21. Hukuk Dairesi 2019/4201 E. , 2020/1841 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
KARAR
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki (kusura ve manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazları da dahil olmak üzere)diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemenin 26/04/2016 tarihli maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne dair hükmü Dairemizin 26/09/2018 tarih 2016/16312 Esas 2018/6727 Karar sayılı ilamı ile davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturan % 39,2 sürekli iş göremezlik derecesinin hükme esas alınarak ve diğer kazanılmış haklar da göz önünde bulundurularak maddi tazminat hesabı sonucunda karar vermek ve manevi tazminat miktarını yine bu oran üzerinden takdir etmek gerektiğinden bahisle davalı yararına, tarafların diğer temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda maddi tazminat yönünden davanın kabulü ile ; geçici ve sürekli işgöremezlikten oluşan 91.786,00 TL ve 3.500,00 TL tedavi giderlerinden oluşan toplam 95.286,00 TL maddi tazminatın 14/03/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile; 24.000,00 TL manevi tazminatın 14/03/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalından tahsili ile davacıya verilmesine , fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK"da (ayrıca mülga 1086 sayılı HUMK içeriğinde) “usulü kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrarı sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usulü müktesep hak, anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).Kazanılmış haklar “Hukuk Devleti” kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa"nın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Örneğin Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Zira usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı) Somut olayda Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyulmuş ve yargılamaya devam edilmiş olup, bozma ilamı dışında kalan hususlar yönünden yeniden yeni verilerle hesap raporu alınmış, yukarıda ifade edilen usulü müktesep haklara riayet edilmeden karar verilmiştir.Yapılacak iş; 29/03/2016 tarihli hesap raporundaki verilerin göz önünde bulundurulması, işlemiş devrenin bu raporda kabul edilen tarihten ileri çekilmemesi ve bu rapordan sonra yürürlüğe giren asgari ücretteki farkların rapora yansıtılmaması suretiyle % 39,2 sürekli iş göremezlik derecesinin esas alınması suretiyle zararın belirlenerek sonucuna göre karar vermektir.Öte yandan; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10. Maddesinde, manevi tazminat davalarında avukatlık ücretinin, hüküm altına alınan miktar üzerinden nispi olarak hesaplanacağı, davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına hükmedilecek nispi vekalet ücretinin, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme kariısında davalı vekili lehine manevi tazminatın reddedilen kısmı üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedildiği ancak bu ücretin davacı vekili yararına hükmedilen nispi vekalet ücretini geçtiği anlaşılmış olup, bu durum bozma nedenidir. O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 02/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.