerince on beş gün içinde yapının bulunduğu yerdeki Müdürlüğe verilecek bir dilekçe ile itiraz edilebilir. İtirazın süresi içerisinde ve yapı malikince yapılıp yapılmadığı Müdürlükçe kontrol edilir. Süresi içinde yapılmayan itirazlar ile yapı malikince veya malikin vefat etmiş olması halinde mirasçılarınca yapılmayan itirazlar işleme alınmaz. ... (8) Riskli yapı tespiti neticesinin, itiraz üzerine veya yargı kararı ile değişmesi halinde, durum aynı şekilde ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir." kurallarına yer verilmiştir.
Uyuşmazlıkta; Yönetmeliğin 7. maddesinin 2., 3., 4. ve 6. fıkralarının 21.06.2019 tarih ve 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümleri ile değiştirildiği görülmüş, ancak yapılan değişikliklerin düzenlemenin esasına ilişkin olmadığı, başka bir ifadeyle yukarıda belirtilen düzenlemelerin dava konusu edilen kısımlarını yürürlükten kaldırmadığı anlaşıldığından, belirtilen bu düzenlemelerin esasına ilişkin olarak inceleme yapılmıştır.
Davacılar tarafından; Yönetmeliğin 7. maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesinin Yasanın amacına aykırı olduğu ve Yönetmeliğin diğer hükümleri ile çeliştiği, Yönetmeliğin 2. fıkrasının (b) bendinde düzenlenen riskli yapı tespitinin yaptırılması için verilecek sürenin dayanak 6306 sayılı Kanunda Bakanlıkça verileceğinin belirtildiği halde dava konusu düzenlemede bu hususun belirtilmeyerek herhangi bir kuruma mülkiyet hakkını sınırlama yetkisinin tanındığı, Yönetmeliğin 7.maddesinin 3. fıkrasında belirtilen her yapıya sadece bir adet riskli yapı tespit raporu düzenlemesinin hukuka aykırı olduğu, bu şekilde risk durumunu etkileyebilecek kasdi bir durumun tespitinin mümkün olamayacağı, Yönetmeliğin 7. maddesinin 4.,5.,6. ve 8. fıkralarındaki kuralların davacı tarafından mülkiyet hakkına, Tebligat Kanununa aykırı olduğu ve bu hükümlerin uygulanma imkanının olmadığı iddia edilmiştir.
Davalı tarafından; dava konusu düzenlemelerin maliklerin hakları gözetilerek dayanak 6306 sayılı Kanuna uygun ve kamu yararı amacıyla düzenlendiği, sonuç itibarıyla hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
Dava konusu düzenlemelerden 7. maddenin 1. fıkrasının 3. cümlesinde; riskli yapı tespitine konu edilemeyecek yapıların niteliklerinin belirtildiği, bu tür yapıların 3194 sayılı İmar Kanununun 32., 39. ve 40. maddeleri kapsamında işleme tabi tutulmasının mümkün olduğu dikkate alındığında, fiilen kullanılmayan bu tür yapıların 6306 sayılı Kanunun sağladığı imkanlar dışında bırakılmasının hukuka aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 7. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin 1. cümlesinde; riskli yapı tespitinin kimler tarafından yaptırılabileceğinin dayanağı olan 6306 sayılı Kanunun 3. maddesinde belirtilen "öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından yaptırılır" hükmüne uygun olarak düzenlendiği, 3. cümlesinde yer alan düzenlenmenin ise; ülkemizdeki birçok yapının, kat irtifakı/mülkiyeti kurulmadan arsa vasıflı taşınmazlarda bulunduğu ve arsanın birden fazla paydaşı olduğu halde üzerindeki yapının tek malikinin olduğu durumları dikkate alındığında, riskli yapı tespitinin sadece yapı maliki olan arsa paydaşınca yaptırılabileceği düzenlemesinin, yapı malikinin mülkiyet hakkını koruduğu ve hukuka uygun olduğu, aynı fıkranın (b) bendinde yer alan düzenlemede de; açıkça "tespitlerin Bakanlıkça veya idarece yapılacağı veya yaptırılacağı" hususunun belirtildiği, ayrıca dayanak 6306 sayılı Kanunun 2. maddesinde "idare"nin de tanımının yapıldığı, böylece hangi idarelerce riskli yapı tespitlerinin yapılabileceğinin belirlendiği de göz önüne alındığında, başkaca herhangi bir kurumun mülkiyet hakkını sınırlamasının mümkün olmadığı ve düzenlemenin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 7. maddesinin 3. fıkrasında yer alan kural ile; yapıya birden fazla tahribatlı yöntem uygulanarak zarar verilmesinin ve birbiriyle çelişecek birden fazla raporun hazırlanmasının önüne geçildiği, risk durumunu etkileyebilecek unsurların itiraz halinde Teknik Heyet tarafından tespit edilebileceği anlaşıldığından, düzenlemelerin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 7. maddesinin 4.,5.,6. ve 8. fıkralarındaki kuralların incelenmeleri neticesinde ise, kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisi uyarınca dava konusu Yönetmelik hükümlerinin öngörüldüğü, normlar hiyerarşisine, dayanağı Kanun maddelerine ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ilkesine uygun olarak, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda düzenleme yapıldığı ve hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan; yukarıda belirtilen ve iptali istenilen düzenlemelerin başka bir davacı tarafından açılan dava sonucunda; Danıştay Altıncı Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E:2019/2476, K:2019/5516 sayılı kararıyla davanın reddedildiği, bu kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 23/09/2021 tarih ve E:2019/2842, K:2021/1573 sayılı kararıyla onandığı görülmüştür.

Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile 3. fıkrası yönünden yapılan incelemede:
Dava konusu Yönetmeliğin riskli yapıların yıktırılması başlığını taşıyan 8. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde; "Altmış günden az olmamak üzere süre verilerek riskli yapıların tahliyesi ve yıktırılması yapı maliklerinden istenir. Maliklere yapılacak tebligatta, riskli yapıyı kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi kullananlara tahliye için malik tarafından bildirim yapılması gerektiği belirtilir. Malik tarafından kiracı veya sınırlı ayni hak sahibine tahliye için bildirim yapılmadığının tespit edilmesi halinde bildirim idarece yapılır.” kuralına, aynı maddenin 3. fıkrasında; “Maliklere verilen süreler içerisinde maliklerce yıktırılmayan riskli yapılar mülki amire bildirilir ve bu yapıların tahliyesi ve yıktırma işlemleri, mülkî amirler tarafından sağlanacak kolluk kuvveti desteği ile İdarece yapılır veya yaptırılır.” kuralına yer verilmiştir.
Davacılar tarafından; tahliye ve yıkım için verilen 60 günlük sürenin az olduğu, bu sürelerde kat maliklerinin bir araya gelerek yapıya ilişkin karar almasının zor olduğu, arsa payı ve bağımsız bölüm değerinin orantılı olmadığı maliklerin bulunduğu yapılarda toplantı yaparak karar almanın zor olacağı iddia edilerek mevzuat nedeniyle güçlendirme yerine yıkıma odaklanılmasının mülkiyet hakkına aykırı olacağı ileri sürülmüştür.
Davalı tarafından; riskli olduğu kesinleşen yapıların güçlendirilmesi veya yıktırılmasının zorunlu olduğu, bu nedenle düzenlemenin dayanağı 6306 sayılı Kanunun 4. ve 5. maddelerine uygun olarak dava konusu kuralların konulduğu savunulmuştur.
Uyuşmazlıkta; dava konusu düzenlemeler ile riskli olduğu kesinleşen yapının tahliyesi, yıkımı veya güçlendirilmesi için öncelikle malikler tarafından daha sonra ise idare tarafından yapılması gerekenler belirtilmiştir. Riskli yapıların can ve mal güvenliği açısından sakıncalı olduğu, yıkımı veya güçlendirilmesinin zorunlu olduğu, bu sebeplerle, gecikmeksizin uygulamaya geçilmesinin gerektiği, aksi durumun telafisi imkansız zararlara yol açacağı dikkate alındığında, 6306 sayılı Kanuna uygun olarak düzenlendiği anlaşılan kurallarda hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Yönetmeliğin 9. maddesinin 4. fıkrası yönünden yapılan incelemede:
Teknik Heyetlerin teşkili başlığını taşıyan Yönetmeliğin 9. maddesinin 4. fıkrasında; "Teknik heyet, üniversitelerden bildirilen dört üye ile ikisi inşaat mühendisi ve biri de jeoloji veya jeofizik mühendisi olmak üzere, Bakanlık teşkilâtında görev yapan üç üyenin iştiraki ile yedekleri ile birlikte yedi üyeli olarak teşkil edilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Davacılar tarafından; Bakanlık tarafından Teknik Heyet'e üye gönderilmesinin heyetin tarafsızlığını ihlal ettiği, heyetin itirazları inceleme metotlarının düzenlemede yer almadığı, yapıyı görmeden teknik rapor incelemesiyle itirazlar hakkında karar verebileceği, bu durumun keyfiliğe açık olduğu ve mülkiyet hakkı ihlallerine yol açacağı ileri sürümüştür.
Davalı tarafından; Teknik Heyetin incelemesini nasıl yapacağının mevzuatta tanımlandığı, kentsel dönüşümde kamu harcaması söz konusu olduğundan herhangi bir yapının riskli olmasının idarenin isteyeceği bir durum olmadığı, Bakanlık teşkilatından heyete üye gönderilmesinin heyetin tarafsızlığını ihlal etmeyeceği savunulmuştur.
Yukarıda belirtilen mevzuatta Teknik Heyetin toplam 7 üyeden oluşacağı ve bunun 4 üyesinin üniversitelerden, 3 üyesinin ise Bakanlık teşkilatından gönderilen, alanında ehil kişiler olacağının düzenlendiği, Teknik Heyetin Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yapı maliklerinin talepleri sonucunda lisanslı kurum/kuruluşça hazırlanmış olan riskli yapı tespit raporunu 6306 sayılı Kanuna, Kanunun Uygulama Yönetmeliğine ve Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslara uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığını incelemekle görevli olduğu, eksik veya hatalı husus tespit ettiğinde yapıyı bizzat yerinde görerek de inceleyebileceği, heyet üyelerinin tarafsızlıklarına gölge düşürecek işleri yapmaları halinde üyeliklerinin düşürüleceği gibi hususların dava konusu maddenin diğer fıkralarında 6306 sayılı Kanunun 3. maddesine uygun olarak düzenlendiği anlaşıldığından, bu şekliyle davacının iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu ve dava konusu kuralın hukuka aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, yukarıda belirtilen ve iptali istenilen kuralın başka bir davacı tarafından açılan dava sonucunda, Danıştay Altıncı Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E:2019/2474, K: 2019/5492 sayılı kararıyla davanın reddedildiği, bu kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/02/2020 tarih ve E:2019/3378, K:2020/465 sayılı kararıyla onandığı görülmüştür.
Yönetmeliğin 10. maddesinin 7. fıkrası yönünden yapılan incelemede:
Teknik Heyetin çalışma usul ve esasları başlığı altında düzenlenen dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 7. fıkrasında; "Teknik heyet, itiraz dilekçesinde gösterilen itiraz sebebi ile bağlı olmaksızın riskli yapı tespit raporunun teknik yönden bütün unsurları ile Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslara uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığını inceler. Riskli yapı tespit raporunda teknik yönden eksiklik tespit edilmesi halinde gerekli düzeltmelerin yapılması için raporun lisanslı kurum veya kuruluşa gönderilmesine karar verilir ve rapordaki eksikliklerin tamamının düzeltmesinin sağlanmasından sonra yapının riskli ya da risksiz olduğuna ilişkin nihai karar verilir. Teknik heyet, gerek görmesi halinde itiraza konu edilen yapıyı bizzat yerinde inceleyebilir veya yapının yerinde incelenmesini Müdürlükten isteyebilir. Ancak, yapının riskli olup olmadığına ilişkin nihai karar, yapının riskli yapı tespiti yapıldığı tarihteki durumuna ve özelliklerine göre verilir. Teknik heyetçe alınan kararlar, teknik gerekçeleri belirtilerek yazılır, başkan ve üyelerce imzalanır. Bakanlığa ve tespiti yapan veya yaptıran İdareye tüm karalar itiraz eden malike ise sadece nihai karar bildirilir. Teknik heyetçe, karara bağlanan riskli yapı tespit raporuna karşı başka bir malikçe yapılan itiraz üzerine yeniden inceleme yapılmaz." kuralı düzenlenmiştir.
Davacılar tarafından; anılan kuralın 1. cümlesinde yer alan "teknik yönden" ibaresinin dosya üzerinden şekli bir incelemeye yol açacağı, 2. cümlesindeki, raporda eksiklik tespit edilmesi halinde eksikliği yapan lisanslı kurum/kuruluşa dosyanın gönderilmesi üzerine lisanslı kurum/kuruluşun hatasını düzeltmek ve yaptırıma uğramamak için gerçeğe uygun değil de heyete uygun rapor hazırlayacağı ve buna ayrıca itiraz etme imkanının da olmadığı, 3. cümlesindeki, teknik heyetin hangi hallerde yapıyı yerinde inceleyebileceğinin belirtilmeyerek, takdire bırakılmasının mülkiyet hakkını, hukuka aykırı olarak sınırladığı, 4. cümlesindeki, nihai kararın riskli yapı tespitindeki tarihe göre değil de yapının son durumuna göre verilmesinin Kanunun amaçları arasında belirtilen " iyileştirme" amacına daha uygun olacağı, 5. cümlesindeki, tüm kat maliklerini ilgilendiren kararın sadece itiraz edene ve gerekçesiz olan nihai kararın bildirileceğini düzenleyen kuralın dayanağı 6306 sayılı Kanuna ve mülkiyet hakkına aykırı olduğu, 6. cümlesindeki, itiraz üzerine karara bağlanan rapora karşı başka bir malikin itiraz etmesi üzerine inceleme yapılmayacağı kuralının, yeni delillerin incelenmesini ve gerçek durumun ortaya çıkarılmasını Anayasaya aykırı olarak sınırlandırdığı ileri sürülmüştür.
Davalı tarafından; tamamen mühendis üyelerden oluşan bir heyetin riskli yapı tespit raporunu teknik yönden inceleyecek olmasının hukuka ve işin ruhuna uygun olduğu, eksiklik görülmesi halinde aynı kuruluşa tamamlattırılmasının ve diğer hususların da hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
Uyuşmazlık konusu Yönetmelik hükümlerinin 21.06.2019 tarih ve 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümleri ile değiştirildiği görülmüş, ancak yapılan değişikliklerin düzenlemenin esasına ilişkin olmadığı, başka bir ifadeyle yukarıda belirtilen düzenlemelerin dava konusu edilen kısımlarını yürürlükten kaldırmadığı anlaşıldığından, belirtilen bu düzenlemelerin esasına ilişkin olarak inceleme yapılmıştır.
Dava konusu düzenlemeyle teknik kişiler tarafından (mühendisler) teknik bir inceleme neticesinde düzenlenen riskli yapı tespit raporunun yine teknik kişilerce bir kez daha teknik yönden bütün unsurlarıyla incelenmesinin, dikkatlerden kaçan hususların maliklere yeni ekonomik külfetler yüklemeden aynı kurum/kuruluşa yeniden incelettirilerek düzeltilmesini sağlayacağı; Teknik Heyet tarafından gerektiğinde yerinde inceleme yapılarak riskli olduğu tespit edilen yapı üzerinde gerçeğin gizlenmesi amacıyla sonradan yapılacak uygulamaların göz önüne alınmayarak riskli yapı tespitinin yapıldığı tarihteki duruma ve özelliklerine göre karar verilecek olmasının ve teknik heyetçe eksikliği tespit edilen hususlar için verilen ara kararların değil de sadece nihai kararın itiraz eden malike bildirilecek olmasının riskli yapıya, gerçek durumu gizleyecek şekilde müdahalelerin yapılmasının önüne geçilmesini sağlayacağı; her malikin itiraz etme hakkının olduğu, ancak itiraz karara bağlandıktan sonra yapılacak yeni itirazların incelenmeyeceği, bu tür itirazların incelenmesi halinde birbiriyle çelişen kararların ortaya çıkmasına ve karışıklığa yol açacağı; ayrıca, itiraz üzerine verilen karara karşı bütün maliklerin dava açma hakkının da olduğu dikkate alındığında, dava konusu kuralların 6306 sayılı Kanuna ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 15.maddesinin 3., 7., 8., 9. ve 10. fıkraları yönünden yapılan incelemede:
Riskli yapıların bulunduğu parsellerde yapılacak uygulamalar başlığı altında düzenlenen 15. maddenin 3. fıkrasında; "Hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile alınan karara katılmayan maliklerin arsa payları; 15/A maddesinde belirtilen usule göre, arsa payı değeri üzerinden anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. Paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, rayiç bedeli Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilir ve en az üçte iki çoğunluk ile alınan karar çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır.” 7. fıkrasında; "Bir parselde birden fazla yapı bulunması ve bu yapıların tamamının riskli yapı olarak tespit edilmiş olması halinde, yürütülecek uygulamalara yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin sahip oldukları hisseleri oranında bütün maliklerin en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir." 8. fıkrasında; "Bir parselde birden fazla yapı bulunması ve bu yapılardan bazılarının riskli yapı olarak tespit edilmiş olması halinde; a) İlgili tapu müdürlüğünce, parsel üzerinde bulunan bütün yapıların değil, sadece riskli olarak tespit edilen yapıların tapu kütüğüne yapının açık adresi belirtilerek riskli yapı-belirtmesi işlenir. b) Yürütülecek uygulamalara sahip oldukları hisseleri oranında riskli olarak tespit edilen yapıların maliklerinin en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. c) Riskli olarak tespit edilen yapıların yeniden inşası için düzenlenecek yapı ruhsatı, diğer maliklerin haklarının menfi olarak etkilenmemesi şartıyla, bütün maliklerin değil, sadece riskli yapıların maliklerinin talep ve muvafakatine istinaden düzenlenir. Riskli yapıların yeniden inşası için kurulacak kat irtifakında da, diğer maliklerin arsa payını etkilememesi kaydıyla sadece riskli yapıların maliklerinin talep ve muvafakati aranır. ç) Riskli olarak tespit edilen yapıların bulunduğu alanın risksiz olan veya riskli yapı tespiti yapılmamış olan yapıların bulunduğu alandan ifrazı mümkün ise, ifraz, taksim, terk, ihdas ve tapuya tescil işlemleri re’sen yapılır veya yaptırılır.” 9. fıkrasında; “Üzerindeki yapıların tamamının riskli yapı olarak tespit edilmiş olması şartı ile tevhidi mümkün olan birden fazla parselin tevhid edilmesi ile taksim, terk, ihdas ve tapuya tescil işlemlerine, her parselde ayrı ayrı sahip oldukları hisseleri oranında maliklerin en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu parsel veya parsellerin arasında veya bitişiğinde bulunan yapılaşmamış boş parsellerin, riskli yapıların bulunduğu parsellerle tevhid edilmek suretiyle birlikte değerlendirilebilmesi için, boş parsellerdeki bütün maliklerin oybirliği ile karar alması gerekir. Tevhidden sonra yapılacak uygulamaya tevhid ile oluşan parselde sahip oldukları hisseleri oranında maliklerin en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir.” 10. fıkrasında; "Kanun kapsamındaki yapıların yıktırılmasından sonra bu taşınmazların sicilinde bulunan ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. Bu haklar ve şerhler, tapuda, tevhit, ifraz, taksim, terk, tescil, kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisine ilişkin işlemlerin yapılmasına engel teşkil etmez ve bu işlemlerde muvafakat aranmaz. Yeni kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisi safhasında belirtilen haklar ve şerhler, muvafakat aranmaksızın sadece sözkonusu haklar ve şerhlerden yükümlü olan malike düşecek bağımsız bölümler üzerinde devam ettirilir.” kurallarına yer verilmiştir.
Uyuşmazlık konusu Yönetmelik hükümlerinin 21.06.2019 tarih ve 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümleri ile değiştirildiği görülmüş, ancak yapılan değişikliklerin düzenlemenin esasına ilişkin olmadığı, başka bir ifadeyle yukarıda belirtilen düzenlemelerin dava konusu edilen kısımlarını yürürlükten kaldırmadığı anlaşıldığından, belirtilen bu düzenlemelerin esasına ilişkin olarak inceleme yapılmıştır.
Davacılar tarafından; bu düzenlemelerin dayanağı Kanuna aykırı olduğu, 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin de Anayasaya aykırı olduğu, maliklerin üçte iki çoğunluğu ile alınan kararın sorgulanmadığı, bu karar ile maliklerin üçte birinin mülkiyet hakkının kısıtlandığı, bir parselde birden fazla yapı olması halinde yapısı riskli olmayanlara ilişkin düzenlemenin yer almadığı, maliklerin Yasadaki hüküm nedeniyle anlaşmaya zorlandığı, yapı değerini belirleme kriterlerinin belirsiz olduğu ileri sürülmüştür.
Davalı idare tarafından; uygulamada yaşanılan tereddütleri gidermek için 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinde 6704 sayılı Kanunun 23. maddesiyle yapılan ve 26.04.2016 tarih ve 29695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan değişiklik sonrasında
iptali istenilen kuralların da dayanağı Kanuna uygun olarak düzenlendiği, düzenlemelerde hukuka aykırı bir husus bulunmadığı savunulmuştur.
Dava konusu düzenlemelerin, kentsel dönüşümü, duraksamaya yer vermeden, uygulama işlemlerini sürüncemede bırakmadan gerçekleştirmek için, dönüşümü isteyen en az üçte iki çoğunluktaki maliklerin haklarını koruyarak, azınlıkta kalan maliklerin de mülkiyet hakkını ihlal etmeden yapıldığı sonucuna varılmaktadır. Ayrıca maliklerin üçte iki çoğunluk ile aldıkları karara karşı, adli yargıda; bu karara dayanılarak tesis edilen idari işlemlere karşı ise idari yargıda dava açma hakkının da her zaman bulunduğu dikkate alındığında, yapılan düzenlemelerin 6306 sayılı Kanunun amaçları arasında belirtilen riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek için, başka bir ifadeyle can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, yukarıda belirtilen ve iptali istenilen düzenlemelerin başka bir davacı tarafından açılan dava sonucunda, Danıştay Altıncı Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E:2019/2513, K: 2019/5503 sayılı kararıyla davanın reddedildiği, bu kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 23/09/2021 tarih ve E:2019/2838, K:2021/1580 sayılı kararıyla onandığı görülmüştür.
Bu durumda; kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisi uyarınca dava konusu Yönetmelik hükümlerinin öngörüldüğü, normlar hiyerarşisine, dayanağı Kanun maddelerine ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ilkesine uygun olarak, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda düzenleme yapıldığı sonucuna ulaşıldığından, yukarıda belirtilen iptale konu Yönetmelik kurallarında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 15/A maddesinin 1. fıkrasının (a,b,c ve ç) bentleri yönünden yapılan incelemede:
Dava konusu Yönetmeliğin açık artırma usulü ile satış başlığını taşıyan 15/A maddesinin 1. fıkrasında;" Riskli alanlar, rezerv yapı alanları ve riskli yapıların bulunduğu parsellerde hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile alınan karara katılmayan maliklerin arsa paylarının satışı için; a) Maliklerin en az üçte iki çoğunlukla anlaştıklarına dair anlaşan maliklerce imzalı karar tutanağı veya anlaşan maliklere ait sözleşme veya vekâletname örnekleri gibi belgeler, b) Maliklerin en az üçte iki çoğunluğu ile alınan kararın ve anlaşma şartlarını ihtiva eden teklifin noter vasıtasıyla veya 7201 sayılı Kanuna göre karara katılmayan malike bildirilerek kabulü için onbeş gün süre verildiğine dair belgeler, c) Üçte iki çoğunlukla alınan karara katılmayan maliklere ait taşınmazların Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarına tespit ettirilen değerine ilişkin belgeler, ç) Satışı yapılacak arsa paylarının maliklerinin tebligata elverişli adres bilgileri, ile birlikte yazılı olarak Müdürlüğe müracaatta bulunulur. Satış işleminin yapılabilmesi için yapıların yıktırılmış olması gerekmez." kuralı yer almaktadır.
Davacılar tarafından; üçte iki çoğunluk ile alınan karar üzerine, azınlıkta kalan maliklerin haklarının ihlal edilip edilmediğine bakılmaksızın arsa payının satışına geçilmesinin ve satış için belirlenecek yapı değerinin hangi kriterlere göre belirleneceğinin (arsa payı /rayiç değer) belirsiz olmasının hukuka aykırı olduğu, "yapıların yıkılmış olduğuna bakılmaksızın" ibaresi ve dayanağı 6306 sayılı Kanunun 6/1. maddesinin Anayasaya, ayrıca anılan düzenlemenin Türk Medeni Kanunu ile Kat Mülkiyeti Kanununa aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Davalı idare tarafından; dava konusu kuralda satış işleminin gerçekleştirilmesi için gerekli belgelerin belirtildiği, ancak davacı tarafından hangi sebeple bunların hukuka aykırı olduğunun belirtilmediği, yapılan düzenlemenin ise hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
Dava konusu kurallarda, üçte iki çoğunluk kararıyla ilgili konuların ve bu karar doğrultusunda yapılan anlaşmaya katılmayan maliklerin arsa paylarının satışına geçilmeden önce yapılacak işlemlerin düzenlendiği, bu düzenlemelerde dayanağı 6306 sayılı Kanuna aykırı bir hususun bulunmadığı, yapının değerinin hangi kriterlere göre ve kim tarafından belirleneceğinin Yönetmeliğin 15/A maddesinin 2. fıkrasında belirtildiği de dikkate alındığında, Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarına tespit ettirilen arsa payının değerine ilişkin belgelerin bağlayıcı değil, yol gösterici olduğu, riskli yapının yıkılmış olduğuna bakılmaksızın satışın yapılabilmesinin malikin mülkiyet hakkını ihlal etmeyeceği gibi bu durumun belirsizlik oluşturmayacağı, aksine kentsel dönüşümün sürüncemede kalmasına engel olacağı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, yukarıda belirtilen ve iptali istenilen düzenlemelerin başka bir davacı tarafından açılan dava sonucunda; Danıştay Altıncı Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E:2019/2513, K: 2019/5503 sayılı kararıyla davanın reddedildiği, bu kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 23/09/2021 tarih ve E:2019/2838, K:2021/1580 sayılı kararıyla onandığı görülmüştür
Bu durumda; kanun koyucu tarafından idareye tanınan düzenleme yetkisi uyarınca dava konusu Yönetmelik hükümlerinin öngörüldüğü, normlar hiyerarşisine, dayanağı Kanun maddelerine ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ilkesine uygun olarak, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda düzenleme yapıldığı sonucuna ulaşıldığından, yukarıda belirtilen iptale konu Yönetmelik kurallarında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 17. maddesinin 1. fıkrası yönünden yapılan incelemede:
Dava konusu Yönetmeliğin Tahliye başlığı altında düzenlenen 17. maddesinin 1. fıkrasında; "Riskli alan ve rezerv yapı alanlarında ilgili kurumca veya maliklerce yürütülen uygulamalarda, ilgili kurumca belirlenecek takvime göre on beş gün içinde veya maliklerle yapılan anlaşmada belirlenen süre içerisinde, var ise su, elektrik, telefon ve doğalgaz gibi hizmetlerin borçları ile emlak vergisi gibi taşınmaza ilişkin vergilerin ödenerek yapının boş olarak ilgili kuruma veya uygulamayı yürüten yükleniciye teslim edilmesi gerekir. Belirtilen sürelerde yapının tahliye edilmemesi durumunda İlgili kurum veya İdarece, yapının idarî makamlarca zorla tahliye edileceği belirtilerek ve ilgililerine otuz günden az olmak üzere süre verilerek tebligatta bulunulur. Bu süre içinde de tahliyenin gerçekleştirilmemesi durumunda, bu yapılara elektrik, su ve doğal gaz verilmemesi ve verilen hizmetlerin durdurulması ilgili kurum ve kuruluşlardan istenir ve bu yapıların tahliyesi mülkî amirler tarafından sağlanacak kolluk kuvveti desteği ile ilgili kurum veya İdarece yapılır veya yaptırılır.” kuralına yer verilmiştir.
Davacılar tarafından; kuralda "maliklerce yürütülen uygulamalarda" ibaresinde yer alan maliklerden üçte iki çoğunluğun kastedildiği, bu kural ile çoğunluk kararıyla azınlıkta kalan maliklerin elektrik, su ve doğalgazının kesilerek yapıdan tahliye ettirilebilecekleri, bu durumun toplumsal barışı bozacağı ve uzlaşmayı engelleyeceği belirtilerek dava konusu kuralın, temel haklara ve Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Davalı tarafından; söz konusu Yönetmelik hükmünün, riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında bulunan yapıların tahliyesine ilişkin olduğu, dayanağı 6306 sayılı Kanuna uygun olduğu savunulmuştur.
Dava konusu düzenlemede belirtilen tahliye işleminin, riskli alan ve rezerv yapı alanlarında yürütülecek uygulamalarda icra edilebileceği söz konusu olsa da riskli alan içerisinde bulunan riskli yapılara ilişkin olarak uygulanamayacağını düzenleyen bir kural bulunmadığı anlaşıldığından, düzenlemenin esası incelenmiş ve dayanağı 6306 sayılı Kanunun amaçları arasında belirtilen fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerinin oluşturulması yolunda düzenlenmiş bir kural olduğu, kentsel dönüşümü sürüncemede bırakmadan, can ve mal güvenliği riski bulunan yapılarda yaşayanların yaşam hakkı da dikkate alınarak düzenlendiği anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi yönünden yapılan incelemeye gelince:
Dava konusu Yönetmelikte, planlama süreci başlığı altında düzenlenen 18.maddenin 2. fıkrasının (b) bendinde, Bakanlık; "...riskli alan ve rezerv yapı alanındaki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kentsel tasarım projesi hazırlamaya, yetkilidir." kuralı yer almaktadır.
Davacılar tarafından; kuralda yer alan "kentsel tasarım projesi" ibaresinin, tarihi dokuya sahip olan yapılar için düzenlendiği, böylece tarihi yapı sahibi olan ve olmayan yapı malikleri arasında eşitsizliğe yol açıldığı, anılan kuralın Anayasada belirtilen eşitlik ilkesine, mülkiyet hakkına ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Davalı tarafından; "kent tasarımları" ibaresinin aynı maddenin 4. fıkrasında yer alan "kentsel tasarım projesi" ibaresiyle dil ve terminoloji birliğinin sağlanması amacıyla değiştirildiği, dayanağı 6306 sayılı Kanuna uygun olduğu savunulmuştur.
Uyuşmazlık konusu Yönetmelik hükümlerinin 21.06.2019 tarih ve 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümleri ile değiştirildiği görülmüş, ancak yapılan değişikliklerin düzenlemenin esasına ilişkin olmadığı, başka bir ifadeyle yukarıda belirtilen düzenlemelerin dava konusu edilen kısımlarını yürürlükten kaldırmadığı, düzenlemede yer alan ibarenin, riskli alan ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda faydalanılmak amacıyla Bakanlığın kentsel tasarım projesi hazırlamaya da yetkili olduğunu belirttiği, ancak söz konusu alanlar içerisinde riskli yapıların da bulunduğu, anılan kuralın alan içerisinde bulunan riskli yapılara ilişkin olarak uygulanamayacağını düzenleyen bir kural bulunmadığı anlaşıldığından, anılan kuralın esasına ilişkin olarak inceleme yapılmıştır.
Dava konusu düzenlemenin, dayanağı 6306 sayılı Kanunun amaçları arasında belirtilen fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerinin oluşturulması amacıyla getirilmiş bir kural olduğu, kentsel dönüşümü sürüncemede bırakmadan can ve mal güvenliği riski bulunan yapılarda yaşayanların maliklerinin yaşam hakkı da dikkate alınarak düzenlendiği anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık olmadığı sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu Yönetmeliğin 6.maddesinin 2. fıkrası yönünden oyçokluğuyla, 7.maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesi yönünden oybirliğiyle, 2. fıkrasının (a) bendinin 1. ve 3. cümlesi ile (b) bendi yönünden oyçokluğuyla, aynı maddenin 3. ve 4. fıkrası yönünden oyçokluğu, 5. fıkrası yönünden oybirliği, 6. ve 8. fıkraları yönünden oyçokluğuyla, 8. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi yönünden oyçokluğuyla, aynı maddenin 3. fıkrası yönünden oybirliğiyle, 9. maddesinin 4. fıkrası yönünden oybirliğiyle, 10. maddesinin 7. fıkrası yönünden oyçokluğuyla, 15. maddesinin 3., 7., 8. ve 9. fıkraları yönünden oyçokluğuyla, 10. fıkrası yönünden oybirliğiyle, 15/A maddesinin 1. fıkrasının (a,b,c ve ç) bentleri yönünden oyçokluğuyla, 17. maddesinin 1. fıkrası yönünden oybirliğiyle, 18. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi yönünden ise oyçokluğuyla DAVANIN REDDİNE,
2. Yönetmeliğin 6. maddesinin 8. fıkrasının (b) bendinin 4. cümlesi yönünden oybirliğiyle; 8. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendi yönünden gerekçede oyçokluğu, esasta oybirliğiyle; 8. maddesinin 6. fıkrası yönünden oyçokluğuyla, 15. maddesinin 2. fıkrası yönünden oyçokluğuyla; 15/A maddesinin 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10. ve 11. fıkraları yönlerinden ise oyçokluğuyla KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ... TL yargılama giderinin; haklılık durumu dikkate alınarak takdir edilen ... TL'sinin davalı idare tarafından davacılara verilmesine, ... TL'sinin ise davacılar üzerinde bırakılmasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen; ... -TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacılara verilmesine, ... -TL vekalet ücretinin ise davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacılara iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY (X) :
Maliki oldukları iş yerinin de bulunduğu İstanbul İli, Bahçelievler İlçesi, ... Mahallesi, ... pafta, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazdaki yapının Bahçelievler Belediye Başkanlığınca riskli yapı olduğunun tespit edilerek yıkım aşamasına getirilmesine ilişkin işlemlerin dayanağı olan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği hükümlerinden dolayı davacılar tarafından, temel haklardan olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa ile korunma altında bulunan mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddia edilerek açılan davada; dava konusu edilen Yönetmeliğin 7.maddesinin 3.fıkrası, 8.maddesinin 6.fıkrası, 15.maddesinin 2., 3., 7., 8. ve 9. fıkraları, 15A maddesinin 1.fıkrası a, b ve c bentleriyle 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10 ve 11.fıkralarına ilişkin olarak yapılan incelemede;
Dava konu Yönetmeliğin 7/3.maddesinde; "her yapı için sadece bir adet riskli yapı tespiti raporu düzenlenebilir" ibaresinin herhangi bir süre sınırlaması öngörülmeden düzenlenmiş olması yapının zaman içinde riskli hale gelip gelmediğinin tespitini imkansız kılmaktadır. Şöyle ki; herhangi bir yapı hakkında düzenlenen riskli yapı tespiti raporundan sonra yıkılmayıp güçlendirilmesi halinde, o yapının zaman içinde tekrar riskli hale gelebileceği ihtimali de göz önüne alınarak Yönetmelikle belirlenebilecek bir süre sonunda (10 yıl gibi) yeniden riskli yapı tespiti raporu düzenlenebilmesinin yolunun açılmasının, 6306 sayılı Kanunun amaçları arasında sayılan fen ve sanat norm ve standartlarına daha uygun yapıların yapılmasına, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerinin daha doğru teşkil edilmesine neden olacağından düzenlemenin bu şeklinin dayanak Kanunun amacına ve hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi gerektiği görüşüyle Dairemizce bu kısım yönünden verilen davanın reddi yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Yönetmeliğin 8/6.maddesinde belirtilen "yıktırma işleminin masrafı maliklerden genel hükümlere göre tahsil edilir." ibaresinin 21/06/2019 günlü, 30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile "6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir" şeklinde değiştirildiği ve fıkrada esasa etkili olmayan başkaca değişiklikler de yapıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlıkta davacıların iddiaları, davalının savunması ve yapılan değişiklik birlikte değerlendirildiğinde düzenlemenin, esasını etkileyen ciddi değişiklikler yapılmadığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan şeklinin esastan incelemesinin yapılması gerektiği, sonuç itibarıyla düzenlemenin üst normlara uygun olduğu ve hukuka aykırı bulunmadığı gerekçesiyle bu kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle düzenleme hakkında Dairemizce verilen karar verilmesine yer olmadığı yönündeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Dava konusu Yönetmeliğin 15.maddesinin 2., 3., 7., 8. ve 9. fıkraları, 15/A maddesinin 1.fıkrası a, b ve c bentleriyle 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10 ve 11.fıkralarına ilişkin olarak davacının iddiaları, davalının savunması ve yukarıda belirtilen mevzuat birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu düzenlemelerde, dayanak 6306 sayılı Kanunun 6.maddesine uygun olarak arsa paydaşlarının en az üçte iki çoğunluğu ile alınan kararlara istinaden yapılan işlemlerin belirtildiği görülmektedir.
6306 sayılı Kanunda belirtilen üçte iki çoğunluğa ilişkin oranın mülkiyet hakkı ihlallerine sebep olacağı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun reddedildiği ve Anayasa yargısı uyarınca 10 yıl boyunca tekrar Mahkemenin gündemine getirilemeyeceği de açıktır.
Anayasa Mahkemesi'nin 27.02.2014 tarih ve E:2012/87, K:2014/41 sayılı kararında, 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "en az üçte iki çoğunluğu" kısmı ile ilgili olarak açık bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.
Ancak, Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." hükmüne yer verilmiştir.
Anılan mevzuat hükümleri açısından bakıldığında, özel mülkiyet hakkının, korunması gereken temel insan hakları arasında öngörüldüğü, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, bu düzenlemelerde mülkiyet hakkına müdahalelerin olabileceğinin öngörüldüğü, ancak bu müdahalelerde kamu yararı gerekçesi, kanuni düzenleme gereği ve ölçülülük yada orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği; aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkı ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu açıdan, kentsel dönüşümün uygulanmasına ilişkin olarak maliklerin üçte iki çoğunluğunun mevzuattan aldığı gücü kullanarak aldığı kararlarla, maliklerin üçte birine ait (iradesi dışında) mülkiyetin el değiştirmesine neden olan dava konusu hükümlerin yargısal incelemesinde; mülkiyet hakkına yapılan müdahalede yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde kamu yararının varlığının, kanuni düzenleme gereğinin ve orantılılık noktasında adil dengenin sağlanıp sağlanmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla; kamu yararı amacına daha özel ifadeyle 6306 sayılı Kanunun 1. maddesinde belirtilen, "fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerinin teşkil edilmesi" amacına ulaşabilmek için mülkiyet hakkının anılan Kanunun 6.maddesi uyarınca sınırlanabilecek olmasında kanunilik ilkesi uyarınca hukuka aykırı bir durum olmamakla birlikte orantılılık noktasında anılan Kanun ve dava konusu Yönetmelik hükümleri uyarınca mülkiyet hakkına yapılacak müdahale de ise hukuka uyarlık olmadığı açıktır.
6306 sayılı Kanun uyarınca riskli alanlarda ve riskli yapılarda can ve mal güvenliği açılarından mağduriyetlerin ortaya çıkmasına Devlet olarak engel olabilmek amacıyla bir çözüm getirilmeye çalışılmıştır.
Bu kapsamda birinci aşamada riskli alanlarda ve riskli yapılarda yaşayanların can ve mal güvenliği için bir an önce usulüne göre tespit edilen riskli yapıların yıkılarak tehlikenin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
İkinci aşamada ise yıkılan yapılar yerine imar mevzuatına uygun şekilde ve sağlıklı yaşamaya uygun yapıların yapılabilmesinin hedeflenmesi gerekmektedir. Bu aşamada acil tehlikenin ortadan kaldırılmış olduğundan yeni oluşacak yapılanmaların mülkiyet hakkına uygun olarak gerçekleştirilmesi gerekir.
Esasen riskin ortadan kaldırılmasından sonra yeni yapıların yapılmasının sağlanması doğru bir adım olacaktır. Bu amaçla maliklerin uzlaşmasını destekleyici uygulamalar da gerçekleştirilebilir. Maliklerin büyük çoğunluğunun anlaşması durumunda bir an önce yeni yapının yapılmasını sağlamak uygun bir düzenleme olmakta ise de üçte iki oranı çok yüksek bir oran olmuştur. Örneğin birbirine eşit üç adet bağımsız bölüm olan binada bu oran yüzde elli oranına denk gelmektedir.
Benzer şekilde birbirine eşit otuz adet bağımsız bölüm olan binada on adet bağımsız bölüm malikinin mülkiyet hakkının elinden çıkması imkan dahilindedir.
Yine yapının yıkılmadan önceki bağımsız bölüm adedini koruyucu tedbir getirilmeden, belli bir malik sayısı ve bağımsız bölüm miktarı kriteri konulmadan ya da azınlığın mülkiyet hakkını koruyucu benzer tedbirler getirilmeden doğrudan üçte iki oranı getirilmesi ekonomik açıdan güçsüz olanın elindeki anayasal hak olan mülkiyet hakkını korumasının çok güç olacağı açıktır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının 7. maddesi hükmüne göre kat mülkiyetine ya da kat irtifakına tabi olan taşınmazda ortaklığın giderilmesi istenemez. Ancak kat mülkiyetli bağımsız bölümler bağımsız bir taşınmaz gibi dava ve takip konusu olabilir, buralarda ortaklığın giderilmesi istenebilir.
Paydaşlar arasında anlaşma sağlanamaması durumunda aynen taksim ya da satış suretiyle ortaklığın giderilmesi amacıyla izale-i şuyu davası yolu bulunmaktadır.
Ortaklığın giderilmesi davası/paylaşma davası hakkında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 698, 699 ve 700. madde hükümlerinde düzenlemeye yer verilmektedir.
Özetle bir taşınmazda hissedarlar arasında veya bir ana gayrimenkulde bağımsız malikler arasında anlaşmazlık olması durumunda mevcut hukuk sistemimizde uygulanabilir kurallar vardır ve halen de uygulanmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yukarıda belirtilen riskli yapıların bulunduğu parsellerde yapılacak uygulamaların ve bu uygulamalara rıza göstermeyen maliklerin arsa paylarının açık artırma usulü ile satışına ilişkin kurallarını düzenleyen, bu kuralların uygulanması için ise üçte iki çoğunluk kararını yeterli bulan dayanak Kanun ve dava konusu Yönetmelik hükümleri uyarınca üçte birde kalan maliklerin mülkiyet hakkına yapılacak müdahalenin orantılı olmadığı, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanuna göre "anagayrimenkulün bakımı, korunması" gibi hususlarda dahi bu oranın beşte dört olduğu da dikkate alındığında mülkiyet hakkını, 634 sayılı Kanundan daha ciddi oranda sınırlayan, 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği hükümlerinde maliklerin üçte iki çoğunluğunun kararıyla üçte birin mülkiyet hakkının orantılı olmayacak şekilde kısıtlanması suretiyle hakkın ihlaline sebep olunduğu anlaşıldığından dava konusu düzenlemelerin iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatiyle bu kısımlar yönünden Dairemizce verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.

KARŞI OY (XX) :
Dosyanın incelenmesinden, davacılar tarafından iptali istenilen dava konusu Yönetmelik'te; 21/06/2019 günlü,30808 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değişiklikler yapıldığı, buna göre; dava konusu Yönetmeliğin 6. maddesinin ikinci ve sekizinci fıkralarının, 7. maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü, altıncı, sekizinci fıkralarının, 8. maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendi ile altıncı fıkrasının, 10. maddesinin yedinci fıkrasının, 15. maddesinin ikinci, üçüncü, dokuzuncu fıkralarının, 15/A maddesi ile 18. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi'nin değiştirildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla , 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin; 27/10/2016 tarihli, 29870 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin; 3. maddesi ile değişen 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 2. fıkrasındaki "yüz üzerinden en az yetmiş puan almak" ibaresinin, 4. maddesi ile değişen yönetmeliğin 7. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin 1 ve 3. cümlesi ile (b) bendinin, 3, 4, 6 ve 8. fıkralarının, 5. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 8. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendiyle, 7. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 10. maddesinin 7. fıkrasının 3. ve 6. cümlelerinin, 8. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15. maddesinin 3., ve 9. fıkralarının, 9.maddesi ile değişen Yönetmeliğin 15/A. maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinin, 12. maddesi ile değişen Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendindeki "kentsel tasarım projesi" ibaresinin iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesi gerektiği görüşüyle Dairemizce verilen davanın reddi yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.




Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi