4. Ceza Dairesi 2014/2386 E. , 2016/10809 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. TCK’nın 106/2-d bendinde tanımlanan ağırlaştırıcı nedeninin uygulanabilmesi için, tehdidin “var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak” işlenmelidir. Bendin uygulanabilmesi için failin, var olan veya var sayılan suç örgütüne üye olması, yöneticisi olması gerekmediği gibi suç örgütünün, eylemden önce hukuken TCK"nın 220. maddesi ya da 3713 sayılı Kanun kapsamında örgüt olarak kabul edilmiş olması da şart değildir. Bendin ağırlaştırıcı neden olarak kabulü, tehdidin kaynağının suçla irtibatlı organize bir güce dayanması nedeniyle gerçekleştirilme olasılığının yüksekliği, tehlikenin nerede, ne zaman ve ne şekilde geleceğinin kestirilememesi, buna bağlı olarak da korunma ya da savunma yapmanın zor oluşudur. Korkutucu güç olarak “var olan veya var sayılan suç örgütlerinin” kullanılması, fiilin tehlikeliliğini, failin ise ciddiliğini, kararlılığını ortaya koyarken, mağdurda, muhatap olacağı bireysel tehdide göre daha yoğun korku, kaygı ve endişe yaratmaktadır. Mağdurun, bireysel tehdide göre daha yoğun korku, kaygı ve endişeye maruz kaldığının kabul edilebilmesi için, failin, suç örgütüyle dolaylı bile olsa bağlantısı olduğu veya olabileceği ya da en azından suç örgütü ile zayıf da olsa irtibatının bulunduğu ihtimaline inanmasını gerektirecek makul nedenlerinin bulunması gerekir.
Kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen davada, bazı suçlamalardan tutuklu olarak yargılanan sanığın, 25.12.2009 tarihli duruşmada söz alarak, özetle ; önce suçlamaya esas belgelerin sahte olduğunu, özensiz hazırlandığını, haksız yere tutuklandığını, devam eden davanın Türk Milletinin Kemalist duygularını felç etmeye yönelmiş bir operasyon olduğunu dile getirdikten sonra, bu tür davaların dünyanın değişik ülkelerinde de benzer yöntemlerle yapıldığını örnekleme anlamında Irak’ın Amerika tarafından işgal edilişinin alt yapısının nasıl hazırlandığını anlatarak, bu tür operasyonların dört aşaması olduğunu, ilk üç aşamada bitirilemediği için suikastlar aşaması olan dördüncü aşamaya geçilebileceğini ifade ederek “4. aşaması suikastlar aşamasıdır. Bu iş artık suikastlarla devam edecek, bunu Amerika yapacak kiminle yapacak siyasetten aldığı güçle yapacak, onlarla örtecek bu işin üstünü ve dünyanın neresinde olursa olsun gizli servisler kullandıkları insanları limon gibi sıkar, kullanır atar. Dünyanın her tarafında böyle olmuştur. Çavuşevsku"da aynı şeye akıbete uğradı. Gizli servisler onları paşalar gibi yaşatıyordu, ömürleri sokakta rezilce bitti. Şimdi uyarmak istiyorum. ..."ü, ..."i, ..."ı, ..."i, özellikle ve mahkeme heyetini, çok iyi korunmasını istiyorum. Yapılacak suikastlar büyük ihtimaldir ki bu minvalde olacaktır ilk etapta, çünkü milletin beyninde buradaki mahkeme bitti. Burada bizim artık tutsak olduğumuzu esir alındığımızı Türk milleti biliyor, herkes biliyor” dediği, mahkeme başkanı olan mağdurun uyarısı üzerine “Efendim kaygılarımı dile getiriyorum 19 aydır” diye cevap verdiği olayda; sanığın, yargılandığı davanın uluslararası bir operasyon olduğu, bu operasyonların adli süreçlerle bitirilememesi durumunda suikastlerle tamamlandığını örneklediği savunmasının, davayı gören mahkeme heyetine ya da soruşturma ve duruşma savcılarına yönelik tehdit olmadığı, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklindeki Anayasanın 36. maddesi gereğince tanınan savunma hakkını kullandığı, sözlerinin tehdit suçunu oluşturmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,
2-Kabule göre de;
a) TCK’nın 106/2-d bendinde tanımlandığı üzere “Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak” işlendiği kabul edilen tehdit eyleminde, sanığın hangi suç örgütlerinin korkutucu gücünden yararlanarak yüklenen suçu işlediği, bu örgütlerle ne şekilde irtibatlı olduğu da açıklanmadan, TCK’nın 106/2-d bendi gereğince mahkumiyet kararı verilmesi,
b) Sanığın, aynı suçu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlemesi karşısında, TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden mağdur sayısınca mahkumiyet kararı verilmesi,
c) Sanığın sabıkasız olması, tehdit suçundan dolayı maddi zarar oluşmaması, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel teşkil etmemesi karşısında, CMK’nın 231/6-b maddesinde açıklanan “kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları” irdelenip sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği değerlendirilmeden “hapis cezaları seçenek yaptırıma çevrildiğinden” biçimindeki kanuni olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
d) Kısa süreli olmayan hapis cezasının TCK’nın 50/1. maddesine aykırı olarak adli para cezasına dönüştürülmesi,
Kanuna aykırı ve sanık ... ve müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 30/05/2016 tarihinde üye ...’ın (1) nolu bozma nedeni yönünden, eylemin TCK’nın 106/1, 43. maddelerinde yazılı tehdit suçunu oluşturduğu yolundaki karşıoyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 06.03.2012 tarihli ve ... sayılı kararı ile sanık ... hakkında katılanlara yönelik tehdit suçundan TCK 106/2-d maddesi uyarınca 7 kez hapisten çevrilme APC ile cezalandırılmasına karar verildiği sanık ve müdafiinin temyizi üzerine dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda eylemin savunma sınırları içinde kaldığından bahisle beraat kararı verilmesi yönündeki çoğunluğun görüşüne muhalifim. Şöyleki;
Olayları ve eylemleri işlendikleri ortam ve zamandan sıyırmadan incelemek gerekir. Sanık üzerine atılı silahlı terör örgütü yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti"ni ortadan kaldırmaya, veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, askere itaatsizliğe teşvik etme, TBMM yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarını işlediği iddiasıyla suç duyurusunda bulunan İstanbul 13. ACM de tutuklu bulunmaktadır.
Sanık tutuklu bulunduğu dava dosyasında savunma yaparken heyetin ve duruşma savcılarının yüzüne karşı: “ 4. aşaması suikastler aşamasıdır. Bu iş artık suikastlerle devam edecek. Bunu Amerika yapacak, kiminle yapacak, siyasetten aldığı güçle yapacak, onlarla örtecek bu işin üstünü ve dünyanın neresinde olursa olsun gizli servisler kullandıkları insanları limon gibi sıkar, kullanır atar. Dünyanın her tarafında böyle olmuştur. Çavuşevsku da aynı akibete uğradı. Gizli servisler onları paşalar gibi yaşatıyordu. Ömürleri sokakta rezilce bitti. Şimdi uyarmak istiyorum. ..."ü, ..."i, ..."ı ve ..."i özellikle ve mahkeme heyetini, çok iyi korunmasını istiyorum. Yapılacak suikastler büyük ihtimaldir ki, bu minvalde olacaktır ilk etapta....” şeklinde sözler sarfettiği ve mahkeme başkanı tarafından sözlerin suç oluşturacağı hatırlatılarak uyarıldığı ve duruşma tutanaklarının çözümünden sonra suç duyurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Sanığın üzerine atılı ve tutuklu olduğu suçlara bakıldığında sözlerinin savunma kapsamında kalmayacağı aşikardır. Çünkü sanık silahlı terör örgütü yönetme suçundan tutukludur. Örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen tutuklu sanığın heyeti ve savcıları uyarma lüksü yoktur sözleri aba altından sopa göstermektir ve sizin de sonunuz saydığım isimler gibi suikast sonucu ölüm olacaktır demektedir.
Eylem dosyadan soyutlanmayıp bulunduğu şartlar içerisinde değerlendirildiğinde her bir mağdura yönelik olarak ayrı ayrı 7 kez cezalandırılması yerine aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi nedeniyle sanık hakkında beraat yerin, ölümle tehdit suçundan dolayı TCK 106/1, 43 maddeleri uyarınca mahkumiyeti gerekmektedir.
Sayın çoğunluğun sanık hakkındaki beraat düşüncesine katılmadığımı, sadece bu yönden muhalif kaldığımı diğer bozma sebeblerine katıldığımı saygılarımla bildiririm. 30.05.2016