
Esas No: 2016/1355
Karar No: 2021/4393
Karar Tarihi: 29.09.2021
Danıştay 10. Daire 2016/1355 Esas 2021/4393 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/1355
Karar No : 2021/4393
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü / …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Samsun ili içerisinde ve çevresinde trafik akışının sağlıklı, düzenli ve verimli bir şekilde sağlanması kapsamında Samsun-Ordu Devlet Yolunun Canik Belediyesi sınırları içerisinde Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan kesimde katlı yol inşa edildiği, inşa edilen katlı yolun Samsun ili, Canik ilçesi, … Mahallesi, … parselde sayılı taşınmazda bulunan yapının …, …, …, …, … ve … numaralı taşınmazlarının önünde yer aldığı ve katlı yol yapım işinin konum, görünüm, manzara, estetik prestij, ulaşım gibi unsurlar yönünden taşınmazlarında değer kaybına neden olduğu ileri sürülerek değer kaybı karşılığı 6.000,00 TL (miktar artırım dilekçesi ile 116.417,04 TL) maddi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; dava konusu olayda Samsun-Ordu Devlet Yolunun Canik Belediyesi sınırları içerisinde Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan katlı yol yapımının planlara işlendiği, katlı yol inşasının trafik akışının düzenli bir şekilde sağlanması ve ulaşımın rahat ve verimli bir şekilde yürütülmesi için gerçekleştirildiği, yol projesinin yoğun trafiğin dağıtılarak akıcı hale getirilmesine ve toplumun bir ihtiyacının giderilmesine ilişkin olduğu, ancak davalı idare tarafından inşa edilen yolun görünüm, prestij, çevre emniyeti, gürültü kirliliği, ekonomik kazanım ve doğal afet yönlerinden taşınmazlarda değer kaybına sebebiyet verdiği, yol yapımı nedeniyle taşınmazlar sahiplerinin katlandığı bu külfetin karşılığı taşınmazlarda meydana gelen değer kaybının davacıya ödenmesi gerektiği, mahallinde yapılan keşif neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda davacının taşınmazlarında Mart 2014 tarihi itibarıyla 116.417,04 TL değer kaybı belirlendiği, davacının 28/07/2015 tarihli miktar artırım dilekçesi ile istemini 116.417,04 TL'ye yükselttiği, Mahkemece dosyaya sunulan bilirkişi raporu hükme esas alınabilir nitelikte bulunarak ve davacının miktar artırım dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulü ile 116.417,04 TL maddi tazminatın dava açma tarihi olan 24/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı tarafından davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın emlak vergisi değeri esas alınmadan yapılan hesaplamanın kabul edilebilir olmadığı, hükmedilen tazminat tutarının zenginleşmeye mahal verecek nitelikte olduğu, hükmedilecek tazminat tutarında miktar artırım dilekçesinin verildiği tarihin faiz başlangıç tarihi yönünden dikkate alınması gerektiği, davalı idare aleyhine harca hükmedilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan İdare Mahkemesi kararının yasal faizin başlangıç tarihi yönünden düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, Samsun ili içerisinde ve çevresinde trafik akışının sağlıklı, düzenli ve verimli bir şekilde sağlanması kapsamında Samsun-Ordu Devlet Yolunun Canik Belediyesi sınırları içerisinde Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan kesimde katlı yol inşa edildiği, inşa edilen katlı yolun Samsun ili, Canik ilçesi, … Mahallesi, … parsel sayılı taşınmazda bulunan yapının …, …, …, …, … ve … numaralı taşınmazlarının önünde yer aldığı ve katlı yol yapım işinin konum, görünüm, manzara, estetik prestij, ulaşım gibi unsurlar yönünden taşınmazlarında değer kaybına neden olduğu ileri sürülerek değer kaybı karşılığı 6.000,00 TL (miktar artırım dilekçesi ile 116.417,04 TL) maddi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü'nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un görev ve yetkiler başlıklı 4. maddesi, (a) bendinde "Otoyol, Devlet ve il yolları ağına giren karayolları güzergâhları ile bunların değişikliklerine ilişkin planları hazırlamak veya hazırlatmak" Karayolları Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında sayılmıştır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin kusursuz sorumluluğu, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür.
Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakârlığın denkleştirilmesi” ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada, kazalardan kaynaklanmayan, diğer bir deyişle arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir.
Kamu hizmetinin yürütülmesinin neden ve etkisinden kaynaklanan bir zararın doğmaması için idarece her türlü tedbir alınmasına rağmen, hizmetin doğal ve zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkan, hizmetten yararlananlar yönünden genel ve olağan nitelikteki bir külfetten kaynaklanan zararın, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi uyarınca idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır. Kamu hizmetinin yürütülmesinden kaynaklanan bir zararın, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi uyarınca idarece karşılanabilmesi için, uğranıldığı ileri sürülen zararın kamu külfeti olmaktan çıkıp, hizmetten yararlananlar yönünden özel ve olağandışı bir niteliğe dönüşmüş olması gerekir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 6100 sayılı Kanun'un 266. maddesinde, "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." kuralı yer almaktadır.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup, bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde, " Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir." hükmü yer aldığından; sunulan bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlikte olmaması veya taraflarca yapılan itirazları karşılamaması halinde bilirkişilerden ek rapor istenilebileceği veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği gibi verilen rapor dikkate alınmadan uyuşmazlığın çözümüne engel bir düzenlemenin bulunmadığı da açıktır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare Mahkemesince 16/06/2015 tarihinde dava konusu taşınmazların mahallinde gerçekleştirilen keşif neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda, mahallinde yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde güncel piyasa değeri bilinen taşınmaz fiyatları araştırıldığı, emsal taşınmazlar, emlak bilirkişisince yerinde yapılan piyasa araştırmasında dava konusu taşınmazın mesken olarak kullanılmasından dolayı satılık mesken fiyatları araştırıldığı, emsallerin değerleme konusu taşınmaza yakın konumda yer almakta olup benzer mimari özelliklere sahip olduğu, taşınmazın mevcut durumu, çevresel özellikleri, inşaat kalitesi, emsal meskenlerin satış sürecinde olmaları nedeniyle pazarlık payları da olabileceği göz önünde bulundurulduğu, dava konusu alanda yapılan araştırmalar sonucu bulunan emsal taşınmazların; emsal taşınmazın özelliği, bilgi edinilen yer yüzölçümü, m² fiyatı, 2015 yılı m² birim fiyatı, değerlemesi yapılan taşınmazla benzer özelliklerde reel emlak değerleri, tespit edildiği, emsal ortalamasının 1.221,43 TL bulunduğu, niteliği belirtilen emsal taşınmazların viyadük yapıldıktan sonra satışa sunulduğunun tespit edildiği, emsal meskenlerin üzerinde bulundukları yola ve caddeye cepheleri, binanın imalat durumu ve malzeme farklılıkları, konumu, bağımsız bölümlerin bina üzerindeki konumu ve manzarası, iç mekan donanımındaki eksiklikler iç mekan farklılıklarından kaynaklı şerefiye farkları dikkate alındığında, farklı bağımsız bölümlerdeki mesken nitelikli taşınmazların ortalama m² fiyatları ve değer kaybı oranları belirlendiği, davacının davalı idareye başvuru tarihi 24/02/2014 ve dava tarihi 24/03/2014 olduğundan raporda dava açma tarihi olan Mart 2014 ve keşif yapılan Haziran 2015 yılı için hesaplamaların ayrı ayrı yaptığı, hesaplamalar sırasında Yİ-ÜFE katsayısı olarak 2015 Haziran için 248,78 ve dava açma tarihi olan 2014 Mart ayı içinse 233,98 alındığında, dava açma tarihi olan 2014 Mart ayrı itibariyle değer kaybı miktarlarının; … nolu bağımsız bölümde 15.818,50.TL, … nolu bağımsız bölümde 17.679,50.TL, … nolu bağımsız bölümde 22.263,07.TL, … nolu bağımsız bölümde 16.500,87.TL, … nolu bağımsız bölümde 20.778,87. TL ve … nolu bağımsız bölümde 23.376,23.TL olmak üzere toplam 116.417,04 TL olduğu belirlenmiştir.
Davacı, 28/07/2015 havale tarihli miktar artırım dilekçesi ile 6.000,00 TL olan talebini 116.417,04 TL'ye yükseltmiştir.
İdare Mahkemesince dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporu hükme esas alınabilir nitelikte bulunarak davanın kabulü ile 116.417,04 TL tazminatın kusursuz sorumluluk ilkesi çerçevesinde dava açma tarihi olan 24/03/2014 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine karar verildiği görülmektedir.
Dava konusu olayda, idarece yürütülen şehirlerarası karayolu viyadük çalışması neticesinde davacıya ait Samsun ili, Canik ilçesi, … Mahallesi, … parsel sayılı taşınmazda bulunan yapının …, …, …, …, … ve … numaralı taşınmazlarının değer yitirdiğinin ortaya çıkması halinde oluşan maddi zararın, kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarece karşılanması gerektiği açıktır.
Ancak taşınmazın bulunduğu Samsun-Ordu Devlet Karayolu'nun Canik Belediyesi sınırları içinden geçen Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan kesimde, köprülü kavşak düzenlemesine ilişkin imar planı değişikliği ve bu plana göre de köprülü kavşak çalışmalarının yapıldığı anlaşıldığından, İdare Mahkemesince davacının dava konusu taşınmazları edindiği tarih itibarıyla köprülü kavşak düzenlemesi ile ilgili imar planı ve notlarındaki durumun ne olduğunun tespit edilmesi, şayet imar düzenlemesinde söz konusu yapı (köprülü kavşak) öngörülmüş ve davacı tarafından taşınmaz buna rağmen edinilmiş ise, idarenin herhangi bir tazminat yükümlülüğünün doğmayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Aksine bir durumun geçerli olması halinde ise, taşınmazların meri imar planındaki kullanım fonksiyonu, yapının hukuki durumu ve köprülü kavşağın taşınmazlar üzerindeki etkisi, taşınmazların kullanımı ve ulaşım olanaklarına göre değer kaybı araştırılarak bir karar verilmesi gerekeceği de muhakkaktır.
Bu bağlamda İdare Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde ise, emsal alınan taşınmazlar ile dava konusu taşınmazların benzer ve farklı yönlerinin neler olduğu belirtilmeden, m² birim fiyatları tespit edilerek dava konusu taşınmazların değer kaybının hesaplandığı, viyadüğün yapılmasından önce ve sonrasında o bölgedeki yapılarda viyadük yapılmasıyla birlikte herhangi bir değer artış veya azalışı olup olmadığı hususu araştırılmaksızın zarar hesabı yapıldığı, ayrıca dava konusu taşınmazlar ile viyadük arasında ne kadar mesafe bulunduğu ve aradaki mesafenin dava konusu taşınmazların değer kaybının hesaplamasında esas alınan kriterlere etkisinin ne düzeyde olduğunun belirlenmediği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle yukarıda belirtilen kriterler gözetilmeden verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesi, 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.