
Esas No: 2019/14338
Karar No: 2021/8384
Karar Tarihi: 16.06.2021
Danıştay 6. Daire 2019/14338 Esas 2021/8384 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/14338
Karar No : 2021/8384
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) …
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI) … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF : 1- … Belediye Başkanlığı
2- …
İSTEMİN KONUSU : Bursa İli, Gemlik İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazı kapsayan alanda parselasyon yapılmasına ilişkin Gemlik Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptali yolunda ... İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karara karşı yapılan istinaf başvurularının reddine dair … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, davacı vekili tarafından gerekçe yönünden, davalı belediye vekili tarafından işin esası yönünden, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
SAVUNMALARIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Davacı tarafından; İdare Mahkemesine usulüne uygun şekilde sunulan mesleki mazeret dilekçesi dikkate alınmadan, yokluğunda duruşma yapılarak karar verilmesi nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiği ileri sürülmekte ise de, taraflardan birinin mazeret bildirmesi halinde duruşmanın ertelenmesi gerektiği yönünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığı, anılan hususun Mahkemenin takdir yetkisinde olduğunun kabulü gerektiği, kaldı ki bakılan davada nihai olarak dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi ve duruşmanın davacının yokluğunda yapılması sonucunda hukuki menfaatinin ne şekilde olumsuz etkilendiğine dair somut bir iddiaya temyiz dilekçesinde yer verilmemesi karşısında, temyiz istemine konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bu yönüyle bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Davacının Anayasaya aykırılık iddiası yönünden yapılan değerlendirmede ise;
3194 sayılı Kanunun "Parselasyon planlarının hazırlanması ve tescili" başlıklı 19. maddesinin 1. fıkrasında; "İmar planlarına göre parselasyon planları yapılıp, belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeninin, dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe girer. Bu planlar bir ay müddetle ilgili idarede asılır. Ayrıca mutat vasıtalarla duyurulur. Bu sürenin sonunda kesinleşir. Tashih edilecek planlar hakkında da bu hüküm uygulanır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı tarafından; mezkur fıkrada yer alan "... Bu sürenin sonunda kesinleşir." ibaresinin, hak sahiplerinin idari işlemden haberdar olmasını engelleyen ve itiraz haklarını elinden alan bir düzenleme niteliğinde olduğundan bahisle Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Bu doğrultuda, davacının Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurulması talebinin temelde; parselasyonun hak sahiplerine yazılı şekilde bildirilmeden, askıda ilan süresinin sonunda kesinleşmesinin ilgili idari merciye itiraz ve dava açma hakkını, diğer bir ifade ile hak arama özgürlüğünü kısıtladığı iddiasına dayandığı anlaşılmakla birlikte, idari işlemin kesin ve yürütülebilir bir işlem haline gelmesi kavramı ile dava açma süresinin yazılı bildirimden itibaren başlayacağı kavramının, birbirinden farklı kavramlar olduğu, Anayasaya aykırılığı ileri sürülen 3194 sayılı Kanunun 19. maddesinin 1. fıkrasının ise idari işlemin kesinleşmesine yönelik düzenlemeler getirdiği açıktır.
Bu çerçevede, idari bir işlemin mevzuatta öngörülen prosedüre uygun olarak tesis edilmesi ve tamamlanması gerekmektedir. Buna göre, belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeni, dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe giren parselasyonun, 3194 sayılı Kanunun 19. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bir ay süreyle askıya çıkarılmak suretiyle ilan edilmesi gerekmekte olup, yasal prosedür tamamlanmadan, diğer bir ifade ile onaylanmadan veya onaylandıktan sonra ilan edilmeden uygulamaya konulan parselasyonun şekil yönünden hukuka aykırı olacağı açıktır.
Diğer taraftan T.C. Anayasasının 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hüküm altına alınmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu kurala bağlandıktan sonra, aynı maddenin 2. fıkrasında, Anayasa kuralına paralel şekilde, idari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı düzenlenmiştir.
Aynı doğrultuda Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 12.02.1970 tarih ve E:1969/2, K:1970/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, Anayasanın idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süreaşımının yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hükmü karşısında, ilan tarihini dava açma süresine başlangıç tarihi kabul etmenin imkansız olduğu, zira Anayasanın temel hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla düzenlemesi ve bu hükmün daha önceki kanunlarda bulunup aynı konuyu düzenleyen hükümlere aykırı olması halinde konuyu yeniden düzenleyen Anayasa hükmünün uygulanmasının tabii olduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu çerçevede, parselasyon gibi subjektif ve kişisel nitelikteki idari işlemlere karşı dava açma süresinin başlaması için ilgililere yazılı bildirim yapılması gerektiği, işlemin ilgilisine ayrıca tebliğ edilmemiş olduğu hallerde, dava açma sürenin belirlenmesinde işlemin ilgilisi tarafından öğrenilme tarihinin esas alınacağı şüphesizdir.
Bu doğrultuda, 3194 sayılı Kanunun 19. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "... Bu sürenin sonunda kesinleşir." ibaresi, idari işleme icrailik kazandıran, işlemin şekil unsuruna yönelik bir düzenleme olduğundan, davacının iddia ettiğinin aksine, ilgililerin itiraz ve dava açma hakkını olumsuz şekilde etkileyen, hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından olan hak arama özgürlüğünü sınırlandırılan bir yönü bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla, davacının Anayasaya aykırılık iddiası yerinde görülmemiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Daireleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
… Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, anılan kararın ONANMASINA, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 16/06/2021 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.