Hukuk Genel Kurulu 2017/2753 E. , 2018/1126 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “esere tecavüzün önlenmesi, maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.10.2011 gün ve 2009/55 E. 2011/173 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 18.02.2013 gün ve 2012/2983 E., 2013/2745 K. sayılı kararı ile:
“…Davacı vekili, müvekkilinin ... X isimli kitabı Türkçe"ye çevirdiğini, Yeni Şafak Gazetesi"nin herhangi bir sözleşme yapmadan, izin almadan müvekkilinin eser sahibi olduğu kitabı kupon karşılığı promosyon olarak okuyucularına verdiğini, bir kısım nüshalarda çevirmen olarak müvekkilinin isminin dahi geçmediğini, davalıların bu eylemlerinin haksız fiil ve kusur sorumluluğu oluşturup mali ve manevi haklara zarar verdiğini ileri sürerek 15.000,00 TL manevi 184.167,00 TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile tecavüzün önlenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davaya konu edilen promosyonun dava dışı ... Yayınları Yayın Dağıtım Paz. Tic. A.Ş ile müvekkillerinden ...arasında düzenlenen sözleşme uyarınca yapıldığını, bu yayınevi tarafından basılan kitabın promosyon olarak okuyucularına verildiğini, bir hak ihlali varsa bunun dava dışı yayın şirketine karşı ileri sürülmesi gerektiğini, kendilerine husumet düşmeyeceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalılardan ..."in Yeni Şafak Gazetesi genel yayın yönetmeni, ..."ın ise sorumlu müdürü olduğu, Basın Kanun"unun 13. maddesi uyarınca en üst düzeyde yönetici olmayan bu kişilere husumet düşmeyeceği, davalıların, davacının haklarını sözleşme yaptıkları ... Yayınları Yayın Dağıtım Paz. Tic. A.Ş"ye devrettiğini kanıtlayamadıklarından FSEK 54. madde uyarınca iyiniyetinin korunamayacağı, davaya konu kitabın gazete tarafından promosyon olarak dağıtılmasından dağıtılan tüm kitap adedi üzerinden hesap yapılmasının doğru olmadığı, promosyon yapılmaması halinde muhtemel baskı adedi ve promosyon nedeniyle ileriye dönük engel olunan baskı durumu dikkate alınarak hesap yapıldığında tazminatın 8.148,00 TL olarak bulunduğu, FSEK 68. madde uyarınca 3 katı tutarının tazminat olarak belirleneceği, FSEK 14 vd. maddelerinde sınırlı olarak sayılan manevi hakların ihlal edildiğinin kanıtlanamadığı gerekçeleriyle davalılar ... ve ... hakkındaki davanın husumetten reddine, davalılar ... ve ... Gazetecilik San. Tic. Ltd. Şti"ne karşı yapılan manevi tazminat talebinin reddine, FSEK 68. madde uyarınca 24.444,00 TL maddi tazminatın ... ve ... Gazetecilik San. Tic. Ltd. Şti"nden tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Mahkeme ilamı, hükmü temyiz eden davalılar vekiline 26.12.2011 günü, davacı tarafın temyiz dilekçesi ise 12.01.2012 tarihinde tebliğ edilmiş ve hüküm anılan davalılar vekili tarafından gerek HUMK"nun 432/1. maddesinde yazılı 15 günlük süre gerekse HUMK"nun 433/2. maddesinde öngörülen 10 günlük katılma yoluyla temyiz süresi geçirildikten sonra 24.01.2012 tarihinde temyiz edilmiştir. HUMK"un 432/4. maddesine göre süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi , 01.03.1990 gün ve 3-4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay da bu konuda karar verebileceğinden, davalılar vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelemesine gelince; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Ancak, davacı eserini kendisinden izinsiz bir şekilde promosyon olarak dağıtıldığını ileri sürmek suretiyle bu davayı açtığına ve davalılardan ..."in Yeni Şafak Gazetesi genel yayın yönetmeni, ..."ın ise sorumlu müdürü olduğuna göre FSEK"in 66"ıncı maddesi uyarınca bu davalıların da tecavüz eyleminden sorumlu olduklarının kabulü gerekmekte iken mahkemece yazılı gerekçe ile anılan davalılar yönünden bu davada uygulama imkanı bulunmayan Basın Kanunu"nun 13"üncü maddesi uyarınca husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-Manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirme de, eser sahibinin FSEK"in 14"üncü maddesi uyarınca eserini yayınlama zamanını tayin hakkının bulunmasına ve eserin daha önceden kamuya arzedilmiş olmasının bu hakkın tüketildiği sonucunu doğurmamasına göre eserin her izinsiz kullanılışında manevi tazminat hakkının bulunduğunun kabul edilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işleme eser niteliğindeki tercüme kitabın eser sahibinden izinsiz promosyon olarak dağıtılmasından kaynaklanan esere tecavüzün önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece davanın davalılar ... ve ... hakkındaki davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine, davalılar ... ve ... Gazetecilik San. Tic. Ltd. Şti."den talep edilen manevi tazminat talebinin reddine, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)’nun 68’inci maddesi uyarınca 24.444 TL maddi tazminatın davalılar ... ve ... Gazetecilik San. Tic. Ltd. Şti."den tahsiline karar verilmiştir.
Davacı vekili ve davalılar vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle oy çokluğuyla bozulmuştur. Karara muhalif olan Sayın Yargıtay Üyesi “…Somut olayda dava konusu eserin olaydan önce davacı eser sahibi tarafından kamuya arz edildiği hususu tartışmasız olup, yukarıdaki paragrafta açıkladığım sebeplerle davacı eser sahibinin manevi haklarından kamuya arz yetkisi hakkının dava konusu olay sebebiyle ihlal edilmediği, bu talebe ilişkin mahkemenin red kararının doğru olduğu kanaatinde olduğumdan, Dairemizin sayın çoğunluğunun “eserin daha önceden kamuya arzedilmiş olmasının bu hakkının tüketildiği sonucunu doğurmayacağı” şeklindeki bozma gerekçesine katılmıyorum…” gerekçesiyle karşı oyunu bildirmiştir.
Yerel mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda uyuşmazlığın esasının görüşülmesinden önce Yerel mahkemece direnme kararının hüküm kısmında bozma kapsamı dışında kalan konularda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına şeklinde karar verilmiş ve sadece husumet ile manevi tazminat yönünden hüküm kurulmuş olmasının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297’inci ve “Hükmün Yazılması” başlıklı 298’inci maddelerine aykırı olup olmadığı hususları ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
Bu noktada tartışılması gereken husus bozma kararı ile bozma kapsamı dışında kalan hususlar da dâhil ilk hükmün tamamen ortadan kalkıp kalkmadığı, varılacak sonuca göre direnme kararında bozma kapsamı dışında kalan konularda da karar verilmesinin gerekip gerekmediğidir.
6100 sayılı HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297’nci maddesine göre;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
şeklinde düzenlenmiştir.
HMK’nın “Hükmün Yazılması” başlıklı 298’inci maddesinde ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle bozma kararına uyulduktan sonra kurulacak yeni hüküm 6100 sayılı Kanun’un 297’nci maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2017 gün ve 2017/8-1616 E., 2017/1707 K., 05.04.2017 gün ve 2017/19-909 E. 2017/622 K., 14.05.2014 gün ve 2013/9-1989 E., 2014/657 K., 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K., 10.10.2012 gün ve 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Bu nedenle, mahkemenin, direnme kararı verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar vermesi gerekmektedir.
Ayrıca, mahkeme hükme esas alınan bilirkişi ek raporları da temin edilerek dosyaya eklenmelidir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, bozma kapsamı dışında kalan konularda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına şeklinde karar verilmiş ve sadece husumet ile manevi tazminat yönünden hüküm kurulmuş olmasının hukuka aykırı olmadığı, hükmün bir bölümünün kesinleştiği hâllerde mahkemece yeniden hüküm kurulmasının gerekmediği, bu gibi durumlarda eldeki davada olduğu gibi kesinleştiği belirtilerek yeniden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmasının yeterli olduğu, kararın kesinleşen bölümünün infazının da mümkün olduğu, bu nedenle direnme kararında davanın daha önce kesinleşen bölüm bakımından yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş olmasının usul hükümlerine aykırı olmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Yerel mahkeme kararı bu hâliyle az yukarıda açıklanan ilkelere uygun olmayıp, ortada usulünce oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca, mahkemece 6100 sayılı Kanun’un 297 ve 298’inci maddeleri gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararının, sair temyiz itirazları incelenmeksizin, usule ilişkin bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Direnme kararının yukarıda gösterilen usulî nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temtiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440’ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.05.2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.