10. Hukuk Dairesi 2014/5242 E. , 2014/10146 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Bakırköy 25. İş Mahkemesi
Tarihi :26.12.2013
No :2013/219-2013/257
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
25.08.2003 – 25.11.2004 tarihleri arasında askerlik ödevini yerine getiren, davalı işverenlere ait işyerlerinden 24.09.2005 – 31.12.2007, 01.01.2008 - 09.10.2008 dönemlerinde davalı Kuruma tam gün üzerinden eksiksiz bildirimleri gerçekleştirilen sigortalının 09.10.2008 günü yaşamını yitirdiği, mirasçılar tarafından 01.04.2000 – 24.08.2003 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin işbu davanın 16.01.2012 günü açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79. maddesinin 10. fıkrasında, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup, anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Belirtilmelidir ki uygulama yapılırken hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak beş yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Diğer taraftan, çalışmaya askerlik ödevi nedeniyle ara verilip terhis sonrasında kabul edilebilir uzunlukta (makul) süre içerisinde yeniden işe girilmesi durumunda işveren ile sigortalı arasındaki hizmet akdinin askerlik süresince askıda olduğu kabul edilerek hak düşürücü süre değerlendirmesi buna göre yapılmalıdır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında hak düşürücü sürenin işlemesine engel herhangi bir durumun gerçekleşmediği belirgin bulunan dava irdelendiğinde, terhis sonrası çalışılmadan geçirilen 25.11.2004 - 24.09.2005 tarihleri arasındaki süre yönünden kabul edilebilir uzunluk aşılmış olmakla uyuşmazlık konusu döneme ilişkin hizmet akdi askıda kabul edilemeyeceğinden, çalışmanın geçtiği yılın sonuna karşılık gelen 31.12.2003 tarihinden itibaren beş yıllık sürede açılmayan davada talebin hak düşürücü süreye uğradığı açıktır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, iddiayı doğrulayan tanık anlatımlarına dayanılarak istemin hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davalı A.. Ş.. ve N.. A.."a geri verilmesine, 08.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.