Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3915
Karar No: 2020/1453
Karar Tarihi: 17.02.2020

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/3915 Esas 2020/1453 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2019/3915 E.  ,  2020/1453 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05/12/2017 tarih ve 2016/414 E- 2017/1115 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 26/06/2019 tarih ve 2018/756 E- 2019/832 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun"un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketlere 25/02/2000 tarihinde toplam 61.035,00 DM para yatırdığını, müvekkilinin adı geçen parayı davalı şirket adına hareket eden, kendini davalı şirketin yetkilisi gibi tanıtan ve bu şekilde birçok kişiden para toplayan şirket çalışanına teslim ettiğini, müvekkilinin söz konusu parayı yurt dışında işçi olarak çalışarak biriktirdiğini ve davalı şirketlere para verirken de yurt dışında biriktirdiği paranın Türkiye"de değerlenmesi ve ülke ekonomisine katkı sağlaması amacını güttüğünü, davalı şirket tarafından müvekkilinden alınan paraların daha sonra verilerek hisse senetlerine karşılık alındığını, davalı tarafın müvekkilini yatırdığı parayı isteği zaman geri alabileceğini söyleyerek inandırdığını ve güven telkin ettiğini, ancak müvekkilinin defalarca talep etmesine rağmen yatırdığı parayı geri alamadığını ileri sürerek 61.035,00 DM"nin dava tarihindeki TL karşılığından fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 20.000,00 TL"sinin avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 07/09/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile 26.127 Euro"nun dava tarihindeki değeri olan 86.198,19 TL"sinin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının dilekçesinde iddia ettiği ödeme tarihinin çelişkili bir şekilde açıkladığını, teminat göstermek zorunda olduğunu, davanın hak düşürücü süre ve zaman aşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, davacının dayanak gösterdiği belgenin davalıyı ilzam etmeyeceğini, davacının işbu davada bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanması yönündeki beyanlarının kabulünün de yasal olarak mümkün olmadığını, SPK mevzuatının
    ihlal edildiği yönündeki iddianın gerçeği yansıtmadığını, ayrıca eski TTK ve Borçlar Kanunu hükümlerinin ihlal edildiği yönündeki iddialarının da gerçeğe uygun düşmediğini, hile iddiasının yasal dayanağının bulunmadığını, haksız fiil hükümlerinin açılan davada uygulanmasının söz konusu olamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince, davalı tarafın hak düşürücü süre ve zaman aşımı def"inin yerinde olmadığı, davalı şirketin SPK"ya kendisinin sunduğu CD"ler gereğince alınan bilirkişi raporuna göre, davacının davalı şirkete 30.927 Euro ödeme yaptığını, iki adet tediye veya kasa tediye makbuzundan dolayı 820 Euro ve 1.000,00 TL"nin düşülmesi gerektiği, davalı tarafça 25/02/2000 tarihli 9.390 DM bedelli Baco Assest İnc başlıklı belgeye yönelik ödeme iddiasının ise Lüksemburg merkezli şirketten temin edilen kredi niteliği taşımadığı, Kombassan İnşaat Tarım A.Ş."nin sermaye olarak konulması planlanan tutarlar olduğu şüphesini uyandırdığı yönündeki tespitler karşılığında, davalının Lüksemburg merkezli firmaya ait belgeye dayalı olarak ödemede bulunduğu savunmasının nazara alınmayacağı gerekçesiyle 86.190,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
    Karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalı şirketçe ödeme belgesi olarak sunulan 25/02/2000 tarihli Baco Assest İnc başlıklı 9.390 DM bedelli belge olan 4.800 Euro"nun 06/04/2011 tarihli 1.000,00 TL bedelli (458,72 Euro) ve 27/08/2007 tarihli 820 Euro"nun davacı alacağı olan 30.927 Euro"dan mahsubu gerektiği, bunu nerticesinde davanın 81.979,45 TL yönünden kabulü gerektiği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne ile davacının davalı ...Ş."nin şirket ortağı olmadığının tespitine, 81.979,45 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair kararın davalı vekili tarafından istinafı üzerine, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yukarıda özetlenen şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ""31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.1.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun"un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
    Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu"nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re"sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının re"sen BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY

    Dairemiz çoğunluğunun bozma düşüncesine dayanak teşkil eden 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde, kanaatimce, her şeyden önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve bu maddede öngörülen karar alma hakkıyla birlikte ele alındığında Anayasa’nın 36. maddesinde hükme bağlanan hak arama hürriyetini ihlal eden bir yasal düzenlemedir.
    Öte yandan, söz konusu hüküm, yine Anayasa’nın 9. maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin hükme, kanun maddesinin kamuoyunca bilinen ve sınırlı sayıdaki sermaye şirketi ile ve bu şirketler aleyhine açılan davalarla ilgili olduğu düşünülecek olursa Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamındaki 10/4. maddesi ile yasama meclisinin bir devlet organı sıfatıyla bu ilkeye uygun hareket etme zorunluluğuna ilişkin 10/5. maddesine, yine Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen ve kişinin temel hak ve hürriyetleri kapsamındaki mülkiyet hakkına ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılacağına ilişkin hükme aykırı olduğu gibi, buradan hareketle, devletin, kişinin temel haklarını hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya çalışması gerekmesine karşın hak arama ve mülkiyet hakkının kullanımının önüne geçen bir düzenleme olarak ortaya çıkmış bulunması nedeniyle
    Anayasa’nın 5. maddesine, keza düzenlemenin kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamındaki hak arama ve mülkiyet hakkının özüne dokunan niteliği gözetildiğinde Anayasa’nın 13. maddesine, Anayasa’nın 138/3. maddesinde görülmekte olan somut davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme dahi yapılamayacağı hükme bağlanmış iken dava hangi nedenle açılmış olursa olsun verilecek kararın ve hatta yargılama giderlerinin dahi ne şekilde hükme bağlanacağının düzenlenmiş olması nedeniyle söz konusu hükme de aykırı düşmektedir.
    Her ne kadar Anayasa’nın 167. maddesinde devletin para, kredi, sermaye piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı öngörülmüş ise de, alınacak bu tedbirlerin herhalde Anayasaya aykırı bir kanuni düzenleme yoluyla gerçekleştirilmesi düşünülemeyecek olup aksinin kabulü Anayasa’nın başlangıç hükümlerine açıkça aykırı düşecektir.
    Tüm bu nedenlerle, çoğunluk kararının dayanağı yasa hükmünün, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması ve buradan çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumdan çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi