8. Hukuk Dairesi 2015/10165 E. , 2017/2753 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil Olmadığı Takdirde Katkı Payı Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile tapu iptal-tescil, olmadığı takdirde alacak isteğinde bulunmuş ayrıca elden verilen 5.000 doların iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 22.03.2001 tarihinde davacı tarafından, davacının ağabeyi ile birlikte ağabeyi de yengenin üzerine taşınmazın tapusunu yaptırırken davalı üzerine tapusunun yapıldığı, bu işlemin gizli bağış niteliğinde bulunduğu, davacının bu işlem sırasında bağış kastı ve iradesi taşıdığı gerekçesiyle davacının katkı payı davasının reddine, davacının davalıya verdiğini iddia ettiği 5.000 doların iadesi talebinin genel mahkemede değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bu talep ile ilgili mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi üzerine; hüküm, katkı payı davasının reddine ilişkin kısım yönünden davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 22.09.1996 tarihinde evlenmişler, 16.07.2002 tarihinde tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir( TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir(4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 8129 parsel sayılı taşınmazın 22/310 hissesi, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 22.03.2001 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 s.lı TMK 179 m).
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hâkime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptal-tescil, olmadığı takdirde katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 285. maddesine göre bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık (ivaz) almaksızın, bağışlananın mal varlığında bir artış sağlamak,zenginleştirmek amacıyla mallarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir(... , ..., ...: Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri,... 2013, s. 344,..., ...: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 6. B., İstanbul 2002, s. 222). Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkça ortaya konulabileceği gibi gizli(örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilemez. Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama sayılmaz (TBK 285/3).
Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır.
Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Bağışlamanın yukarıda açıklanan öğeleri gözetildiğinde, bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir(Gümüş, M. Alper: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. 1, 3. B., İ...2013, s. 205; ..., ...Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2.B., Ankara 2008, s. 144).
Somut olayda; davacı vekili dava dilekçesinde vekil edeninin tasfiyeye konu taşınmazı davalı eşinin ricası ve kardeşinin de eşine taşınmaz devretmesi üzerine davalı eşinin isteklerine dayanamayıp davalı eş adına tescil ettirdiğini bildirmiştir.
Bağışı çağrıştıracak başka bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Karşılıklı güven ve sadakat, gerek örf ve adet, aile bütünlüğü kavramı ve gerekse olağan yaşam koşulları gereği, ayrım gözetilmeksizin eşin birinin diğerine para intikal ettirmek suretiyle mal edindirmesi mümkündür ancak, bunda duraksama olmayacak şekilde bağış iradesi ve kastının olduğu sonucuna varmak için kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı eşin taşınmazın bedelsiz olarak bağış amacıyla davalı kadın adına tescil edildiğine ilişkin irade açıklaması bulunmamaktadır. Kaldı ki davalı kadın vekili, cevap dilekçesinde taşınmazın bağış yolu ile vekil edeni adına tescil edildiğini ifade etmemiş, aksine tasfiyeye konu taşınmazın vekil edeninin altınları satılarak ve babasından para alınmak suretiyle satın aldığını savunmuştur.
Davada, davacı tarafın bağış iradesi ve kastı olmadığı anlaşıldığına göre Mahkemece, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak ve toplanacak olan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmadığından bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüyle hükmün katkı payı davasının reddine ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine,
02.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.