
Esas No: 2016/883
Karar No: 2021/4319
Karar Tarihi: 28.09.2021
Danıştay 10. Daire 2016/883 Esas 2021/4319 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/883
Karar No : 2021/4319
DAVACI : … Birliği (…)
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …
DAVALILAR : 1- …
(Mülga …)
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …
2- … Bakanlığı
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri …, Av. …
DAVANIN KONUSU :
19/02/2016 tarih ve 29629 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Sakarya ili, … ilçesinde bulunan ve ekli haritada sınırları gösterilen alanın … Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine ilişkin 08/02/2016 tarih ve 2016/8513 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Yatırım yeri olarak tahsis edilen alanda yapılacak yatırımlar ile yürütülecek faaliyetlerin niteliği ve kapsamı dikkate alındığında alanın orman sınırı, kıyı kenar çizgisi, dolgu planları, mücavir alan, çevre düzeni planı ve imar planı ile yapılaşma yasağı getirilen alanlar, su baskını, heyelan ve kaya düşmesi gibi afet risk ve tehlikesine maruz alanlar yönüyle ve bulunduğu deprem kuşağı açısından uygun olmadığı, alanın su ürünleri, üreme ve istihsal sahaları ile yatırıma tahsis edilen alan ve çevresinde bulunan su kaynaklarına olumsuz etki edeceği, alanın, mevcut doğal sit alanları yönünden yatırıma engel olduğu, yine alanın, jeolojik yapı, diğer benzersiz jeolojik ve jeomorfolojik oluşumların bulunduğu alanlar bakımından uygun olmadığı, bu durumda söz konusu alanda yatırım yapılmasının, çevre, hayvan ve insan sağlığına olası etkilerinin ulusal mevzuat ve tarafı olduğumuz uluslararası antlaşmalara uygun olmadığı, aynı alana ilişkin daha önce de bazı işlemler tesis edildiği ve bunların dava konusu edildiği, açılan davalarda yargı merciilerince işlemlerin iptaline karar verildiği, yine anılan yerin 1/25.000 ölçekli planda bölgesel çalışma alanı olarak belirlenmesine ilişkin işleme karşı dava açıldığı, dava konusu edilen işlemin 4737 sayılı Kanunda öngörülen amaca, konuyla ilgili tüm yasal düzenlemelere ve kamu yararına aykırı olarak tesis edildiği iddia edilmektedir.
DAVALILARIN SAVUNMASI :
Davalı idareler savunmalarında; 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa bağlı olarak çıkarılan 16/12/2004 tarih ve 25672 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Endüstri Bölgeleri Yönetmeliği gereğince işlem tesis edildiği, bu doğrultuda öncelikle Sakarya İli, Karasu İlçesinde bir Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesinin kurulmasının imkanları ve yapılabilirliğini analiz etmek amacıyla Bakanlık Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü uzmanlarınca “Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi Fizibilite Raporu” hazırlandığı, Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi yer seçimi etüt çalışmalarına başlanmasına karar verildiği, bunun üzerine Endüstri Bölgeleri Yönetmeliğinin 5. maddesinin 4. fıkrası kapsamında, 27-28/01/2015 tarihleri arasında Bakanlık teknik elemanları tarafından yerinde incelemeler gerçekleştirilerek Sakarya-Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi Yer Seçimi etüt çalışması yapıldığı, Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi Yer Seçimi sürecinin mevzuat hükümleri çerçevesinde titizlikle yürütüldüğü, bu amaçla yerinde yapılan çalışmalar neticesinde hazırlanan “Eşik Analizi Haritası” ve “Yer Seçimi Etüt Raporu”nun Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü makamına sunulduğu; Eşik Analizi Haritasının, Endüstri Bölgeleri Yönetmeliği’nin 7. maddesi çerçevesinde, Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi yeri, kıyı kenar çizgisi, mevcut karayolu, inşaat halindeki Karasu-Kaynarca karayolu güzergahı, proje halindeki demiryolu hattı, iptal edilen Serbest Bölge sınırları, fay hatları, Acarlar Gölü Longozu Doğal Sit Alanı sınırları, Acarlar Gölü Sulak Alan Koruma Bölgesi Tampon Bölge sınırları, Özel Hüküm Bölgesi sınırları, enerji nakil hatları, trafo merkezi yeri, akarsu, mevcut Karasu Organize Sanayi Bölgesi yeri, sanayi alanları, yerleşim yerleri, Melen projesi içme suyu iletim hattı, ilçe sınırı, Karasu Belediyesi belediye sınırları gibi bölgelerin boyama usulüyle işaretlenerek 1/25.000 ölçekli topoğrafik haritalar kullanılmak suretiyle 1/25.000 ölçekli olarak hazırlandığı; Yer Seçimi Etüt Raporunun ise; Endüstri Bölgeleri Yönetmeliği’nin 8. maddesi çerçevesinde hazırlandığı ve Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi yeri olarak incelenen alanın “a) Mevkii, b) Şehir merkezine uzaklığı ve hangi yönde kaldığı, c) Çevresinde bulunan diğer yerleşim merkezlerinin (köy, kasaba) neler olduğu, uzaklıkları ve hangi yönde kaldığı, ç) Büyüklüğü, d) Mülkiyet ve kadastro durumu ve tahmini arazi maliyeti, e) Karayolu, demiryolu, havayolu, denizyolu ulaşım alt yapısına göre durumu, en yakın karayolu bağlantısının tahmini maliyeti, f) İhtiyaç duyulabilecek tahmini içme ve kullanma suyu ile elektrik gücü, temin kaynakları ve tahmini temin maliyetleri, g) Tahmini atıksu ve katı atık miktarı, bertarafına ilişkin alıcı ortam varlığı, bertarafına ilişkin tahmini maliyetler, ğ) Arazi kullanma kabiliyet sınıfları, mevcut arazi kullanım durumu, çevresindeki alanların mevcut ve planlama durumu, h) İdari, imar ve mücavir alan sınırlarına göre konumu, ı) Varsa çevre düzeni planına göre kullanım fonksiyonu, i) Eğimi ve yönü, j) Bulunduğu deprem kuşağı, k) Hakim rüzgar yönü itibariyle, yakınındaki yerleşim merkezlerine, tarım sahalarına ve su kaynaklarına etkisi, l) Genişleme olanağının bulunup bulunmadığı, çevresinde konut ve yan sanayi, diğer ihtiyaç duyulabilecek destek ve hizmet birimlerinin yerleşimine uygun alan bulunup bulunmadığı, m) Özel çevre koruma bölgeleri, sit alanları, milli parklar, doğal anıtlar gibi koruma alanları ile uluslararası sözleşmeler gereği korunması gereken alanlara göre konumu, n) Drenaj durumu, o) Taşkına maruz kalma durumu”na ait detaylı bilgileri içerdiği, Yer Seçimi Etüt Raporunda sonuç olarak Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi için seçilen alanın Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna sunulmasının uygun olacağı kanaatine varıldığı, 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 2. maddesi ve Endüstri Bölgeleri Yönetmeliği’nin 9. maddesi uyarınca Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun Bakanlık tarafından önerilen ve Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulu tarafından kabul edilen alanın Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi olarak ilan edildiği; öte yandan, 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda ve 2872 sayılı Çevre Kanununda bu yönde bir hüküm bulunmamasına rağmen, bölgedeki çevresel hassasiyetler göz önünde bulundurularak Bakanlıkça, Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi faaliyete geçtiği zaman çevre ve insan sağlığına olası etkilerinin ulusal mevzuat ve uluslararası antlaşmalar da dikkate alınarak incelenmesi amacıyla ... Üniversitesi’ne, bir “Bilimsel Rapor” hazırlattırıldığı, raporda, dava konusu alanın 1. derece sit alanı olan Acarlar Gölü ve Longoz Ormanına yakınlığı ve buna ilişkin çevresel etkiler araştırılıp değerlendirme yapıldığı, buna göre … Sanayi ve Ticaret A.Ş. Karasu Münferit Yatırım Yerinin, Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alanı Tampon Bölge Sınırının yaklaşık 1,5 km doğusunda, yani tampon bölgenin dışında yer aldığı, bu nedenle söz konusu sulak alana önemli bir olumsuz etkisi olmasının beklenmeyeceğinin net bir şekilde belirlendiği, 04/04/2014 tarih ve 28962 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği hükümlerine ve Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alan Yönetim Planı kararlarına bakıldığında, tampon bölgelerin sulak alanların korunması amacıyla koruma mesafeleri konularak oluşturulan güvenlik bölgeleri olduğunun anlaşıldığı, mevzuat ile tampon bölge içerisinde kurulamayacak faaliyetler sıralanırken tampon bölge dışında kalan faaliyetler için herhangi bir sınırlama getirilmediği, ayrıca yeraltı ve yüzey sularının kirlenmeye ve bozulmaya karşı korunmasından sorumlu Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü tarafından projenin uygun bulunduğu, dolayısıyla, ihtisas endüstri bölgesi/münferit yatırım yerinin, Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alanına yakınlığının doğrudan sorumlu kuruluşun onayı alınarak irdelendiği ve seçilen alanın çevre düzeni planlarında sanayi yatırımlarının gerçekleşebileceği “Bölgesel Çalışma Alanı” olarak lekelendiği, tüm bunlara ek olarak ne bölgeyi kapsayan çevre düzeni planında ne de Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alan Yönetim Planı içerisinde Karasu Münferit Yatırım Yeri olarak ilan edilen alan için herhangi bir sınırlama bulunmamasına rağmen hem Bakanlıkça hazırlanan Fizibilite Raporu’nda hem de ... Üniversitesi tarafından hazırlanan Bilimsel Raporda münferit yatırım yeri olarak belirlenen alanda yer alacak yatırımların bacasız olarak nitelendirilen sanayi sektörlerinden oluşacağı, entegre demir-çelik fabrikaları (ark ocaklı çelik tesisleri, haddehaneler vb.), termik santraller, rafineri, çimento tesisi, petro-kimya tesisleri ve benzeri yüksek kirlilik açığa çıkaran sektörler yerine ekolojik dengeyi tehdit etmeyen katma değeri daha yüksek nitelikli üretimlerin gerçekleştirildiği (otomotiv ve otomotiv yan sanayi) yatırımlara bu bölgede yer verileceğinin açık ve net bir şekilde belirtildiği; sonuç olarak, Bakanlıkça, dava konusu alanın 1. derece sit alanı olan Acarlar Gölü ve Longoz Ormanına yakınlığı ve bu alanda gerçekleştirilecek üretimlerin çevresel etkileri önemli ölçüde dikkate alınarak, ilgili ve sorumlu tüm kurum ve kuruluşların onayı temin edilerek ve konuyla ilgili bilimsel çalışmalar yapılarak alınan kararın hukuka uygun olduğu ifade edilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; Sakarya İli, Karasu İlçesinde bulunan bazı alanların 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 4/C maddesi uyarınca münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine ilişkin 19/02/2016 tarihli, 29629 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulunun 08/02/2016 tarihli, 2016/8513 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa 5195 sayılı Kanunun 5. maddesiyle eklenen Münferit yatırımlar başlıklı 5. maddesinde; münferit bir sanayi yatırımı gerçekleştirmek amacıyla, yatırımı gerçekleştirecek yerli ve/veya yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu üzerine Bakanlığın uygun gördüğü alanların, Kurulun değerlendirmesinin ardından Cumhurbaşkanınca bu Kanun kapsamında münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilebileceği kuralına yer verilmiştir.
İşlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan Endüstri Bölgeleri Yönetmeliğinin 4. maddesinde “Münferit yatırım yeri: Yerli ve/veya yabancı yatırımcılar tarafından talep edilmesi durumunda, kalkınma planlarında belirtilen ileri teknoloji sektörlerinden birini kullanan ve belli kriterleri karşılayan yatırımlar için tahsis edilebilecek alanı” şeklinde tanımlanırken Yer seçimi etüd raporu; endüstri bölgesi kurulabilecek nitelikleri taşıyan alanların tespiti için mahallinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan raporu, Alternatif alan ise; endüstri bölgesi kurulabilecek nitelikleri taşıyan alanı ifade ettiği belirtilmiştir.
Yönetmeliğin Münferit yatırımların düzenlendiği dokuzuncu bölümünde (48 ila 54. maddeleri); başvuru, başvuruda aranacak şartlar, yer seçimi ve kamulaştırma, yer tahsisi, imar planları, altyapı ve üstyapı projeleri ve uygulama, izin ve ruhsatlar başlıkları altında ele alınmıştır.
Yönetmeliğin 48. maddesinde; münferit bir sanayi yatırımı gerçekleştirmek amacıyla, yatırımı gerçekleştirecek yerli ve/veya yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu üzerine Bakanlığın uygun gördüğü alanların, Kurulun değerlendirmesinin ardından Bakanlar Kurulunca münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilebileceği, münferit yatırım yeri talebinde bulunan yatırımcının, Bakanlık tarafından formatı belirlenen detaylı bilgi formunu ve fizibilite raporunu, sunulan başvuru formu ve fizibilite raporunun Bakanlıkça incelenmesinin ardından uygun görülmesi durumunda, yer seçimi etüdü yapılacağı, söz konusu bilgi formu ve fizibilite raporunun uygun bulunmaması halinde, başvurunun uygun bulunmadığının, başvuru sahibine yazılı olarak bildirileceği, Yer seçimi ve kamulaştırma başlıklı 50. maddeye göre; başvurusu Bakanlıkça uygun bulunan yatırımlar için, 6., 7., 8. ve 9. maddelerde açıklandığı şekilde yer seçimi etüdü ve değerlendirme raporu hazırlanıp ve Kurula sunulacağı, münferit yatırım yerinin belirlenmesi amacıyla toplanacak Kurulda, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları ile Dış Ticaret Müsteşarlığının görüşünün alınması zorunlu olduğu, sunulan değerlendirme raporu üzerine söz konusu alanın Kurul tarafından yatırıma uygun bulunması durumunda, ÇED mevzuatı uyarınca ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararının alınmasının ardından alanın, Bakanlar Kurulu kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırma yapılabileceği kaydıyla münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verileceği, ayrıca Bakanlıkça da uygun görülmesi halinde, münferit yatırım yeri olarak ilan edilen arazinin, bedeli ilgili yatırımcı tarafından karşılanmak suretiyle de kamulaştırılabileceği ve bu şekilde yapılan kamulaştırmalarda Kanunun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre işlem yapılacağı öngörülmüştür.
Münferit yatırım yeri başvurusu uygun bulunan yatırımcıların yer seçimi ve kamulaştırma işlemlerine ilişkin sürecin gösterildiği 50. maddede atıf yapılan Yönetmelik maddelerinde “Yer Seçimi ve Safhaları” (Madde 6), “Eşik Analizi Haritası Hazırlanması” (Madde 7), “Alternatif Alanların Değerlendirilmesi” (Madde 8) ve “Bölge Yeri Olarak Kurula Alan Önerilmesi” (Madde 9) konuları açıklanmıştır.
Yönetmeliğin düzenleme sistematiğine bakıldığında bilimsel bir metod kullanılarak nihai olarak endüstri bölgesi/münferit yatırım yerinin alan önerilmesine ilişkin sürecin benimsendiği, tümdengelim değil tümevarım yöntemi kullanılarak yer seçiminin alternatif alanların bilimsel kriterlere göre incelenmesi sonucunda içerisinden en uygun olan bölge ya da yerin saptanması esasının getirildiği görülmektedir.
Yönetmeliğin “Alternatif alanların değerlendirilmesi” başlıklı 8. maddesinde; genişleme alanı ve sağlık koruma bandı alanı dahil olmak üzere ihtiyacı karşılayabilecek büyüklükte alternatif alanlar tespit edilip maddede gösterilen başlıklar halinde özelliklerinin belirtileceği ifade edilmiş ve maddede bu özellikler arasında; (l) Genişleme olanağının bulunup bulunmadığı, çevresinde konut ve yan sanayi, diğer ihtiyaç duyulabilecek destek ve hizmet birimlerinin yerleşimine uygun alan bulunup bulunmadığı, (m) Özel çevre koruma bölgeleri, sit alanları, milli parklar, doğal anıtlar gibi koruma alanları ile uluslararası sözleşmeler gereği korunması gereken alanlara göre konumu, n) Drenaj durumu, o) Taşkına maruz kalma durumu, ö) Yeraltı ve yüzeysel içme ve kullanma suyu kaynaklarına göre konumu sayılmıştır.
A) MÜNFERİT YATIRIM YERİ OLARAK TAHSİS EDİLEN TAŞINMAZIN YER ALDIĞI BÖLGEYE İLİŞKİN DAHA ÖNCE TESİS EDİLEN İŞLEMLER İLE BU İŞLEMLER HAKKINDA VERİLEN YARGI KARARLARININ ÜZERİNDE DURULMASI GEREKMEKTEDİR.
1)15/12/1998 tarihli, 23554 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesinin Yer ve Sınırlarının Belirlenmesi ve Kurulup İşletilmesine Dair Karar"ın yürürlüğe konulmasına ilişkin 09/02/1998 tarihli, 1998/12125 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının alınmış ve bu karar Danıştay Onuncu Dairesinin 1999/474 esasına kayden açılan dava sonucunda verilen 05/07/2005 tarihli, 2005/3949 sayılı kararla iptal edilmiştir.
İptal kararında;
- Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünden üç mühendisin Serbest Bölgenin arazisi hakkında rapor düzenlemekle görevlendirildiği, 15-16 Aralık 1998 tarihinde mahallinde yapılan incelemeler sonucu düzenlenen 21/12/1998 tarihli raporda, 100 km² olan arazinin 35-40 km²’sinin ormanlık alan, diğer kısmının özel araziler, hazine arazileri ve kumluk alanlardan oluştuğu, toplam alanın yarıya yakınının kamulaştırılması gerektiği, 100 trilyon TL. tutarında bir kamulaştırma maliyetinin ortaya çıktığı, sahil şeridi uzunluğunun yaklaşık 25 km olup kıyı kenar çizgisi yer yer 500-1500 metre arasında bulunduğundan, bazı ormanlık alanlar hariç tutulduğunda deniz kıyısına paralel ince uzun bir görünüm arzettiği ve serbest bölge olarak kullanılmak üzere bu kısımda çok fazla yer kalmadığı, Dikili Burnunda 30-40 adet yazlık olup Harmankaya'da yerleşimin daha yoğun olduğu, bu mevkiden güneye doğru indikçe, fındık bahçeleri ve ormanların bölge içinde kaldığı, bazı köylerin ve mahallelerin kısmen bölge içinde kaldığı, bölgenin doğusunda sahilde yerleşime açılmış 250 konutluk … tatil köyü ile bitmiş ancak iskana açılmamış 160 konutluk … Tatil Köyünün tamamının serbest bölge içinde kaldığı, en doğuda Sakarya nehri kıyısında da yerleşim alanlarının mevcut olduğu, ayrıca Melen suyu isale hattı ile yüksek gerilim ve telefon hatlarının geçtiği, sözü edilen bu alanlarda da serbest bölge faaliyetinin yürütülemeyeceğinin belirtildiği, dava açıldıktan sonra davalı idarelerle Sakarya Valiliği tarafından, savunmaya esas olmak üzere kanunlar gereğince ilgili bulunan tüm kurum ve kuruluşlardan görüş istendiği, bu kapsamda alınan belgelerden, Orman Bakanlığı Adapazarı Bölge Müdürlüğünün 16/06/1999 tarihli yazısı ve eki raporda, serbest bölge içinde kalan ormanların 301 ha iyi vasıflı koru ormanı, 87 ha bozuk koru ormanı, 1602 ha iyi vasıflı baltalık orman, 30 ha bozuk baltalık orman ve 48 ha özel ormandan ve 6091 ha açıklıktan oluştuğu, Orman Bakanlığı Batı Karadeniz Bolu Bölge Müdürlüğünün 10/06/1999 tarihli yazısında; serbest bölge içinde kalan 50 ha alana sahip Turnalı-Başoğlu ağaçlandırma sahasının mevcut haliyle muhafaza edilmesi ve doğal sit alanı sınırına uyulması kaydı ile bir sakınca bulunmadığının, Kültür Bakanlığı Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 04/06/1999 tarihli yazısında; serbest bölge alanının, 1. derece doğal sit alanı ilan edilen Acarlar Gölü ve longos ormanının dışında bulunduğunun bildirildiği, Başbakanlık Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün … tarihli, … sayılı yazısında; serbest bölge arazilerinin, "Tarım Alanlarının Tarım Dışı Gaye ile Kullanılmasına Dair Yönetmeliğe göre, tarım dışı amaçla kullanılabilir nitelikte, kuru tarım kullanımlı III, IV, VII. sınıf, orman ve fundalık kullanımlı III, IV, V, VI, ve VII. sınıf, mera kullanımlı VII. sınıf, ırmak yatağı ve sahil kumulları kullanımlı VIII. sınıf arazilerden meydana geldiğinin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 16/06/1999 tarihli, 3631 sayılı yazısında; İstanbul İçme Suyu projesi kapsamındaki Melen Barajı İsale Hattının bir bölümünün serbest bölge sınırları içinde kaldığı, isale hattının zarar görmesini engelleyecek her türlü önlemin alınması koşuluyla Genel Müdürlüklerince serbest bölge ilanında sakınca görülmediğinin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının … tarihli, … sayılı yazısında; mera alanı üzerinde tahsis amacı değişikliği yapılmadan herhangi bir tasarrufta bulunulamayacağının belirtildiği, Çevre Bakanlığının … tarihli, … sayılı yazısında; serbest bölge kurulup işletilmesinin ÇED Yönetmeliğine tabi olmamakla birlikte, bu bölgede yapılması planlanan faaliyetlerin ÇED Yönetmeliği kapsamında yer alması durumunda ÇED prosedürünün uygulanması gerektiğinin bildirildiği, yine dava süreci içinde İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi Kurucu ve İşleticisi A.Ş. tarafından; İTÜ öğretim üyelerinden oluşan bir heyete "İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesinde Arazi Kullanımı ve Çevresel Etkilerin Ön Değerlendirilmesi Raporu" … Grup Ltd. Şirketine "S.B. İnşaat, Geoteknik Etüdü" , "İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi Yerleşim Planı Raporu"nun hazırlatıldığı,
- Yer ve sınır tesbiti yapılırken; serbest bölgeler için de, uyulması zorunlu hükümler içeren orman, çevre, kültür ve tabiat varlıkları, kıyı, tarım ve Hazine arazileri ile ilgili mevzuat hükümlerinin dikkate alınması; idarece yapılacak inceleme ve tespitler sonucunda, serbest bölgenin amacına uygun faaliyet alanları saptanıp buna uygun nitelikte ve yeterli miktarda arazi belirlemesi yapılarak karar verilmesi gerekirken serbest bölge yer ve sınırlarının belirlenip kurulması kararı verilmesinden önce belirtilen yönlerden yapılması gereken araştırma, inceleme ve değerlendirmeler yapılmadan karar verilmiş olması nedeniyle dava konusu 1998/12125 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uyarlık görülmediği;
-Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının alınmasından sonra Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünce bölge arazisini incelemek üzere gönderilen heyetin hazırladığı raporun ve davanın açılmasından sonra dava dilekçesinde yer alan iddiaların karşılanması amacıyla yetkili kurum ve kuruluşlarla yapılan yazışmalar sonucu alınan ve yukarıda açıklandığı üzere olası durumlara göre hazırlanan görüşlerin belirtilen hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacağı,
-Serbest bölge kurulması, yer ve sınırının tespiti için yasalarda öngörülen araştırma, inceleme ve değerlendirme süreçlerinin uygulanmadığı anlaşıldığından, yerinde yaptırılan keşif üzerine düzenlenen bilirkişi raporunun yargılamada değerlendirmeye esas alınmadığı,
Gerekçelerine yer verilmiş; bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15/06/2006 tarihli, E:2005/3396, K:2006/739 sayılı kararıyla reddedilerek anılan karar onanmıştır.
2)10/07/2007 tarihli, 26578 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve "Sakarya İpekyolu Serbest Bölgesinin Yer ve Sınırlarının Belirlenmesi ve Kurulup İşletilmesine Dair Karar"ın yürürlüğe konulmasına ilişkin olan 12/03/2007 tarihli, 2007/12340 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının alındığı, bu kararın iptali istemiyle Danıştay Onuncu Dairesinin 2007/6032 esasına kayden açılan davada; Daire tarafından daha önce verilen ve yukarıda özetlenen 05/07/2005 tarihli, E:1999/474, K:2005/3949 sayılı kararın gereklerine aykırı olduğu, kurulacak serbest bölgenin kumul habitatları, bölgenin en düşük kotlu yerinde olan Acarlar Gölü ve Longoz ormanını olumsuz etkileyeceği, toprak yapısı ve fay hatlarına yakınlığı da dikkate alındığında bu alana serbest bölge kurulmasının kamu yararına aykırı olduğunun ileri sürüldüğü, yapılan yargılama sonucunda;
- Yer ve sınır tespiti yapılırken, serbest bölgeler için de, uyulması zorunlu hükümler içeren orman, çevre, kültür ve tabiat varlıkları, kıyı, tarım ve Hazine arazileri ile ilgili mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerektiği; ayrıca idarece yapılacak inceleme ve tespitler sonucunda, serbest bölgenin amacına uygun faaliyet alanları saptanıp buna uygun nitelikte ve yeterli miktarda arazi belirlemesi yapılarak karar verilebileceği; dava konusu Kararın Mayıs-2000’de hazırlanan fizibilite raporuna dayalı olduğu, oysa bu raporun 80 km² alanda kurulması öngörülen serbest bölge için ve 2000 yılındaki koşullara göre hazırlandığı, 2006 yılında 6,1 km²'lik alanda kurulacak bir serbest bölge için, aynı beklenti ve saptamaların geçerli olacağını söylemenin gerçek duruma uygun olmayacağı, kaldı ki, davalı idarece söz konusu alanın önce 4,5 km², daha sonra da 2,7 km² olarak yeniden belirlendiği dikkate alındığında, gerçek alana ve güncel verilere uygun bir fizibilite raporunun bulunmadığı; bu haliyle başvuru yapan şirket yönünden yargı kararının gereğinin yerine getirildiğinden söz edilmesinin olanaksız olduğu;
- Konunun davalı idareler yönüne gelince, davalı idareler tarafından hiçbir yöntem ve ilkeye dayanılmadan, Danıştay kararında yapılması gerektiği belirlenen araştırma ve incelemeler yapılmayıp, sadece mülkiyeti Hazineye ait sorunsuz arazilerin tespitiyle yetinildiği, dolayısıyla davalı idareler yönünden yargı kararının gereğinin yerine getirildiğinden söz edilmesine olanak olmadığı,
- Gerek serbest bölge alanının gerçek büyüklüğüne uygun ve güncel koşullarda bir fizibilite raporu bulunmaması, gerekse idarece, kurulacak serbest bölgenin hangi konularda ve ölçekte faaliyet göstereceği, 3218 sayılı Yasada öngörülen ekonomik amaçları gerçekleştirmedeki verimliliği ve doğuracağı sonuçlar, yörenin ekolojisi, kumlu toprak yapısı, 1. derece doğal sit alanı olan Acarlar Gölü ve Longos Ormanına yakınlığı nedeniyle doğuracağı çevresel etkiler araştırılıp, yetkili kurullarda incelenip değerlendirilmeden Sakarya İpekyolu Serbest Bölgesinin Yer ve Sınırlarının belirlenmesi ve kurulmasına karar verilmesinde hukuka, kamu yararına ve hizmet gereklerine uyarlık görülmediği,
Gerekçeleriyle dava konusu işlemin 03/11/2009 tarihli, 2009/9351 sayılı kararla iptal edildiği, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusunun Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 09/09/2014 tarihli, E:2010/1693, K:2014/1462 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmıştır.
3)11/04/2015 tarihli, 29323 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sakarya İli, Karasu İlçesinde bulunan ve ekli haritada sınırları gösterilen alanın "Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi" olarak ilan edilmesine ilişkin 08/04/2015 tarihli, 2015/7527 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı alınmış; bu kararın iptali istemiyle Danıştay Onuncu Dairesinin 2015/2883 esasına kayden dava açılan davaya ait dilekçede; dava konusu alanın daha önce İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi olarak ilan edilen alan içerisinde kaldığı; söz konusu bu bölgede serbest bölge ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının Danıştay Onuncu Dairesinin kararıyla iptal edildiği; bölgenin Acarlar Longozuna 1,5 km mesafede olduğu, hem inşaat aşamasında, hem faaliyette iken bu doğal güzelliğin etkileneceği ve zamanla yok olacağı, bölgede kum zambağı gibi nesli tükenmekte olan bitkilerin yetiştiğini, kuşların göç bölgesinde olması nedeniyle kuş türlerine zarar vereceği, bölgenin kumullarla kaplı olduğu, bu kumulların hareketlenmesi ile aynı yapıdaki longozun da yok olacağı, bölgenin kurulmak istendiği yerin 1. derece deprem bölgesi olduğu, bölgenin kurulması ile yapılaşmanın o bölgeye kayacağı, bunun da hem doğa hem de oturanlar açısından tehlike oluşturduğu, bölgenin sanayi alanı olarak işaretlendiği 1/100.000'lik Çevre Düzeni Planı ve 1/25.000' lik planlara karşı Sakarya İdare Mahkemesinde dava açıldığı, Acarlar Gölü ve Longozunun 1. derece doğal sit alanı olduğu, kurulacak olan endüstri bölgesinin, kumul alanları, gölü ve ormanları ile bir bütün oluşturan havzanın ekosistemini kökten değiştireceği, bu durumun ise Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunun ileri sürülmüştür.
-Davalı idarece hazırlanan Yer Seçimi Etüd Raporunda; alanın 100,95 ha "Mera" vasfında, büyük bir bölümü ağaçlık ve çalılık olup, boş olan bölümleri ise, mera olarak kullanılmakta olduğu, 1. derece deprem bölgesinde yer aldığı, temelinde kuvaterner yaşlı, çakıl, kum, kil ve siltten oluşan tutturulmamış çok genç çökellerin oluşturduğu alüvyon birimler bulunduğu, genişleme imkanının olmadığı, Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğünden alınan bilgiye göre kuzeyinde bulunan Karadeniz sahilindeki kumsallarda doğal olarak yetişen beyaz kum zambağı bitkisi, Dünya Koruma Birliği (IUCN) tarafından belirlenen tehlike kategorilerine göre ve Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabının "Endemik Olmayan Nadir Bitkiler" bölümünde "Nesli Tehlike Altında Olan Tür" statüsünde yer aldığı, ayrıca, adı geçen bitki türü, Doğal Çiçek Soğanlarının 2008 Yılı İhracat Listesi Hakkında Tebliğin I. Sütununda belirtilen "Doğadan Toplanarak İhracatı Yasak Olan Çiçek Soğanları" türünün 13. sırasında yer verildiği, ulusal öneme sahip sulak alan sınıfına giren ve yaklaşık 3,5 km batıda yer alan Acarlar Gölünün tamamı Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 25/06/1998 tarihli, 6524 sayılı kararı ile 1. derece doğal sit alanı ilan edilerek mutlak koruma altına alındığı, yaklaşık 1,5 km batısında, 17/05/2005 günlü, 25818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği" uyarınca "Ulusal Sulak Alan Komisyonu"nun 02/04/2009 tarihli, 2009 yılı I. olağan toplantısında onaylanarak yürürlüğe giren "Acarlar Gölü Longoz (subasar veya tabanı göl olan orman) Ormanı Sulak Alanı Koruma Bölgeleri Haritası"na göre "Tampon Bölge" sınırının geçtiği, düz bir topoğrafyaya sahip olduğundan drenaj problemi olabileceği, yaklaşık 600-850 m. güneyinden Okçu Deresinin, yaklaşık 2 km. güneyinden ve yaklaşık 3. km doğusundan Sakarya Nehrinin geçtiği, yaklaşık 7,5 km. güneyinde Akgöl’ün bulunduğu tespitlerine yer verilmiştir.
-Davalı idarenin isteği üzerine, konuya ilişkin olarak ... Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan bir heyet tarafından hazırlanan bilimsel raporun 7. sayfasında; "İlçede Endüstri Bölgesi kurulması düşünülen alanın Karasu-Kaynarca Yolu ile Karadeniz arasında olduğu ve yolun üzerinde Endüstri Bölgesinin büyük ölçüde genişleme imkanının olamayacağına dikkat edilmelidir.", 18. sayfasında; "Bölge alanının mülkiyetinin çoğunluğunun Hazinede olması nedeni ile mülkiyeti Maliye Hazinesi, kamu orta malı, orman ve bataklık ile kadastral yolların edinimi için ayrıca detaylı çalışma yapılmasına gerek olmayacaktır. Bölge olarak ilan edilen alanda Bakanlar Kurulu Kararı ile Endüstri Bölgesi kurulmasının ilan edilmesi halinde 100,95 ha büyüklüğündeki mera vasıflı taşınmazların tahsis amacı değişikliği için ot bedeli yatırılarak cins değişikliğinin yapılması sağlanacak ve arazinin mera vasfı kaldırılarak Hazine adına tescili yapılacaktır.", 21. sayfasında; "Endüstri Bölgesi içindeki arazi varlığının yaklaşık %80'i alüviyal sahil kumulları ve hidromorfik alüviyal topraklardan ve kalan %20'lik kısmı ise bataklık alanlardan oluşmaktadır.", 30. sayfasında; "Bölge sınırları içinde ve çevresindeki kumulları üzerinde bölgeye adapte olmuş ince bitki örtüsü mevcut olup, bu yolla kumların stabil halde tutulduğu gözlenmiştir. Buralarda toprak zerrelerinin (kum taneciklerinin) arasında bağlayıcı özelliğe sahip kil ve humus gibi maddelerin yeterli olmayışı, bu alanlarda toprak üstü örtüsünün bozulması sonucunda pasif haldeki kumların rüzgarın etkisi ile aktif hale geçmesine yol açabilecektir. Bu nedenle bölgenin kuruluş aşamasında yapılacak inşai faaliyetlerinin stabilize olmuş kumul ekosistemine zarar vermemesi ve arazi bozmaları nedeniyle rüzgar erozyonu sonucu oluşabilecek kumul hareketlerine karşı uygun bitkisel mühendislik tedbirlerinin alınması gerekli olacaktır.", 34. sayfasında; "Endüstri Bölgesi kuruluş yerinin bulunduğu Karadeniz Bölgesi genel anlamda yurdumuzda endemizmin en düşük olduğu bölge olarak bilinmektedir. Bununla birlikte Endüstri Bölgesi alanı ve çevresinde hassas, nadir ve nesli tehdit altında olan bitki türleri de bulunmaktadır.", 35. sayfasında; "Endüstri Bölgesi alanı ve çevresinde yapılan kısa süreli arazi inceleme ve gözlemlerine dayalı olarak iş bu rapor hazırlanmıştır. Alanda hassas, nadir ve nesli tehdit altında olan türler gözlem ve literatür kayıtlarına dayalı olarak verilmiştir. Alan tür kompozisyonundan ziyade doğal kumul habitatları barındırması açısından son derece önemlidir. Kıyı kumulları sahip olduğu floristik çeşitliliğin yanı sıra birçok tür için (kuş ve yengeç gibi) üreme ve yuvalama alanı olması açısından da son derece önemlidir. Bununla birlikte kıyı kumulları; turizm, ikincil konut, sanayi gibi faaliyetlere göre yüksek risk altındaki habitatların başında gelmektedir. Endüstri bölgesi alanının da yer alacağı sahil şeridi yurdumuzda son derece nadir doğal kumul habitatlara sahip bulunmaktadır. Belirtilen habitatlar; doğal rezerv niteliğinde olması nedeni ile Endüstri bölgesi kuruluş yeri ve etki alanında (en az 10 km çap), faaliyet öncesi ve faaliyet sonrası en az 5 yıl süre ile en az doktora derecesine sahip uzmanların denetiminde kumul habitatları içerdiği yukarıda verilen türler ile ilgili olarak in-situ ve ex-situ koruma önlemlerinin alınması zorunlu görülmektedir.", 39. sayfasında; "Endüstri Bölgesi alanı yakınlarında Acarlar Longozu başta olmak üzere lotik ve lentik sistemlerin bulunması, denizel ekosisteme komşu olması, alanın ayrıca kuş göç yolu üzerinde bulunması, bölgenin ekolojik önemini arttırmakta, her türlü sanayi ve endüstriyel faaliyetin ekolojik hassasiyetleri göz önüne alınarak yapılmasını zorunlu kılmaktadır." 56. sayfasında, "Biyoçeşitlilik değeri nispeten yüksek olan Doğu Marmara Bölgesi gibi doğal ve kısmen az tahrip edilmiş alanlarda faunayı etkileyen en önemli ekolojik sorun, habitat fragmentasyonuna bağlı ekoton alanı oluşturarak alandaki biyoçeşitliliği zaman içinde değiştirmek ve kirliliğe (ses, ışık ve kimyasal) yol açmaktadır. Kıyı şeridinde oluşacak doğal olmayan habitat fragmentasyonları sonucunda ekosistem bütünlüğünün bozulması söz konusu olabilir.", 57. sayfasında; "...Endüstri Bölgesi alanı kıyıda yer almakta olup, rakımı deniz seviyesidir. Bu nedenle yaban hayatı ve av hayvanları için önem taşımaktadır. Bölge alanının kuş göç yolu üzerinde yer alması nedeni ile her türlü faaliyetin olası olumsuz etkilerinin dikkate alınması zorunludur.", 60. sayfasında; "Acarlar Gölü ile Karadeniz arasında kalan inceleme alanında akifer derinliği 2-10 metre arasında değişmektedir. Bu nedenle 'sığ akifer (surficial aquifer)' olarak isimlendirilebilir. Akifer derinliğindeki değişimin nedeni kumlu birimler içinde yer yer bent şeklinde killi malzemelerin bulunması ve tekdüze dağılım göstermemesidir. Alüvyonun üst kısmında kalın tabakalı kumlu kaba taneli burumler ve daha derinlerde geçirimsiz malzemeler bulunmaktadır. İnceleme alanının denize yakın olması nedeni ile yağış ve yüzeysel akıştan beslenen yeraltı suyu denize boşalmaktadır. Bununla birlikte Endüstri Bölgesi'nin kuruluşu ve işletme dönemine geçilmesi halinde karadan yeraltı suyunun çekimlerinin yapılması halinde, tatlısı-tuzlusu dengesi bozularak tuzlu su kamasının içerilere kadar girebilmesi ve Acarlar Longoz Gölüne deniz suyununu karışabilmesi riskini doğurmaktadır. Özellikle ÇED sürecinde yeraltı suyu ve yüzey suyu ilişkisi ve kullanımları ile atıksu bertarafının detaylı olarak analiz edilmesine gereksinim olacaktır.", 78. sayfasında; "İnceleme alanı ve yakın çevresinde haritalanmış aktif fay bulunmaktadır. Ancak bölge Kuzey Anadolu Fay Zonu etkisinde yer almaktadır. Bölgede doğal afet tehlikelerinin değerlendirilmesi kapsamında inceleme alanının deprem durumu, deprem tehlikesi ve riski detaylı olarak ortaya konulmalıdır." görüşlerine yer verilmiştir.
-Danıştay Onuncu Dairesinin 20/02/2020 tarihli, E:2015/2883, K:2020/738 sayılı kararı ile 11/04/2015 tarihli, 29323 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2015/7527 sayılı Sakarya İli, Karasu İlçesinde bulunan ve ekli haritada sınırları gösterilen alanın "Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi" olarak ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının, 19/02/2016 tarihli, 29629 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08/02/2016 tarihli, 2016/8513 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ekinde yer alan Kararın 2. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı gerekçesiyle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
-Dava konusu edilen 19/02/2016 tarihli, 29629 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08/02/2016 tarihli, 2016/8513 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Sakarya İli, Karasu İlçesinde bulunan bazı alanların münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine ilişkin Karar yürürlüğe konulmuştur.
Her iki Bakanlar Kurulu Kararına ekli haritalar karşılaştırıldığında; Karasu Endüstri Bölgesi Sınırı ile Karasu Münferit Yatırım Yerine ait koordinatlar, büyüklükler ile yerin aynı olduğu görülmekte olup, inceleme açısından önem taşımaktadır.
B) MÜNFERİT YATIRIM YERİ OLARAK TAHSİS EDİLEN TAŞINMAZ VE ÇEVRESİNE (ÖZELLİKLE ACARLAR GÖLÜ EKOSİSTEMLERİNİ OLUŞTURAN SUCUL EKOSİSTEM, KUMUL EKOSİSTEM, SUBASAR (LONGOZ) ORMAN EKOSİSTEMİ VE ORMAN EKOSİSTEMİ KORUMA BÖLGELERİ, EKOLOJİ ETKİLENME, MUTLAK TAMPON BÖLGELERİNE) YÖNELİK OLARAK TESİS EDİLEN İŞLEMLERE ESAS TESPİTLER, YARGI YERLERİNCE YAPTIRILAN TESPİTLER İLE ALANA İLİŞKİN LİTERATÜRE YANSIYAN BİLGİLERİN ELE ALINMASI GEREKMEKTEDİR.
1)Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı; … Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından Karasu Endüstri Bölgesi olarak belirlenen alanda kamyon, otobüs, paletli zırhlı araçlar, tekerlekli zırhlı araçlar, taktik tekerlekli ve lojistik destek araçları ile motor olmak üzere değişik özelliklerde üretim yapmak amaçlı başvuru üzerine alınmıştır.
Yatırımcı başvurusunun gerekli kriterleri sağladığından hareketle 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 4/C maddesinin 3. fıkrası ve Endüstri Bölgeleri Yönetmeliğinin 50. maddesinin 1. fıkrası uyarınca gerçekleştirilen yer seçimi etüt çalışmaları sonucunda davalı idare tarafından düzenlenen Raporda; Sakarya-Karasu münferit yatırım yerine ait 1/25.000 ölçekli eşik analizi haritası olarak, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Meclisinin 08/12/2014 tarihli, 13/380 sayılı Kararı ile onaylanan “Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı” kullanıldığı, münferit yatırım yeri kurulacak alanın Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamına girdiği, münferit yatırım yerinin Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında “Bölgesel Çalışma Alanı” olarak lekelenen kısım içerisinde kaldığı, planda; “Bölgesel Çalışma Alanı”nda sanayi, depolama, lojistik, konut dışı kentsel çalışma alanı, küçük sanayi alanı kullanımlarının ve bunlara bağlı idari ve hizmet birimlerinin yer almasının öngörüldüğü, münferit yatırım yeri olarak belirlenen alanın Karasu-Kaynarca sahil yolunun kuzeyinde kalan bölgesel çalışma alanı içerisinde kaldığı, bu alanda kurulması düşünülen endüstri bölgesi projesi Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planındaki plan notları ve plan hükümleri ile örtüştüğü, 17/05/2005 tarihli, 25818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği hükümleri kapsamında ve Ramsar Yönetim Planlaması Rehberi esas alınarak hazırlanmış ilk beş yıllık Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alan Yönetim Planı ve Acarlar Longozu Sulak Alan Koruma Bölgeleri Sınırları, Ulusal Sulak Alan Komisyonu tarafından 02/04/2009 tarihinde onaylanarak bir bütün olarak kabul edildiği, 2013 yılında da Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Acarlar Gölü Longoz Ormanı Revize Sulak Alan Yönetim Planı (2014-2018) hazırlandığı, buna göre Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alanı Koruma Bölgeleri; sulak alan koruma, ekolojik etkilenme, mutlak koruma ve tampon bölgelerinden oluştuğu ve tahsis edilen alanın tampon bölge dışında olduğu bu nedenle de yatırıma engel bir durum olmadığı belirtilmiştir.
2)Literatürde;
-Türkiye’nin Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlarından olan, Yaban Hayatı Koruma Sahası ve 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiş bölgesi Acarlar Longozunun floristik özellikleri belirlenmeye çalışan ve arazi çalışmalarına Ağustos 2011 tarihinde başlanan akademik bir çalışmada Acarlar Longozu ve çevresinde 560 tür ve tür altı takson belirlenmiştir.
(https://acikerisim.sakarya.edu.tr/bitstream/handle/20.500.12619/79491/T08663.pdf?sequence=1& isAllowed=y). Bu çalışmanın yapıldığı 46 istasyondan bir kısmı da proje sahası içerisinde yer almaktadır (s.41). Çalışmada; longoz teriminin Türkçeye Bulgarcadan geçtiği, tropikal kuşağın subasar/sualtı Mangrov ormanlarının eşdeğeri olan subasar ormanlar ülkemizin bulunduğu ılıman kuşakta yok denecek kadar az olduğu, ülkemizin içinde bulunduğu kuşağın en geniş subasar orman ekosistemine sahip olduğu, suyun varlığı ve devamlılığı bu ormanların temel sorunu oluşturduğu, aynı zamanda, taban arazilerde yer alan bu ekosistemlerin üzerinde kurulduğu toprağın verimliliği nedeni ile arazi kullanım talebi de ayrı bir tehdit olarak algılandığı ifade edilmektedir (s.6).
-Türkiye'nin en önemli longoz ormanları; İğneada Milli Parkı Longoz Ormanları (Kırklareli), Acarlar Gölü Longoz Ormanları (Sakarya) ve Koraçay Deltası Longoz Ormanları (Bursa) olarak sayılabilir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Barbaros Gönençgil’in çok sayıda atıf alan 2008 tarihli “Tehdit Altındaki Kıyı Alanlarına Bir Örnek: Acarlar Longozu – Karasu, Sakarya” (http://tucaum.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/ sites/280/2015/08/semp5_4.pdf) isimli çalışmasında; Karadeniz’in kıyı çizgisinden ortalama 1,5 km içeride ve kıyıya paralel uzanan longoz sahası, yaklaşık 7,5 km uzunluğunda en dar yer 250 m., en geniş kesimi ise yaklaşık 1.250 m. olan bir sulak alan olduğu, göl alanının 2004 yılında yaklaşık 23.200 km² olarak hesaplandığı, longozu oluşturan gölün derinliğinin genel olarak sulak alan tanımına uygun bir biçimde yazın yaklaşık 1 m.’ye kadar düşerken, kışın ancak 5 m.’ye kadar çıkabildiği, longozu oluşturan gölün batı bölümünde yer alan 1576 ha’lık alan, Orman Bakanlığı, Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü’nce koruma ve üretme sahası olarak ayrılması uygun görüldüğü ve 1976 yılında “Yaban Hayatı Koruma Sahası” olarak ilan edildiği, 1976 yılında aldığı bu statüden sonra 25/06/1998 tarihinde de Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1.Derece Doğal (Tabii) Sit alanı olarak ilan edildiği (s.32); Karadeniz’e bu kadar yakın bir kıyı alanında şekillenen Acarlar Longozu’nun oluşumu eski bir kıyı ovası tabanını kat eden akarsuların zamanla önünün kıyı kumulları tarafından tıkanmasıyla geride meydana gelen bir göllenme ile açıklamanın mümkün olduğu, bununla birlikte kıyı kumullarının oluşumunda kıyı oklarının zamanla büyüyerek set oluşturmalarını da bu sürecin içinde değerlendirmenin gerektiği, böylece Acarlar Longozu ve içinde yer alan göl aynı zamanda bir lagün karakteri de taşıdığı, göl ortamının, kıyının gerisinde uzanan kumul setlerinin arkasındaki çukur alanın sularla kaplanması sonucunda oluştuğu, kıyıda yer alan kumulların hakim rüzgârlar doğrultusunda hareketi, başka kelimelerle aktifliğinin mevcut olduğu, bugün halen kumul ilerlemesinin izlerini görmenin mümkün olduğu, Acarlar Longozunu birçok göl veya sulak alandan ayıran ve ülkemizde çok az sulak alanda karşımıza çıkan özelliğinin, göl tabanının büyük ölçüde geçilmesi zor, yoğun bir orman formasyonu ile kaplı olmasından kaynaklandığı (s. 33), iklim ve diğer fiziki unsurlar açısında gür bir bitki örtüsü sahip olma potansiyeli varken, yanlış uygulamalar ve tahribat nedeniyle karakter değişikliğine maruz kaldığı, ormanın hakim ağacını dişbudak (Fraxinus ornus) oranının %80’e vardığı, insanın ulaşamadığı longozun içinde yer alan gölde hem orman örtüsü hem de orman altı florası çok zengin olduğu, göl ortamına bağlı olarak bu alanlar henüz tam anlamıyla tahribata uğramadığı, ancak daha önceki uygulamalarla kurutulan ve tüm longoz alanının yaklaşık % 40’ına karşılık gelen sahalarda bugün başta fındık ve mısır olmak üzere tarım ürünlerine ait bitkiler yer aldığı, sahada su ortamlarına uyum sağlamış bazı bitkiler ile sahada orman altında yer alan önemli su bitkilerinden su menekşesi (Hottonia palustris) Türkiye’de sadece burada yer aldığı ve göl soğanı (Leucojum aestivum) ve Thelypteris palustris ise ülkemizde görülen nadir su bitkileri arasında yer aldığı (s.34), Acarlar Longozu ile kıyı arasında uzanan kumullar üzerinde ise zambak (Lilium), sütleğen türleri (Euphorbia), peygamber çiçeği (Centaure), katırtırnağı (Spertium junceum) ve kum sazı (Ammophila arenaria) bulunuğu, Acarlar Longozu’nun da içinde bulunduğu, Karadeniz kıyısında geniş bir alan her şeyden önce coğrafi konumu itibariyle avifauna açısından çok zengin olduğu, çünkü bu alanlar Batı Palearktik sahayı güneydeki kışlama alanlarına bağladığı, Acarlar Longozu’nun Anadolu üzerinden geçen iki önemli göç yolunun birisi üzerinde bulunması bu sahayı göçmen kuşlar için eşsiz kıldığı (s.35), Acarlar Longozu’nda ayırt edilebilen başlıca ekosistemlerinin Tarımsal topluluklar, Sucul ekosistem, Kumul ekosistem, Subasar (longoz) orman ekosistemi, Orman ekosistemi olarak ayırmanın mümkün olduğu, Acarlar Longozunun göl ve orman ekosistemi ile nadir bir özellik arz ederken, kıyısında yer aldığı Karadeniz ve kıyıda var olan kumul ekosistemi de diğer hassas ekosistemler olarak değerlendirildiği, göl, orman, deniz, kumul gibi farklı ekosistemlerin oluşturduğu bu hassas mozaiğin korunması gerektiği, özellikle insan faaliyetleri sonucu degrade olmuş alanların artışı ile tarım topluluklarının sahada giderek yayılması, Acarlar gölü ve yakın çevresinin BAY süreci içinde olduğunu gösterdiği, Bozulma, Azalma ve Yok olma (BAY) süreci olarak adlandırılan bu süreç gittikçe hızlandığı (s.36), yöre halkının fiziki ve sosyal baskısı Acarlar Longozu için en önemli tehdit olarak görüldüğü, 1980’li yıllarda göl seviyesini düşürmek amacıyla açılan drenaj kanalı sonucunda kuruyan göl alanlarında devam eden tarım faaliyetleri bir yandan mülkiyet sorunlarını, diğer yandan tarımsal kirliliği de beraberinde getirdiği, kaçak ve aşırı avcılık ile kuluçka dönemlerinde kuş yumurtalarının toplanmasının da sahadaki avifauna için önemli bir sorun teşkil etttiği, ayrıca doğrudan longoz alanında olmasa da dolaylı olarak bu alanı etkileyebilecek diğer bir gelişme de kıyıda yer alan kumul alanlarının insan müdahalesi ile aktifleşmesi riski olduğu, hakim kuzeyli rüzgârların varlığının, aktif hale geçebilecek kumulları göl alanına doğru taşıyabileceği (s.37) görüşlerine yer verilmektedir.
Coğrafya biliminin yanı sıra sahada çok sayıda bilim dalından araştırmacılar tarafından yerinde gerek tek başına gerek ortak yapılan ve orman, çevre, biyoloji gibi bilim dalında çok disiplinli flora ve faunasına yönelik yapılan ve yapılmakta olan bilimsel çalışmalar sonucu makaleler ile kitapların yayımlandığı, alana ilişkin bilirkişi raporlarında bu çalışmalardan -atıf yapılmadan- yararlanıldığı görülmektedir.
3)Sakarya İli, Karasu İlçesi, Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi Mevkiinde …Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş tarafından yapılması planlanan savunma sanayi araçları üretimi, otobüs üretimi, ticari araç üretimi, döküm ve talaşlı imalat merkezi, motor üretim tesisi projesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca verilen … tarihli, … sayılı ÇED Olumlu kararının iptali istemiyle … İdare Mahkemesinin … esasına kayden açılan davada yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi üzerine düzenlenen Bilirkişi Raporunda (özellikle Acarlar Longozu ve onu etkileyen alan ve yapılarak ilişkin olarak);
... Sanayi ve Ticaret A.Ş tarafından kullanılacak olan ve ÇED raporu ile değerlendirilen alanın litolojisini aktif kumullar oluşturduğu, bu kumulların hareketi sonucu oluşacak erozyon etkisinin, bölgenin önemli problemlerinden bir tanesi olduğu ve ÇED raporunda bu hususa değinilmediği,
-Bölgede litolojiye bağlı olarak özellikle depremlerle birlikte oluşabilecek sıvılaşma potansiyelinin mevcut olduğu, sıvılaşma potansiyeline dair ... Üniversitesi tarafından hazırlanan Bilimsel İnceleme Raporunda özellikle imar planı ve ÇED sürecinde ayrıntılı inceleme gereksinimi belirtilmesine rağmen, Nihai ÇED Raporu’nda bu konu üzerinde durulmadığı ve alınabilecek önlemlerden bahsedilmediği,
-Bölge yeraltı sularınca zengin bir serbest akifer özelliği taşıdığı, litolojiye bağlı olarak iletkenliği yüksek, verimli olan bu akiferde tuzlusu-tatlısu dengesi bölgeye yapılacak müdahalelerle bozularak, yeraltı suyunun tuzlanmasına neden olabileceği, bölgedeki böylesi önemli ve hassas dengeye ÇED Raporunda değinilmediği, yapıların temel derinliği, temelde karşılaşılacak suya ne gibi önlemler alınacağı ve bu dengenin nasıl korunacağının belirtilmemesinin aynı raporda görülen büyük bir eksiklik olduğu,
-Davalı alana yakın konumda bulunan Acarlar Longozu ile ilgili araştırmalar yeraltı suyunun eğiminin (hidrolik eğim) kuzeye doğru olması sebebi ile tampon bölge dışındaki faaliyetlerle tuzlanması beklenmediği, fakat yapılaşmaya bağlı kumul erozyonların göletin kuzeyinde bulunan ve gölete set oluşturan kumulun aşınmasına neden olabileceği, göletin varlığı için önemli olan kumul dengesinin Acarlar Longoz’una etkisinden ÇED raporunda değinilmediği,
-Dava konusu olan arazinin yöre tamamını nasıl etkileyeceğini ortaya koyabilmek ve bununla ilgili değerlendirme yapabilmek için; Nihai ÇED Raporu, ... Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Taşınmaz Geliştirme Anabilim Dalının hazırlamış olduğu “Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi Kuruluş Yerinin Çevresel, Ekonomik Ve Sosyal Yönlerden Değerlendirilmesi Ve Bölgenin Ekonomik Gelişme Sürecine Olası Etkilerine İlişkin Bilimsel İnceleme Rapor” ile Sakarya İl ve Karasu İlçe Gıda, Tanm ve Hayvancılık Müdürlüklerinin kayıtlannda yeterli bilgi bulunmadığı, konuyla ilgili objektif bir değerlendirme yapılabilmesi için Arazi Kullanım Kabiliyetlerini ortaya koyan bilimsel çalışmalar gerektiği,
-Proje alanında 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre orman sınırlan içinde (orman idaresinin mülkiyetinde) kalan bir alan bulunmadığı, ancak gruplar halinde kadastro dışı (tescil dışı) ağaçlık alanların bulunduğu, bu alanların özellikle peyzaj değeri, flora ve fauna çeşitliliği açısından önemli olduğu, bu alanlarda 2 gün içinde yapıldığı belirtilen çalışmaların, alandaki biyolojik çeşitliliği tam olarak yansıtmadığı,
-Proje yerleşim planına göre söz konusu ağaçlık alanların hemen hemen tamamının inşaat faaliyetlerinden etkilenecek ve yok olacağı, aynı durum tarım ve mera alanları için de söz konusu olduğu,
-Flora ve fauna çeşitliğini belirleme çalışmaları Kasım (2015) ayı içinde, 2 gün süreyle yapılmış olup, ağırlıklı olarak literatür çalışmalarından yararlanıldığı, araştırmacılar tarafından alan çalışmasının Kasım ayında, özellikle yıllık bitki türlerinin sayı ve tür çeşitliliği bakımından oldukça zayıf bir dönemde (sonbahar) ve 2 gün içinde gerçekleştirildiğinden, sağlıklı sonuçların alınabilmesi mümkün olmadığı, o nedenle bu tür çalışmaların tüm yıl boyunca ve bütün mevsimleri kapsayacak biçimde yapılması gerektiği,
-Endüstri Bölgesi Alanı Endemik Nadir ve Nesli Tehdit Altında Olan Bitki Türleri Yönünden değerlendirildiğinde, Endüstri Bölgesi alanında 1 adet CR-CRITICALY ENDANGERED - Çok Tehlikede, 3 adet ENENDANGERED - Tehlikede, 6 adet VU- VULNERABLE - Zarar Görebilir ve 1 adet NT - Near Threatened - Tehdit Altına Girebilir tür bulunduğu bildirilmesine karşın Nihai ÇED Raporunda bu konuya metin içinde hiç değinilmediği, sadece tablo içinde sembollerle gösterildiği,
-Nihai ÇED raporunda söz konusu proje alanının gerek ana kuş göç yollan gerekse tali kuş göç yolları üzerinde bulunmadığının ifade edilmesine karşın, Bilimsel Raporda çalışma alanının büyük göç yolu üzerinde bulunduğu bildirilmiştir, bu yönüyle çelişkili bir durum ortaya çıktığı,
-Nihai ÇED Raporunda Karasu Meteoroloji İstasyonuna ait 2007-2014 yılı arası veriler bulundu gerekçesiyle Akçakoca Meteoroloji İstasyonu’na ait 1960-2014 yılları arasındaki rasat kayıtlarından faydalanıldığı belirtildiği, ancak sağlıklı bir değerlendirme ve karşılaştırma yapılabilmesi için Karasu Meteoroloji istasyonuna ait 2007-2014 yıllarına ait tüm kayıtların da Nihai ÇED Raporunda bulunması gerektiği,
-Uzun yıllar ölçümlerine dayanan ve 1960-2014 yıllan verilerine göre oluşturulan bir rüzgârgülü varken, 2013 yılma ait rüzgârgülünün modellemede kullanılmasının nedeninin anlaşılamadığı, bu tür değerlendirmelerde uzun yıllar ortalamasının kullanılması gerektiği,
-Kurulması düşünülen tesisin özellikle hava kirliliği açısından çevreye yapabileceği olası zararların simülasyonu bakımından meteorolojik verilerin doğruluğu ve değerlendirilmesinin önem arz ettiği, özellikle çıkan baca gazlarının rüzgâr yönlerine bağlı olarak hareketinin belirlenmesi, çevredeki diğer ekosistemler üzerindeki olası zararların tahmin edilmesi bakımından önemli olduğu, ayrıca yağış ve hava nemi gibi faktörlerin, kükürt ve azot içeren baca gazlarının sülfürik ve nitrik aside dönüşmesine, asit ürünlerin ise başta bitki örtüsü olmak üzere sucul ekosisteme ve toprağa zarar vermesine neden olduğu, bu nedenle söz konusu meteorolojik verilerin kullanılabilirliği yanında bir başka önemli konu olan baca gazlarının niteliği hakkında geniş inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği,
-Davacı vekilinin dilekçesinde belirttiği, Karasu meteoroloji istasyonuna göre hâkim rüzgâr yönünün NNW (Kuzey-kuzey batı) olduğu iddiasının, Nihai ÇED raporunda SSE (Güney-güney doğu) şeklinde verilmiş olması nedeniyle ciddi bir iddia olduğu, Bilirkişi Kurulu olarak bunu denetlenebilmesi için dosya içinde Karasu Meteoroloji İstasyonuna ait resmi kayıtların bulunması gerektiği,
-Mevcut kirlilik yükünün belirlenmesi için 2 noktada toprak analizlerinin yapılmış olup, bu çalışmanın yetersiz olduğu, toprak özellikleri ile ilgili diğer birçok parametreye yer verilmesi gerektiği, ağır metal sonuçlan ile ilgili olarak da herhangi bir değerlendirme ve yorum yapılmadığı,
-Hazırlanmış Nihai ÇED raporunda hava kirliliği modellenmesinde eksiklikler olduğunun belirlendiği, bacanın fiziki verileri (yükseklik, çap vb.), baca gazı debisi, hızı, sıcaklığı vb. verileri olmadan nasıl bir hava kirliliği modeli yapıldığının belirsiz olduğu, bu belirsiz bilimsel altyapısı olmayan veriler ile çevre etki değerlendirmesinin yapılmasının bilimsel olmadığı,
-Baca gazı arıtımında uygulanan anonim bilgiler tavsiye niteliğinde verilmiş olup bu tesiste hangi baca gazı arıtma tesisi kurulacağı ve yüksek miktarda çıkması muhtemel uçucu organik maddelerin iç ve dış havada nasıl bertaraf edileceği belirsiz olduğu,
Atıksu arıtımı, deşarjı ve deniz ve koruma alanı kıyı kumullarına etkilerinin somut olarak ortaya konmadığı ve sadece taahhütler yapıldığı ve daşarj yerinin bile belirsiz bırakıldığının görüldüğü, ilgili endüstriden yüksek miktarda evsel ve tehlikeli endüstriyel atıksu oluşmasına rağmen 1.5 km uzaklıktaki bir koruma alanını nasıl etkileyeceği deşarj kirletici modellemesi ile yapılmamış ve önem arz eden bu husus ÇED Raporunda belirsiz bırakıldığı, ÇED Raporunun bu hususta tamamen eksik olduğu,
-Aynca tehlikeli atıksu üreten bir endüstriden ikincil arıtma ile yüzme suyu kalitesinde su arıtmanın mümkün olmadığı, bunun nasıl ve hangi ileri arıtma ile sağlanacağının belirtilmediği, kimyasal arıtma çıkış sulan biyolojik antma tesisi yapılana kadar direk deşarj mı edileceği yoksa idareten yapılan paket arıtmaya mı verileceğinin tam olarak anlaşılamadığı, genel İtibariyle deşarj standardım sağlaması mümkün olmayan kimyasal arıtma tesisi çıkış sularının etkileri bilimsel veriler ile ortaya konulmadığı,
-Çok ciddî su kirliliği, deniz suyu kirliliği, kıyı alan kirliliği ve hava kirliliği etkileri söz konusu olmasına rağmen hiçbir olası riskte ne yapılacağı belirsiz olup kısacası risk yönetiminin eksik bırakıldığı,
Yapılan değerlendirmeler sonucunda Nihai ÇED raporunun önemli eksiklikler içerdiği, o nedenle “ÇED Olumlu Kararı’nın yerinde OLMADIĞI, projenin mevcut Nihai ÇED raporu doğrultusunda uygulanması halinde koruma alanı ve faaliyetin çevresindeki bitki örtüsünün, deniz ve kumsal alanlarının, akarsuların, tarım alanlarının, hayvansal ve zirai faaliyetlerin, insan ve çevre sağlığının, yer altı ve yerüstü sularının olumsuz etkilenebileceği sonuç ve kanaatine varıldığının ifade edildiği görülmektedir.
4)Uyuşmazlık konusu alanı etkileyen işlemlerden birisi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığının … tarihli, … sayılı işlemi ile onaylanan Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında belirtilen organize sanayi bölgesi, bölgesel çalışma alanları, küçük sanayi alanları, konut dışı kentsel çalışma alanları, golf alanları, kentsel bölgesel spor alanlarına ilişkin kısmının ve bu planın dayanağı olan 1/100.000 ölçekli Sakarya İli Çevre Düzeni Planı Değişikliği oluşturmaktadır.
Bu işlemin iptali istemiyle ... İdare Mahkemesinin … esasına kayden açılan davada yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen Bilirkişi Raporunda;
-Planlama bölgelerinin sınırında, onlarla aynı jeolojik-hidrojeolojik-jeomorfolojik ortamda bulunan Acarlar Longozu, Sakarya İlinin kuzeyinde Karasu ve Kaynarca İlçeleri arasında yer alan Türkiye'nin tek parça halindeki en büyük longoz (subasar) ormanı olup Karadeniz kıyı çizgisinden ortalama 1,5 km içeride ve kıyıya paralel olarak, batıya doğru dar ve uzunlamasına yaklaşık 7,5 km devam ettiği, genişliğinin 250–1250 m. arasında değiştiği, oluşumu açısından tipik bir lagün (kıyı set gölü) olduğu, Karadeniz’le arasında 20–25 m yüksekliğe erişebilen kumullar, güneyinde ortalama 100 m yüksekliğinde alçak tepelerle sınırlandığı, Sakarya Nehrinin 6 km batısında yer aldığı, fazla sularının Okçu Deresiyle Sakarya Nehrine döküldüğü, 2004 yılı başında saha sınırları yeniden gözden geçirildiği, 2517 hektar olarak yeniden sınırları düzenlenerek Yaban Hayatı Geliştirme Sahası olarak tescil edildiği, Longozun, batıya doğru münferit küçük gölcüklere dönüşerek son bulduğu, Türkiye'de nadir bulunan subasar orman ekosistemiyle 1998 yılında Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun aldığı kararla ile 1. derece doğal sit alanı olarak koruma altına alındığı, Adapazarı Toprak Su Teşkilatı 1971 yılında gölün gideğeni olan Okçu Deresi’ni genişleterek kanala dönüştürdüğü ve o zamandan günümüze gölün alanı %40 küçüldüğü, Gölde bir kısmı endemik olan bitki ve hayvan türleri yaşadığı ve konakladığı, Longozun Sakarya’daki tek Yaban Hayatı Geliştirme sahası olduğu ve 2009 yılında hazırlanan planla Sulak Alan olarak tescillendiği ve planlamasının yapıldığı, Dünyadaki göçmen kuşların kullandığı önemli ana göç yollarından birisi de Acarlar’dan geçtiği, bu sahada tespit edilen 180 kuş türünün büyük bir bölümünün, Dünya Doğal Hayatı Koruma Birliği (IUCN)’nin kategorisine göre nesli tehlike altında olan türlerden oluştuğu, Longozda 3’ü endemik 469 tür bitki, 9 tür memeli ve 6 tür balık tespit edildiği, Acarlar Gölü, üzerinde bulunduğu jeolojik ve coğrafik ortamlar sayesinde diğer lagünlerden farklı olarak çok sayıda ekosisteme sahip olduğu, gölün ve yakın çevresinin ekolojik özellikleri ve insan kullanımlarına dayanarak ayırt edilebilmiş bu ekosistemler; Tarımsal Topluluklar, Sucul Ekosistem, Kumul Ekosistem, Subasar (Longoz) Orman Ekosistemi ve Orman Ekosistemi olduğu,
-Kıyı akiferlerinin (su taşıyan tabakalar) hidrojeolojik açıdan önemli ve hassas ortamlar olduğu, yağmur ve kar sularının deniz kenarında bulunan geçirimli zemin tabakasına sızması sonucunda oldukça büyük tatlı su kütlesi meydana geldiği, geçirimli zemin tabakasında bulunan bu büyük tatlı su kütlesi hem yerçekiminin etkisi ile hem de akiferin tabakalanma yönünün deniz istikametinde olması sebebiyle denize doğru hareket etmeye başladığı, tuzlu su tatlı sudan daha yoğun olduğu için akiferin dibine çökerek kara tarafına doğru sonlanan bir tuzlu su kaması oluşturduğu, iki akışkan arasında difüzyon ve dispersiyon etkileri sebebiyle karışım zonu oluştuğu, bu karışım zonunda, bir miktar tatlı su ile tuzlu suyun karışması ve denize doğru hareket etmesi, tuzlu suyun karışım zonuna doğru akmasına neden olduğu, bu karışım zonunun yukarısında, tatlı su karışım zonu ile su tablası arasında oluşan pencereden denize deşarj olduğu, kıyı akiferlerine yapılacak müdahalelerin hassas dengeyi bozabileceği ve tuzlu su kamasının kara yönünde ilerlemesine ve akiferin tuzlanmasına sebep olacağı, tuzlu suyun yoğunluğunun tatlı suya göre daha yüksek olduğu için akiferin eski haline dönmesinin mümkün olamayacağı,
-Kumulların filtrasyon (geçirgenlik) katsayılarının yüksek olduğu, yağmur suları hızla yeraltına süzüldüğü, bu sebeple yüzeysel kirliliğin mevcut olduğu yerlerde bu kirliliğin yeraltına sirayet etmesinin kaçınılmaz olduğu, yüksek geçirgenlik katsayısı kirliliğin daha geniş alanlara yayılmasına sebep olacağı, planlama alanlarının önemli bir kısmının kumullar üzerinde ve özellikle Acarlar Longozuna sınırı olan yerlerde olduğunun anlaşıldığı, buralarda; sanayi, depolama, lojistik, konut dışı kentsel çalışma alanı, küçük sanayi alanı kullanımlarının ve bunlara bağlı idari ve hizmet birimlerinin yer almasının öngörüldüğü, bu planlarda öngörülen yapıların ve bunlara bağlı olarak yapılacak altyapıların inşa edilmeleri durumunda geri döndürülemez olumsuzlukların ortaya çıkacağı kanaatini taşıdıkları, bu olumsuzlukların şöyle sıralanabileceği: a) Kıyı akiferlerinde tatlı yeraltı suyu ile deniz suyu arasında hassas bir dengenin mevcut olduğu, planlanan yapılaşmaların kum-tatlısu-deniz suyu dengesini bozacağı ve deniz suyunun kara yönünde ilerlemesine sebep olacağı, bunun sonucunda longoz ve civardaki küçük gölcükler tuzlanacağı ve longozdaki mevcut 5 ekosistemin tamamının az veya çok hasara uğrayacağı, b) Planlanan sanayi alanlarından kaynaklanacak kirliliğin, yüzeysel sularla yeraltına transfer edileceği ve yeraltında yayılacağı, c) Deltaların, denizel ve karasal ortamlar arasında geçiş ortamları olup henüz duyarlılık kazanmadıkları, bu sebeple üzerlerinde yapılacak müdahalelerden kalıcı şekilde etkilendikleri, 1971 yılında yapılan basit bir dere ıslahının Acarlar Longozunun %40’ının yok olmasına sebep olduğu, denizden uzaklaştıkça kumullar üzerinde yoğunluğu gittikçe artan toprak ve bitki örtüsünün bulunduğu, bunların kumulları ve kumullardaki yaban hayatını koruyucu unsurlar oldukları, öngörülen faaliyetlerin bu unsurları tahrip ederek kumul erozyonunu hızlandıracağı, d) Planlama alanlarında öngörülen sanayi ve ticari tesisler daha fazla insanın bölgeye gelmesine, dolayısı ile nüfus yoğunluğuna yol açacağı, bu durum sosyal ve çevre problemlerini beraberinde getireceği, nitekim Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporunda; “Planlama alanında kentsel nüfus 1980 yılında %30.8’ini oluştururken 2012 yılına gelindiğinde %46.8’e kadar çıkmaktadır. Göç sonucu oluşan hızlı kentleşme genellikle plansız olmuş ve kent çevresindeki alanlarda çevrenin zarar görmesine yol açmıştır. Özellikle Sakarya Nehri’nin taşkın sahası içerisinde, set kenarında plan dışı yapılaşmalar bulunmaktadır. Bu demografik baskılar ve endüstriyel faaliyetlerin hızla genişlemesi göllerin, nehirlerin ve diğer sulak alanların önemli ölçüde kirlenmesine neden olmuştur.” değerlendirmesinin mevcut olduğu,
Tespit ve değerlendirmelere yer verilmektedir.
5)Danıştay Onuncu Dairesinin 2016/883 esasına kayıtlı dosyada yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi üzerine düzenlenen raporun duyarlı alan ve gerçekleştirilmesi öngörülen projenin “Kuşlar Ve Diğer Faunal Bileşenler İle Habitatları Üzerine Etkisi” başlıklı üçüncü bölümündeki tespitlerine gelince;
“Sakarya İli, Karasu İlçesi sınırları içerisinde hayata geçirilmesi planlanan faaliyetin ana bileşenleri birden fazla tipte ulaşım, taşıma ve savunma sanayine yönelik üretim yapacak sanayi tesisleri, fabrika ve ilgili diğer kalıcı yapılardır. Proje sahası Karadeniz kıyısında, kıyıya sıfır olarak tanımlanabilecek konumda, kumul karakterde ve kumula özgü floristik ve faunistik bileşenleri barındıran oldukça geniş bir sahadır. Proje sahası olarak tanımlanan kesimlerde 2018 yılı Haziran ayı içerisinde gerçekleştirilen keşif faaliyetinde inşaat faaliyetlerine başlanmış olduğu görülmüştür. Kıyı çizgisinden 500 m içeriye kadar uzanan kesime dokunulmamış, buradan itibaren yaklaşık olarak 2-2,5 km uzunluğunda ve yaklaşık olarak 500 m genişliğine bir alan … Projesi için ayrılmıştır. Saha genelindeki bitkisel formasyon uzaklaştırılmış, şantiye binaları kurulmuş, sahayı çevreleyen sınırlara bitişik ve saha içerisinden denize kadar uzanan drenaj kanalları kazılmıştır. Bu çalışmaların amacının denize bitişik ve kumul ağırlıklı proje sahasında zeminin inşaat faaliyetlerine uygun, kuru ve stabil bir hale getirilmesidir (s.20).
Proje sahasına komşu kesimde kuşlar açısından oldukça önemli olan Acarlar Longozu yer almaktadır. Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan konumundaki Acarlar Longozu özellikle su kuşları açısından oldukça önemlidir. Türkiye, başta küresel ısınma olmak üzere birçok nedenden dolayı önemli ölçüde sulak alan kaybı yaşamıştır ve yaşamaya da devam etmektedir. Sulak alanların kaybı buralara sıkışmış durumdaki flora ve faunanın da kaybı anlamına gelmektedir. Bu nedenle hem önemli kuş göç yolunun üzerinde kalması, hem de aralarında topluca kuluçkaya yatan su kuşlarının de yer aldığı, kaydedilmiş 169 kuş türü ile bu alanın mevcut doğal özelliklerinin korunması büyük önem taşımaktadır. Alanla ilgili olarak hazırlanmış ve 2020 yılına kadar geçerli olacak Yönetim Planı bu koruma sürecini içermektedir. Fakat Endüstri Bölgesi’nden kaynaklanabilecek dolaylı bir etkiye karşı da savunmasız durumdadır. Bu nedenle faaliyet kaynaklı, toprak üstünden sahayı etkileyebilecek etkilere ilave olarak özellikle toprak altından kaynaklanabilecek ve sulak alanı olumsuz etkileme potansiyeli olan müdahaleler yapılmadan önce sağlıklı, bilimsel ve objektif bir değerlendirme sonrasında karar verilmelidir.
Büyüklüğü ve tipine bağlı olarak doğal ortamlarda gerçekleştirilecek herhangi bir faaliyet ÇED sürecine dahil edilmektedir. Bu sürecin amacı faaliyetten kaynaklanabilecek olası riskler, sorunlar ve bunlara karşı alınacak önlemler ve tedbirlerin ortaya konulmasıdır. Proje sahasına göre batıda yer alan Acarlar Longozu’nun giriş noktasından proje sahasının batı ucuna kadar olan mesafe yaklaşık 1-1,5 km civarında iken doğuda, sahanın doğu sınırı ve şantiye binalarının yer aldığı kesime olan uzaklık ise, kuş uçuşuyla 4,5 km civarındadır (s.21).
Proje ile ilgili olarak ÇED sürecinde hazırlanmış ve “olumlu” kararı verilmiş ÇED Raporunda biyolojik varlıklar, habitatlar ve özellikle de Fauna ile ilgili kısımda bazı eksikler, soru işaretleri ve çelişkiler olduğu görülmektedir.
ÇED Raporu ile Acarlar Longozu Yönetim Planı (hazırlayan firmalar arasında sıkı organik bağlar vardır) karşılaştırıldığında, Yönetim Planı’nın 36. 37. 39. ve 52. sayfalarında; Ayrıca Bakanlık tarafından hazırlanan fizibilite raporunun 47. sayfasında ve ... Üniversitesi Taşınmaz Geliştirme Anabilim Dalı (A.Ü.T.G.A.D) tarafından hazırlanan raporun 50 ve 57. sayfalarında alanın büyük kuş göç yolu üzerinde yer aldığı ifade edilmesine karşılık ÇED Raporunun 106.ve 112. sayfalarında proje alanının ana veya tali kuş göç yolu üzerinde olmadığı ifade edilmektedir.
Kuş göç yoluyla ilgili bu önemli çelişki kuş türü sayılarında da devam etmektedir. A.Ü.T.G.A.D Raporunun 46.63 ve 68. sayfalarında alan ve bölge için verilen kuş türü sayısı 140’tır. Buna karşılık ÇED Raporunda (Sayfa 100 ve Tablo II.5.8) ve Yönetim Planında 169 kuş türü verilmiştir. Acarlar Longozu için hazırlanmış liste Proje Sahası için de kullanılmıştır. Her iki tür sayısı arasında 29 kuş türü gibi önemli bir fark bulunmaktadır.
Alanın kuşlar açısından “önemli” olarak nitelenebilecek bir alan olduğuna dair bir ifade bulunmamasına karşılık raporda proje sahası için verilmiş olan 169 kuş türü, Türkiye açısından oldukça büyük bir rakamdır. Bu kadar tür Türkiye’de bugüne kadar kayıt altına alınmış olan kuş türlerinin 1/3’inden daha fazlasının sınırlı büyüklükteki bu bölgede, 2 günlük bir saha çalışması sonrasında bulunduğunun ifade edilmesi raporun bu kısmının konuya hakim olmayan kişiler tarafından hazırlanmış olabileceğini ya da habitat farklılıkları ve kuş ekolojisinden kaynaklanabilecek farklılıklar göz önünde bulundurulmadan diğer listenin buraya alınmış olduğunu düşündürmektedir (s.21).
ÇED Raporunda flora ve fauna ile ilgili çalışmalara yönelik olarak verilmiş olan ve rapor içerisinde görülebilecek tüm araştırıcı fotoğrafları tek bir kişiye aittir. Bir kişinin tüm alanlarda uzman olabilmesi mümkün değildir. Kaldı ki bu kişinin uzmanlık alanının sürüngenler olduğu bu değerlendirmeyi yapan bilirkişi üyesi tarafından bilinmektedir. Bu resimlere bakıldığında floristik çalışmaların bile bir herpetolog (Amfibi-sürüngen uzmanı) tarafından gerçekleştirildiği kanısı uyanmaktadır.
Benzer durum memeli hayvanlar açısından da geçerlidir. A.Ü.T.G.A.D raporunda Endüstri Bölgesi için tespit edilen memeli hayvan türü sayısı 49 olarak verilmişken ÇED Raporunda bu sayı 29 olarak görünmektedir. Memeli hayvanlar açısından sınırlı büyüklükte sayılabilecek bir alanda iki rapor arasında 20 memeli hayvan türü farkı söz konusudur. Diğer taraftan sınırlı bir alanda hem 29 memeli türü, hele de 49 memeli türü Türkiye’de bugüne kadar tespit edilen 160 kadar memeli türü sayısıyla kıyaslandığında oransal olarak “yüksek”tir.
ÇED raporunda 29 memeli türü arasından 5 tanesinin yarasa türü olduğu ifade edilirken A.Ü.T.G.A.D Raporunda ise yarasa tür sayısı 20 olarak verilmiştir. A.Ü.T.G.A.D bilimsel raporunu hazırlayan ekip içerisinde memeli uzmanının da yer alması, ÇED raporunu hazırlayan ekip içerisinde yarasa veya memeli hayvan uzmanının bulunmaması nedeniyle sadece yarasa tür sayıları (5 tür ve 20 tür) %75 oranında farklılık söz konusudur ki bu da oldukça önemli bir farktır. Yani yarasalar açısından ÇED raporunda ifade edilen durum da gerçeği yansıtmamaktadır.
Bu kesimde 20 yarasa türünün tespit edilmiş olması, bu sayının Türkiye’de bugüne kadar kayıt altına alınmış olan yarasa tür sayısının %50’sinden fazlasına karşılık gelmesi de ayrıca üzerinde durulması gereken önemli bir noktadır. Bilindiği gibi yarasa türleri oldukça hassas canlılardır. Habitatlarına da oldukça sıkı bağlıdırlar. Bu kadar fazla yarasa türünün yer aldığı bir alanda gerçekleştirilecek faaliyet ve özellikle de habitatlara yapılacak müdahaleler konusunda karar verilirken çok daha hassas olunması, daha spesifik önlemlerin raporda yer alması ve faaliyet sahibi tarafından Bakanlık eliyle taahhüt altına alınması beklenirdi (s.22).
Faaliyete konu olması planlanan proje sahası genelinde hakim olan kumul yapı, ormanlık alanlar, kıyı ve denizel habitatlar ile tatlı su ortamlarının bir arada olması bölgede “zengin” olarak nitelenebilecek tür çeşitliliğinin altlığını meydana getirmektedir. Diğer taraftan bölgenin bir kuş göç güzergahı üzerinde yer alması bahse konu faunal çeşitliliğin meydana gelmesine önemli katkı sağlamaktadır.
Biyolojik açıdan sergilenen zenginlik bulgularına karşılık bu kesimin planlanan faaliyet için “uygun” olarak tanımlanması ve ilgili sürecin de nihai olması aslında pek çok şeyin geride kalmış olduğunu göstermektedir. Keşif çalışmasında da tespit edildiği gibi proje sahası planlanan inşaat sürecine hazır hale getirilmiştir. Güvenlik ve şantiye binaları yapılmış aktif konuma getirilmiştir. Sahanın çevresi tel örgü ile çevrelenmiş, giriş-çıkışlar denetim altına alınmıştır. Sahada zeminin iyileştirilmesine yönelik kayda değer müdahaleler yapılmıştır. Aralarında çok yıllık formların da yer aldığı bitkisel formasyon sahadan uzaklaştırılmıştır. Zeminin tesviyesine yönelik sürecin de uzun bir süreden beri devam ettiği görülmüştür. Sahada kumul tabakasının üzerinde yer alan ve kumları bir arada tutan bitki örtüsünün, herhangi bir mühendislik veya peyzaj gibi ilgili bilim dallarından herhangi bir destek alınmadan uzaklaştırılmış olması bu süreçte kumların tutulması, rüzgar erozyonu ile bölgedeki doğal ve özellikle de sucul ortamlara taşınabilme açısından önemli riskleri de beraberinde getirebilecektir. Sahaya yönelik müdahaleler içerisinde, halihazırdaki durum göz önünde bulundurulduğunda proje sahası ve yakın civarı açısından en önemli aşamalardan birisi olduğu düşünülen drenaj çalışmalarının da çoktan başlatıldığı görülmüştür. Proje sahasının sınırlarını çevreleyen tel örgüye paralel olarak tesis edilen drenaj kanallarına ek olarak proje sahası içerisinde de, denize doğru kazılmış drenaj kanalları ve pompaj uygulamaları da devam etmektedir. Tüm bu çabalar proje sahası zemininin inşaat faaliyetlerine uygun hale getirilebilmesine yöneliktir. Normal koşullarda, farklı bir lokalitede bu tip bir projenin söz konusu olması ve zemini iyileştirmeye yönelik çabaların hayata geçirilmesi durumunda önemli riskler beklenmeyebilirdi. Yine burada, proje sahasına çok uzak olmayan bir kesimde, deniz kıyısına yaklaşık olarak 1,5 km mesafede, Türkiye’de nadir olan birkaç subasar ormanlardan birisi olan ve büyüklük açısından ikinci sırada yer alan Acarlar Longozu gibi bir sulak alan ekosistemi yer almasaydı, proje sahasının da yer aldığı kesimlerin bu sulak alan ekosistemi ile en azından yeraltı suları aracılığıyla bağlantı içerisinde bulunmasaydı planlanan faaliyetin hayata geçirilmesi sürecinde çok yönlü ve canlı bileşenler ve habitatlar açısından önemli risklerin şekillenmesi beklenmeyebilirdi. Fakat hâlihazırdaki durumda, proje sahasında, geniş sayılabilecek bir alanda yeraltı su sistemine yapılan müdahaleler; bunun yanında sürecin devamında da aynı kaygılar nedeniyle drenaj yapısının kalıcı hale gelmesinin bölgenin sulak alan yapısına zarar verebileceği endişesini de beraberinde getirmektedir. Bilindiği gibi Acarlar Gölü’nün derinliği normalde 5-6 m civarında iken doğal ritimde, suyun azaldığı dönemde bu yükseklik 1 m’ye kadar inmektedir. Proje sahasındaki drenaj süreçlerinin özellikle yaz döneminde gölde su kalmamasına neden olabileceği, bunun da lokal canlı yaşamı ve bağlantılı habitatlar açısından önemli riskleri beraberinde getirme olasılığı da gözden uzak tutulmamalıdır (s.24).
Bölgede halihazırda en nazik konu yeraltı suyu ile ilgili süreçlerdir. Çünkü habitatların bu haliyle devamlılığı ve bağlantılı olarak canlı bileşenlerin bu kesimdeki mevcudiyeti doğrudan lokal su sisteminin mevcudiyeti ve doğal ritimleriyle doğrudan ilişkilidir. Bölgedeki bütünün önemli bir parçası olan Acarlar Longozu ile ilgili olarak hazırlanmış, 2016-2020 arasında geçerli olacak Sulak Alan Yönetim Planı’na göre “bu bölgede yeraltı suyu kullanılamaz” ifadesi yer almaktadır. Proje alanında yeraltı suyuna yönelik olarak gerçekleştirilen müdahaleler yeraltı suyu kullanımı tanımına girmeyebilir fakat yeraltı suyuna yönelik drenaj sürecinin doğrudan yeraltı suyuna yönelik bir müdahale olduğu da aşikardır. Yönetim Planında yine Acarlar Gölü etrafında yer alan kanalların Acarlar Gölü’nün su seviyesini düşürdüğü ifade edilirken endüstri bölgesinde, alan çevresinde ve alan içerisinde açılan kanallar ve pompaj sürecinin bölgedeki su rejimine önemli etkilerinin olmayacağını ifade etmem pek mümkün görünmemektedir (s.25).
Yönetim Planında “Endüstri Bölgesi İçerisinde Sanayiye Yönelik Depolama Yapılamaz” ifadesi de yer almaktadır. Bu tip büyük ölçekli ve ağır sayılabilecek sanayi üretimlerinin de söz konusu olacağı, kompleks bir sanayi tesisiyle ilgili olarak depolama süreçlerinin söz konusu olmayacağı da pek inanılır bulunmamaktadır. Bu ifadenin doğruluğu durumunda ise sahaya doğru ve sahadan dışarıya doğru sürekli taşıma süreçleri gündemde olacaktır. Bu durumda hem maliyetlerin, hem de taşıma sürecinde yararlanılacak araçlarda bu konuda üzerinde durulması gereken nokta proje sahasında hangi maddelerin nasıl ve hangi sürelerle depolanacağının ortaya konması, bağlantılı olarak da risk potansiyellerinin değerlendirilerek sürece yönelik etki azaltıcı ve koruma tabanlı önlemlerin ortaya konulması olduğu düşünülmektedir.
Sonuç olarak, biyolojik açıdan “önemli” olarak nitelenebilecek bir bölgede, hayata geçirilmesi planlanan faaliyet sebebiyle inşaat aşaması öncesi, inşaat aşaması ve işletme sürecinde, özellikle de lokal yeraltı suyu rejimine yönelik müdahaleler, yakın çevredeki korunan alan ve doğrudan ya da dolaylı olarak desteklediği canlı bileşenler ve habitatlar açısından önemli risklere neden olabileceğinden sürecin yeniden gözden geçirilmesi, bölgede Acarlar Longozu’na çok yakın olmayan, başta Longozun su sistemine, halihazırdaki habitat tiplerine ve çeşitli şekillerde desteklediği canlı bileşenlere etkilerin söz konusu olmayacağı bir sahanın bu amaçla belirlenmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir (s.26).”
Yolunda tespit ve görüşlere yer verilmiştir.
C) MADDİ VE HUKUKİ YÖNDEN DEĞERLENDİRME
1)Maddi Yönden;
-1998 yılında başlayan ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihe kadar, İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi ilanı ile başlayan Sakarya İpekyolu Serbest Bölgesi adıyla yeniden ilan edilen ve sonrasında Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi adlı yer dava konusu işlemle Karasu Münferit Yatırım Yeri olarak belirlenmiştir.
-Uyuşmazlığa konu yer; Türkiye’nin Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlarından olan, Yaban Hayatı Koruma Sahası ve 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiş bölgesi Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alanı Koruma Bölgeleri komşuluğunda olduğu; sulak alanın koruma, ekolojik etkilenme, mutlak koruma ve tampon bölgelerinden oluştuğu ve tampon bölge dışındadır. Proje sahasına göre batıda yer alan Acarlar Longozu’nun giriş noktasından proje sahasının batı ucuna kadar olan mesafe yaklaşık 1-1,5 km civarında iken doğuda, sahanın doğu sınırı ve şantiye binalarının yer aldığı kesime olan uzaklık ise, kuş uçuşuyla 4,5 km civarındadır.
-Ülkemizin içinde bulunduğu kuşağın en geniş subasar orman ekosistemine sahip olduğu, Acarlar Longozu ve içinde yer alan göl aynı zamanda bir lagün karakteri de taşımakta olup, suyun varlığı ve devamlılığı bu ormanların temel sorununu oluşturmaktadır. Bölgede halihazırda en nazik konu yeraltı suyu ile ilgili süreçlerdir.
-İnsanın ulaşamadığı longozun içinde yer alan gölde hem orman örtüsü hem de orman altı florası çok zengindir. Endüstri Bölgesi Alanında, endemik nadir ve nesli tehdit altında olan bitki türleri bulunmaktadır. Faaliyete konu olması planlanan proje sahası genelinde hakim olan kumul yapı, ormanlık alanlar, kıyı ve denizel habitatlar ile tatlı su ortamlarının bir arada olması bölgede “zengin” olarak nitelenebilecek tür çeşitliliğinin altlığını meydana getirmektedir.
Karadeniz kıyısında geniş bir alan her şeyden önce coğrafi konumu itibariyle avifauna açısından da Batı Palearktik sahayı güneydeki kışlama alanlarına bağlaması nedeniyle çok zengin olup Acarlar Longozu Anadolu üzerinden geçen iki önemli göç yolunun birisi üzerinde bulunmaktadır.
-Acarlar Longozu başlıca Tarımsal Topluluklar, Sucul Ekosistem, Kumul Ekosistem, Subasar (Longoz) Orman Ekosistemi ve Orman Ekosisteminden oluşmaktadır. Göl ve orman ekosistemi ile nadir bir özellik arz etmekte ve kıyısında yer aldığı Karadeniz ve kıyıda var olan kumul ekosisteminin de hassas ekosistemler olarak değerlendirilmektedir. Bu haliyle Acarlar Longozu göl, orman, deniz, kumul gibi farklı ekosistemlerin oluşturduğu bu hassas mozaiği oluşturmaktadır.
-Adapazarı Toprak Su Teşkilatı 1971 yılında gölün gideğeni olan Okçu Deresi’ni genişleterek kanala dönüştürdüğü ve o zamandan günümüze bu dere ıslahı sonucunda Acarlar Longozunun %40’ının yok olmasına sebep olduğu, ayrıca insan faaliyetleri sonucu degrade olmuş alanların artışı ile tarım topluluklarının sahada giderek yayıldığı, dava konusu işlemden önce yayınlanan bilimsel çalışmalarda Acarlar Gölü ve yakın çevresi Bozulma, Azalma ve Yok olma (BAY) süreci olarak adlandırılan bu süreç içinde bulunduğu ve bu durumun gittikçe hızlandığı ifade edilmektedir.
-Doğrudan longoz alanında olmasa da dolaylı olarak bu alanı etkileyebilecek diğer bir gelişme de kıyıda yer alan kumul alanlarının insan müdahalesi ile aktifleşmesi riskidir. Hakim kuzeyli rüzgârların varlığı nedeniyle aktif hale geçebilecek kumulları göl alanına doğru taşıyabilecektir.
-2018 yılı Haziran ayında Danıştay tarafından gerçekleştirilen keşif sırasında inşaat faaliyetlere başlanmıştır. Sahada zeminin iyileştirilmesine yönelik kayda değer müdahaleler yapılmıştır. Aralarında çok yıllık formların da yer aldığı bitkisel formasyon sahadan uzaklaştırılmıştır.
-Bölgede litolojiye bağlı olarak özellikle depremlerle birlikte oluşabilecek sıvılaşma potansiyelinin mevcuttur. Bölgenin yeraltı sularınca zengin bir serbest akifer özelliği taşıdığından litolojiye bağlı olarak iletkenliği yüksek, verimli olan bu akiferde tuzlusu - tatlısu dengesi bölgeye yapılacak müdahalelerle bozularak, yeraltı suyunun tuzlanmasına neden olabilecek, tuzlu su kamasının kara yönünde ilerlemesine ve akiferin tuzlanmasına sebep olacaktır. Planlanan yapılaşmalar kum-tatlısu-deniz suyu dengesini bozacak ve deniz suyunun kara yönünde ilerlemesine sebep olacak, bunun sonucunda longoz ve civardaki küçük gölcükler tuzlanacağı ve longozdaki mevcut ekosistemlerin tamamının az veya çok hasara uğrayacaktır. Bu durumda, tuzlu suyun yoğunluğunun tatlı suya göre daha yüksek olduğu için akiferin eski haline dönmesinin mümkün olamayacağı yolunda bilirkişi raporlarında yapılmış tespit bulunmaktadır.
-Bölgede halihazırda en nazik konu yeraltı suyu ile ilgili süreçlerdir. Çünkü habitatların bu haliyle devamlılığı ve bağlantılı olarak canlı bileşenlerin bu kesimdeki mevcudiyeti doğrudan lokal su sisteminin mevcudiyeti ve doğal ritimleriyle doğrudan ilişkilidir.
-Projeye ilişkin ÇED Raporunda biyolojik varlıklar, habitatlar ve özellikle de Fauna ile ilgili kısımda bazı eksikler, soru işaretleri ve çelişkiler olduğu gerek idare mahkemesi gerekse Danıştay aşamasında düzenlenen bilirkişi raporlarında ayrıntılarıyla ifade edilmiştir.
2)Hukuki Yönden;
-4737 sayılı Kanun kapsamında münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilebilecek alan için hazırlanacak yer seçimi etüd raporunun endüstri bölgesi kurulabilecek nitelikleri taşıyan alanların tespiti için mahallinde yapılan inceleme sonucu hazırlanması gerekmekte olup, alternatif alan da bu kapsamda, endüstri bölgesi kurulabilecek nitelikleri taşıyan alanı ifade etmektedir. Endüstri Bölgeleri Yönetmeliğine göre “Alternatif alanların değerlendirilmesi sürecinde; genişleme alanı ve sağlık koruma bandı alanı dahil olmak üzere ihtiyacı karşılayabilecek büyüklükte alternatif alanlar tespit edilip, inceleme kriterleri olarak genişleme olanağının bulunup bulunmadığı, çevresinde konut ve yan sanayi, diğer ihtiyaç duyulabilecek destek ve hizmet birimlerinin yerleşimine uygun alan bulunup bulunmadığı, özel çevre koruma bölgeleri, sit alanları, milli parklar, doğal anıtlar gibi koruma alanları ile uluslararası sözleşmeler gereği korunması gereken alanlara göre konumu, drenaj durumu, taşkına maruz kalma durumu, yeraltı ve yüzeysel içme ve kullanma suyu kaynaklarına göre konumu sayılmıştır.
-Bu kapsamda yukarıda ayrıntıları ile aktarılan maddi duruma ilişkin tespitler, münferit yatırım yerine ilişkin alternatif alanlara ilişkin değerlendirme yapılmadan, 1998 yılından dava konusu işleme kadar geçen süreçte Ülkemizin içinde bulunduğu kuşağın en geniş subasar orman ekosistemine sahip olduğu, Acarlar Longozu ve içinde yer alan lagün karakteri de taşıyan orman/gölün su varlığı ve devamlılığına dayanan hassas mozaiğin korunmasını göz ardı eden, bu gereklilikle çelişen ve daha önce özellikle insan faaliyetleri sonucu degrade olmuş alanların artışı sonucunu doğuracak olan, uluslararası sözleşmeler gereği korunması gereken alanlara göre konumu nedeniyle genişleme olanağının bulunmayan, drenaj durumu, taşkına maruz kalma durumu, yeraltı ve yüzeysel içme ve kullanma suyu kaynaklarına göre konumu yeterli olmayan düzeyde münferit yatırım yeri olarak belirlenmek suretiyle yer seçimi yönünden işlem yapılmasıyla sonuçlandığını göstermektedir.
-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun dava şartlarını düzenleyen 114. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde; "Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması", aynı fıkranın (i) bendinde ise "Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması" kuralına yer verilmek suretiyle "derdestlik" ve "kesin hüküm" dava açma şartları arasında sayılmıştır. Kanunun 303. maddesinin 1. fıkrasında "Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir." kuralının bulunması karşısında görülmekte olan davanın konusu yönünden kesin hüküm olarak nitelendirilememesi, gerekse iptal davalarında davanın reddine ilişkin kararların davacı açısından kesin hüküm niteliği taşımamasının idare yargılamanın genel ilkelerindendir.
Proje alanına ilişkin olarak ÇED Olumlu kararı ile alana ilişkin 1/25.000 ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni plan değişikliklerine karşı açılan davalar reddedilip kanun yolu aşamalarından da geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Ancak, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının yargısal değerlendirilmesi açısından, davalı idare tarafından yapılan tespitler, üniversiterler tarafından düzenlenen bilimsel raporlar ile bölgeye ilişkin düzenlenen bilirkişi raporlarındaki tespitlerin birbirini tamamlayan bir bütün oluşturması ve literatür bilgiyle de desteklenen uyuşmazlığın maddi yönüne ilişkin yukarıdaki aktarılan çerçeve içerisinde hukuken değerlendirme yapılmasına bir engel bulunmamaktadır.
-Anayasa Mahkemesinin 24/09/2020 tarihli, E:2019/21, K:2020/51 sayılı kararında ifadesini bulduğu üzere, Anayasa’nın 56. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir./ Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükümlerine yer verildiği, buna göre çevrenin geliştirilmesi, çevre sağlığının korunması ve çevre kirlenmesinin önlenmesine yönelik tedbiri almak devletin temel ödevlerinden olduğu, bu amaçla devletin, çevrenin korunmasını sağlamak için etkili bir hukuk düzeni oluşturmakla yükümlü kıldığı (§ 41), Anayasa’nın anılan maddesinde ifade edilen sağlıklı ve dengeli çevre kavramına, doğal güzelliklerin korunduğu, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirliliğinin önlendiği bir çevre kadar, belirli bir plan ve programa göre düzenlenmiş çevrenin de gireceği (§ 42), Anayasa’nın “Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması” başlıklı 63. maddesinde ise devletin, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlama ve bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alma ödevlerine yer verildiği, (§ 43) ifade edilerek Boğaziçi Alanında yapılan imara aykırı yapıların yıkılmasının önlenmesinin ve bu alana yapılan imara aykırı yapılar nedeniyle verilen idari para cezalarının iptal edilmesinin çevre ile kültür ve tabiat varlıklarına vereceği zararın da gözetilmesi gerektiği, bu çerçevede kurallarla öngörülen kamu yararı ile kuralların neden olacağı zararın tartımının yapılarak Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerdeki pozitif yükümlülüklere aykırı bir düzenleme yapılıp yapılmadığı belirlenmesi (§ 47) yoluna gitmektedir. Kararın devamında Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesinin korunması, hayatta olan bireylerin yanı sıra gelecek kuşakları da ilgilendirdiği, bütün bu nedenlerle Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesinin doğal güzellikleri ile kültürel ve tarihî değerlerinin korunması ve geliştirilmesinde önemli bir kamu yararının bulunduğunun aşikâr olduğu (§ 48), çevre ile kültür ve tabiat varlıkları yönünden neden olunacak zarar ile sağlanacak yarar gözetildiğinde kurallarda çevre ile kültür ve tabiat varlıklarını koruma ve geliştirmeye ilişkin devletin pozitif yükümlülükleri arasındaki adil dengenin kurulamadığı (§ 49) gerekçelerine yer verilmiştir.
-Uyuşmazlık açısından, Türkiye’nin en önemli üç longoz ormanlarından ve Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlarından olan, Yaban Hayatı Koruma Sahası ve 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiş bölgesi Acarlar Longozunun komşuluğunda yapılması öngörülen sanayi yapılaşmasıyla öngörülen kamu yararı ile bu yapılaşmanın neden olacağı zararın tartımının yapılarak Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerdeki pozitif yükümlülüklere aykırı bir düzenleme yapılıp yapılmadığı belirlenmesi gerekir.
Davalı idarece hazırlatılan bir raporda Endüstri bölgesi alanının da yer alacağı sahil şeridi yurdumuzda son derece nadir doğal kumul habitatlara sahip bulunduğu, belirtilen habitatların; doğal rezerv niteliğinde olması nedeni ile Endüstri bölgesi kuruluş yeri ve etki alanında (en az 10 km çap), faaliyet öncesi ve faaliyet sonrası en az 5 yıl süre ile en az doktora derecesine sahip uzmanların denetiminde kumul habitatları içerdiği koruma önlemlerinin alınması zorunlu görüldüğü ifade edilen bir bölgedir.
Uyuşmazlıkta, bu türden çalışmalar yapılmadan, alternatif alanlar üzerinde çalışılmadan çevre ile kültür ve tabiat varlıkları yönünden neden olunacak zarar ile sağlanacak yarar gözetilmeden, çevre ile kültür ve tabiat varlıklarını koruma ve geliştirmeye ilişkin devletin pozitif yükümlülükleri arasında adil denge kurulmadan işlem tesis edilmiştir.
-Dava konusu işlem öncesinde, İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi ve Sakarya İpekyolu Serbest Bölgesi ilanına ilişkin açılan davalarda serbest bölge ilanında üstün kamu yararı bulunduğu yolunda yargısal tartışmalar yapılmış, karşı oyda söz konusu yerde kurulacak serbest bölgesinin kurulup işletilmesinde üstün kamu yararı bulunduğu düşüncesi kararda benimsenmemiş, serbest bölge kurulması, yer ve sınırının tespiti için yasalarda öngörülen araştırma, inceleme ve değerlendirme süreçlerinin uygulanmadığı gerekçesiyle verilen iptal kararı onanmış (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15/06/2006 tarihli, E:2005/3396, K:2006/739 sayılı kararı) olup, dava konusu işlem açısından da bu durum geçerliliğini aktarılan teknik tespitler karşısında korumaktadır.
-Üstün kamu yararına yönelik olarak; sulak alanlardan olan göçmen kuşların konakladığı aynı zamanda bölgenin içme, kullanma sulama suyu kaynağı olan Seyfe Gölüne ait 1.derece doğal sit alanında Mucur İlçesinin içme suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla açılan artezyen kuyudan su alınmasının bulunan Seyfe Gölünde ekolojik dengeyi bozacağı, mevcut sazlıklar ile kuş türlerine zarar vereceği nedeniyle uygulamanın durdurulmasına ilişkin Nevşehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun … tarihli, … sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, içme suyu temininin kamu yararı açısından daha üstün bulunduğu değerlendirmesi yapılarak Danıştay Altıncı Dairesince 26/04/2001 tarihli, E:2000/1701, K:2001/2239 sayılı karar verilmiştir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün Sulak Alanlar kitabında, akiferinden su çekiminde üstün kamu yararı olduğu belirtilen Seyfe Gölü’ne ilişkin olarak; “Sığ sulak alan sistemleri, derin sulak alan sistemlerine oranla su seviye değişimlerine daha hızlı ve hassa tepki vermektedir. Sulak alan ekosistemi göz ardı edilerek, bu sistemi besleyen akarsular üzerine barajların kurulması veya akarsu yataklarının değiştirilmesinin yanı sıra sulak alandan su temini veya çevresinde aşırı yeraltısuyu çekimi, sulak alanının hidrolojik yapısını etkilemekle birlikte, bu sisteme bağımlı ekosistemi de etkilemektedir. Örneğin Orta Anadolu’da yer alan Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Ereğli Sazlıkları gibi pek çok sulak alan kurumuş, Eber, Akşehir, Kulu ve Tuz Gölü gibi pek çok sulak alan ise kuruma noktasına gelmiştir” şeklinde 2004 tarihinde yayımlanan bir metne atıf yapılmak suretiyle tespit ve değerlendirme yapılmıştır (http://www.turkiyesulakalanlari.com/wp-content/uploads/sulak-alanlar-kitab%C4%B1-bask%C4% B1-onay%C4%B1-i%C3%A7in.pdf; 2013; s.61).
Bu bağlamda, Acarlar Longozuna benzer şekilde sığ akiferi olan Seyfe Gölü akiferinden içme suyu çekimine ilişkin olarak, alternatifi olan ve sürdürülebilirlik değerlendirmesi yapılması yoluna gidilmemesi sonucu çift yönlü (hem içme suyu kaynağı hem de sulak alan yitimi) olumsuzluk ortaya çıkmış olup, bu durum uyuşmazlık açısından göz ardı edilemeyeceği gibi üstün kamu yararı değerlendirmesi yerine Anayasa’nın 56. ve 63. maddelerdeki pozitif yükümlülükler ile uyumlu olacak şekilde alternatif alan değerlendirmesinin yapılması gerekmektedir.
-Uyuşmazlığa konu bölgede 4737 sayılı Kanun ve Yönetmelik açısından alternatif alan değerlendirme kriterleri çerçevesinde inceleme yapılması gerekliliği 1998 yılında başlayan süreçte yargı kararlarına karşın yerine getirilmemiştir.
Kalkınma planlarında belirtilen ileri teknoloji sektörlerinden birini kullanan ve belli kriterleri karşılayan yatırımında kamu yararı bulunmaktadır.
Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlarından ve ülkemizin en önemli longozu olan Acarlar Longozunun yer aldığı bölgesinin doğal değerinin korunması ve geliştirilmesi, hayatta olan bireylerin yanı sıra gelecek kuşakları da ilgilendirdiğinden önemli bir kamu yararı bulunmaktadır.
Çevre ile kültür ve tabiat varlıkları yönünden neden olunacak yukarıda tespit edilen zarar ile sağlanacak yarar gözetildiğinde endüstri bölgesinin çevre ile kültür ve tabiat varlıklarını koruma ve geliştirmeye ilişkin devletin pozitif yükümlülükleri arasındaki adil dengenin yer seçimi açısından kurul(a)madığı, son derece nadir doğal kumul habitatlarda yapılması öngörülen sanayi yapılaşması 5 farklı ekosistemi barındıran bu alanla uzlaştırılacak şekilde ve ileri teknoloji kullanacak sektörü barındıracak uygun sanayi alanı için yer seçimi yoluna gidilmesi, bu tesislerin gelişme alanı ihtiyacının karşılanması açısından da büyük önem taşımaktadır.
-Yer seçimi ve alternatif alanların belirlenmesindeki ölçüt; Acarlar Longozunu oluşturan başlıca ekosistemler olan tarımsal topluluklar, sucul ekosistem, kumul ekosistem, subasar (longoz) orman ekosistemi ile orman ekosistemini koruyan, Dünyadaki göçmen kuşların kullandığı önemli ana göç yollarından biri ve aynı zamanda ülkemizdeki iki ana göç yolundan biri olan Acarlar’ın bu niteliğine uygun ve alanın bu doğal rezerv/kaynak niteliğini sürdürmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır. Acarlar Longozu tampon bölgesi ile Endüstri bölgesi kuruluş yeri ve etki alanın bölgeye ilişkin idarece yaptırılan bilimsel incelemede ifadesini bulan en az 10 km çap dikkate alınarak alternatif alanların belirlenmesi yolunda çalışma yapılması gerekmektedir. Bu çalışmanın yönetmeliğin öngördüğü şekliyle tümevarım yöntemi kullanılarak yer seçiminin alternatif alanların bilimsel kriterlere göre incelenmesi sonucunda, içerisinden en uygun olan bölge ya da yerin saptanması suretiyle hem Endüstri alanının diğer bileşenleri ile bütünlüklü yapı oluşmasına katkı sağlayacak hem de çok önemli doğa alanının korunması ve sürdürmesini sağlayarak hayatta olan bireylerin yanı sıra gelecek kuşakları da ilgilendiren Devletin pozitif ödevi yerine getirilmiş ve üstün kamu yararı yerine her iki kamu yararının mekanda birlikte varolmasına ilişkin alternatiflere ulaşılabilecektir. Bu yöntem izlenerek aynı zamanda literatürde Acarlar Longozu için Bozulma, Azalma ve Yok olma (BAY) şeklinde ifade edilen ve işlemden önce başlayan sürecin de önüne geçilmesine katkı sağlanmış olacaktır.
Açıklanan nedenlerle, alternatif alanlar yönünden bilimsel bir değerlendirme içermeksizin yapılan yer seçimine dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından iptali gerektiği düşülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun Ek 1. maddesi uyarınca Danıştay Altıncı ve Onuncu Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca, duruşma için taraflara önceden bildirilen 28/09/2021 tarihinde, davacı vekilleri Av. … ile Av. …'ın ve davalı idareler vekili Av. …'nın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraf vekilleri usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Dava; Sakarya ili, … ilçesinde bulunan alanın … Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine ilişkin 19/02/2016 tarih ve 29629 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 08/02/2016 tarih ve 2016/8513 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
19/01/2002 tarih ve 24645 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu'nun işlem tarihinde yürürlükte olan şekliyle 1/A. maddesinin (d) bendinde, "Kurul" ibaresinin, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunu ifade ettiği; 2. maddesinde, "Endüstri bölgeleri kurulacak alanları belirlemek ve bu Kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Bakanlık Müsteşarının başkanlığında; Maliye, Bayındırlık ve İskan, Tarım ve Köyişleri, Çevre ve Orman Bakanlıkları, Hazine ve Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarlıklarından en az genel müdür seviyesinde birer temsilci ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisinden oluşan Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun" kurulduğu, 4/C maddesinde, "Münferit bir sanayi yatırımı gerçekleştirmek amacıyla, yatırımı gerçekleştirecek yerli ve/veya yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu üzerine Bakanlığın uygun gördüğü alanların, Kurulun değerlendirmesinin ardından Bakanlar Kurulunca bu Kanun kapsamında münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilebilir.
Birinci fıkra uyarınca tahsis edilebilecek yerlerde, en az yetmişbeştrilyon Türk Lirası yatırım yapılacak olması, söz konusu faaliyet için ileri teknoloji kullanılması, kurulacağı alanın en az yüzellibin metre kare büyüklüğünde olması koşulları aranır. Yatırım tutarı her yıl, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenecek yeniden değerleme oranında artırılır.
Yerli ya da yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin Bakanlığa başvurusunun ardından, Bakanlık yer incelemesi yapar ve incelenen alana ilişkin değerlendirme raporunu Kurula sunar. Sunulan değerlendirme raporu üzerine söz konusu alanın Kurul tarafından yatırıma uygun bulunması durumunda, ÇED mevzuatı uyarınca ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararının alınmasının ardından alanın, Bakanlar Kurulu kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesi uyarınca acele kamulaştırma yapılabileceği kaydıyla yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilir. Ayrıca, Bakanlıkça da uygun görülmesi halinde, münferit yatırım yeri olarak ilan edilen arazi, bedeli ilgili yatırımcı tarafından karşılanmak suretiyle de kamulaştırılabilir. Bu şekilde yapılan kamulaştırmalarda 4 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır.
Belirlenen alanın kamulaştırılmasının ardından alan, Hazine adına tescil edilir ve sabit yatırım tutarının binde beşini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek tutarın, Bakanlık Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılmasını takiben yatırımcı lehine, 3 üncü ve 4 üncü madde hükümleri de dikkate alınarak bedelli veya bedelsiz olarak Maliye Bakanlığınca irtifak hakkı tesis edilir. Bakanlık Merkez Saymanlığınca tahsil edilen bu tutarlar bütçeye gelir kaydedilir." hükümlerine yer verilmiştir.
Bu Kanuna göre çıkarılan ve 16/12/2004 tarih ve 25672 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve işlem tarihinde yürürlükte olan Endüstri Bölgeleri Yönetmeliği'nin 4. maddesinde; "Endüstri bölgesi (Bölge): Yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye’de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere 4737 sayılı Kanun uyarınca kurulacak üretim bölgelerini, "Münferit yatırım yeri: Yerli ve/veya yabancı yatırımcılar tarafından talep edilmesi durumunda, kalkınma planlarında belirtilen ileri teknoloji sektörlerinden birini kullanan ve belli kriterleri karşılayan yatırımlar için tahsis edilebilecek alanı," "Yer seçimi etüd raporu: Endüstri bölgesi kurulabilecek nitelikleri taşıyan alanların tespiti için mahallinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan raporu," "Özet değerlendirme raporu: Endüstri bölgesi kurulması talebinde bulunan kurum ve kuruluşların hazırlayacağı bilgi formu ve fizibilite raporu ile Bakanlıkça hazırlanan yer seçimi raporu bilgilerinin özetlendiği, Kurula önerilebilecek özellikteki en uygun alanı ve yerleşim birimini tanıtıcı bilgileri içeren ve Bakanlıkça Kurula sunulan raporu," "Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporu: 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca hazırlanması gereken raporu,";
48. maddesinde, "Münferit bir sanayi yatırımı gerçekleştirmek amacıyla, yatırımı gerçekleştirecek yerli ve/veya yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu üzerine Bakanlığın uygun gördüğü alanların, Kurulun değerlendirmesinin ardından Bakanlar Kurulunca münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilebilir.
Münferit yatırım yeri talebinde bulunan yatırımcı, Bakanlık tarafından formatı belirlenen detaylı bilgi formunu ve fizibilite raporunu, Bakanlığa sunar. Münferit yatırım yeri başvurularında istenen fizibilite raporunda; kurulacak tesisin üretim konusu, yatırım tutarı, iç ve dış sermaye yapısı, yatırım tutarı finansman durumu, sağlayacakları istihdam ve katma değer, geliştirilecek/transfer edilecek teknolojinin niteliği, ihracatta döviz kazancı, ithalatı ikame suretiyle sağlanacak döviz tasarrufu, yatırımın karlılık ve geri dönüş süresi, yatırımın o yörede gerçekleştirilmek istenmesinin gerekçeleri ve yatırımı gerçekleştirme süresi ile ilgili bilgilerin de bulunması gerekmektedir.
Sunulan başvuru formunun ve fizibilite raporunun Bakanlıkça incelenmesinin ardından uygun görülmesi durumunda, yer seçimi etüdü yapılır. Söz konusu bilgi formu ve fizibilite raporunun uygun bulunmaması halinde, başvurunun uygun bulunmadığı, başvuru sahibine yazılı olarak bildirilir.";
49. maddesinde, "Münferit yatırım yeri tahsis talebiyle Bakanlığa başvuracak olan yerli ve/veya yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin gerçekleştirecekleri yatırımlarda, en az yetmiş beş trilyon Türk Lirası tutarında sabit yatırım yapılacak olması, kalkınma planlarında belirtilen ileri teknoloji yatırımlarından birinin yapılması, kurulacağı alanın en az yüz elli bin metre kare büyüklüğünde olması koşulları aranır. Sabit yatırım tutarı her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır.";
50. maddesinde, "Bakanlıkça uygun bulunan yatırımlar için, 6 ncı, 7 nci, 8 inci ve 9 uncu maddelerde açıklandığı şekilde yer seçimi etüdü ve değerlendirme raporu hazırlanır ve Kurul'a sunulur. Münferit yatırım yerinin belirlenmesi amacıyla toplanacak Kurulda, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları ile Dış Ticaret müsteşarlığının görüşünün alınması zorunludur.
Sunulan değerlendirme raporu üzerine söz konusu alanın Kurul tarafından yatırıma uygun bulunması durumunda, ÇED mevzuatı uyarınca ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararının alınmasının ardından alanın, Bakanlar Kurulu kararı ile 24/4/2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanunla değişik 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesi uyarınca acele kamulaştırma yapılabileceği kaydıyla münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilir.
Ayrıca Bakanlıkça da uygun görülmesi halinde, münferit yatırım yeri olarak ilan edilen arazi, bedeli ilgili yatırımcı tarafından karşılanmak suretiyle de kamulaştırılabilir. Bu şekilde yapılan kamulaştırmalarda Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır.";
51. maddesinde, "Belirlenen alanın kamulaştırılmasının ardından alan, Hazine adına tescil edilir ve sabit yatırım tutarının binde beşini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek tutarın, Bakanlık Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılmasını takiben yatırımcı lehine, Kanunun 3 üncü ve 4 üncü madde hükümleri de dikkate alınarak bedelli veya bedelsiz olarak Maliye Bakanlığınca irtifak hakkı tesis edilir. Bakanlık Merkez Saymanlık Müdürlüğünce tahsil edilen bu tutarlar bütçeye gelir kaydedilir." düzenlemeleri yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasının ve Danıştay Altıncı Dairesinin E:2017/8191, K:2019/10380 ile E:2019/2308, K:2019/6536 sayılı dosyalarının birlikte incelenmesinden; dava konusu işlemde bahsi geçen alanla ilgili olarak verilen Çevresel Etki Değerlendirme Olumlu Kararının iptali istemiyle açılan dava sonucunda … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile "...Nihai ÇED raporunun İzleme Planı başlıklı III.16 maddesinde; Arazi Hazırlık ve İnşaat Öncesi dönemi, İşletme ve İşletme Sonrası dönemlerine ilişkin alınan önlemler planları ile izleme programına ait listelere yer verildiği, listelerde izlenecek parametrelere ilişkin tek tek izlenme sebeplerinin, nasıl izleneceklerinin ve sorumlulukların belirtildiği, projenin tüm süreçlerinde Çevre Kanunu ve ikincil mevzuat uyarınca getirilen düzenlemelere göre hareket edileceğinin belirtildiği, yine … Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından imzalanan 05/01/2016 tarihli taahhütname ile nihai ÇED raporunda belirtilen tüm hususlara uyulacağının taahhüt edilmiş olduğu görülmekle; nihai ÇED raporu ile projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde kaldığı, bu kapsamda izleme ve kontrol süreçleri ile de projelerin uygulama aşamalarında (inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemde) takibine ilişkin çalışmaların yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, proje alanının, 1. Derece Doğal Sit Alanı olan Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alanı Tampon Bölge Sınırının yaklaşık 1,5 km uzağında yer alması, tampon bölge dışında kalan alanda yapılacak faaliyetlerle ilgili herhangi bir kısıtlamanın bulunmaması ve bilirkişi raporu ile yeraltı suyu eğiminin (hidrolik eğilim) kuzeye doğru olması sebebi ile tampon bölge dışındaki faaliyetlerden dolayı tuzlanmasının beklenmediğinin tespit edilmesi karşısında, Acarlar Gölü Longoz Ormanı'nın etkilenmesi sonucunu doğuracak somut bilimsel veriye dayalı bir tespit bulunmadığından, bu yönüyle nihai ÇED raporunda bir eksiklik bulunmamıştır.
Sonuç olarak, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporu ve rapora yapılan itirazların birlikte değerlendirilmesinden; Sakarya İli, Karasu İlçesi, Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi mevkiinde … Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılması planlanan Savunma Sanayi Araçları Üretimi, Otobüs Üretimi, Ticari Araç Üretimi, Döküm ve Talaşlı İmalat Merkezi, Motor Üretim Tesisi projesi için davalı idarece verilen … günlü, … sayılı ÇED Olumlu kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır." gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği; anılan kararı temyizen inceleyen Danıştay Altıncı Dairesinin 26/06/2019 tarih ve E:2019/2308, K:2019/6536 sayılı kararıyla ".. nihai ÇED raporunda, gerçekleştirilmesi planlanan projenin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlendiği, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlere yer verildiği sonucuna varıldığı gibi, bilirkişi raporunda belirtilen eleştiriler dava konusu işlemin iptalini gerektirecek nitelikte olmadığından, dava konusu projeyle ilgili verilen ÇED Olumlu kararında hukuka aykırılık görülmemiştir." gerekçesinin eklenmesiyle kararın onanmasına kesin olmak üzere karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından, yatırım yeri olarak tahsis edilen alanda yapılacak yatırımlar ile yürütülecek faaliyetlerin niteliği ve kapsamı dikkate alındığında, söz konusu alanda yatırım yapılmasının, çevre, hayvan ve insan sağlığına olası etkilerinin ulusal mevzuat ve tarafı olduğumuz uluslararası antlaşmalara uygun olmadığı, aynı alana ilişkin daha önce de bazı işlemler tesis edildiği ve bunların dava konusu edildiği, anılan yerin 1/25.000 ölçekli planda bölgesel çalışma alanı olarak belirlenmesine ilişkin işleme karşı dava açıldığı, 4737 sayılı Kanunda öngörülen amaca, konuyla ilgili tüm yasal düzenlemelere ve kamu yararına aykırı olarak işlem tesis edildiği ileri sürülerek dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının plan yönünden de hukuka aykırılığı ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesi uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 28/02/2014 tarih ve 3173 sayılı Olur’u ile onaylanan Sakarya İli Kuzey ve Doğu Alt Bölgeleri 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planının "organize sanayi bölgesi (3.13) bölgesel çalışma alanları, (6.3.3) küçük sanayi alanları, (6.3.4) konut dışı kentsel çalışma alanları, (6.3.7) golf alanları, (6.5.3) kentsel bölgesel spor alanları (6.5.2)"na ilişkin kısmının ve bu planın dayanağı olan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının "Organize Sanayi Bölgesi, Bölgesel Çalışma Alanları, Küçük Sanayi Alanları, Konut Dışı Kentsel Çalışma Alanları, Golf Alanları, Kentsel ve Bölge Spor Alanları" karar ve hükümlerinin iptali istemiyle açılan davada … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş; bu karara yönelik yönelik istinaf başvurusunu inceleyen … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla istinaf isteminin kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay Altıncı Dairesinin 06/11/2019 tarih ve E:2017/8191, K:2019/10380 sayılı kararı ile Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında belirtilen Organize sanayi bölgesi (3.1.3), Bölgesel çalışma alanları (6.3.3), bölgesel spor alanları (6.5.2), Golf alanları (6.5.3) plan hükümleri ile 5.15 numaralı plan hükmü, 1/100.000 ölçekli Sakarya İli Çevre Düzeni Planının plan açıklama raporunda yer alan "Karasu Limanı", "Denizköy batısında önerilen sanayi kuruluşlarına hizmet verecek olan liman", "maksimum 500.000 kişi olarak öngörülmekte olup 2025 yılı projeksiyon nüfusuna eklenebilir" düzenlemesinin, araştırma raporunda yer alan "Organize Sanayi Bölgesi... Karasu OSB", "Sanayi Alanı", " Bölgesel Çalışma Alanı" düzenlemesi yönünden temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesinin iptale ilişkin kararının bozulmasına, 1/25.000 ölçekli ÇDP'nın Küçük Sanayi Alanları (6.3.4), Konut Dışı Kentsel Çalışma Alanları (6.3.7) belirlemesine ilişkin plan hükümleri ile 1/100.000 ölçekli ÇDP'nın V.34., V.41., V.47., sayılı plan hükümleri yönünden temyize konu kararın onanmasına karar verilmiştir.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesince bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda, "… İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf talebinin, dava konusu … tarih ve … sayılı işlem ile onaylanan Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında belirtilen Organize sanayi bölgesi (3.1.3), Bölgesel çalışma alanları (6.3.3), bölgesel spor alanları (6.5.2) plan hükümleri, 1/100.000 ölçekli Sakarya İli Çevre Düzeni Planının plan açıklama raporunda yer alan "Karasu Limanı ", "Denizköy batısında önerilen sanayi kuruluşlarına hizmet verecek olan liman", "maksimum 500.000 kişi olarak öngörülmekte olup 2025 yılı projeksiyon nüfusuna eklenebilir" düzenlemesinin, araştırma raporunda yer alan "Organize Sanayi Bölgesi... Karasu OSB", "Sanayi Alanı", " Bölgesel Çalışma Alanı" düzenlemesi yönünden reddine, dava konusu planların "golf alanı" düzenlemesi yönünden ise istinaf talebinin kabulü ile kaldırılmasına, bu yönden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı" kararı verilmiş ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davalı İdareler tarafından sunulan savunmada ise; 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa bağlı olarak çıkarılan ve 16/12/2004 tarih ve 25672 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Endüstri Bölgeleri Yönetmeliği gereğince işlem tesis edildiği, münferit yatırım yeri olarak belirlenen alanda yer alacak yatırımların bacasız olarak nitelendirilen sanayi sektörlerinden oluşacağı, entegre demir-çelik fabrikaları (ark ocaklı çelik tesisleri, haddehaneler vb.), termik santraller, rafineri, çimento tesisi, petro-kimya tesisleri ve benzeri yüksek kirlilik açığa çıkaran sektörler yerine ekolojik dengeyi tehdit etmeyen katma değeri daha yüksek nitelikli üretimlerin gerçekleştirildiği (otomotiv ve otomotiv yan sanayi) yatırımlarına bu bölgede yer verileceği, sonuç olarak, Bakanlıkça, dava konusu alanın 1. derece sit alanı olan Acarlar Gölü ve Longoz Ormanına yakınlığı ve bu alanda gerçekleştirilecek üretimlerin çevresel etkileri önemli ölçüde dikkate alınarak, ilgili ve sorumlu tüm kurum ve kuruluşların onayı temin edilerek ve konuyla ilgili bilimsel çalışmalar yaptırılarak alınan kararın hukuka uygun olduğu ifade edilerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Müşterek Kurulca, davacının iddiaları ve davalı idarelerin savunması dikkate alınarak dava konusu işlemin mevzuata, kamu yararına, planlama ilkeleri ve şehircilik esaslarına uygun olup olmadığının, yine yapılacak yatırımın niteliği dikkate alınarak işlemin bölgenin çevresel, ekonomik ve sosyal dokusuna olası etkilerinin, projenin orman alanları, sulak alanlar, kıyı şeridi, sit alanları ve tarımsal alanlar üzerindeki etkisinin neler olduğunun belirlenmesi amacıyla 27/06/2018 tarihinde Naip Üye … niyabetinde re'sen seçilen bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof.Dr. …, Prof. Dr. … ve …'nun katılımıyla yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, anılan rapora taraflarca yapılan itirazların raporu kusurlandırmayacak nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.
Bu itibarla, bilirkişi raporunun hükme esas alınmasına karar verilerek işin esası incelenmiştir.
Bilirkişi raporunda özetle;
"1- Dava konusu alanın parsel durumu, bu parsellerin kullanım özellikleri ve büyüklüğü yukarıda detaylı olarak verilmiş ve bu alanların mülkiyet ve vasıf durumları Krokiler üzerinde gösterilmiştir. Sonuç olarak topoğrafyası düz olan ve yaklaşık %1 eğimli olan davalı bölgenin alanı 2222465.84 m2 gelmekte ve davalı alan 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planında sanayi bölgesinde kalmaktadır. Davalı alanın orman ve kıyı kenar çizgisi sınırları dışında kaldığı belirlenmiştir. Yine söz konusu alan 1/25000 ökçekli Çevre Düzeni Planına göre Tampon Bölgesi’ne kuşbakışı yaklaşık 1500 m, Özel Hüküm Bölgesi’ne kuşbakışı yaklaşık 5500 m, Sulak Alan Koruma Bölgesi’ne kuşbakışı 2650 m, Mutlak Koruma Bölgesine kuşbakışı yaklaşık 3700 m mesafededir. Aynı zamanda davalı bölge, Acarlar Longozuna kuşbakışı yaklaşık 2550 m ve Okçu Deresine ise kuşbakışı yaklaşık 600 m mesafededir.
2- Planlama kuramlarına göre kabul gören şehircilik yaklaşımı, planlar yapılırken bütünden başlayarak parçalara inmek biçimindedir. Dava konusu alanı da kapsayan bölgede yapılan planlar incelendiğinde bu sürece uygun bir şekilde planların yapıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu alanın kapsandığı Sakarya ili 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ile Sakarya Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgesi 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve plan raporları incelendiğinde alanda Karasu ilçesinin Batısında, yerleşimlerin özellikleri de göz önünde bulundurularak turizme dayalı bir gelişim öngörülürken Karasu ilçesi ve Doğusunda ise sanayi ve üretime dayalı bir gelişme öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Dava konusu uygulama ise doğuda öngörülen gelişmenin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Nitekim bu gelişme öngörüşü doğrultusunda yapımı devam eden Karasu Limanı ve çevresinde gerekli ulaşım ve servis altyapısı için plan kararları üretilirken, üretim artışına ve ekonomik gelişime bağlı olarak ortaya çıkabilecek olası nüfus artışını karşılamak üzere de yeni konut alanları önerilmektedir. Dava konusu alan ile ilgili yapılan planlar ve planlarda öngörülen kullanımlar birbirleri ile tutarlı olmaları nedeni ile planlama esaslarına göre uygundur.
3- Biyolojik açıdan “önemli” olarak nitelenebilecek bir bölgede, hayata geçirilmesi planlanan faaliyet sebebiyle inşaat aşaması öncesi, inşaat aşaması ve işletme sürecinde, özellikle de lokal yeraltı suyu rejimine yönelik müdahaleler, yakın çevredeki korunan alan ve doğrudan ya da dolaylı olarak desteklediği canlı bileşenler ve habitatlar açısından önemli risklere neden olabileceğinden sürecin yeniden gözden geçirilmesi, bölgede Acarlar Longozu’na çok yakın olmayan, başta Longozun su sistemine, halihazırdaki habitat tiplerine ve çeşitli şekillerde desteklediği canlı bileşenlere etkilerin söz konusu olmayacağı bir sahanın bu amaçla belirlenmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.
4- Söz konusu alan için Endüstri Bölgesi ilanından önce yasal gereklilik olan tarım ve mera alanları için 5403 ve 4342 sayılı kanunlar gereği ilgili kurumlardan izin alma işlemi yapılmamıştır. Tarım alanlarının bu amaçla kullanılabilmesinde gerekli ön koşul olan “alternatif alan bulunmaması” na yönelik herhangi bir araştırmaya ilişkin dava dosyasında belge yoktur.
5- Hidrolojik döngünün bir parçası olan yeraltı suyunun çekimlerinin yapılması halinde, tatlısu-tuzlusu dengesinin bozularak tuzlu su kamasının içerilere kadar girebilmesi ve Acarlar Longoz Gölü'ne deniz suyunun karışabilmesi riski özellikle ÇED sürecinde yeraltı suyu ve yüzey suyu ilişkisi ve kullanımları ile atıksu bertarafının detaylı olarak analiz edilmesine gereksinim duyulduğu Bilimsel Raporda belirtilmesine rağmen BMC Nihai ÇED Raporunda proje alanının hidrojeolojik özellikleri ve yeraltı su kaynaklarının mevcut ve planlanan kullanımı, faaliyet alanına mesafeleri ve debilerine ilişkin 1983 tarihli Aşağı Sakarya Ovası Hidrojeolojik Etüt Raporundan genel bilgilerle yetinilmiştir. Genel sular kapsamında ve devletin hüküm ve tasarrufu altında olan Yeraltı Sularının her türlü araştırılması, kullanılması, korunması ve tescilini düzenleyen 167 sayılı kanun hükümlerine göre Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün bu bölgede hidrolojik yapıyı ve koruma alanlarına etkisini içine alan, uzun dönemli bir inceleme ve araştırma sürecini ele alan çalışmasına gereksinim vardır.
6- Bölge yüzeyinin alüvyon birimler ve kumullarla kaplı olduğu ve bu birimlerin, akifer özelliğinde olup, deniz suyunun içerilere girmesini engellediği, bölgede sabit kumulların mevcut olduğu ve denize yaklaştıkça hareketli kumulların başladığı, söz konusu alanda; ince bitki örtüsünün kumları stabil halde tutmakta olduğu ve bu tür arazilerin düşük verimli olmakla birlikte mera olarak değerlendirildiği alanda yok olan bu bitki örtüsü sonucunda kumul yapısının bozulma riskinin bölgenin toprak ve su yapısını olumsuz yönde etkileyeceği açıktır.
7- Zeminin düz bir topoğrafyaya sahip olması ve yeraltı su seviyesinin yüzeye yakın olması ve bölge alanı olarak ilan edilen parsellerde drenaj sorununa bağlı olarak açılan drenaj kanallarının yeraltı suları ile ilişkisinin sorgulanması gereklidir. Bu suların alandan tahliyesinin korunan alanların su varlığına etkisi başka bir deyişle bölgenin drenaj ağlarının detaylı bir şekilde belirlenmesine gereksinim vardır. Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alan Yönetim Planında yeraltı suları konusundaki hedeflerin ve sorumluluğu bulunan kurumların bu konuya ilişkin faaliyetlerinin etkin olmadığı anlaşılmaktadır.
8- Proje alanında inşaası ve işletmesi planlanan yapılar için jeolojik açıdan kayda değer bir sorun bulunmadığı düşünülmektedir. Su baskını ve deprem gibi tehlikelerin doğuracağı olumsuzluklar veya bunların üstesinden gelmede ortaya çıkabilecek ilave maliyetler daha çok Proje firmasını doğrudan ilgilendiren hususlar olup, davacı tarafın bu argümanları Endüstri Bölgesi’nin iptaline yönelik olarak kullanmasının tutarlı bir yaklaşım olmadığı değerlendirilmektedir.
9- Dava konusu 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 4/C maddesinin 3’üncü hükmü gereği söz konusu Koordinasyon Kurul Kararının Bakanlar Kuruluna sunulmasından önce BMC Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından ÇED Sürecinin tamamlanması gereğince hazırlanan ÇED raporu kapsamında proje ile ilgili olarak oldukça detaylı çalışmaların yapıldığı görülmüştür. Söz konusu ÇED Raporunda çevresel etkileri ortaya koymak için kullanılan tüm hesaplamalar, modellemeler ve arazi çalışmalarının teknik ve bilimsel geçerliliği olan yöntemler kapsamında yapıldığı belirlenmiştir. Söz konusu rapor kapsamında belirtilen önlemlerin alınması, denetme ve izleme faaliyetlerinin gerçekçi bir yaklaşımla sağlanması durumunda oluşabilecek olumsuz çevresel etkilerin en aza indirgenebilmesi mümkündür.
10- Dava konusu alanda orman ve ağaçlandırılacak alanlar, milli parklar, mevcut yasalar ve uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış tür, alan ve bölgeler açısından Savunma Sanayii Araçları Üretimi, Otobüs Üretimi, Ticari Araç Üretimi, Döküm ve Talaşlı İmalat Merkezi Üretim Tesisi Projesi’nin uygulanmasına engel teşkil edebilecek bir durum görülmemiştir. " yolunda görüş bildirilmiştir.
Dava_konusu_alanın_özelliklerine_ilişkin_Müşterek_Heyetimizce_bir değerlendirme yapılacak olursa;
Dava konusu işlemde bahsi geçen yerin de içinde bulunduğu alan 1998 tarihinde "İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi'nin Yer ve Sınırlarının Belirlenmesi ve Kurulup İşletilmesine Dair Karar" ile serbest bölge ilan edilmiş, akabinde 2007 yılında aynı yerin sınırları kısmen daraltılarak bu kez "Sakarya İpekyolu Serbest Bölgesi'nin Yer ve Sınırlarının Belirlenmesi ve Kurulup İşletilmesine Dair Karar" alınmış, daha sonra 2015 yılında yine aynı bölge içinde kalan bir kısım yerlerin Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi olarak ilanına karar verilmiş, son olarak 2016 yılında dava konusu işlemle anılan yerin münferit yatırım yeri olarak tahsisine karar verilmiştir.
Bu süreçler oluşturulurken idare tarafından gerek mevzuatta belirtilen usul ve esaslar gerekse yargı kararları ile ortaya konulan ilkeler gözetilerek anılan yerin uygunluğu hususunda çeşitli çalışmalar yapılmış, yerin fizibilite raporu çıkartılmış, … Üniversitesi'ne bilimsel bir rapor hazırlatılmış, imar ve çevreye ilişkin farklı idari düzenlemeler yapılmıştır.
Münferit yatırım yeri olarak tahsis edilen uyuşmazlığa konu alanın, endüstri bölgesi sınırları içinde yer aldığı, 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın … numaralı paftasında “Bölgesel Çalışma Alanı” ikonunun bulunduğu kısımda kaldığı görülmektedir. Endüstri bölgesi olarak ilan edilen alanın, Sakarya İli 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının öngörüleri ve kararları gözetilerek tespit edildiği ve bölge alanının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın … tarih ve … sayılı Olur’u ile onaylanan Sakarya İli Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgeleri 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planında “Bölgesel Çalışma Alanı” olarak lekelenen kısım içinde kaldığı görülmektedir. Söz konusu 1/25.000 Ölçekli Planın Açıklama Raporu ile Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi sınırlarının işlendiği 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planından da görüleceği üzere, Karasu İlçesi sınırları içerisinde üç farklı kısımda belirlenen toplam 830 hektarlık Bölgesel Çalışma Alanının mevcut olduğu açıktır. Araştırma sonuçlarına göre Karasu Otomotiv İhtisas Endüstri Bölgesi Projesi alanı seçiminin, 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planının plan notları ve plan hükümleri ile tamamen örtüştüğü bilirkişi raporu ile idare tarafından hazırlanan yer etüt raporundan anlaşılmaktadır.
… Üniversitesi'nin hazırlamış olduğu bilimsel raporda, Karasu Endüstri Bölgesi kurulmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ve Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşme ve protokollere aykırı yönlerinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bölge sınırları içindeki arazi varlığının yaklaşık % 80’i alüviyal sahil kumulları ve hidromorfik alüviyal topraklardan, kalan % 20’lik kısmı ise bataklık alanlardan oluşmaktadır. Münferit yatırım yeri olarak planlanan tarım ve mera alanlarının; toprağın doğal veya yapay yollarla kaybını ve niteliklerini yitirmesinin önlenmesi, korunması ve geliştirilmesi ile çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak, plânlı arazi kullanımını sağlayacak usûl ve esasların belirlendiği 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümleri doğrultusunda, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ile ilgili 13. maddesinin (ç), (d) ve (f) bentleri uyarınca, toprak koruma projelerine uyulması koşulu ile kamu yararı veya genel toplum menfaati gerekçesi ile tarım dışı kullanımlara tahsisinin yapılması mümkündür.
Münferit yatırım yeri olarak belirlenen yerin, zemin yapısı ile mevcut jeolojik ve jeoteknik bilgiler yönünden söz konusu arazi üzerinde endüstri faaliyetlerinin yapılmasının mümkün olduğu bilirkişi raporunda ifade edilmiştir.
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararıyla münferit yatırım yeri kurulmasının, … Mahallesi sınırları içinde kalan ve özel mülkiyete konu olan arazilerin varlığında önemli azalışa ve mülksüzleşmeye neden olmadığı saptanmıştır. Nitekim acele kamulaştırmaya ilişkin herhangi bir hukuka aykırılık iddiası ileri sürülmemiştir. Münferit yatırım yeri sınırları içinde kalan arazinin sadece yaklaşık % 10’unun korunması gereken kamu arazisi (mera ve orman alanı gibi) statüsünde bulunduğu ve belirtilen arazilerle ilgili yasal düzenlemelere göre söz konusu arazilerin de sanayi kuruluşu olarak kullanım olanağının bulunduğu anlaşıldığından, cinsi mera ve orman olan kamu arazilerinin varlığı sanayi bölgesi kurulmasına engel teşkil etmemektedir.
Uyuşmazlığa konu münferit yatırım yeri olarak belirlenen alanda sanayi tesisleri kurulmasında çevre koruma yönünden –Çevre Kanununa uyulması kaydıyla- sakınca bulunmadığı, anılan yere ilişkin Çevresel Etki Değerlendirme Olumlu Kararının bulunduğu ve anılan ÇED Olumlu Kararının yargı denetiminden geçerek kesinlik kazandığı anlaşılmaktadır.
Münferit yatırım yeri ilanının, yakın çevredeki koruma alanı veya doğal sit alanına önemli olumsuz etkisinin olmasının beklenmediği, zira seçilen alanın Acarlar Gölü Longoz Ormanı Sulak Alanı mutlak koruma bölgesi ve ekolojik etkilenme bölgesi sınırlarının dışında kaldığı ÇED raporunda ifade edilmiştir. Sanayi tesislerinin kuruluşu, imar ve altyapı çalışmaları aşamasında çevre değerlerine özel önem verilmesi, ileri alan araştırmalarının yapılması ve sonuçlarına göre gerekli önlemlerin alınması zorunlu bulunmaktadır.
Münferit yatırım yeri olarak tahsis edilen alanın bünyesinde barındırdığı doğal değerler ile korunması gereken bitki ve hayvan türleri bakımından önem arz ettiği konusunda kuşku bulunmamaktadır. Öte yandan, bilirkişi raporunda, projenin; hava, su, toprak ve doğal yaşam açısından bölgeye yapacağı etkilerin önceden planlanması, gerek proje aşamasında gerekse faaliyete geçildikten sonra çevreye olan etkilerinin izlenmesi ve değerlendirilmesi gerektiği, bir kısım hususlar yönünden tahsiste sakınca bulunmadığı, bir kısım hususlar yönünden ise sakınca bulunduğu dikkate alındığında, tahsise konu faaliyet süresince münferit yatırım yeri için Bakanlıkça hazırlanan Fizibilite Raporu, ... Üniversitesi tarafından hazırlanan Bilimsel İnceleme Raporu ve yine mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda yer verilen önlemlerin gözetilmesi ve uygulanması gerektiği açıktır.
Sonuç olarak; münferit yatırım yeri olarak tahsis edilen uyuşmazlık konusu proje alanına ilişkin olarak ÇED Olumlu kararı ile alana ilişkin 1/25.000 ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni plan değişikliklerine karşı açılan davaların reddedilip kanun yolu aşamalarından da geçmek suretiyle kesinleşmiş olmaları; davalı idareler tarafından yapılan tespitler, üniversiteler tarafından düzenlenen bilimsel raporlar ile bölgeye ilişkin düzenlenen bilirkişi raporlarındaki tespitlerin birbirini tamamlayan bir bütün oluşturması; dava konusu alanın ekolojisi, kumul alanları ve kumlu toprak yapısı, alanın kıyıya yakınlığı, Acarlar Longoz Gölü’ne olan mesafe ile alanın koruma amaçlı yönetim planı ve tampon bölge ilişkileri ile üst ölçekli planlama kararları gibi nedenlerle olası çevresel etkilerinin kontrol edilmesi yönünden alanda ÇED çalışmasının yapılmış olması, ÇED kararının yargısal denetiminin yapılarak uygun bulunması; münferit yatırım yeri olarak tahsis edilen alanın, alternatif alan araştırması sonucunda, 1/25.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planında da görüleceği üzere, Karasu İlçesi sınırları içerisinde üç farklı kısımda belirlenen toplam 830 hektarlık Bölgesel Çalışma Alanı içinden 222 hektarlık kısmının seçilerek belirlenmiş olması, Endüstri Bölgeleri Yönetmeliğinin 8. maddesi uyarınca alternatif alanların değerlendirilmesi amacıyla anılan maddede belirtilen özelliklerin de dikkate alındığı uygun ölçekte haritaların hazırlanarak Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna önerilebilecek özellikteki en uygun alanı ve yerleşim birimini tanıtıcı "özet değerlendirme raporu"nun Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna sunulmuş olması; işlemin Endüstri Bölgeleri mevzuatı, Çevre ve İmar Kanunu ile ilgili yönetmelik hükümleri birlikte dikkate alınarak tesis edilmiş olması karşısında, münferit yatırım yeri olarak tahsis edilen dava konusu alanda savunma, otomotiv ve yan sanayilerine yönelik imalat sanayi dallarının ağırlıklı olarak faaliyette bulunmalarında, bilimsel esaslar ve mevzuatın amir hükümleri yönünden sakınca görülmemektedir.
Bu nedenle, ekonomik, sosyal ve mekansal zorunluluklardan kaynaklanan ve 4737 sayılı Kanunun 1. maddesinde belirtilen amaçları gerçekleştirecek nitelikte bulunan dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında, anılan kamu hizmetinin gereklerine, kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- DAVANIN REDDİNE,
2- Aşağıda ayrıntısı gösterilen toplam … TL yargılama gideri ile … TL keşif ve bilirkişi masrafının davacı üzerinde bırakılmasına,
3- Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yatırılan … TL keşif ve bilirkişi avansından harcanan … TL'nin davacıdan alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığına verilmesine, keşif ve bilirkişi avansından artan … TL'nin kararın kesinleşmesinden sonra Hazine ve Maliye Bakanlığına iadesine, anılan keşif ve bilirkişi avansının tahsili için kararın bir örneğinin Hazine ve Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğüne gönderilmesine,
4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
5- Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6- Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 28/09/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Dava; 19/02/2016 tarih ve 29629 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Sakarya ili, Karasu ilçesinde bulunan ve ekli haritada sınırları gösterilen alanın … Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ne münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine ilişkin 08/02/2016 tarih ve 2016/8513 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Kalkınma planlarında belirtilen ileri teknoloji sektörlerinden birini kullanan ve belli kriterleri karşılayan yatırımların yapılmasında kamu yararı bulunmaktadır. Fakat bu yatırımlar yapılırken yatırım tesislerinin en uygun yerde kurulması icap etmekte olup, yapılacak yatırımın sonuçlarının, kısa, orta ve uzun vadede çevresel etkilerinin dikkate alınarak çatışan menfaatler arasında bir dengenin kurulması gerekmektedir.
Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlardan ve ülkemizin en önemli longozu olan Acarlar Longozunun yer aldığı bölgenin doğal değerinin korunması ve geliştirilmesi, hayatta olan bireylerin yanı sıra gelecek kuşakları da ilgilendirdiğinden söz konusu alanın korunmasında önemli bir kamu yararı bulunmaktadır.
Uyuşmazlıkta çevre ile kültür ve tabiat varlıkları yönünden neden olunacak zarar ile yatırımdan sağlanacak yarar gözetildiğinde, devletin pozitif yükümlülükleri arasındaki adil dengenin yer seçimi açısından kurulmadığı görülmektedir. Son derece nadir doğal kumul habitatlarda yapılması öngörülen sanayi yapılaşması için 5 farklı ekosistemi barındıran bu alanla uzlaştırılacak şekilde ve ileri teknoloji kullanacak sektörü barındıracak şekilde uygun sanayi alanı tespit edilerek yer seçimi yoluna gidilmesi, bu tesislerin gelişme alanı ihtiyacının karşılanması açısından da büyük önem taşımaktadır.
Yer seçimi ve alternatif alanların belirlenmesindeki ölçüt; Acarlar Longozunu oluşturan başlıca ekosistemler olan tarımsal topluluklar, sucul ekosistem, kumul ekosistem, subasar (longoz) orman ekosistemi ile orman ekosistemini koruyan, dünyadaki göçmen kuşların kullandığı önemli ana göç yollarından biri ve aynı zamanda ülkemizdeki iki ana göç yolundan biri olan Acarlar’ın bu niteliğine uygun ve alanın bu doğal rezerv/kaynak niteliğini sürdürmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır. Acarlar Longozu tampon bölgesi ile endüstri bölgesi kuruluş yeri ve etki alanına yönelik olarak, bölgeye ilişkin idarece yaptırılan bilimsel incelemede ifadesini bulan en az 10 km çap dikkate alınarak alternatif alanların belirlenmesi yolunda çalışma yapılması gerekmektedir. Bu çalışmanın yönetmeliğin öngördüğü şekilde tümevarım yöntemi kullanılarak alternatif alanların bilimsel kriterlere göre incelenmesi sonucunda, içerisinden en uygun olan bölge ya da yerin saptanması suretiyle hem endüstri alanının diğer bileşenleri ile bütünlüklü yapı oluşmasına katkı sağlanmış hem de çok önemli doğa alanının korunması ve sürdürmesi temin edilerek hayatta olan bireylerin yanı sıra gelecek kuşakları da ilgilendiren Devletin pozitif ödevi yerine getirilmiş ve üstün kamu yararı yerine her iki kamu yararının mekanda birlikte varolmasına ilişkin alternatiflere ulaşılmış olacaktır.
Dava konusu yerin batısında Acarlar Gölü ve Longoz ormanını kaplayan alan yer almaktadır. Acarlar Gölü ve Longoz Ormanını kapsayan alan, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ile “1. Derece Doğal Sit” alanı ilan edilerek tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Endüstri Bölgelerinin kuruluş amaçları 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu'nda açıkça belirtildiğine ve münferit yatırım yeri, yatırım ve üretimi artıracak bölgeler olduğuna göre; bu bölgelerde kurulan sanayi tesisleri, altyapı tesisleri, konut alanları, arıtma tesisleri, çöp bertaraf tesisleri, fabrikalar, yollar, limanlar gibi tesislerin, inşai ve endüstriyel faaliyetlerin; doğayı, çevreyi ve ekosistemi tahrip edeceği ve bir bütün olan havzanın ekosistemini kökten değiştireceği açıkça ortadadır.
Bilirkişi raporunda ifade edildiği üzere, biyolojik açıdan “önemli” olarak nitelenebilecek bir bölgede, hayata geçirilmesi planlanan faaliyet sebebiyle inşaat aşaması öncesi, inşaat aşaması ve işletme sürecinde, özellikle de lokal yeraltı suyu rejimine yönelik müdahaleler, yakın çevredeki korunan alan ve doğrudan ya da dolaylı olarak desteklediği canlı bileşenler ve habitatlar açısından önemli risklere neden olabileceğinden, sürecin yeniden gözden geçirilmesi, bölgede Acarlar Longozu’na çok yakın olmayan, başta Longozun su sistemine, halihazırdaki habitat tiplerine ve çeşitli şekillerde desteklediği canlı bileşenlere etkilerin söz konusu olmayacağı bir sahanın bu amaçla belirlenmesi daha uygun olacaktır.
Bu durumda, gerek 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu gerekse 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nda öngörülen ekonomik amaçların gerçekleştirmesindeki verimliliği ve doğuracağı sonuçlar, yörenin ekolojisi, kumlu toprak yapısı, 1.derece doğal sit alanı olan Acarlar Gölü ve Longoz Ormanına yakınlığı nedeniyle doğuracağı çevresel etkiler araştırılıp, alternatif bir alan bulunup bulunmadığı hususu yetkili kurullarda incelenip değerlendirilmeden Karasu Otomotiv Bölgesi olarak belirlenen alanın münferit yatırım yeri olarak belirlenmesine karar verilmesinde hukuka, kamu yararına ve hizmet gereklerine uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği oyuyla davanın reddine ilişkin Daire kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.