Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2017/25979
Karar No: 2017/25979
Karar Tarihi: 10/6/2020

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZEHRA PERK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/25979)

 

Karar Tarihi: 10/6/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

Zehra PERK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/5/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna ve ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 11/8/2016 tarihli kararı ile -Sorgun Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta olan- başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına ve 31/8/2016 tarihinde meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir.

11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla görevden uzaklaştırılanlar hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki yazısı üzerine başvurucu, Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) talimatıyla 11/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Başvurucu, 12/8/2016 tarihinde müdafii huzurunda Başsavcılıkta ifade vermiş, ifadesinde özetle FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Başsavcılık, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu aynı tarihte Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.

13. Başvurucunun sorgusu Yozgat Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 12/8/2016 tarihinde yapılmış, başvurucunun müdafii de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle Savcılık beyanını tekrar ederek zamanında legal görünümlü olması ve Malatya"da başarılı faaliyetleri bulunması nedeni ile Hügem adlı dershaneye gittiğini, üniversiteyi kazandıktan sonra ailesinden ayrılması nedeniyle bir buçuk yıl kadar örgütün evlerinde kaldığını ve daha sonra bu evlerden ayrıldığını, evlerden tanıdığı kişilerle bazı fikir ayrılıkları yaşaması ve bu kişilerin toplantılarına, sohbetlerine katılmaması nedeniyle kendisini bir süre sonra dışladıklarını, bu kişilerden ayrılarak kiralamış oldukları evde kaldığını ve sonrasında kendi imkânlarıyla ailesinin yanında hâkimlik ve savcılık sınavına hazırlanarak bu sınavı kazandığını, HSYK seçiminde aday olduğundan oy kullanmadığını belirterek FETÖ/PDY"ye üye olmadığını ve amaçları doğrultusunda hiçbir şekilde hareket etmediğini beyan etmiştir. Başvurucunun müdafii, dosyada atılı suçları işlediğine dair bir delil bulunmaması nedeniyle müvekkilinin serbest bırakılmasını talep etmiştir.

14. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:

"... 10/8/2016 tarihli hakimlikten - savcılıktan açığa alma kararı bulunduğu, Ankara C. Başsavcılığının şüpheli hakkındaki ihbarı ile somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu üzerine atılı suçların katalog suçlardan olduğu, suç için kanunda ön görülen ceza miktarı ve suçun halen temadi olması gözönüne alındığında kaçma ihtimalinin olduğu ve bu aşamada adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı, tutukluluğun ölçülü olacağı gözönüne alınarak 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun 94 maddesinin atfı ile CMK.nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca TUTUKLANMASINA ... [karar verildi.]"

15. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliği 22/8/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.

16. Başsavcılık 27/9/2016 tarihinde yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

17. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/4/2017 tarihli kararı ile tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... üzerine yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, soruşturmanın geldiği aşama ve şüphelinin tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alındığında tutuklama tedbirinin artık gereksiz olduğu, tutuklama tedbiri ile ulaşılmak istenen amaca adli kontrol hükümleri ile de ulaşılabileceği kanaatine varılarak şüphelinin tahliyesine... [karar verildi.]"

18. Başvurucu 29/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 25/9/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. FETÖ/PDY ve bu örgütün yargıdaki yapılanmasına ilişkin genel açıklamaların yer aldığı iddianamede başvurucunun gerek organik olarak gerekse örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. İddianamede suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle HSYK"nın 31/8/2016 tarihli kararı ile meslekten ihraç edildiği belirtilmiştir.

ii. Başvurucunun kullanmakta olduğu cep telefonu üzerinde yapılan HTS analizi sonucu düzenlenen rapor içeriğine göre haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütülen kişilerle telefon irtibatının bulunduğu ve örgütün tepe yönetiminden F.İ. ile görüştüğü ileri sürülmüştür.

iii. Başvurucu hakkında FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisaklı olduğu yönünde beyanların yer aldığı belirtilmiştir.

20. İddianamede başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak aynı dönemlerde hukuk fakültesinde okudukları anlaşılan bazı tanıkların beyanlarına dayanılmıştır. Bu beyanların içerikleri özetle şöyledir:

- M.Ç. beyanında "şüphelinin örgüte ait evlerde kaldığını" ifade etmiş ve başvurucuyu fotoğraftan teşhis etmiştir.

- B.Y. (19. Dönem adli yargı hâkim adayı) ifadesinde başvurucu hakkında "16. dönem Adli Yargı hâkim adayıdır. Sicili 171...’dir. 2011 Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Cemaat evlerinde kalmıştır. Aktif görev alıp almadığını bilmiyorum. Cemaat bağlantısının devam edip etmediğini bilmiyorum. Şu an nereye atandığını bilmiyorum. FETÖ soruşturması kapsamında açığa alınmıştır. Okul bittikten sonra cemaatle bağlantısını kopardığını duymuştum" şeklinde beyanda bulunmuştur.

- F.T. ifadesinde başvurucu için "yapıya ait evlerde kaldığını" beyan etmiştir.

21. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:

"Şüpheli hakkında; FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle HSYK tarafından verilen meslekten çıkarma kararı, beyanlar, teşhis, kolluk tarafından düzenlenen raporlar ve tüm soruşturma kapsamında elde edilen deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; şüphelinin, Fetullahçı silahlı terör örgütünün ideolojisini, amaçlarını, faaliyetlerini benimsediği, kendi iradesini örgütün iradesine terk ettiği, örgüt hiyerarşisi içinde hareket ettiği, örgütle organik bağ kurduğu ve örgütün yargı yapılanması içinde yer aldığı ve anlatılan lehe/aleyhe tüm deliller ile savunması karşısında; şüphelinin, anılan silahlı terör örgütünün üyesi olduğuna dair kamu davasını açmaya yetecek derecede yeterli şüphenin bulunduğu anlaşılmıştır."

22. Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 12/10/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2018/456 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

23. Mahkemece 19/2/2019 tarihinde yapılan ilk duruşmada başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında özetle isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.

24. Mahkemece başvurucu hakkında bilgi sahibi olan bir kısım tanık, talimat yoluyla dinlenilmiştir. Adı geçen tanıkların beyanlarının içerikleri şöyledir:

- M.Ç. beyanında "sanık Zehra ile 2010-2011 yılında Erzincan da her ikimizde Hukuk fakültesinde öğrenci iken o dönem cemaat olarak bildiğimiz FETÖ/PDY yapısına ait öğrenci evinde 1 yıl beraber kaldık. O dönem ben 1. sınıftaydım, Zehra ise son sınıf öğrencisiydi. Zehra mezun olduktan sonra memleketi Malatya"ya döndü ve bildiğim kadarıyla evinde Hakim-Savcılık sınavlarına hazırlandı. ..." şeklinde ifade vermiştir.

- F.T. ifadesinde "Ben Erzincan Üniversitesi"nde Hukuk Fakültesi"nde 2007-2011 yılları arasında okudum. Çanakkale C.Başsavcılığı"nın 2/12/2016 tarihinde ayrıntılı olarak vermiş olduğum ifademde üniversitede bulunduğum süre içerisinde Fetö denilen yapılanmanın evlerinde kaldığımı, ancak daha sonradan bu yapılanma ile ters düşmem nedeniyle ayrıldığımı ayrıntılı olarak belirtmiştim. Mezun olduğumuz üniversitenin kontenjanının az olması, mezuniyet tarihinin de 17 Aralık"tan önce olması nedeniyle üniversitede kimin nerede kaldığı bilinirdi ayrıca bende bu yapılanmaya ait üniversitede evlerinde kalmam nedeniyle bu yapılanmanın evlerinde ya da yurtlarında kalan kişileri daha iyi bilirdim. Zehra Perk isimli kişiyi üniversiteden tanırım, yanlış hatırlamıyorsam kendisi benim aynı dönemim olurdu. Zehra Perk isimli şahsın üniversitede bu yapılanmaya ait evlerde kaldığını üniversitedeki arkadaşlarımdan duymuştum. Zehra Perk isimli şahsın bayan olması nedeniyle bu şahsın bu evlerde kaldığına dair görgüye dayalı bir bilgim yoktur. Sadece üniversitedeki arkadaşlarımdan Zehra Perk"in bu yapıya ait evlerde üniversitede kaldığını duymuştum. Dolayısıyla benim bilgim duyuma dayalıdır. Ayrıca Zehra Perk"in bu yapıdan ayrıldığını, bağlantısını kestiğini, bağlantısını kopardığını da duymuştum." şeklinde beyanda bulunmuştur.

- B.H. beyanında "Ben sanığı 2010 yılından Erzincan üniversitesi hukuk fakültesinden tanıyorum. 2010 yılında aynı evde kalmıştık. Ben 1. sınıfken o 4. sınıftaydı. Ben annemin rahatsızlığından dolayı sık sık Erzurum"a gidiyordum, zaten ailemde Erzurum"da ikamet ediyordu. Çok fazla Erzincan"da kalmıyordum. Kendisinin Malatyalı olduğunu hatırlıyorum. Kendisi evde kalan diğerlerine göre rahat profil çizen bir insandı. Öyle sohbet verdiğini hatırlamıyorum. Kılık kıyafeti bakımında da abla profiline uygun değildi. Rahat yaşayan bir insandı. O yıl zaten mezun oldu. Ben de kendisi ile en fazla 1 yıl aynı evde kaldık. Kendisi sohbet yapacak bir yapıya sahip değildi. Mezun olmaya çalışıyordu. Kendisi hakkında daha başka bir bilgim yoktur. Savcı olduğunu duydum. Bize ablalık yapan başka bölümden ablalardı. Kendisi kod adı kullanmıyordu. Bildiğim kadarı ile kod adı ablalara verilen bir ad idi. Arkadaş çevresi de bildiğim kadarı ile komutan kızı ya da ağır ceza reisi kızı gibi insanlardı. Kendisi de hakimlik için hazırlanacaktı." şeklinde ifade vermiştir.

25. Mahkeme 10/4/2019 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Dosyada tanık beyanları ve araştırma tutanaklarındaki bir kısım şüpheli şahıslarla görüşme kaydı dışında aleyhe herhangi bir delil bulunmaması, tanık beyanlarının sanığın örgütsel faaliyetlerde bulunduğuna, örgüt içerisinde hareket ettiğine dair somut isnatlara dayanmaması, sanığın üniversite döneminde kendileriyle birlikte örgüt evinde kaldığını beyan etmelerinden ibaret olması, tanıkların beyanlarında sanığın örgütsel anlamda hiçbir faaliyetine şahit olmadıklarını, sanığın örgütte görev alacak bir yapıya sahip olmadığını, yapıyı pek sevmediğini beyan etmeleri, sanığın tanık beyanlarını doğrular yönde samimi bir şekilde mecburiyetten bu evde kaldığını ve bu evin örgüt evi olduğunu bilmediğini ikrar etmesi, sanığın haklarında FETÖ kapsamında soruşturma yürütülen bir kısım kişilerle görüşme kaydının bulunması ancak bu kişilerin genellikle yargı mensubu olması, bu görüşme kayıtlarının sanığın meslektaşları olmaları hasebiyle hayatın olağan akışına uygun olma ihtimalinin değerlendirilmesi ve sanık hakkında yapılan araştırmalarda bylock kaydı bulunmaması, örgütle irtibatlı Bank Asya da örgüt liderinin talimatı ile mevduat artıranlar arasında isminin olmaması, örgütle irtibatlı Vakıf-Dernek-Sendika üyeliğinin bulunmaması, örgütün Tepe Yöneticileri ile irtibatının tespit edilememesi, örgütle iltisaklı şirketlerle Sgk kaydı olmaması, sanıktan elde edilen cd"lerde Fetö örgütüyle irtibatlı herhangi bir bulguya saptanamamış olması ile dosya bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın 2005-2006 yıllarını kapsayan dönemde örgütle irtibatlı bir dershaneye gitmiş olması, üniversite öğrencisi olduğu dönemde olarak örgüte ait evde kalmış olması mahkememizde örgüt üyeliği kapsamında şüphe oluşturmuş olsa da; sanığın örgüte ait bir dershanede eğitim görmüş olması ve öğrenci olduğu dönemde örgüte ait evlerde kalması tek başına örgüt hiyerarşisi içinde hareket ettiği sonucunu doğurmayacağından mevcut deliller ışığında sanığın mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak yeterli, kesin ve açık delil elde edilememesi karşısında şüphe aşamasında kalan silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden CMK.nun 223/2-e maddesi uyarınca sanığın atılı suçtan Beraatine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

26. Başvurucu hakkında verilen beraat hükmüne karşı Ankara cumhuriyet Başsavcılığı "başvurucunun ikrar içeren savunması, tanık beyanları ve dosyadaki diğer delillere göre mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken beraat kararı verildiği" gerekçesiyle istinaf talebinde bulunmuştur. Başvurucu müdafii de istinaf yoluna başvurmuştur.

27. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Kanun Hükümleri

28. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48.

B. Yargıtay İçtihatları

29. Silahlı terör örgütüne üye olma suçuyla ilgili olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/9/2019 tarihli ve E.2019/2653, K.2019/5656 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... sanığın örgütle iltisaklı olması nedeniyle kapatılan dershaneye gitmesinin, yurtlarda kalmasının ve çocuklarını göndermesinin örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede;..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 10/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

31. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan somut olgu ya da deliller olmamasına rağmen mesleğinden kaynaklanan güvencelere de riayet edilmeksizin hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda bulunmadığına karar verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Bakanlık; başvurucu hakkında soruşturma yürütülen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi, ayrıca başvurucunun üyesi olduğu iddia edilen terör örgütünün yapılanma ve toplanma biçimleri de gözönünde bulundurulduğunda dosyada mevcut olan somut delillere dayanılarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, bu delillerin değerlendirilmesi sonucunda adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı görüşündedir.

B. Değerlendirme

33. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

34. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

35. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

36. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

" Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

37. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa"nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).

38. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"ye üye olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

39. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

Kadir ÖZKAYA ve Recai AKYEL bu görüşe katılmamışlardır.

3. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

41. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

42. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsü sonrasında hakkında yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.

43. Diğer taraftan başvurucu 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu"nda -hâkimlerle ilgili- öngörülen usule ilişkin güvencelerin hiçbirine riayet edilmeksizin, yetkili ve görevli olmayan mahkemece tutuklandığını iddia etmektedir.

44. Anayasa Mahkemesi, Yıldırım Turan kararında ilgili Kanunlar çerçevesinde konuyu etraflıca değerlendirmiş ve Yargıtay içtihatlarına da değinerek terör örgütüne üye olma suçunun kişisel bir suç olduğunu, Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için izin şartı bulunmadığını belirterek Vergi Mahkemesi üyesi (hâkim) olan başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varmıştır (ayrıntı için bkz. Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 102-147).

45. Somut olayda anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

46. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

47. Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucu hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiştir. Buna ilişkin olarak HSYK"nın açığa alma kararı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarı olduğu belirtilmiştir (bkz. § 14).

48. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede ise HSYK"nın meslekten çıkarma kararına, başvurucunun haklarında FETÖ soruşturması yürütülen şahıslarla telefon irtibatının bulunduğuna dair HTS raporuna ve tanık beyanlarına dayanılmıştır (bkz. §§ 19-21).

49. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği birçok kararda görevden uzaklaştırma veya kamu görevinden ya da meslekten çıkarma şeklindeki idari kararların niteliğini dikkate alarak bu kararların verilmesinin karara muhatap olan kişiler bakımından suç işlediklerine dair kuvvetli bir belirti olarak kabulünün mümkün olmadığını değerlendirmiştir (Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018 § 70; Mustafa Açay, B. No: 2016/66638, 3/7/2019, § 54; E.A., B. No: 2016/78293, 3/7/2019, § 57; Ali Aktaş, B. No: 2016/14178, 17/7/2019, § 53; Mustafa Özterzi, § 104; Zafer Özer, §§ 53-58). Somut olayda başvurucu yönünden de anılan kararlarda yer alan değerlendirmelerden ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

50. Soruşturma mercilerinin başvurucunun haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütülen kişilerle telefon görüşmelerinin olduğunu belirterek bu hususu da suçlamaya dayanak bir olgu olarak değerlendirdikleri görülmektedir. Başvurucu, belirtilen görüşmelerle ilgili olarak hatalı bir değerlendirme yapıldığını savunmuştur. Soruşturma makamlarınca söz konusu telefon görüşmelerinin örgütsel bir ilişki çerçevesinde yapıldığı yönünde bir tespit ya da iddiada bulunulmadığı görülmektedir. Görüşmelerin içeriğine ilişkin herhangi veri de mevcut değildir. Ayrıca söz konusu görüşmelerin FETÖ/PDY"nin yargı alanındaki yöneticileriyle (imamlarıyla) gerçekleştirildiğine dair bir belirlemede de bulunulmamıştır. Öte yandan yargı mensuplarının yaklaşık üçte biri hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütüldüğü, toplamda ise anılan suçlar dolayısıyla yüz binlerce kişi hakkında soruşturma açıldığı hatırda tutulmalıdır. Bu durumda somut olayın koşulları itibarıyla -içeriği belli olmayan- bu telefon görüşme kayıtlarının örgütsel bir ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün görünmemiştir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mustafa Açay, § 61; Mustafa Özterzi, § 106; Zafer Özer, § 62).

51. Öte yandan soruşturma ve kovuşturma evrelerinde dinlenen tanık beyanlarında başvurucunun darbe teşebbüsüyle veya teşebbüsün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY ile örgütsel bir ilişki içinde bulunduğu yönünde somut olguya dayalı bir ifade bulunmamaktadır. Aksine tanıklar genel olarak başvurucunun o dönemlerde cemaat olarak bilinen (FETÖ/PDY) bu yapıyı pek sevmediğini, yapıya uygun bir kişilik taşımadığını ve sonradan da bu yapıdan ayrıldığını duyduklarını ifade etmişlerdir (bkz. §§ 20, 24). Başvurucunun kendi savunması ve tanık beyanlarında da anlatıldığı şekilde 2011 yılı öncesinde öğrencilik döneminde bir süre örgüt evlerinde kalmış olması tek başına örgütsel bir faaliyet olarak değerlendirilemeyecektir (Yargıtayın FETÖ/PDY"ye ile iltisaklı yurtta kalmakla ilgili olarak aynı yöndeki değerlendirmeleri için bkz. § 29). Tanık beyanlarında başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğuna, bu örgütle bir örgütsel bağlantısı olduğuna veya hangi örgütsel eylemlerde bulunduğuna ya da başvurucunun örgütsel konumuna ilişkin herhangi bir bilgi, vaka veya olguya yer verilmediği görülmektedir. Ayrıca başvurucu hakkındaki beyanların izlenim ve düşünceye dayalı olması, somut olgu barındırmaması dikkate alındığında söz konusu beyanların örgütsel bir faaliyet bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün değildir.

52. Bu itibarla soruşturma belgelerinde yer alan tespit ve değerlendirmeler kapsamında somut olayda tutuklama için gerekli olan yargı makamlarının denetimini yapabilecek suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

53. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

54. Açıklanan gerekçelerle suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak olağan dönemde Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

55. Bununla birlikte anılan tedbirin Anayasa"nın olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının incelenmesi gerekir.

4. Anayasa"nın 15. Maddesi Yönünden

56. Anayasa Mahkemesi daha önceki pek çok kararında Anayasa"nın olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesinin suç işlendiğine dair belirtilerin varlığı ortaya konulmadan gerçekleştirilen tutuklamaları meşru kılmadığına, suç işlendiğine dair belirti olduğu ortaya konulmadan tutuklama tedbirinin uygulanmasının durumun gerektirdiği ölçüde bir müdahale olmadığına karar vermiştir (Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 105-110; Mehmet Hasan Altan (2), §§ 152-157; Turhan Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, §§ 83-89; Mustafa Baldır, §§ 83-88).

57. Somut olayda bu kararlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır. Bu nedenle -Anayasa"nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde de- Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

58. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa"nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde de- başvurucunun Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

5. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

59. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

60. Başvurucu, manevi zararlarına karşılık olarak toplam 10.000.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.

61. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

62. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

63. Başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Soruşturma sürecinde 29/4/2017 tarihinde başvurucunun tahliyesine (bkz. § 17) karar verilmiş ve tutukluluk hâli sona ermiştir.

64. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Kadir ÖZKAYA ve Recai AKYEL"in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,

C. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/456) GÖNDERİLMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/6/2020 tarihinde karar verildi.

 

 

 



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi