8. Hukuk Dairesi 2015/10577 E. , 2017/3312 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine duruşma istemi gider olmadığından reddedilmiş olmakla, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde belirtilen kooperatif üyeliği ve ev eşyaları nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin davanın reddine dair ilk kararı, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairenin 25.11.2010 tarih, 2010/3422 Esas-2010/5631 Karar sayılı ilamı ile “...Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, tarafların ayrı yaşamaya başladığı 1996 yılından sonra davalının taşınması sırasında eşyaların eski evde kaldığı, kırık dökük olması nedeniyle ekonomik değerinin bulunmadığı bildirildiğine göre, mahkemece eşyalar yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün bu bölümünün açıklanan nedenlerle onanmasına, Davacı vekilinin kooperatif üyeliğine yaptığı katkıya yönelik temyiz itirazlarına gelince; dava konusu kooperatif üyeliği 03.09.1990 tarihinde davalı ... ... adına tescil edilmiş 11.03.2003 tarihinde ...’e devredilmiştir. Tarafların evlendikleri tarihten 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejiminin (743 sayılı TKM.mad. 170) bu tarihten sonra ise eşler başka bir mal rejimini seçmediklerinden boşanma davasının açıldığı 31.12.2002 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu (4722 sayılı Kanunun 10.md. TMK.202, 225 md.) anlaşılmaktadır.
Mahkemece kooperatif üyeliğine yapılan katkının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Taraflar, 1977 yılında evlenmiş, 1990 yılında davalı adına kooperatif üyeliği oluşmuş ve 2003 yılında devredilmiştir. Yargılama sırasında dinlenen tanıklar, tarafların 1996 yılından itibaren ayrı yaşamaya başladıklarını, davacının 1984 yılından 1996 yılına kadar apartmanda kapıcılık yapmak suretiyle çalıştığını, davalının ise hasta bakıcılık yaptığını bildirmişlerdir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre eşlerin ayrı yaşadıkları dönemde katkıda bulunmadıklarının kabulü gerekmektedir. Mahkemece tarafların çalışmalarına ait belge ve bilgiler getirtilmemiş, tarafların ayrı yaşamaya başladıkları 1996 yılına kadar kooperatif üyeliğine ilişkin ödemelerin kim tarafından yapıldığı araştırılmamıştır. Kooperatif üyeliğinin yapıldığı tarih 743 sayılı TKM"nin 170. maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme ilişkin bulunduğuna göre, uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Mahkemece yapılacak iş; öncelikle tarafların evlenme tarihinden ayrı yaşamaya başladıkları 1996 yılına kadar olan çalışmalarına ilişkin kayıt ve belgeler ile 1990 yılından 1996 yılına kadar yapılan kooperatif ödemelerine ilişkin belgelerin bulunduğu yerlerden istenilerek dosya arasına konulması 1996 yılına kadar ki toplam gelirinden tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarının ne olacağının ayrı ayrı belirlenmesi, bu dönemde davacının yapabileceği tasarrufunun toplam tasarrufundaki katkı oranının saptanması, daha sonra bu oran kooperatifin dava tarihindeki 12.04.2007 değeri ile çarpılarak davacının katkı payı alacağının belirlenmesidir. Bu belirlemenin yapılması için konunun uzmanı maliye ve muhasebe işlerinden anlayan bilirkişiden rapor alınmalıdır...” gereğine işaret edilerek ev eşyalarına ilişkin bölüm yönünden onanmış, kooperatif üyeliğine ilişkin bölüm yönünden bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile 28.665,12-TL katkı payı alacağının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, alacağın 22.665,12-TL"sine ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, tasfiyeye konu kooperatif üyeliğine yapılan katkı yönünden dairenin 1/2 hisse karşılığı fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 6.000,00-TL katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur. Dairemizin bozma ilamından sonra verilen 09.12.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile bu isteğini 28.665,12-TL"ye yükseltmiştir. Mahkemece de ıslah ile arttırılan bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. HMK"nun 177. maddesine göre ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilirse de; 04.02.1948 tarih ve 1944/10 Esas-1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağına ilişkindir. İçtihadı Birleştirme Kararları, adeta kanun hükmünde olup, ilke kararlarıdır ve benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar (Yarg.Kan.md.45/5). Durum böyle iken, mahkemece bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin az yukarıda açıklanan İçtihadı Birleştirme Kararı göz önüne alınmadan bozma sonrası yapılan ıslahla arttırılan miktarı da kapsar şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 09.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.