Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2019/6638
Karar No: 2021/3274
Karar Tarihi: 10.06.2021

Danıştay 10. Daire 2019/6638 Esas 2021/3274 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6638
Karar No : 2021/3274

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
(… Kurumu)
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kabule ilişkin kısmının davalı idare ve müdahil tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan … ve …'nun oğlu, …'ın kardeşi müteveffa …'ın Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde mide katlama ameliyatı sonrasında yanlış tedavi, dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölümüne sebebiyet verildiği, olayın gerçekleşmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun olduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık baba için 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, anne için 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, kardeş için 50.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 550.000,00 TL tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararıyla; dava konusu olaya ilişkin olarak Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 02/04/2014 tarihli raporda, kişinin ölümünün obezite ameliyatı ve gelişen kompikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, kişinin morbid obezite nedeniyle müracaat ettiği Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde muayenesinin, gerekli tetkiklerinin ve konsültasyonlarının yapıldığı, ameliyat kararının uygun olduğu, yapılan ameliyat sonrası taburcu edilmesine engel herhangi klinik bulgu tanımlanmadığı, ancak ikinci kez hastaneye müracaatı üzerine çekilen batın BT'sinde (bilgisayarlı tomografi) hava sıvı seviyeleri görüldüğünden bağırsak perforasyonu olabileceği düşünülerek acil ameliyat yönteminin kullanılması gerekirken ameliyat edilmemesi nedeniyle genel cerrahi uzmanı Dr. …'in kusurlu olduğu yolunda görüş verildiği, Mahkemelerince hesap bilirkişisine yaptırılan inceleme sonucu hazırlanan 04/06/2015 havale tarihli raporda, sadece anne ve baba yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının mevcut olduğu, kardeşe destek sağlanması söz konusu olmadığından kardeş yönünden bu hususta bir hesaplama yapılmadığı belirtilerek annenin 46.457,00 TL, babanın 41.995,00 TL olmak üzere toplam 88.452,00 TL destekten yoksun kaldığının hesaplandığı, hükme esas alınabilecek nitelikteki bilirkişi raporuna istinaden anne … için 46.457,00 TL, baba … için 41.995,00 TL olmak üzere toplam 88.452,00 TL destekten yoksunluk tazminatının davalı idare tarafından ödenmesine, fazlaya ilişkin 111.548,00 TL maddi tazminat istemi ile diğer davacı kardeş … için istenen 50.000,00 TL maddi tazminat isteminin hukuk sistemimiz gereğince kardeşe destek sağlanması söz konusu olmadığından reddine; olay nedeniyle duydukları elem ve ızdırap karşılığı anne için 100.000,00 TL, baba için 100.000,00 TL ve kardeş için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 250.000,00 TL manevi tazminatın davalı idare tarafından ödenmesine, kardeş …'ın 50.000,00 TL'lik manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, tazminata hükmedilmesi için ağır hizmet kusuru şartı gerektiği, olayda böyle bir tespit bulunmadığından davanın reddi gerektiği; hükmedilen manevi tazminatın, manevi tazminatın sebepsiz zenginleşme aracı olmayacağı ilkesine aykırı bir miktar olarak belirlendiği ileri sürülmektedir. Müdahil tarafından, dava konusu olay için obezite cerrahisi alanında uzman bilirkişilerden rapor alınması gerektiği, 28-29/04/2012 tarihlerinde çekilen BT'lerin 03-04/05/2012 tarihlerinde radyoloji uzmanınca, raporlandığı, genel cerrahi hekimi olarak bu raporları görmediği, 28/04/2012 tarihinin cumartesi gününe denk geldiği, o gün acilde görevli hekimlerin söz konusu BT'leri yorumlayarak hastayı değerlendirdiği, kendisinin üç gün sonra 30/04/2012'de haberdar olduğu ve hastayı değerlendirdiği, Adli Tıp Kurumu raporunda BT'lerin hastanın vefatından sonra raporlandığı hususunun değerlendirilmediği, tüm bu hususlar göz önünde bulundurularak davanın reddi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesi'nce, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı'nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların yakını 1983 doğumlu müteveffa …'ın 24/04/2012 tarihinde Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde mide katlama yöntemi ile zayıflama operasyonu amacıyla yatırıldığı, 25/04/2012 tarihinde ameliyatının yapıldığı, 26/04/2012 tarihinde taburcu edildiği ve 28/04/2012 tarihinde geçirdiği obezite cerrahisinin 4. gününde bulantı, kusma, karın ağrısı, ateş ile acile başvurduğu, üre ve kreatinlerinde yükselme, idrar çıkışında azalma olduğu, batının rahat olmadığı, çekilen BT'sinde (bilgisayarlı tomografi) serbest sıvı ve hava tespit edildiğinden olası cerrahi komplikasyonu açısından genel cerrahi uzmanlarınca izlendiği, hastaya verilen sıvı girişi kadar sıvı çıkışı olmadığı, hastanın BT değerlendirilmesinin o günkü nöbetçi radyoloji asistanlarına yaptırıldığı, hastanın acil diyaliz endikasyonu bulunmaması nedeniyle medikal tedavisinin düzenlendiği, cerrahi girişimde bulunulmadan serviste izlendiği, fakat durumunda düzelme olmayan hastanın oluşan organ perforasyonu (delinmesi) neticesinde 03/05/2012 tarihinde hastanede vefat ettiği, davacıların 01/08/2012 tarihli ön karar başvurusunun idare tarafından cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine 04/12/2012 tarihinde bakılan davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Manevi zarar, kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının manevi tazminata ilişkin temyiz isteminin incelenmesi;
Olayla ilgili olarak düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporunda, bağırsak perforasyonu sonucu yaşamını yitiren davacılar yakınının ameliyat sonrası çekilen batın BT'sinde hava sıvı seviyeleri görüldüğü için bağırsak perforasyonu olabileceği düşünülerek acil ameliyata alınması gerekirken ameliyat edilmemesi nedeniyle genel cerrahi uzmanı hekimin kusurlu olduğunun belirtildiği, dolayısıyla olayda görevini gereği gibi yerine getirmeyen sağlık personelinin sebep olduğu zarardan davalı idarenin hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumlu olduğu açıktır.
İdare Mahkemesince somut olay nedeniyle hükmedilen manevi tazminat miktarının benzeri olaylarda hükmedilen manevi tazminattan yüksek belirlenmesini gerektiren farklı ve özel bir sebebin bulunmadığı görüldüğünden, olayın oluş şekli de dikkate alınarak manevi tazminatın, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracı olduğu, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabın kısmen de olsa hafifletilmesinin amaçlandığı, belirtilen niteliği gereği ise manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı ve ölçülülük ilkesi de gözetilerek makul olarak belirleneceği tabiidir.
Bu durumda, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı fazla bulunduğundan, manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre hükmedilecek manevi tazminat tutarının yeniden belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında makul bir miktarda belirlenmesi gereken manevi tazminatın yüksek olarak belirlenerek 250.000,00 TL manevi tazminat isteminin kabulü yönündeki İdare Mahkemesi kararının bu kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, maddi tazminata ilişkin temyiz istemlerinin incelenmesi;
Bilindiği gibi, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğini kaybeden kimseye, diğer bir ifadeyle ölen kimsenin yakınlarına, ölüm olayından önceki sosyal ve ekonomik yaşam düzeyinin devamını sağlayacak bir miktar para ödenmesini ifade etmektedir.
Destekten yoksun kalma tazminatının şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmeseydi; zarar gören, mal varlığı açısından hangi durumda bulunacak idiyse, o durumun yeniden kurulması olup; zarar, eğer destek ölmeseydi, destekten yoksun kalanın gelecekte faydalanacağı yardım tespit edilmek suretiyle belirlenir. Burada karşılanması gereken gerçek zarar, desteğin davacıya sağlayacağı yardımların toplamıdır.
Mahkemece hükme esas alınan 04/06/2015 havale tarihli hesap bilirkişisi raporunda; destek olacak kişinin, hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi olduğu, vefat etmeseydi 2012 yılının yaz döneminde mezun olacağı varsayılmak ve aktif dönem başlangıcına 2012 Temmuz ayı esas alınmak suretiyle hesaplama yapıldığı, kişinin hukuk fakültesi öğrencisi olduğundan kazancının asgari ücret olarak kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olacağı varsayımından hareketle asgari ücretin üç katı kabul edilerek hesaplama yapıldığı, ücretin belirlenmesinde avukatlık staj süresinin hesaplamaya katılmadığı, staj döneminde alınacak ücretin daha düşük olacağı göz ardı edilerek staj dönemi ile avukatlık döneminde elde edilecek gelirin aynı kabul edilerek tek bir ücret üzerinden hesaplama yapıldığı, öte yandan kişinin askerlik süresinin toplam süreden düşülmediği görülmektedir.
Destekten yoksun kalma zararı, özü itibarıyla varsayımsal verilere dayanılarak hesaplanmakta ise de; bilirkişi raporunun ilgililerin gerçek maddi zararlarını göstermesi için raporda gerçeğe en yakın ve güncel verilerin kullanılması esastır.
Bu nedenle, davacılara ödenecek destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken, desteğin avukatlık staj süresi ile avukat olarak işe başlayacağı süre ayrılarak staj süresi boyunca alacağı ücret ve staj bitiminde avukat olarak elde edeceği gelir konusunda ayrı ayrı hesaplama yapılması, söz konusu gelirin ise "asgari ücretin üç katı" şeklinde afaki bir şekilde belirlenmesi yerine İdare Mahkemesi tarafından ilgili meslek kuruluşundan (barolardan) davacılar yakınının vefat ettiği tarih dikkate alınarak sorulmak suretiyle netleştirilmesi gerekmektedir. Öte yandan kişinin askerlik süresinin toplam süreden düşülmesi gerektiği de açıktır.
Buna göre; Mahkemece hükme dayanak alınan rapor, hesaplama yöntemi bakımından hükme esas alınabilecek nitelikte olmayıp, İdare Mahkemesince, zarar miktarının tespiti amacıyla yukarıda yer verilen hususlara göre bilirkişi ek raporu alınması ve bu rapora göre maddi tazminat istemi hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında belirtilen yönlerden hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idare ve müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kabule ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi