14. Hukuk Dairesi 2016/8465 E. , 2019/2368 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.06.2008 gününde verilen dilekçe ile su geçit hakkı tesisi, suya elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın usulden reddine dair verilen 17.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava, mecra irtifakı kurulması, birleştirilen dava suya elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, alternatif güzergahlardan 3440 parsel sayılı taşınmaz maliklerinin davaya dahil edilmesi için davacı vekiline kesin süre verildiği, davacı tarafın anılan taşınmaz maliklerini davaya dahil etmeyerek taraf teşkilini sağlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nin 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hakim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılacak iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Davacıya 3440 parsel sayılı taşınmaz (2. alternatif) maliklerinin davaya dahil edilmesi için 22.01.2013 günlü celsede süre verildiği, davacının dahili dava dilekçesini süresinde mahkemeye ibraz ettiği, mahkemece dahili dava dilekçesinin tebliğe çıkarıldığı, dahili davalılardan ...’ye usulüne uygun tebliğ yapıldığı ancak ...’ye çıkartılan tebligatın öldüğü için iade edildiği görülmüştür. Sonrasında mahkemece, davacı vekiline 3440 parsel sayılı taşınmaz maliklerinden ...’nin mirasçılık belgesini alması ve mirasçılarını davaya dahil etmesi için süre verilmiş ise de verilen süre HMK’daki kesin süre niteliğinde değildir.
Bu nedenle mahkemece, davacı vekiline ...’nin mirasçılarını gösterir mirasçılık belgesini alması, belirlenecek mirasçıları davaya dahil etmesi için yeniden yetki ve süre verilmeli; eğer davacı tarafça bu alternatiften geçit istenmiyorsa imzalı beyan alınmak suretiyle şimdiki gibi davanın reddine karar verilmelidir.
Mahkemece, değinilen hususlar gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.03.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.