4. Hukuk Dairesi 2019/824 E. , 2019/5369 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki haksız eylem nedeniyle maddi tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 14/11/2018 gün ve 2018/3197-2018/6959 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde taraf vekillerince kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’un 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istemleri reddedilmelidir.
2-Davalının diğer karar düzeltme isteminin incelenmesinde;
Dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Dairemizin, 14/11/2018 gün, 2018/3197 esas ve 2018/6959 karar sayılı ilamı ile onanmış, taraf vekilleri kararın düzeltilmesini istemiştir.
Davacı, asfalt kaplama ve yapım işini üstlendikleri yoldan, davalıya ait ağır tonajlı araçların, yapım aşamasında geçişleri nedeniyle yola hasar verildiğini, bu nedenle bozulup kulanılamaz hale gelen yolun yeniden yapılabilmesi, bozulan yerlerin onarım ve bakımı için ayrıca çalışma yapmak zorunda kaldıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 185.000,00 TL nin zararın oluştuğu 30/07/2007 tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanacak temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, ulaşıma ve trafiğe kapatılmayan dava konusu yoldan, araçlarının geçmesi nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığını, yolun standartlara uygun yapılmaması nedeniyle hasarın meydana geldiğini savunmuştur.
Mahkemece; davanın reddine dair verilen ilk karar, (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 18/10/2011 gün, 2010/6674 esas ve 2011/6129 karar sayılı ilamı ile davalının yol inşaatı tamamlanmadan davacı tarafından inşaası devam eden yoldan araçlarının geçtiğini kabul etmesi dikkate alındığında, meydana gelen zarar ile davalının eylemi arasında illiyet bağının bulunacağı ve davalının sorumlu olacağı, iş sahibine teslim edilmemiş yoldan geçen davalının, açıklanan nedenle kural olarak sorumlu olduğu, ancak davacı henüz tamamlanmamış yola davalının girmesini engellememiş ve yolun çalışma sırasında trafiğe kapatılması için gereken tedbirleri almamış ise, bu durumun davacı yönünden müterafik kusur oluşturacağı, mahkemece davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması, bu yönde taraf delillerinin toplanarak yeniden bir başka bilirkişi kurulundan
rapor alınması ve tarafların kusur oranlarının saptanması, davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi yönünde bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyulmuş ve hükme esas alınan 05/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacının talep edebileceği tazminat miktarı, 474.604,09 TL ve davacının müterafik kusur oranı ise 2/8 olarak saptanmış, bilirkişi raporunda belirlenen bu miktar üzerinden davalının 6/8 oranındaki kusuruna göre davacının davalıdan talep edebileceği tazminat miktarının 355.953,07 TL olduğu, ancak davacının 185.000,00 TL lik talebine bağlı kalındığı gerekçesiyle, 185.000,00 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesinde (mülga HUMK’nun aynı doğrultuda hüküm içeren 74. maddesinde); “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır” hükmü düzenlenmiştir.
Yine taleple bağlılık ilkesi uyarınca, bölüşük kusur indiriminin belirlenen zarar miktarı üzerinden değil, istem miktarı üzerinden yapılması gerekir.
Somut olaya gelince; davacı, davalıya ait ağır tonajlı araçların geçişleri nedeniyle davalıdan 185.000,00 TL tazminatın tahsilini istemiştir. Zarar kapsamının belirlenmesi için bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davalıdan talep edilebilecek tazminat miktarının 474.604,09 TL olduğu açıklanmıştır. Mahkemece, davalının 6/8 oranındaki kusuruna isabet eden tazminat miktarı 355.953,07 TL olarak tespit edilmiş, ancak davacının dava dilekçesindeki 185.000,00 TL lik talebiyle bağlı kalındığı belirtilerek, bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Şu halde mahkemece, bölüşük kusur indiriminin bilirkişi raporunda belirlenen tazminat miktarı üzerinden değil, davacının istem miktarı üzerinden yapılması ve buna göre bulunacak bedele hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu durum kararın bozulmasını gerektirir ise de, karar onanmış olduğundan davalının karar düzeltme istemi HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli, Dairemizin 14/11/2018 gün, 2018/3197 esas ve 2018/6959 karar sayılı onama kararı kaldırılmalı ve karar gösterilen nedenle davalı yararına bozulmalıdır.
3- Davacının karar düzeltme istemine gelince;
Mahkemece, maddi tazminatın haksız fiil tarihi olan 30/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Ayrıca, 3095 sayılı Kanun’un 2/3 maddesi uyarınca gerçek ve tüzel kişi tacirler arasında haksız eylem dahil her türlü nedenden kaynaklanan alacaklarda istek halinde T.C Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans oranında temerrüt faizine hükmedilmesi zorunludur.
Davalı TPAO’lığı Ana Statüsünün 1. maddesinde; “Bu ana statünün amacı; 08/06/1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak ve söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere, ... (TPAO) adı altında teşkil olunan İktisadi Devlet Teşekkülü’nün hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilât yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir.” 3. maddesinde; “Bu Ana Statü ile teşkil
olunan TPAO Tüzel Kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülüdür. TPAO KHK, bu ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabidir.” denilmektedir.
TPAO’lığı özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olmasının yanısıra, ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletilmekte, yaptığı işler ticari sayılmakta ve sonuç itibariyle de çok açık biçimde tacir sıfatını taşımaktadır.
Şu halde, tacir sıfatını taşıyan davacı ile yine açıklanan nedenlerle tacir olduğu kabul edilmesi gereken davalı arasındaki haksız eylemden kaynaklanan davada yürütülecek faiz, yasal faiz olmayıp ticari faizdir. Mahkemece, bu yön gözetilmeksizin istem gibi ticari işlerde uygulanarak temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken, yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bu durum kararın bozulmasını gerektirir ise de, karar onanmış olduğundan davacının karar düzeltme istemi HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli, Dairemizin 14/11/2018 gün, 2018/3197 esas ve 2018/6959 karar sayılı onama kararı kaldırılmalı ve karar gösterilen nedenle davacı yararına bozulmalıdır.
SONUÇ: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-442. maddeleri gereği yukarıda (2) ve (3) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle tarafların karar düzeltme isteklerinin KABULÜNE, Dairemizin 14/11/2018 gün, 2018/3197 esas ve 2018/6959 karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına; kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenle davalı yararına, (3) nolu bentte gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA, davalının diğer karar düzeltme istemlerinin yukarıda ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve tashihi karar talep eden taraflardan önceki onama kararımızla alınan harç ile peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 18/11/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, davalıya ait ağır tonajlı araçların geçişi sırasında yola hasar verildiğini bildirerek yolun onarım ve bakımı için yapılmak durumunda kalınan masraftan kaynaklı zararlarının tazminini istemiştir.
Davalı cevabında, ulaşıma ve trafiğe kapatılmayan dava konusu yoldan, araçlarının geçmesi nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığını, yolun standartlara uygun yapılmamasından hasarın meydana geldiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin davanın reddine dair verdiği ilk kararı, davacının temyizi üzerine (kapatılan) 7.Hukuk Dairesinin 18/10/2011 gülü ilamıyla, davacı tarafın müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması, bu yönde taraf delillerinin toplanarak yeniden bilirkişi raporu alınarak tazminat mitarının belirlenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş; mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında alınan 05/07/2017 günlü bilirkişi raporu hükme dayanak yapılarak, hasarın giderim bedeli 474.604,09 TL, davacının müterafik kusur oranı 2/8, davalının kusur oranı ise 6/8 olarak saptanmış; davalının kusur oranına düşen tazminat miktarının 355.953,07 TL olduğu, ancak davacının talebi 185.000,00 TL olduğundan taleple bağlı kalınarak 185.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; tarafların temyizi üzerine karar Dairemizce onanmış, bu defa tarafların karar düzeltme isteği üzerine dosya yeniden incelenmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde, davalının hasardan sorumlu olduğunu bildirmiş, ancak tam kusurlu olduğunu açıkça bildirmemiştir. Bu haliyle talepten kusur indirimi yapılmaması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun ikinci bentteki bozma görüşüne katılmamaktayım.18/11/2019