
Esas No: 2018/2262
Karar No: 2021/5405
Karar Tarihi: 17.11.2021
Danıştay 8. Daire 2018/2262 Esas 2021/5405 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/2262
Karar No : 2021/5405
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf (Davalı) : ... Kaymakamlığı
İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : ...
Düşüncesi : 01/06/2005 tarih ve 25832 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Adli Sicil Kanunu'na 19/12/2006 tarih ve 26381 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 38. maddesiyle eklenen 13/A maddesinin 1. fıkrasında, "5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,
a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,
b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması gerekir." hükmü; aynı maddenin 3. fıkrasında ise, "Yasaklanmış hakların geri verilmesi için, hükümlünün veya vekilinin talebi üzerine, hükmü veren mahkemenin veya hükümlünün ikametgâhının bulunduğu yerdeki aynı derecedeki mahkemenin karar vermesi gerekir." hükümleri yer almaktadır.
Yasaklanmış hakların geri verilmesi kararının hüküm ve sonuç doğuracağı haller, ilgili kanunlarda yer alan düzenlemelerin niteliğiyle doğrudan ilişkilidir. İlgili kanunlarda yer alan düzenlemelerde, ceza mahkûmiyetine bağlı hak yoksunluklarına yer verilebileceği gibi; doğrudan ceza mahkûmiyetinin hukukî varlığına da sonuç bağlanmış olabilir.
Memuriyete giriş için genel şartlar kapsamında, Kanun'un 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendinin 4. alt bendinde; “Kamu haklarından mahrum bulunmamak"; 5. alt bendinde ise; "Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak." şeklinde ifade edilmiştir.
Görüleceği üzere; “Kamu haklarından mahrum bulunmamak.” şartı ceza mahkûmiyetine bağlı bir hak yoksunluğu düzenlemesidir ve 5560 sayılı Kanunla yürürlüğe konulan 5352 sayılı Kanun’un 13/A maddesinden daha önce yürürlüğe konulan bir kanun hükmüdür. 657 sayılı Kanun, genel kanun/özel kanun ilişkisinde memuriyet statüsünü belirleyen özel bir kanun niteliğinde olsa da 5352 sayılı Kanun’un 13/A maddesinin özel kanunları da kapsayacak açık lafzı karşısında ilgili (4) numaralı alt bentte belirtilen kamu haklarından mahrum bulunma halinin, yasaklanmış hakların geri verilmesine dair kararla birlikte hukuken son bulacağının kabulü gerekmektedir.
657 sayılı Kanun'un 48/A maddesinin (5) numaralı alt bendinde; ceza mahkûmiyetine bağlı hak yoksunluklarından bahsedilmemekte, düzenlemede belirli bir ceza mahkûmiyetinin hukuken var olup olmadığı konu edinilerek, belirli bir ceza mahkûmiyetinin var olması durumunun memuriyete engel teşkil edeceği belirtilmektedir. Bu alt bent, sayılan mahkûmiyetlerin var olması halini memuriyete engel olarak görmektedir.
Bu itibarla; "yasaklanmış hakların geri verilmesi kararının" ceza mahkûmiyetini ortadan kaldıran bir niteliğe sahip olmadığı ve 657 sayılı Kanun'un 48/A (5) numaralı alt bedinde yer alan; "affa uğramış olma" halinin dahi kaybedilen memuriyet şartını geri getirmeyeceği göz önünde bulundurulduğunda; Kanun'un 5. alt bendinde yer alan; "Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak." şartının, ancak mahkûmiyeti ortadan kaldıran tasarruflar yoluyla kazanılabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, yasaklanmış hakların geri verilmesi kararının 657 sayılı Kanun’un 1. fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde gösterilen şartların sonuçlarını ortadan kaldıran herhangi bir yönü bulunmadığı gerekçesiyle temyize konu kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; Özel ... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nde öğretmen olarak çalışmakta iken görevine son verilen davacının, görevine son verilmesine ilişkin ... tarih ve ... sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, her ne kadar davacı hakkında memnu hakların iadesi kararı alınmış olsa da, "terör amaçlı örgüte üye olmak" suçu nedeniyle hüküm giydiği, söz konusu suçun 657 sayılı Kanun'un 48/A-5 maddesinde belirtilen devletin güvenliğine karşı suçlar ile Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar kapsamında yer aldığı, bu haliyle davacının Devlet memurluğuna atanmak için taşıması gereken genel şartları taşımadığı davacının söz konusu mahkumiyet hükmü nedeniyle görevine son verilmesine ilişkin olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun "Kurumlarda Çalıştırılacak Personel" başlıklı 8. maddesi uyarınca; kurumların eğitim-öğretim ve yönetim hizmetlerinin, asıl görevi bu kurumlarda olan yönetici ve eğitim-öğretim elemanları ile yürütülmesi esastır. Kurumların müdürleri, kurucu/kurucu temsilcisi tarafından; diğer yönetici ve öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticileri ise müdürlerince seçilir ve çalışma izinleri valiliğin iznine sunulur. Valiliğin izni alınmadan müdür ile diğer yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler işe başlatılamaz. Gerekli şartları taşıyan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler için valilikçe çalışma izni düzenlenir. Çalışma izninin iptali yine valilikçe yapılır.
20/03/2012 tarih ve 28239 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nin "Görevlendirme" başlıklı 26. maddesinde; kurum müdürlüğünce, çalışma izni verilmesi istenen eğitim personelinin ve diğer personelin bu izne esas olan belgelerinin eksiksiz olarak tamamlamak suretiyle evrakı kurumun doğrudan bağlı bulunduğu millî eğitim müdürlüğüne teslim edileceği, nitelik ve şartları uygun bulunanlara müracaattan itibaren 10 gün içinde çalışma izninin valilikçe düzenleneceği, valilikten çalışma izni alınmadan personelin işe başlatılamayacağı; "Görevlendirme şartları" başlığını taşıyan 31. maddesinin 1. fıkrasında her derece ve türdeki kurumlara öğretmen olarak atanacaklarda resmî öğrenim kurumlarına atanacaklarda aranan nitelik ve şartlar aranacağı, resmî dengi bulunmayan özel öğretim kurumlarının yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmetlerinde ise Bakanlıkça belirtilen nitelik ve şartları taşıyanların görevleceği düzenlemelerine yer verilmiştir.
14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun "Davranış ve işbirliği" başlıklı 8. maddesinde; "Devlet memurları, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlariyle göstermek zorundadırlar. Devlet memurlarının işbirliği içinde çalışmaları esastır." hükmü yer almaktadır.
Yine; 657 sayılı Kanun'un “Genel ve özel şartlar:” başlıklı 48. maddesinde; “Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır. A) Genel şartlar: 1. Türk Vatandaşı olmak, 2. Bu Kanunun 40 ıncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak, 3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak, 4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak, 5. (Değişik: 23/1/2008 - 5728/317 md.)Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.”, “Memurluğun sona ermesi:” başlıklı 98. maddesinde; “Devlet memurlarının a) Bu kanun hükümlerine göre memurluktan çıkarılması; b) Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi; c) Memurluktan çekilmesi; ç) İstek, yaş haddi, malûllük sebeplerinden biri ile emekliye ayrılması; d) Ölümü; hallerinde memurluğu sona erer.” hükümleri yer almaktadır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinden anlaşıldığı üzere; hukukumuzda Devlet memuru olabilmek için bir kısım genel ve özel şartlar aranmaktadır. İlgililerin bu şartları memuriyete giriş esnasında taşımalarının zorunlu olmasının yanında, şartların memuriyet süresince de muhafaza edilmesi kanunî bir gerekliliktir. Bu husus 657 sayılı Kanun’un 98. maddesinde açıkça ve emredici bir şekilde düzenlenmiş olup; ilgili Kanun maddesinde, şartların taşınmadığının sonradan anlaşılması veya memuriyet sırasında bu şartlardan birinin kaybedildiğinin anlaşılması durumunda memurluğun sona ereceği belirtilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Güvenlik Tedbirleri" ana başlığı altında "Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma" başlıklı 53/1. maddesinde, "Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden (…) ,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun bırakılır."; aynı maddenin 2. fıkrasında, "Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz." hükümlerine yer verilmiştir.
01/06/2005 tarih ve 25832 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Adli Sicil Kanunu'na 19/12/2006 tarih ve 26381 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 38. maddesiyle eklenen 13/A maddesinin 1. fıkrasında, "5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,
a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,
b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması gerekir." hükmü; aynı maddenin 3. fıkrasında ise, "Yasaklanmış hakların geri verilmesi için, hükümlünün veya vekilinin talebi üzerine, hükmü veren mahkemenin veya hükümlünün ikametgâhının bulunduğu yerdeki aynı derecedeki mahkemenin karar vermesi gerekir." hükümleri yer almaktadır.
Memnu hakların iadesi müessesesi, 765 sayılı TCK'nın 121-124 maddeleri ile 1412 sayılı CMUK'un 416-420. maddeleri arasında yer almış iken, anılan Kanunları yürürlükten kaldırarak yerine 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK ve 5271 sayılı CMK'da yer verilmemiştir. Bunun sebebi, 5237 sayılı Kanunun 53. maddesidir. Anılan maddeye göre, kişilerin kasten işlemiş oldukları suçlardan dolayı verilecek hapis cezası mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak; bir kamu görevinin üstlenilmesi, seçme ve seçilme hakkı, velayet-vesayet hakkı gibi bir takım hak yoksunluklarının doğrudan oluşacağı, ancak, hapis cezasının infazının tamamlanmasıyla birlikte yoksun kalınan hak yoksunluklarının da kendiliğinden kişiye avdet edeceği düzenlemesi öngörülmüştür. Dolayısıyla, TCK anlamında ayrıca yeni bir işleme gerek kalmaksızın cezanın infazının tamamlanmasıyla kişilerin yoksun kalacağı haklara kavuşacağı açıktır.
Ancak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlarda yer alan hak yoksunluklarına ilişkin düzenlemeler nedeniyle memnu hakların iadesi müessesesine yeniden ihtiyaç duyulmuş ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununa eklenen 13/A maddesiyle yasaklanmış hakların geri verilmesi başlığı altında yeniden getirilmiştir.
Nitekim; 5352 sayılı Kanun'un 13/A maddesinin gerekçesinde; "5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun Geçici 2 nci maddesinde, diğer kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkum olan kişilerin, belli hakları kullanmaktan süresiz olarak yoksun bırakılmasına ilişkin hükümleri saklı tutulmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki süresiz hak yoksunluğu doğuran bu hükümlere rağmen, yasaklanmış hakların geri verilmesi yolunun kapalı tutulması, uygulamada ciddi sorunlara yol açacaktır. Bu sorunların çözümüne yönelik olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkum olan kişilerin süresiz olarak kullanmaktan yasaklandıkları hakları tekrar kullanabilmelerine imkân tanıyan bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur." ifadeleri yer almaktadır.
Bu maddede bahsedilen "5237 sayılı Kanun dışındaki kanunlar" ifadesinden, 5237 sayılı TCK'nın "Özel kanunlarla ilişki" başlıklı 5. maddesinde, "Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır." hükmü uyarınca çeşitli suç ve hürriyeti bağlayıcı cezalar ile hak yoksunluklarının düzenlendiği 5237 sayılı Kanun dışındaki diğer kanunların anlaşılması gerektiği açıktır.
Bu kapsamda, memnu hakların iadesi kararı, gerek Türk Ceza Kanunundan, gerekse özel bir kanundan kaynaklansın kamu hizmetlerinden yasaklanma, memuriyetten mahrumiyet, seçme ve seçilme hakkından yoksun kılınma gibi temel hak ve özgürlükler alanındaki ehliyetsizlikleri gelecek için ortadan kaldıran ve kişiye kullanılması men edilen haklarını geleceğe yönelik olarak kullanma yetkisi sağlayan kararlardır.
O halde, 5237 sayılı Kanunun 53. maddesi uyarınca bir kişinin işlediği suçtan dolayı verilen ceza mahkumiyetinin infazının tamamlanmasıyla birlikte yoksun kaldığı hak yoksunluklarının kendiliğinden kişiye avdet edeceği açık olup; 657 sayılı Kanun'un "Genel ve özel şartlar" başlıklı 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) alt başlığının 5. bendinde; "Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak." şeklinde belirtilen suçlardan dolayı mahkumiyet halinde devlet memurluğuna süresiz olarak girilemeyeceği, ancak yasaklanmış hakların iadesi kararı alınması durumunda madde hükmünde düzenlenen ehliyetsizliğin geçmişe yönelik olamasa da geleceğe yönelik olarak ortadan kalkacağı anlaşılmaktadır.
Burada, 657 sayılı Kanun'un 98. maddesinin lafzında idarece tesis edilecek işlemden bahsedilmeden doğrudan ortaya çıkan hukukî neticenin belirtilmesi ve “memurluk sona erer” ifadesine yer verilmesi suretiyle, görevde bulunan memurun, memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi halinde görevine son verileceği, burada idarenin işlem tesisinde takdir yetkisinin bulunmadığı, bir başka anlatımla; bağlı yetki içerisinde bulunduğu görülmektedir.
Dolayısıyla; Kanun'un açık lafzından hareketle, memurluğa alım şartlarını kaybeden ya da şartları taşımadığı sonradan anlaşılan ilgililerin görevine herhalükarda son verileceğinden ilgililerin almış oldukları "yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı" geçmişe yönelik olarak hukuki sonuç doğurmayacaktır.
Ancak; "yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı" mahkûmiyeti ortadan kalkmamakla birlikte bu mahkûmiyetten doğan veya mahkûmiyetle birlikte hükmedilen ehliyetsizliklerinin ileriye dönük olarak ortadan kaldıracağı, bununla birlikte, memnu hakların iadesi kararı, ilgili kişiye bu karar uyarınca doğrudan memuriyete alınma hakkı vermeyip, sonrasında memuriyete başvurma hakkı sağlayacağı, idarenin de ilgilinin açıktan atama niteliğinde olan bu talebini değerlendirirken kadro ve ihtiyaç durumunu gözeterek takdir yetkisini kullanacağı açıktır.
Dava dosyasının incelenmesinden; Özel ... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nde öğretmen olarak görev yapan davacının, terör amaçlı örgüte üye olmak suçundan dolayı ... no'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yapılan yargılamasında ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararla 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve müebbeten kamu hizmetlerinden yasaklanmasına karar verildiği, kararın 09/12/2003 tarihinde kesinleştiği, 5237 sayılı TCK'nın 314/2.maddesi uyarınca 04/07/2005 tarihinde alınan ek kararla cezasının 6 yıl 3 ay hapis cezasına indirildiği, bu kararın da 12/07/2005 tarihinde kesinleştiği, söz konusu yasal düzenlemeler sonucu lehine oluşan yeni durum ile ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 28/12/2011 tarihli kararıyla memnu hakların iadesine karar verildiği, bu arada söz konusu mahkumiyet hükmü sicilden silinmekle beraber arşiv kaydına alındığı, dava konusu işlemle davacının görevine son verilmesi üzerine de memnu haklarının iade olunduğundan bahisle işlemin iptali istemiyle görülmekte olan davanın anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında her ne kadar davacı hakkında ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 28/12/2011 tarihli kararıyla "memnu hakların iadesi kararı" verildiği görülmekte ise de; anılan kararın, ileriye dönük sonuç doğurduğu hususu ve 657 sayılı Kanun'un 98. maddesi dikkate alındığında; davacının görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlem yönünden sonuç doğurmayacağı, mahkumiyete bağlı ehliyetsizliği ileriye dönük olarak ortadan kaldıracağından, davacının mevcut görevine son verilmesinin akabinde davacıya açıktan atama kapsamında memuriyete başvurma hakkı vereceğinden; hüküm ve sonucu itibariyle hukuka uygun olan temyize konu kararın gerekçesi değiştirilerek onanması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddiyle İdare Mahkemesince verilen ve hüküm fıkrası itibariyle hukuka uygun bulunan kararın yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde esasta oybirliği gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Dava; Özel ... Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nde öğretmen olarak çalışmakta iken görevine son verilen davacının, görevine son verilmesine ilişkin ... tarih ve ... sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, her ne kadar davacı hakkında memnu hakların iadesi kararı alınmış olsa da, “terör amaçlı örgüte üye olmak” suçu nedeniyle hüküm giydiği, söz konusu suçun 657 sayılı Kanun'un 48/A-5 maddesinde belirtilen devletin güvenliğine karşı suçlar ile Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar kapsamında yer aldığı, bu haliyle davacının Devlet memurluğuna atanmak için taşıması gereken genel şartları taşımadığı davacının söz konusu mahkûmiyet hükmü nedeniyle görevine son verilmesine ilişkin olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” kenar başlıklı 53. maddesinde, “(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, … Yoksun bırakılır. (2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz. …”;
25/5/2005 tarih ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 6/12/2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen; “Yasaklanmış hakların geri verilmesi” başlıklı 13/A maddesinde, “(1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla, a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması, b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması, gerekir. …”;
14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun; “Genel ve özel şartlar:” başlıklı 48. maddesinde; “Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır. A) Genel şartlar: 1. Türk Vatandaşı olmak, 2. Bu Kanunun 40 ıncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak, 3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak, 4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak, 5. (Değişik: 23/1/2008 - 5728/317 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.”, “Memurluğun sona ermesi:” başlıklı 98. maddesinde; “Devlet memurlarının a) Bu kanun hükümlerine göre memurluktan çıkarılması; b) Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi; c) Memurluktan çekilmesi; ç) İstek, yaş haddi, malûllük sebeplerinden biri ile emekliye ayrılması; d) Ölümü; hallerinde memurluğu sona erer.” hükümleri yer almaktadır.
Devlet memuru olabilmek için bir kısım genel ve özel şartlar aranmaktadır. İlgililerin bu şartları memuriyete giriş esnasında taşımalarının zorunlu olmasının yanında, şartların memuriyet süresince de muhafaza edilmesi kanunî bir gerekliliktir. Bu husus 657 sayılı Kanun’un 98. maddesinde emredici bir şekilde, açıkça düzenlenmiştir. Kanunun ilgili maddesinde, şartların taşınmadığının sonradan anlaşılması veya memuriyet sırasında bu şartlardan birinin kaybedildiğinin anlaşılması durumunda memurluğun sona ereceği ifade edilmiştir.
Burada düzenlemenin lafzından da görüleceği üzere, düzenlemede yer verilen sona erme halleri üzerine tesis edilecek işlem yönünden idarenin bağlı yetki içerisinde bulunduğu görülmektedir.
Bir başka anlatımla; idarece bu aşamada tesis edilen işlemler zaten vuku bulmuş olan bir hukukî neticenin tespiti işlemleridir. Bu durum, maddenin lafzında tesis edilecek işlemden bahsedilmeden doğrudan ortaya çıkan hukukî sonucun belirtilmesi ve “memurluk sona erer” ifadesiyle kendini göstermektedir.
Bu nedenle, 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde, memuriyete mutlak surette engel olacağı belirtilen; “anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar”dan mahkûm edilmiş olan ilgililer hakkında sonradan verilen yasaklanmış hakların geri verilmesi kararlarının; kesinleşmiş ceza mahkûmiyetiyle kaybedilmiş olan yasal şartları gerek geçmiş gerekse gelecek açısından geri getirip getirmeyeceği meselesinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Memnu hakların iadesi, (mülga) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 121 ilâ 124. maddeleri ve 1412 sayılı (mülga) Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 416 ilâ 420. maddelerinde yer almıştır. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanun ile 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ise bu müesseseye yer verilmemiştir. Daha sonra, 6/12/2006 tarih ve 5560 sayılı sayılı Kanun’la 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na eklenen 13/A maddesiyle “Yasaklanmış hakların geri verilmesi” başlığı altında belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağlanan hak yoksunluklarının giderilmesi amacına yönelik düzenleme yapılmıştır.
Düzenlemede, 5237 sayılı Kanun dışındaki kanunlarda yer alan mahkûmiyete bağlı hak yoksunluklarına atıf yapılarak, söz konusu hak yoksunluklarının giderilebilmesi için belirli şartlar altında yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebileceği belirtilmiştir.
Düzenlemeye göre, 5237 sayılı Kanun dışındaki herhangi bir kanunda ceza mahkûmiyetine bağlı bir hak yoksunluğu düzenlemesine yer verilmişse; söz konusu kanunda yer alan yoksunluk hali, 5352 sayılı Kanun’un 13/A maddesinde düzenlenen “Yasaklanmış hakların geri verilmesi” müessesesinin kapsamına dâhil olacaktır.
Bu kapsam dâhilinde olacak düzenlemelerin tespiti için öncelikle yasaklanmış hakların geri verilmesi müessesesinin mahiyetinin belirlenmesi gerekmektedir.
Yasaklanmış hakların geri verilmesi, mahiyeti itibarıyla ceza mahkûmiyetinden doğan hak yoksunluklarını giderme amacına matuf, geçmişe yönelik değil geleceğe yönelik sonuç doğuran yargısal bir işlem olup; dolayısıyla bu karar mahkûmiyeti ortadan kaldırmamakta, adli sicil veya arşiv kaydının silinmesini sağlamamakta, hükmün varlığı üzerinde herhangi bir etki doğurmamaktadır.
Yasaklanmış hakların geri verilmesi kararının hüküm ve sonuç doğuracağı haller, ilgili kanunlarda yer alan düzenlemelerin niteliğiyle doğrudan ilişkilidir. İlgili kanunlarda yer alan düzenlemelerde, ceza mahkûmiyetine bağlı hak yoksunluklarına yer verilebileceği gibi; doğrudan ceza mahkûmiyetinin hukukî varlığına da sonuç bağlanmış olabilir.
Bu ayrımın dikkate alınmaması, birbirinden farklı olaylara veya durumlara aynı hukuk kurallarının uygulanması gibi hukuk mantığıyla bağdaşmayacak yöntemlerin izlenmesine neden olacağı gibi hukuk kurallarının bütünlüğünü ve ahengini bozarak tutarsız sonuçlara varılmasına neden olacaktır.
Kısacası, "ceza mahkûmiyetine bağlanan hak yoksunluğu" kavramının açıklığa kavuşturulması, hukukî meselenin çözümü açısından önem arz etmektedir.
Burada, Devlet memurluğuna alınacaklarda aranacak genel şartlar 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendinde düzenlenmiştir. Söz konusu (A) bendinde belirtilen şartlardan (1), (2) ve (3) numaralı alt bentlerde yer alan şartların memuriyete atanacak kişinin taşıması gereken pozitif şartlar olduğu; (4) ve (5) numaralı alt bentlerde yer alan şartların ise; kişide bulunmaması gereken ceza mahkûmiyetiyle ilişkili negatif şartlar olduğu görülmektedir.
Bu şartlar Kanun'un 4. alt bendinde; “Kamu haklarından mahrum bulunmamak"; 5. alt bendinde ise; "Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak." şeklinde ifade edilmiştir..
Görüleceği üzere; “Kamu haklarından mahrum bulunmamak.” şartı ceza mahkûmiyetine bağlı bir hak yoksunluğu düzenlemesidir ve 5560 sayılı Kanunla yürürlüğe konulan 5352 sayılı Kanun’un 13/A maddesinden daha önce yürürlüğe konulan bir düzenlemedir. 657 sayılı Kanun, genel kanun-özel kanun ilişkisinde memuriyet statüsünü belirleyen özel bir kanun niteliğinde olsa da 5352 sayılı Kanun’un 13/A maddesinin özel kanunları da kapsayacak açık lafzı karşısında ilgili (4) numaralı alt bentte belirtilen kamu haklarından mahrum bulunma durumunun, yasaklanmış hakların geri verilmesine dair kararla birlikte hukuken son bulacağının kabulü gerekmektedir.
657 sayılı Kanun'un 48/A maddesinin (5) numaralı alt bendinde ise; ceza mahkûmiyetine bağlı hak yoksunluklarından bahsedilmemekte, bu bentte belirli bir ceza mahkûmiyetinin hukuken var olup olmadığı hususu göz önünde tutularak, belirli bir ceza mahkûmiyetinin var olması durumunun memuriyete engel teşkil edeceği belirtilmektedir. Bu alt bent, sayılan mahkûmiyetlerin var olması halini memuriyete engel olarak görmektedir.
Bu durumda, "yasaklanmış hakların geri verilmesi kararının" ceza mahkûmiyetini ortadan kaldıran bir niteliğe sahip olmadığı ve 657 sayılı Kanun'un 48/A (5) numaralı alt bedinde yer alan; “affa uğramış olma” halinin dahi kaybedilen memuriyet şartını geri getirmeyeceği göz önünde bulundurulduğunda; Kanun'un 5. alt bendinde yer alan; “Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” şartının, ancak mahkûmiyeti ortadan kaldıran tasarruflar yoluyla sağlanabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla, yasaklanmış hakların geri verilmesi kararının 657 sayılı Kanun’un 1. fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde gösterilen şartların sonuçlarını ortadan kaldıran herhangi bir yönü bulunmadığı görüşüyle temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.