3. Hukuk Dairesi 2020/746 E. , 2020/4702 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
VEK.AV....
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen muarazanın önlenmesi davasında asıl ve birleşen Elazığ 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/648 Esas sayılı dosyasında davanın kabulüne, birleşen diğer iki dava hakkında davanın reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; tarafların istinaf başvurusunda, davalı ve birleşen dosya davacı SGK vekilinin istinaf talebinin reddine, davacı ve birleşen dosya davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı/birleşen dosyalar davacısı SGK vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, asıl dosya ile; davacı hastane aleyhine yapılan şikayet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, davalı ile aralarında imzaladıkları Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesine aykırı olarak 01.01.2012-31.12.2012 tarihleri arasında hastanenin sunmadığı hizmeti fatura ettikleri gerekçesiyle 90.000 TL cezai şart bedeli ile 4.177,54 TL fatura bedelinin iadesinin talep edildiğini, söz konusu işlem nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini; asıl dosya ile birleşen Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin Esas: 2014/648 sayılı dosyasında ise; asıl davaya konu cezai şartın eksik bildirildiğinden bahisle önceki tutara (90.000 TL) ek olarak uygulanan cezai işlemin iptalini talep ve dava etmiştir.
Asıl dosyada ve birleşen Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin Esas: 2014/648 sayılı dosyada davalı kurum; davanın reddine karar verilmesini istemiş, birleşen Elazığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin Esas: 2013/600 sayılı dosyasında davacı kurum; asıl davaya konu cezai şartın ve yersiz ödenen fatura bedelinin davalı hastaneden tahsiline karar verilmesini, birleşen aynı mahkemenin Esas: 2015/88 sayılı dosyası ile de davacı kurum; asıl davaya konu cezai şartın eksik bildirildiğinden bahisle önceki tutara (90.000 TL) ek olarak uygulanan cezai işlemin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince; bilirkişi raporu doğrultusunda, asıl dosyanın kabulüne, davalı kurumun 25/04/2013 tarihli ve sayı B.13.2 SGK.4.23.20.01/7.138.259 sayılı 94.481,56 TL bedelli ceza bildirim işleminin iptali ile bu işlemler kapsamında davacının borçlu olmadığının tespitine, birleşen Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin Esas: 2014/648 sayılı dosyasında davanın kabulüne, davalı kurumun 18/09/2014 tarihli ve sayı B.13.SGK.4.23.01/13.105.576 sayılı 24.000 TL bedelli ceza bildirim işleminin iptali ile bu işlemler kapsamında davacının borçlu olmadığının tespitine, birleşen Elazığ 2.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin Esas: 2015/88 sayılı dosyasında ve birleşen Elazığ 2.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin Esas:2013/600 sayılı dosyasında davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davalı/birleşen dosya davacısı kurum vekilinin istinaf talebinin reddine, davacı/birleşen dosya davalısı hastane vekilinin istinaf isteminin kabulü ile; Elazığ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 13/12/2016 tarihli 2013/464 Esas ve 2016/428 karar sayılı gerekçeli kararının hüküm kısmındaki, 2013/464 esaslı dosya ile ilgili son parağraftaki "1.800,00 TL" rakamının, 2014/648 esaslı dosya ile ilgili son parağraftaki "1.800,00 TL" rakamının, 2015/88 esaslı dosya ile ilgili son parağraftaki "1.800,00 TL" rakamının ve 2013/600 esaslı dosya ile ilgili dördüncü parağraftaki "1.800,00 TL" rakamının, kaldırılarak yerlerine sıra ile "10.284,16 TL", "2.880,00 TL", "2.880,00 TL" ve "10.284,16 TL" rakamlarının yazılmak suretiyle düzeltilmesine karar verilmiş, hüküm davalı/birleşen dosyalar davacısı kurum tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, davacı hastane tarafından sunulmayan sağlık hizmetinin davalı kuruma fatura edilmesi nedeniyle davacı hastaneye uygulanan cezai işlemin iptali ve fatura bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine, kurumun davacı olduğu davalar ise söz konusu cezai işlemin tahsiline ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; cezai işleme konu hastaların davalı kurumda ve mahkemede verdikleri ifadeler ile medula sistemindeki bilgilerin mevzuat hükümleri çerçevesinde birlikte değerlendirilmesinde davalı kurumun cezai işleminin ve fatura bedelinin tahsili talebinin yerinde olmadığı belirtilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince de dosya içeriğine ve olaya uygun düşen ilk derece mahkemesince alınan rapor doğrultusunda uyuşmazlığın nitelendirilmesi ve ulaştığı sonucun doğru olduğu belirtilerek kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı/birleşen dosyalar davacısı kurum vekillinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HMK 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep
edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun ayrıntılı incelenmesine gelince; cezai şarta konu hasta ... "ın, kurumda verdiği ifadede; 19.01.2012 ve 03.02.2012 tarihlerinde davacı hastaneye gitmediğini, herhangi bir şikayeti olmadığından enjeksiyon yaptırmadığını beyan etmiş; mahkemede ise kalp hastası olduğunu, kalp ilaçlarını davacı hastanede yazdırdığını, davacı hastanede idrar yollarından ameliyat olduğunu, sadece bir gece serviste yattığını belirtmiştir. Hasta beyanları ile medula sistemini birlikte değerlendiren bilirkişi raporunda ise medula çıktısından hastaya acilde 09.01.2012 ve 03.02.2012 tarihlerinde muscoril ampul ve diplomec ampul yapıldığı ve davalı kuruma fatura edildiği anlaşıldığından hasta beyanına göre yapılan kesintilerin ve cezai şartın yerinde olmadığının belirtildiği, diğer hasta ..."nun davalı kurumda verdiği ifadede; 25.09.2012 ve 06.10.2012 tarihlerinde işe yeni girdiğini, iş yerinden rapor istendiğini, davacı hastaneden rapor aldığını, belirtilen şikayetler ile hastaneye gitmediğini beyan ettiği; mahkemede ise; 25.09.2012 tarihinde davacı hastanenin acil servisine grip olduğu için gittiğini, 06.10.2012 tarihinde ise işe gitmek için istenen sağlık raporu için davacı hastaneye gittiğini, dahiliye doktorunun kendisini acil servise göndererek tetanoz aşısı yaptırdığını beyan ettiği, bilirkişi raporunda ise hasta medula çıktısından hastaya 25.09.2012 tarihinde acil polikliniğinde novalgin ampul ve yara pansumanı yapıldığı, 06.10.2012 tarihinde acil polikliniğinde metmapid ampul ve arveles ampul yapıldığı, hasta ifadesine göre anılan tarihte hastanın davacı hastaneye başvurduğu anlaşıldığından cezai işlemin ve kesintinin yerinde olmadığı belirtildiği, diğer bir hasta ... "nin davalı kurumda verdiği ifadede; 01.02.2012 tarihinde elini cam kestiğini, davacı hastanede pansuman yaptırdığını, 28.03.2012 tarihinde hastaneye gitmediğini beyan ettiği, mahkemede beyanının alınmadığı, bilirkişi raporunda ise; hasta çıkış özetinde hasta sol ayağında zedelenme ağrı şikayeti ile geldiği, muayene edildiği, pansuman yapıldığının belirtildiği, hasta ifadesine göre bu yönde şikayeti olduğu ve yapılan işlemle uyumlu olduğundan 01.02.2012 tarihinde yapıldığı kabul edilen hastaya aynı şikayetle 28.03.2012 tarihinde de yapılmış olmasının doğal olduğu, bu nedenle yapılmış olan kesintinin ve cezai şartın yerinde olmadığının belirtildiği görülmüştür.
Yukarıda ayrıntılı açıklanan bilirkişi raporunda görüldüğü üzere, cezai işleme konu dava dışı bazı hastaların davalı kurumda ve mahkemede verdikleri ifadelerde davacı hastanede yapılan işlemler ile medula kayıtlarında yapılan işlemlerin birbirinden farklı olduğu, buna rağmen bilirkişilerce davalı kurumca yapılan kesintinin ve cezai işlemin yerinde olmadığı şeklinde görüş bildirdikleri böylece raporun hatalar içerdiği ve dosya kapsamı ile uyuşmadığı görülmüştür. Bu nedenle söz konusu rapor, hüküm kurmaya, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, raporun dosyadaki bilgi ve belgeler ile uyumlu olacak, hata ve çelişkileri giderecek şekilde, somut verilere dayalı, gerekçeli, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporunun hazırlanarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; Bölge adliye mahkemelerinin duruşmasız olarak esas hakkındaki istinaf incelemesi yapmaları durumundaki karar verme usulü 6100 Sayılı HMK"nun 353/1-b-2. maddesinde düzenlenmiş olup yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilipte yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilebilecektir.
Ayrıca bölge adliye mahkemesi kararlarında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk Derece Mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır. Aynı kanunun 359/2 maddesinde ise "hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesinin kararına atıf yapılarak vekalet ücretine ilişkin hükmün düzeltilmesine, hüküm fıkrasının diğer kısımlarının aynen bırakılmasına karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen dahi olsa kabul edildiği durumlarda öncelikle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi ve yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekmektedir.
O halde bölge adliye mahkemesince, yukarıda açıklanan HMK’nın 359/2. ve 353/1-b-2. maddelerindeki düzenlemeler de gözetilerek, esas hakkında taleplerin her biri hakkında tek tek hüküm kurulması gerekirken, vekalet ücretinin düzeltilip ilk derece mahkemesi kararına gönderme yapılmak suretiyle ilk derece mahkeme kararının diğer kısımlarına aynen geçerlilik tanıyacak ve kararın infazında tereddüt oluşmasına sebebiyet verecek şekilde karar verilmesi hatalı olup yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK"nın 371 inci maddesi uyarınca asıl davada davalı/birleşen davalarda davacı kurum yararına BOZULMASINA, HMK"nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 24/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.