8. Hukuk Dairesi 2015/6303 E. , 2017/7970 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, davaya konu ... parsel sayılı taşınmazın, 1973 yılında satın alındığını ve kadastdro çalışmaları sırasında ortak muris ... adına tescil edildiğini, vekil edeninin bu duruma karşı çıkmadığını, vekil edeninin zaman içinde, taşınmaz üzerine bina ve eklentilerini yaptığını, murisin yaşlı ve yatalak olması nedeniyle muhdesatın yapılmasına bir katkısının olmadığını açıklayarak, muhdesatın vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davacının bir kısım iddialarının kadastro öncesi nedenlere dayandığını ve 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, evin 1975 yılında yapıldığını, murisin hayvan sürülerinin satılarak muhdesatın yapımında ve arsanın alımında kullanıldığını beyanla davanın reddini savunmuş, davalı ..., muhdesatın muris tarafından yapıldığını beyanla davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre muhdesatın davacı tarafından meydana getirilmediğinin, muris tarafından meydana getirildiğinin sabit olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesat aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir.
Kadastro Kanunu, kadastro bölge ve çalışma alanlarında üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanan özel nitelikli bir kanundur. 33. maddesinde, Kadastro Kanunu"nun uygulandığı alanların dışında da uygulanabilecek genel nitelikli maddelere yer verilmiştir. 19. madde, genel nitelikli maddeler arasında sayılmamıştır. Buna göre ancak, aynı Kanunun 12/3. maddesi gereğince, on yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalara 19. madde uygulanır ve iddianın kanıtlanması halinde muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyeti ile tapunun beyanlar hanesine tesciline karar verilebilir.
On yıllık süre kamu düzenine ilişkin olup, hak düşürücü niteliktedir ve olumsuz dava koşuludur. Hak düşürücü sürenin geçmesi, işin esasının incelenmesini önler. Hak düşürücü süre tüm def’i ve itirazlardan önce göz önünde bulundurulur. Yargılama bitinceye kadar hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hakim tarafından da kendiliğinden dikkate alınır.
Somut olayda; tanık anlatımlarından, davaya konu muhdesatın, kadastro tespit tarihinden önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu parsele ait tutanak, 21.08.1988 tarihinde kesinleşmiş, temyize konu eldeki dava ise, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde belirtilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra 28.05.2014 tarihinde açılmıştır.
Hal böyle olunca; her ne kadar Mahkemece davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsiz olmuş ise de; bu husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden ve hükmün redde ilişkin bölümü sonucu itibari ile doğru görüldüğünden, hükmün gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir (HUMK. m. 438/7).
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilmiş bu şekliyle 1086 sayılı HUMK"nun 438/7 maddesi uyarınca ONANMASINA, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme talebinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 30.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.