Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/1765
Karar No: 2017/3428
Karar Tarihi: 13.03.2017

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/1765 Esas 2017/3428 Karar Sayılı İlamı

Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)


Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen bir tapu iptali ve tescil davasında davalıların iddiaları reddedilerek, tapularının iptali ve taşınmazların hazine adına tescili istenmiştir. Bazı davalılar, hak düşürücü sürenin geçtiği, müvekkilinin iyi niyetli malik olduğu ve imar işlemlerinin iptali yönünde alınmış bir karar bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddedilmesi gerektiğini iddia etmiştir. Dava reddedildikten sonra yapılan temyiz başvurusu sonucunda dosya incelenerek karar bozulmuştur. Yeniden yapılan yargılamada, Anayasa Mahkemesi’nin 25.02.2009 tarihli kararı dikkate alınarak yeni bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Somut olayda, taraf delillerinin eksiksiz toplanmasının ardından oluşacak sonuçlar doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca, 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine getirilen ilaveler doğrultusunda kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağına dikkat çekilmiştir.



Kanun m
8. Hukuk Dairesi         2015/1765 E.  ,  2017/3428 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR

    Davacı Hazine vekili, ...parsel sayılı taşınmazın 1957 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında şahıslar adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın koruma imar planında 1. derece doğal sit alanında ve aynı zamanda bataklık, sazlık durumda olup, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, miktar fazlasının hazine adına tescili gerektiğini, taşınmazın imar görerek... ada ..., ...ada..., ... ada ...,... ada ...,... ada ...nolu parsellere gittiğini ileri sürerek, taşınmazların tapularının iptal edilerek hazine adına tescili isteminde bulunmuştur.
    Bir kısım davalılar vekilleri, 3402 sayılı kadastro kanunun 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, müvekkili kooperatifin tapu siciline güvenerek taşınmazı satın alması nedeniyle iyi niyetli malik olduğunu, dava konusu taşınmazların imar sonucu oluşturulması ve imar işlemlerinin iptali yönünde alınmış bir karar bulunmaması nedeniyle davanın yasal dayanağının bulunmadığını, taşınmazın sit alanı içerisinde kaldığı iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, bozmadan önce; hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 21/06/2012 tarihli 2010/3604 Esas 2010/7223 Karar sayılı ilamı ile; 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesine ilave yolu ile bazı düzenlemeler getiren 5841 Sayılı Yasa gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı, ancak yapılan uygulama neticesinde dava tarihinde davacı hâzinenin davasında haklı olduğu gözetilerek yargılama giderleri ile avukatlık ücretinden ve maktu harçtan davalı tarafın sorumlu tutulması gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemesince bozmaya uyma kararı verilerek, davanın reddine karar verilmesi üzerin; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, Mahkemenin kararı 5841 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.03.2009 tarihinden sonra verilmiş olup; bu Kanunun 2. ve 3.maddeleri ile getirilen yeni düzenlemelere dayanılarak oluşturulmuştur.
    14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 25.02.2009 gnlü 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 2.maddesi ile 3402 Kanunun 12.maddesinin 3.fıkrasına eklenen cümlede: "Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer Kamu Tüzel Kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın" ve 3.maddesi ile aynı Kanuna eklenen geçici l0.maddesinde ise; “Bu Kanunun 12.maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindedir. Bu değişiklik nedeniyle bu yasanın yürürlük tarihinden sonra Hazine"nin açtığı davalarda da 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaya başlanmıştır
    Ne var ki, Yerel Mahkeme kararının temyizi aşamasında Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 gün ve 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararıyla; “25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle 21.06.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3.maddesiyle 3402 sayılı Yasa’ya eklenen Geçici 10. maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
    Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
    Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33.maddesinde yer alan “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
    Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Bu durumda davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
    Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davalar aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içermektedirler. Bu nedenle Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
    Somut olayda; iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin eksiksiz toplanmak suretiyle incelenerek değerlendirilmesi, dava konusu parselin ifrazen gittiği parsellere ait tapu kayıtları ve tedavülleri ile bağlı tüm dosyalar getirtilerek bu tapu kayıtlarının da iptali istenildiğine göre taraf teşkili tamamlandıktan sonra, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi, ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi gerekmektedir.
    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"nun 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi