10. Hukuk Dairesi 2013/20886 E. , 2014/10946 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Nevşehir 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi :16.07.2013
No :2013/141-2013/499
Dava, eksik hesaplandığı iddiasıyla yaşlılık aylığı farklarının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Kendisine, 5434 sayılı Kanun kapsamındaki çalışmaları birleştirilmek suretiyle 01.09.1997 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlanan davacı, yaşlılık aylığının eksik hesaplandığı ve tüketici fiyat endeksi ile refah payı dahil olmak üzere artışların aylığına yansıtılmadığı ve ıslahen 2003 ve 2006 yıllarında yapılması gereken artışların yapılmadığı iddiasıyla 2.000,00 TL. fark aylığın davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davanın kabulüne ilişkin Mahkemenin 29.11.2011 tarih 208 / 404 sayılı kararının bozulmasına ilişkin Dairemizin 09.11.2012 tarih 7067 / 21054 sayılı ilamı ile bozulmuş; Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1- Uyulan bozma ilamınde belirtildiği üzere somut olayda uyuşmazlık; 01.11.2002 tarihinde yürürlüğe giren 2002/4847 sayılı Bakanlar Kurulu Kararını 01.01.2003 tarihinde yürürlüğe giren 2003/5146 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile baştan itibaren yürürlükten kaldırılmasına rağmen kararın yürürlükte olduğu 01.11.2002 – 01.01.2003 tarihleri arasındaki süre itibariyle davacı yararına uygulanıp Aralık 2002 aylığının bu karar uyarınca artırılıp artırılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Bakanlar Kurulu Kararı düzenleyici bir işlem olup; objektif hukuk kuralı niteliğindeki bir düzenleyici işlemin yürürlüğe girdikten bir süre sonra baştan itibaren kaldırılması durumunda yürürlükte kaldığı sürede şahıslar yararına kazanılmış hak oluşturabilmesi için, kuralın ilgilisi olan kişi hakkında uygulanmış ve kişiselleştirilmiş olması gerekir. Başka bir deyişle; kazanılmış haktan söz edilebilmesi için bu hakkın yeni düzenlemeden önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması veya düzenleyici işlemin başlangıçta yöneldiği belirsiz sayıdaki kişileri hedef alma özelliği somutlaşarak bireysel işleme dönüşmesi gerekir. Dava konusu olayda, sonradan yürürlüğe giren 2003/5146 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlük tarihinden itibaren ortadan kaldırılan 2002/4847 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının davacı açısından kişiselleştirilmediği, bu nedenle anılan Bakanlar Kurulu Kararının davacı hakkında bireysel bir işleme dönüşmediği ve giderek bu karar ile davacının somut bir hak elde etmediği belirlenmiştir.
2- 01.01.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5565 sayılı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 30’uncu maddesinin 6’ncı fıkrasında “506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre gelir ve/veya aylık ödenenlere, bu kanunlar gereğince ödenmekte olan gelir ve/veya aylık tutarlarında (506 sayılı Kanuna göre gelir ve/veya aylık ödenenlerin bu Kanunun geçici 76’ncı maddesine göre yapılan telafi edici ödemeler dahil), 2006 yılı için 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanuna göre yapılan yıllık kümülatif artış oranı ile aynı dönemde memur aylıklarında katsayıların yükseltilmesi suretiyle yapılan kümülatif artış oranı arasındaki farkı telafi edecek şekilde hesaplanacak fark tutarları 2006 yılı Temmuz - Aralık ayları ödeme dönemleriyle sınırlı olmak üzere bir defada ayrıca ödenir. 2006 yılı ikinci altı aylık döneminde altı aydan daha az süreyle gelir ve/veya aylık almış olanlara yapılacak ödemelerde fiilen yararlanılan gelir ve/veya aylık ödeme döneme sayısı dikkate alınır. Bu şekilde yapılacak ödemenin bir aylık tutarının 2006 yılı Aralık ayı ödeme dönemi gelir ve/veya aylık tutarına ilave edilmesi sonucunda bulunacak tutar, 2007 yılı Ocak ayı ödeme döneminde yapılacak artışlara esas alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme uyarınca Kurumun 29.01.2007 tarih 2007/8 sayılı Genelgesinde bu yasal düzenleme dikkate alınarak 2006 yılı memur aylıklarında kat sayı yükseltilmesi nedeniyle kümülatif artış %7,5 oranında gerçekleşmesine rağmen aynı dönemde 5454 sayılı Kanuna göre 506 ve 2925 sayılı Kanunlara göre ödenen gelir ve aylıklardaki kümülatif artış oranı %6,09 oranında gerçekleştiğinden aradaki farkın kapatılması için %1,33 oranında artış yapılmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
3- Her ne kadar bir ara kararı olsa da; Mahkemece, Yargıtay’ın bozma ilamına uyulması durumunda, bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar ve Mahkeme bu kararından dönemeyeceği gibi bozma ilamı doğrultusunda işlem yapmak zorundadır. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usulî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta ise de, bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Nitekim; Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117; 07.10.1990 gün 439-562; 19.02.1992 gün 635-82; 23.02.1994 gün 936-94; 03.03.2010 gün ve 2010/12-81-118; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 Esas 2006/573 Karar; 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 Esas 2008/632 Karar ile 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 Esas 2010/87 Karar sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Eldeki davada davanın kabulü yönünden ilk karar bozulduğu ve Mahkemece de anılan bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmeksizin davanın bozmaya aykırı gerekçelerle kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınarak davalı Kurumun yaşlılık aylığı hesabı ve buna bağlı işlemleri usule uygun olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile bir kısım başka kararlara atıf yapılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.