10. Hukuk Dairesi 2014/7466 E. , 2014/15263 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Kozan 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 29.01.2014
No : 2013/429-2014/74
Dava, sigortalı çalışma sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma üzerine, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, işveren olarak B.. B..’na yönelttiği husumet ile sigortalılık süresinin tespitini istemiş; bozma sonrasında S.. K..ne de husumet yöneltilmiş; Mahkemece, kooperatifte çalışılmadığı gerekçesiyle Kurumla birlikte hakkındaki davanın esastan, diğer işverenin tüzel kişiliği ve taraf ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle hakkındaki davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizin uyulan bozma kararında da belirtildiği gibi, husumet konusu, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. maddesi (HUMK md.187) maddesinde yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
Öte yandan, taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir (HMK md. 50 -HUMK m.38-, TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m.8) ve tüzel (TMK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2007 tarih ve 2007/5-972 Esas, 2007/972 Karar sayılı ilamı.)
Dosyadaki belgelerden, işveren olarak husumet yöneltilen B.. B..’nın tüzel kişiliğinin bulunmadığı anlaşılmış; bazı tanıklar davacının B..K.., I.. Köyü, A.. Köyü ve Ç..ı Köyü’ne ait ortak sulama kanalının bakımıyla ilgili bekçilik işinde çalıştığını beyan etmişler; sulama heyetine ait
defter ve belgelerde davacıya bekçi olarak ücret ödemelerinin bulunduğu görülmüştür. Anılan heyetin tüzel kişiliğinin bulunmaması karşısında, işverenliğin heyeti oluşturan köylere ait olacağı, köylerin büyükşehir sınırı içinde kalıp tüzel kişiliğinin sona erdiğinin anlaşılması durumunda ise, işverenliğin mahalle olarak bağlanmış olacakları belediyeye ait olacağı; heyete husumet yöneltilmiş olması hasımda yanılma olup, dava dilekçesinin anılan köylere/belediyeye tebliği edilerek sunacakları deliller toplanıp, sonucuna karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile karar verilmiş olması, isabetsiz bulunmuştur.
Ayrıca, davanın yasal dayanağı olan ve uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 79/10. Maddesinde “yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse ....” hükmü öngörülmüştür. Davacının şikayeti üzerine yapılan denetim sonucu iş müfettişi Adil Şenol tarafından düzenlenen 21.09.2004 tarih ve 69 sayılı raporda bazı çalışmalar belirlenmiş olup; Mahkemece, 2004 yılı öncesine ilişkin talepler ve hak düşürücü süre değerlendirilirken bu husus gözetilip tartışılmalıdır.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.