8. Hukuk Dairesi 2017/10684 E. , 2017/7590 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil, Tazminat
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, vekil edeninin dava konusu 471. 427. 525 ve 285 parsel sayılı (taşınmazlarda bir kısım hisseleri tapuda satın aldığını, kalan 15120/20160 hisseyi de davalı mirasçı ..."den haricen satın aldığını açıklayarak davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tesciline, bu isteklerinin yerinde görülmemesi durumunda denkleştirici adalet ilkesi gereğince taşınmazların rayiç bedelinin yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ..., ..., ..., ... vekilleri, vekil edenlerinin davacı ile aralarında hukuki ilişki bulunmadığını, davalılar ...mirasçıları ..., ..., ... ve ... vekili dava konusu taşınmazlar hakkında tapu iptali ve tescil kararı verilemeyeceğini, davacının bedel istemi yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar savunmada bulunmamışlardır.
Mahkemece, davacının elinde sadece ..."den alındığı belirtilen makbuzun bulunduğu, davacı hakkında açılan diğer davaların bekletici mesele yapılmaya çalışıldığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin reddine, alacak davası yönünden ... mirasçıları ..., ..., ...ve ... vekili zamanaşımı itirazında bulunduğundan alacak talebi de geçerli olmadığı gerekçesiyle bu istem yönünden de reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekilinin tapu iptali ve tescil istemi yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, TMK"nun 706. maddesi, BK"nun 213., 6098 sayılı TBK.nun 237. maddesi ve Tapu Kanunu"nun 26. maddesi gereğince resmi şekilde yapılmayan taşınmaz, satımına ilişkin sözleşmelerin geçersiz olduğuna, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Davacı vekilinin geçersiz satışa konu olan bedelin tahsiline yönelik temyiz itirazlarına gelince;
a- Davacının tapu iptali ve tescil istemi dışında kademeli olarak dava konusu taşınmazların bedelinin ödenmesi talebinde bulunmuştur. Davaya dayanak olarak sunulan satışa ilişkin makbuzun davalı ..."den alındığının iddia edildiği gözönünde bulundurulduğunda, davacının tapu iptali ve tescil talebi dışında kalan talepleri yönünden davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..."ın pasif husumet ehliyeti bulunmadığı kuşkusuzdur. Adı geçen davalılar hakkında alacak istemi yönünden pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, sonuç olarak ret kararı yerinde görüldüğünden bozma sebebi yapılmamıştır.
b- Mahkemece, ... mirasçıları olan ..., ..., ... ve ... hakkındaki alacak isteminin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın haricen satışı Türk Medeni Kanunu’nun 706, Borçlar Kanunu"nun 213 ve Tapu Kanunu"nun 26. maddesi hükümleri karşısında geçersizdir. Böyle bir satış haricen satın ve devralan kişiye herhangi bir hak bahşetmez. Ancak davacı, iptal ve tescile ilişkin isteğinin kabul edilmemesi halinde alacak talebinde bulunmuştur. Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Bilindiği üzere geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder.
Yine, 07.06.1939 tarih 1936/31 ve 1939/47 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, "Taşınmazın haricen satışına ve satış vaadine ilişkin muameleler kanunen geçerli bulunmamış ise de, satıcının bu işte görevli memur önünde ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedelin geri verileceğini taahhüt etmiş ve alıcıyla aralarında kararlaştırılmış bulunan bedeli bu şartla satıcıya vereceğini üstlenmiş ise, bu gibi uyuşmazlıklar Borçlar Kanunu’nun 125. maddesine göre on yıllık zamanaşımına bağlıdır. Zamanaşımı süresinin başlangıcı, ferağdan dönme ve vazgeçme tarihidir" denilmektedir. Şu halde, satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı takdirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecburdur. Bu nedenle alıcı, satıcının ferağ vermesini bekler. Ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı isteme hakkı doğar. İşte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı ya da tapuda devir yapma olanağının ortadan kalktığı tarih olmaktadır. Somut olayda, davacı yönünden bu durum dava tarihi itibarıyla gerçekleşmiş olup, zamanaşımının başlama tarihi de dava tarihidir. Kaldı ki, dosya kapsamından ... mirasçıları olan davalılar ..., ..., ... ve ... vekilinin zamanaşımı itirazının süresinde olmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla Mahkemenin zamanaşımı nedeniyle alacak talebinin geçerli olmadığına ilişkin gerekçesi yerinde değildir.
Mahkemece, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak dava konusu taşınmazların ... tarafından haricen davacıya satılıp satılmadığı, satıldı ise satış tarihinin belirlenmesi, taşınmazların zilyetliğinin devredilip edilmediği, davacının zilyet ve tasarrufuna geçmiş ise malik sıfatı ile olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması, çekişme konusu taşınmazların davacıya haricen satıldığının anlaşılması halinde bedelinin belirlenmeye çalışılması, satış sabit olup, satış bedeli belirlenemediği takdirde 6098 sayılı TBK.nun 50-51. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun satış bedelinin tayin ve takdir edilmesi gereklidir.
Buna göre tarafların bildirdiği tüm deliller toplanarak söz konusu bedelin ödendiğinin kanıtlanması halinde; harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir. Bedelin, uyarlama ve denkleştirici adalet kuralları ile 10.07.1940 tarih ve 1939/2 C, 1940/77 ve 07.06.1939 tarih. 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı YİBK kararlarının kapsamları ve TEFE-TÜFE endeksleri, altın-döviz kurlarındaki artışlara, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar gözetilerek dava tarihine kadar ulaştığı değerin saptanması, bu konuda uzman bilirkişilerden bir hukukçu, bir serbest muhasebeci yada mali müşavir ve bir bankacıdan denetime elverişli rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçelerle alacak istemi yönünden davanın reddine karar verilmesi yukarıda açıklanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararlarına ve açıklanan ilkelere aykırı olmuştur.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda (2-b) nolu bentte açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, temyiz edilen hükmün davalılar ..., ..., ... ve ... hakkındaki alacak isteminin reddine ilişkin kısmının 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428, maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacının diğer temyiz itirazlarının ise yukarıda (l) ve (2-a) nolu bentlerde belirtilen sebeple reddine, taraflarca HUMK"nun 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabilcceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine,
23.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.