
Esas No: 2019/4473
Karar No: 2020/1414
Karar Tarihi: 17.02.2020
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/4473 Esas 2020/1414 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 30/11/2016 tarih ve 2014/478 E- 2016/548 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 09/05/2019 tarih ve 2018/1159 E- 2019/583 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının özelleştirme kapsamına alınması ve 20 ayrı dağıtım şirketine ayrılması kapsamında müvekkili ile davalı arasında 24.07.2006 tarihinde "İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi (İHDS)” akdedildiğini, anılan sözleşmenin üçüncü kişilerin hak iddialarını düzenleyen 7. maddesinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığını, anılan sözleşmeden önce dağıtım faaliyetlerin davalı tarafından yürütüldüğü sırada iletim bedelinin mevzuata aykırı olarak yansıtılması ve fazla tahsilat nedeniyle Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2007/52 E. sayılı dosyasında açılan davanın kabulüne karar verildiğini, müvekkilinin anılan dosyanın davacısı şirketten olan 4.016.372,26 TL alacağını borçtan mahsup etmek suretiyle 19.235.163,90 TL ödeme yaptığını, neticeten müvekkilinin hesaplarında kesinleşmiş mahkeme kararı gereğince 23.261.815,72 TL azalma meydana geldiğini, ayrıca müvekkilinin alacaklı tarafa 155.918,91 TL vekalet ücreti, 37.547,82 TL vekalet ücreti stopaj ödemesi, 132.709,35 TL temyiz harcı, 476.586,00 bakiye temyiz ilam harcı, 409.187,10 TL karar harcı, 130,40 TL karar düzeltme harç ve masrafı ödediğini, ödenen bedellerden davalının sorumlu olduğunu belirterek, toplam 24.473.595,30 TL"nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı şirketin özelleştirilmesinin hisse satışı suretiyle gerçekleştirildiğini ve İHDS hükümleri uyarınca müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, ayrıca davacı tarafından düzenlenen devre esas bilanço ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, İHDS"nin 7/4. maddesi uyarınca Nisan 2003- Ağustos 2004 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olan dava konusu tahsilattan sözleşmeden sonraki döneme tekabül eden 751.353,98 TL"den davacının, önceki döneme tekabül eden 22.663.287,55 TL"den ise davalının sorumlu olduğu, yargılama harç ve giderleri eklendiğinde davacının 23.874.347,13 TL talep edebileceği, temerrütün dava tarihinde oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 23.874.347,13 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, davacı şirketin 2004 tarihinden itibaren davalı genel müdürlükten ayrı bir anonim şirket statüsü kazandığı, nitekim hisse devir sözleşmesinde de bilanço değerlerine atıf yapılmak sureti hukuki ilişkinin tarif edildiği, özelleştirme sonucu oluşturulan anonim şirketin bütçesi ve faaliyetleri ile davalı genel müdürlüğün bağlantısı kalmadığı, fazla iletim bedeli tahakkukundan ötürü dava dışı 3. kişi tarafından söz konusu ödemenin bir kısmının dağıtım bölgelerine, ağırlıklı kısmının ise dağıtım bölgelerinin şirket haline dönüşmesinden sonra davacı ... şirketine yapıldığı, davacı şirketin gerek dağıtım bölgelerinin anonim şirkete dönüşmesinden önce tahsil edilen gerekse anonim şirket olarak kurulduktan sonra tahsil edilen tutarların davalı TEDAŞ’a aktarıldığını iddia ve ispat etmediği, yine davacı şirketin İHDS imzalanmasından sonra tahsil edilen tutarları da zaten davalıya rucu edemeyeceği, davacı şirketin kendi bütçesine giren ve muhasebeleştirilen bu bedeli ödemesinin haksız tahsil edilmiş paranın hak sahibine iadesi olduğu, davacının ödediği paranın davalıdan tahsiline karar verilmesi halinde davacının sebepsiz zenginleşeceği, bu kısım yönünden davanın reddi gerektiği, ancak davalının İHDS nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince 24/07/2006 tarihinden önce yapılan tahsilat miktarlarına isabet eden vekalet ve stopaj ücreti, bakiye karar harcı, temyiz harcı, bakiye temyiz ilam harcı, karar düzeltme harcı ve masrafı yönünden de ayrım yapılarak bu kısımlardan davalının sorumlu olduğu, alacağa ödeme tarihi yerine dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen kabulüne, sair istinaf itirazlarının reddine, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, toplam 1.167.582,53 TL"nin, 149.627,27 TL vekalet ücreti kısmı yönünden ödeme tarihi olan 22/03/2013, 36.199,85 TL stopaj ücreti kısmı yönünden ödeme tarihi olan 26/04/2013, 394.497,28 TL bakiye karar harcı kısmı yönünden ödeme tarihi olan 26/02/2013, 127.655,85 TL temyiz karar harcı kısmı yönünden ödeme tarihi olan 25/02/2013, 459.476,56 TL bakiye temyiz harcı kısmı yönünden ödeme tarihi olan 28/01/2014, 50,52 TL karar düzeltme harcı kısmı yönünden ödeme tarihi olan 04/02/2014, 75,20 TL karar düzeltme masrafı kısmı yönünden ödeme tarihi olan 04/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, aşağıda belirtilen hususlar dışında dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir. Bölge adliye mahkemesince, davacı şirketin 2004 tarihinden itibaren davalı genel müdürlükten ayrı bir anonim şirket statüsü kazandığı, fazla iletim bedeli tahakkukundan ötürü dava dışı 3. kişi tarafından söz konusu ödemenin bir kısmının dağıtım bölgelerine, ağırlıklı kısmının ise dağıtım bölgelerinin şirket haline dönüşmesinden sonra davacı ... şirketine yapıldığı, davacı şirketçe tahsil edilen tutarların davalı TEDAŞ’a aktarılmadığı, yine davacının İHDS’nin imzalanmasından sonra tahsil edilen tutarları da zaten davalıya rücu edemeyeceği, davacının kendi bütçesine giren ve muhasebeleştirilen bu bedeli ödemesinin haksız tahsil edilmiş paranın hak sahibine iadesi olduğu, bu bedelin davalıdan tahsili halinde davacının sebepsiz zenginleşeceği gerekçesiyle bu kısım yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı şirketin, sermayesinin tamamı TEDAŞ"a ait olmak üzere 01.03.2005 tarihi itibariyle TEDAŞ"tan ayrı tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyete başladığı, daha sonra davacı şirket ile TEDAŞ arasında 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi imzalandığı, 31.08.2010 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile davacı şirketin TEDAŞ’a ait olan hisselerinin tamamının Uluğ Enerji Dağıtım ve Perakende Satış A.Ş."ye devredildiği, ancak Hisse Devir Sözleşmesinin 9.4. ve 22. maddelerinde 24.07.2006 tarihli İHDS’nin hükümlerinin saklı tutulduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekten, taraflar arasında düzenlenen 24.07.2006 tarihli İHDS ile elektrik dağıtım bölgesinde yer alan ve TEDAŞ uhdesinde bulunan dağıtım sistemi, dağıtım tesisleri ve dağıtım tesislerinin işletilmesi için zorunlu taşınır ve taşınmazların, mülkiyet hakkı saklı kalmak koşuluyla, işletme hakkı davacı şirkete devredilmiş, sözleşmenin 7. maddesi ile dağıtım faaliyetinden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırılması yoluna gidilmiştir.
İHDS’nin 7.4. maddesinde, dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin sorumluluğunun TEDAŞ’a ait olduğu, TEDAŞ tarafından yürütülmüş bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülebilecek her türlü talebin muhatabının TEDAŞ olduğu, bu talepleri konu alan icra takibi ve davaların TEDAŞ tarafından yürütülüp sonuçlandırılacağı, bu takip ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülüğün TEDAŞ tarafından karşılanacağı düzenlenmiştir. 7.6 maddesinde de benzer nitelikte hüküm bulunmaktadır.
Bu durumda, rücu talebine konu Nisan 2003 ile Ağustos 2006 arası döneme ilişkin tahakkuk ettirilen ve dava dışı BİS Enerji Elektrik Üretim A.Ş tarafından ödenen iletim sistem kullanım bedelinin 24.07.2006 tarihinden önceki dönemde tahakkuk ettirilen kısmının İHDS’nin imzalanmasından önce yani dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde meydana geldiği, bu nedenle üçüncü kişi tarafından açılan davaya istinaden davacının ödeme yaptığı, davalının İHDS’nin 7.4 maddesi gereğince 24.07.2006 tarihli İHDS öncesi döneme isabet eden kısmından sorumlu olduğu, ayrıca davacının 01.03.2005 tarihinden itibaren TEDAŞ’tan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olduğu ve Hisse Devir Sözleşmesinde İHDS hükümlerinin saklı tutulduğu gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın bu kısım yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile kararı davacı yararına bozulması gerekmiştir.
3-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; davalı tarafça, davacının dayanak mahkeme kararında hükmedilen alacak dışında da bedel talep ettiği, davacının dava dışı şirkete ödeme yaparken 4.026.285,19 TL mahsup ettiği ve bu tutarda davacının sebepsiz zenginleştiği savunulmuş olup bu husus karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden karar verilmesi de doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
4-Kabule göre de, dava kısmen kabul edildiği halde, davacı tarafça yatırılan harcın tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi de doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 17/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davalı şirketin, 02.04.2004 tarih, 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile özelleştirme kapsamına alındığı, özelleştirmenin işletme hakkı devri ve hak sahibi şirketlerin hisselerinin blok satışının yapılması kararı benimsendikten sonra, TEDAŞ"ın 20 ayrı dağıtım şirketi oluşturduğu, davacı şirketin de bu 20 şirket arasında yer aldığı, dağıtım şirketlerinin dağıtım lisansına sahip olmaları yanında sermayesinin tamamınında davalı kuruma ait olduğu, ancak davalı kurumdan ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak dağıtım şirketlerinin faaliyet gösterdiği, Özelleştirme İdaresince görüşüne başvurulan, Danıştay 1. Dairesinin kararları uyarınca, TEDAŞ"ın faaliyet alanında yer alan ve dağıtım faaliyeti için gerekli olan işletme varlıkları üzerinde, mülkiyet hakkı saklı kalmak kaydı ile işletme hakkının devri suretiyle özelleştirmenin yapıldığı, bu bağlamda, öncelikle, davalı TEDAŞ ile %100 hisselerine sahip olduğu 20 elektrik dağıtım şirketi arasında dağıtım varlıklarının işletilmesine ilişkin “İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi” imzalandığı, 4628 sayılı Kanun"un 14.maddesine 5496 sayılı Kanun"un 4. maddesi ile eklenen “TEDAŞ"ın faaliyet alanında yer alan ve dağıtım faaliyeti için gerekli olan işletme ve varlıklar üzerinde, mülkiyeti saklı kalmak kaydı ile TEDAŞ ile belirlenen dağıtım bölgelerinde faaliyet göstermek üzere kurulan elektrik dağıtım şirketleri arasında işletme hakkı devir sözleşmesi düzenlenebilir” hükmüne istinaden TEDAŞ ile %100 kamu hissesine sahip davacı arasında işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığı, daha sonra %100 kamu hissesinin blok satış yöntemiyle özelleştirilmesi amacıyla ihaleye çıkarıldığı, davacı şirket için ihale şartnamesi çerçevesinde dava dışı şirketin teklif verdiği ve davacı şirketin devrinin imzalanan HSS ile gerçekleştiği, böylece davacı şirketin özelleştirilmesinde hisse satış modelinin uygulandığı, böylece, davacı şirketin tüzel kişiliğine bağlı hukuki statüsü korunarak, davacı şirketin tüm kamu hisselerinin dava dışı şirkete devredildiği, İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi, İhale Şartnamesi ve Hisse Satış Sözleşmesi ile anlaşılmıştır.
Özelleştirme kapsamındaki devirlerde, idarenin bu tür tasarrufları özel hukuk hükümlerine tabi olup, ÖUHK"da BK"nun hükümlerinin uygulanmıyacağı belirtilmemiştir. O halde özel hukuk hükümlerine tabi bu tasarruflara da mülga BK"nın m.179 uygulanabilir. (Arıcı, Mehmet Fatih, Ticari İşletmenin Aktif ve Pasifi ile Devri-2008 BASI, Sayfa 62).
Öte yandan ticari işletmenin devrinde olağan olan, işletmeye ait malvarlığının aktiflerinin yanı sıra, pasiflerinin de devrin kapsamına dahil edilmesi, böylece pasiflerin bir anlamda teminatını oluşturan aktiflerle birlikte bir bütün olarak devredilmesidir. (Bk m.179, TBK m.202, TTK 11/3)
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalardan sonra, somut olaya gelindiğinde; İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi bağıtlandığında, davacı şirketin %100 hissesi davalı TEDAŞ"a ait olup, Özelleştirme İdaresi"nin %100 davalı hissesini ihaleye çıkarması üzerine, dava dışı şirketce hisselerin tümü satın alınarak, hisse satış sözleşmesi imzalanmıştır. Bu bağlamda uyuşmazlığın hisselerin %100 devrini sağlayan ticari işletme devri niteliğinde olan, hisse satış sözleşmesine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Belirttiğim nedenlerle, 29/12/2010 tarihli hisse satım sözleşmesine göre davanın reddi gerekirken,davalı ile yine davalının %100 hisseye sahip olduğu dönemde bağıtlanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesine göre uyuşmazlığı ele alıp çözümleyen çoğunluk görüşüne karşıyım.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.