
Esas No: 2020/5940
Karar No: 2021/5450
Karar Tarihi: 25.10.2021
Danıştay 4. Daire 2020/5940 Esas 2021/5450 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/5940
Karar No : 2021/5450
TEMYİZ EDEN (DAVALI) :… Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Serbest muhasebeci olan davacının sahte fatura düzenleme fiiline iştirak ettiği ileri sürülerek tarh edilen 2011/1, 2, 3, 4, 2011/4, 2011/1-3, 4-6, 2011/1-12. dönemleri vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay bozma kararı üzerine Vergi Mahkemesince verilen kararda; dava konusu ceza ihbarnamelerinin davacının bağlı bulunduğu Güneşli Vergi Dairesi yerine … Dış Ticaret Limited Şirketinin bağlı olduğu davalı Kocasinan Vergi Dairesi tarafından düzenlenmesi yasaya uygun olmadığından, dava konusu vergi ziyaı cezalarında hukuka uyarlık görülmediği, ayrıca dava konusu olayda davacı adına düzenlenen ceza ihbarnamelerinde, serbest meslek mensuplarıyla ilgili düzenlemenin yer aldığı 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227. maddesi uyarınca "müşterek ve müteselsilen sorumlu" ibaresine ve aynı Kanunun 344. ve 359. maddesinde düzenleme bulan "iştirak" ibarelerine birlikte yer verilerek cezanın dayanağı hususunda tereddüt oluştuğundan, sebep unsuru açısından hukuka uygun düşmeyen dava konusu vergi ziyaı cezalarında bu yönüyle de hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Yapılan işlemlerin yerinde ve hukuka uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yöneltilen temyiz istemi Vergi Dava Daireleri Kurulunun 22/05/2020 tarih ve E:2020/479, K:2020/486 sayılı kararı ile bozmaya uygunluk yönünden reddedilerek kararın kabule ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz incelemesinin yapılması için Kurulca Dairemize gönderilen dosyada Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 341. maddesinde vergi ziyaı tanımlanmış, 359. maddesinde kaçakçılık suçları ve cezaları düzenlenmiş olup, Kanunun 344. maddesinin birinci fıkrasında 341. maddede yazılı hallerde vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesileceği belirtilmiş, ikinci fıkrasında ise, vergi ziyaına 359. maddede yazılı fillerle sebebiyet verilmesi halinde bu cezanın üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun "ceza kesme yetkisi" başlıklı 365. maddesinde vergi cezalarının olayların ilgili bulunduğu vergi bakımından mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından kesileceği, 377. maddede mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabileceği, 378. maddesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmesi, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış veya ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mevcut düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi sonucu, iştirakten dolayı kesilecek vergi ziyaı cezasının, hakkında inceleme yapılan mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesince ve ziyaa uğratılan vergiye ait dönemler dikkate alınarak kesilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı adına … Dış Ticaret Ltd. Şti.'nin sahte belge düzenleme fiiline iştirak edildiğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 344. maddesi gereğince iştirak nedeniyle vergi ziyaı cezası kesilmiş olup, anılan Kanunun 365. maddesine göre bu cezayı kesme yetkisinin olayların ilgili bulunduğu ve asıl mükellefin bağlı olduğu vergi dairesince kesileceği, ..Dış Ticaret Ltd. Şti.'nin anılan işler için tesis edilen vergi mükellefiyetinin de Kocasinan Vergi Dairesinde olduğu dikkate alındığında dava konusu cezanın bu konuda yetkili olan vergi dairesince kesildiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca, mahkemece her ne kadar davacı adına düzenlenen ceza ihbarnamelerinde, serbest meslek mensuplarıyla ilgili düzenlemenin yer aldığı 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227. maddesi uyarınca "müşterek ve müteselsilen sorumlu" ibaresine ve aynı Kanunun 344. ve 359. maddesinde düzenleme bulan "iştirak" ibarelerine birlikte yer verilerek cezanın dayanağı hususunda tereddüt oluştuğu, sebep unsuru açısından hukuka uygun düşmediği belirtilmiş ise de; davacı hakkındaki görüş ve öneri raporu ile dava konusu ihbarnameler incelendiğinde vergi ziyaı cezalarının iştirak sebebiyle kesildiği anlaşıldığından ve davacının ihbarnamelere karşı dava açarak iddialarını ileri sürdüğü de görüldüğünden savunma hakkının ihlal edilmediği, sebep unsuru yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, yetkili vergi dairesi tarafından ceza kesildiği anlaşıldığından işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinden mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2.Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 25/10/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Serbest muhasebeci olan davacının sahte fatura düzenleme fiiline iştirak ettiği ileri sürülerek tarh edilen 2011/1, 2, 3, 4, 2011/4, 2011/1-3, 4-6, 2011/1-12. dönemleri vergi ziyaı cezaları dava konusu edilmiştir.
Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 24. maddesinde, kararlarda bulunacak hususlar sayılarak, kararlarda kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin yer almasının zorunlu olduğu belirtilmiştir.
Aynı Kanun'un "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması halinde kararı bozacağı hüküm altına alınmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden, temyize konu Mahkeme kararında dava konusu ceza ihbarnamelerinin yetkisiz vergi dairesi tarafından düzenlendiğinden kesilen cezaların hukuka uygun olmadığı gerekçesinden sonra, ayrıca davacı adına düzenlenen ceza ihbarnamelerinde, serbest meslek mensuplarıyla ilgili düzenlemenin yer aldığı 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227. maddesi uyarınca "müşterek ve müteselsilen sorumlu" ibaresine ve aynı Kanunun 344. ve 359. maddesinde düzenleme bulan "iştirak" ibarelerine birlikte yer verilerek cezanın dayanağı hususunda tereddüt oluştuğundan, sebep unsuru açısından da hukuka uygun düşmediği şeklinde iki farklı gerekçe ile davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin, yargılama sürecinin sonunda ulaştığı sonuçtur. Yargı yerinin bu sonuca ulaşırken bir gerekçeye dayanması, hem Anayasa'nın, hem de yargılama hukukunun ilkelerinden olup gerekçeli karar hakkının da güvencesini oluşturmaktadır.
Gerekçe, hakimin, önüne gelen uyuşmazlıkla ilgili olarak saptadığı maddi olgular ile verdiği hüküm arasındaki hukuki değerlendirmedir. Başka bir deyişle gerekçe, maddi olgular ile hüküm fıkrası arasındaki köprüdür. Gerekçe, aynı zamanda kararın hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesine de olanak tanır. Yargı kararlarının mutlaka gerekçeli olması gerektiği yolundaki ilkenin amacı da budur. Bunun yanında; kararda, hakimi uyuşmazlığın çözümünde tek başına yargıya götürmeye yeterli bir gerekçe gösterilmiş iken, farklı ikinci bir gerekçeye daha dayanılması, hele bu gerekçenin, ilkinden farklı bir sonuca götürüyor olması, yargı yerinin ilk gerekçeye ve bunun sonucu olan yargıya güvensizliğini gösterdiği gibi, tarafların aralarındaki uyuşmazlığın adilane bir çözüme kavuşturulduğu konusundaki inançlarını da zedeler. Ayrıca bu durum hukuki belirlilik ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Öte yandan, birden fazla ve farklı gerekçeyle karar verilmesi, temyiz merciince, kararın ve dayanağı gerekçenin hukuka uygunluğunun denetiminin yapılmasını güçleştirecektir.
Bu itibarla Mahkeme kararının birden fazla gerekçe ile tesis edilmesinde yargılama hukuku kurallarına uygunluk görülmediğinden kararın bu gerekçe ile bozulması gerektiği görüşüyle Daire kararına katılmıyoruz.
(XX) KARŞI OY :
Serbest muhasebeci olan davacının sahte fatura düzenleme fiiline iştirak ettiği ileri sürülerek tarh edilen 2011/1, 2, 3, 4, 2011/4, 2011/1-3, 4-6, 2011/1-12. dönemleri vergi ziyaı cezaları dava konusu edilmiştir.
Temyize konu kararda, Mahkemece dava konusu olayda davacı adına düzenlenen ceza ihbarnamelerinde, serbest meslek mensuplarıyla ilgili düzenlemenin yer aldığı 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227. maddesi uyarınca "müşterek ve müteselsilen sorumlu" ibaresine ve aynı Kanunun 344. ve 359. maddesinde düzenleme bulan "iştirak" ibarelerine birlikte yer verilerek cezanın dayanağı hususunda tereddüt oluştuğundan, sebep unsuru açısından hukuka uygun düşmeyen dava konusu vergi ziyaı cezalarında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesine dayanılarak hüküm kurulması gerekirken, kararda; bu gerekçenin yanı sıra, yetkisiz vergi dairesince ihbarname düzenlenmesinde de hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesine de dayanılmış olmasında hukuki isabet bulunmamakta ise de; kararda yer verilen diğer iptal gerekçesinin hukuka uygun bulunması karşısında, bu husus anılan kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, kararın yukarıdaki gerekçeyle onanması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.