7. Hukuk Dairesi 2021/35 E. , 2021/2257 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 10/01/2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24/12/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacıların murisi Aziz’in Suriye mültecisi olduğunu, Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Bakanlığının 2510 sayılı İskan Kanunu uyarınca Tevzi Komisyon kararı ile Adana ili, Seyhan ilçesi, Kireçocağı Köyü, Bağlar Mevkiinde kain 5.702 m2 olan taşınmazı verdiği ancak tapuya tescilinin murisleri adına değil davalı Hazine adına yapıldığını ileri sürerek; 2510 sayılı Yasanın 43. maddesi gereğince dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına mirasçılık belgesindeki payları oranında tescilini, mümkün olmaması durumunda ise dava konusu taşınmazın rayiç bedelinden şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılara verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıların davada taraf sıfatlarının bulunmadığı, 01.10.1966 tarih 6/7104 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi uyarınca Suriye uyruklu vatandaşların Türkiye’de bulunan taşınmazlarına Hazine tarafından el konulduğundan mirasçılarına intikal etmeyeceği gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların 01.10.1966 tarih ve 6/7104 Bakanlar Kurulu Kararnamesi gereğince davacıların Suriye mültecisi kök murisleri yönünden mülkiyet iddiasında bulunamayacakları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
I- A) 7.11.1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının; "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesinde, Herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu; bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği; mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı,
B) 28.5.1927 tarihli ve 1062 sayılı "Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye"deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabelei Bilmisil Tedabiri İttihazı Hakkında Kanun"un 1. maddesinde, "İdari mukarrerat veya fevkalade veya istisnai kanunlarla Türkiye tebaasının hukuku mülkiyetini kısmen veya tamamen tahdit eden devletlerin Türkiye"deki tebaasının hukuku mülkiyeti dahi icra Vekilleri Heyeti karariyle Hükümet tarafından mukabelei bilmisil olmak üzere kısmen veya tamamen tahdit ve menkulat ve gayrimenkulatına vaziyet olunabilir.
Vaziyed edilen emvalin varidatı ve ledelicap tasfiyelerinden mütevelit hasılatı, vesaika istinaden isbat edecekleri zarar nispetinde, zarar gören Türk tebasına tevzi olunur.",
C) 1) Mirasın mirasçılar tarafından kazanılmasını düzenleyen 599. maddesinde,
"Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.",
2) "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması" kenar başlıklı 705. maddesinde,
"Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.",
Hükümlerine yer verilmiştir.
II- Anayasanın 35. maddesinde herkesin miras ve mülkiyet hakkına sahip olduğu ve bu hakların korunmasına ilişkin hükümlerden herkesin faydalanacağı düzenlenmiştir. Suriye Hükümetinin Türk vatandaşlarının Suriye"de bulunan taşınmazlarına müdahalelerde bulunması üzerine, 1062 sayılı Hudutları Dâhilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye’deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabelei Bilmisil Tedabiri İttihazı Hakkındaki Kanunla sınırlayıcı hükümler getirilmiştir.
1062 sayılı Kanunun 1. maddesine göre idari kararlar veya olağanüstü veya istisnai kanunlarla Türk vatandaşlarının mülkiyet haklarını kısmen veya tamamen sınırlandıran devletlerin Türkiye"deki tebaasının mülkiyet hakları Bakanlar Kurulu Kararıyla mukabele-i bilmisil olmak üzere kısmen veya tamamen sınırlandırılacak, menkul ve gayrimenkullerine el konulacak, el konulan malların gelirleri ve tasfiyelerinden doğacak hâsılat ise belgelerle ispat edilen zararları oranında zarar gören Türk vatandaşlarına dağıtılacaktır.
1062 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulunun 13.01.1939 günlü ve 2/17317 sayılı Kararı ile Suriye ve Lübnan uyruklulara ait taşınmazların başkalarına devir ve ferağı yasaklanmış; 14.02.1942 günlü ve 2/17317 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de muvazaalı temliklerin önlenmesi yönünden Suriye ve Lübnan uyruklu özel ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı, malları üzerinde haciz konularak satışlarının yapılması yasaklanmış, kamulaştırma bedelinin de Hazine elinde emaneten muhafaza edilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
18.11.1957 günlü ve 4/9697 sayılı Kararla da Suriye uyruklulara ait olan taşınmazların rızai taksim ve ifrazına müsaade edilmemiş, ortaklığın giderilmesinin ancak mahkeme kararı ile olabileceği, satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildiği takdirde paranın Hazine yedinde emaneten muhafaza edilmesi kabul edilmiştir.
01.10.1966 günlü ve 6/7104 sayılı Suriye Uyrukluların Mallarının Tespiti ve Bu Mallara El Konulması Hakkındaki Yönetmeliğin 1. maddesinde; Suriye uyruklu tüm özel ve tüzel kişilerin Türkiye"de bulunan taşınır ve taşınmaz mallarına Hazinece el konulacağı, 11. maddesinde ise Hazinenin müdahil olarak katılması gerektiği öngörülmüştür.
1062 sayılı Kanunun ve bu Kanununa dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararlarının amacı, Türk vatandaşlarının mülkiyet haklarını kısmen veya tamamen sınırlandıran devletlerin Türkiye"de bulunan vatandaşlarının mülkiyet haklarını benzer sınırlamalara tâbi tutmaktır.
4721 sayılı Kanunun 599. madde hükmü uyarınca, davalı Türk vatandaşı mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanmıştır. Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması kural olarak tescille olmasına karşın aynı Kanunun 705. maddesi uyarınca, mirasçılar terekeye dahil taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkına tescilden önce sahip olmuşlardır.
Anayasanın 35. maddesi herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğunu; bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceğini öngörmüştür. 1062 sayılı Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan 1939, 1942, 1957 ve 1966 tarihli kararnamelerle getirilen sınırlamalar iradi tasarruflara ve muvazaalı işlemlere yönelik olup, Suriye uyruklu kişilerden kanun gereğince miras hakkı kazanan Türk vatandaşlarının miras haklarına herhangi bir sınırlandırma getirmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Türk vatandaşları oldukları anlaşılan davacıların Suriye mültecisi kök murisleri yönüyle mülkiyet iddiasında bulunabilecekleri göz önüne alınarak inceleme yapılması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/10/2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yasal dayanağı gösterilmek suretiyle oluşturulan ilk derece mahkemesinin kararının onanması gerektiği düşüncesi ile, sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına katılmıyoruz.