Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2017/4844
Karar No: 2021/7163
Karar Tarihi: 27.05.2021

Danıştay 6. Daire 2017/4844 Esas 2021/7163 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2017/4844
Karar No : 2021/7163

DAVACI : … Odası
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı/…
VEKİLİ : Av. ….

DAVANIN KONUSU : Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 03/04/2017 tarihinde onaylanan Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı(ÇDP) değişikliğinin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu işlemin aşağıda belirtilen nedenlerle şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırı olduğu ileri sürülerek iptali gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI : Dava konusu işlemde aşağıda belirtilen nedenlerle şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddinin gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI DANIŞTAY SAVCISI … DÜŞÜNCESİ :
Dava, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 03/04/2017 tarihli oluru ile onaylanan Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Revizyonunun iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Danıştay Altıncı Dairesi'nce yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda sonuç olarak özetle; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından, geçmiş nüfus artış eğilimleri doğrultusunda hesaplanan nüfus artış hızı ile dava konusu planın raporunda, 2015-2026 yılları arası için öngörülen nüfus artış hızı arasında çok büyük bir fark bulunduğu, aynı yerleşmeye ait iki nüfus kabulü arasında kapatılması olanaksız bir fark söz konusu olduğu, dava konusu planın Trabzon ve Ordu kentleri için öngördüğü nüfus tahminlerinin bilimsel bir dayanağı olmadığı, yerleşme nüfuslarına ilişkin bu yüksek kestirim verisi temel alınarak, planlama alanındaki yerleşim birimleri için önerilen ek kentsel gelişme alanlarının da yeniden ele alınması gerektiği, İtiraza konu Turizm Yolu Projesinin, Samsun Havaalanından başlayıp Sarp Sınır Kapısı’na kadar uzanan 2645 km’lik bir güzergâhı kapsamadığı, üzerinde turizm yatırımlarının desteklenmesi öngörülen bu yol güzergâhının, 1621 km’lik bölümü ise “Yeşil Yol” olarak belirlenenerek 2645 km uzunluğunda bir yol sürekliliği yoluyla yaylalardan oluşan bir “koridor” yaratılmasını öngörüldüğü, bunun sonucunda, yaylalar ve yayla yerleşmeleri, kıyı bölgesinden içeri bölgeye doğru ilişkide “nihai noktalar” olarak değil, tarihsel ve kültürel oluşumlarına aykırı biçimde, yatayda sürekliliği olan bir yol üzerinde hızla geçilen “ara alan”lara dönüşeceği, bu durumun, yaylalar ve yayla yerleşmeleri arasında yatay bağlantıların öne çıkarılması ve sürekliliğe kavuşturulması yayla fikri ile çelişmekte olduğu gibi, yaylalar arasında sürekliliği olan yatay bağlantılar kurulması, doğal çevrenin hızla tüketilmesine de katkıda bulunacağından şehircilik ve planlama ilkelerine aykırı olduğu, davaya konu çevre düzeni planı değişikliği işleminin bir değerlendirme yapılmadığından plan açıklama raporunun eksik olduğu, plan Açıklama Raporunda sadece yapılan değişiklikler gösterilerek plan bütününde kapsamlı bir değerlendirme yapılmadığı, Akçaabat yerleşiminde koruma-kullanma dengesini zedeleyen ve büyük yüzölçümlü yeni kentsel gelişme alanının açılmasına yol açan, vadi tabanları ve dereler boyunca da kentsel gelişmeyi öngören plan yaklaşımının şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına, ayrıca çevre düzeni planının kendi hedefine de aykırılık taşıdığı, Plan değişikliğinin HES’lere ilişkin plan notlarınıda yapılan değişiklikle, 17.08.2016 tarihli plan revizyonu işlemi kapsamında plana eklenen hükmün kapsamının daraltıldığı, 1/100.000 ölçekli bir bölge planından beklenenler ile bölge düzeyindeki bir planın, planlama kademelenmesi içerisindeki yeri dikkate alındığında, Danıştay tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı sonrası HES’ler ile ilgili olarak plan uygulama hükümlerine eklenen ve sonradan kapsamı daraltılan plan hükmünün, mahkeme kararına uyum bakımından yeterli olmadığı, mevcut sanayi alanlarının zaman içerisinde kentsel yerleşim alanına dönüşebileceğini öngören 5.8 sayılı plan notuna ilişkin olarak ömrünü tamamlamış ve kentsel yerleşme alanları içinde veya kentsel yerleşme alanları ile bütünlük oluşturan bitişik konumdaki sanayi tesislerinin kentsel yerleşme alanı içinde herhangi bir kentsel kullanım doğrultusunda dönüştürülmesi yaklaşımında bir sorun görülmediği, hangi kullanımda ve ne şartlarda dönüşüm olacağı konusu alt ölçekli planların konusu olduğu, Çevre Düzeni Planının kentsel servis alanları planlamasını alt ölçeklere bırakmış olmasına ilişkin olarak, kentsel servis alanları kentsel kullanımlardır ve bunların üst ölçekli çevre düzeni planında kentsel yerleşme alanı kapsamında değerlendirilmesi, kesin konumlarına ilişkin planlamanın ise alt ölçekli plan çalışmalarına bırakılması planlama esasları açısından sakıncalı bir yaklaşım barındırmadığı belirtilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ile plan notları ve açıklamalarının birlikte değerlendirilmesinden;
Yayla koridoru-yeşil yol projesine ilişkin olarak; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 24/06/2011 tarihli işlemiyle onanan Ordu-Giresun-Trabzon-Rize Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılan davada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15/10/2015 günlü, YD İtiraz No: 2015/1068 sayılı kararı ile "uyuşmazlık konusu plan uygulama hükümlerinin bölgesel hedefler kapsamında ve Plan Açıklama Raporu'nun 4.1.1.4.1. maddesinde öngörülen entegrasyon ifadesinin belirsizlik taşıyan bir kavram olduğu ve dava konusu plan hükümlerinde de söz konusu entegrasyonun niteliğini, amacını, temel ilke ve hedeflerini ortaya koyan düzenlemelere yer verilmediği" gerekçesiyle planın anılan kısımları yönünden yürütülmenin durdurulması isteminin kabulüne karar verildiği, bu gerekçe doğrultusunda Danıştay Altıncı Dairesinin 29/05/2017 günlü, E:2011/9150, K:2017/4139 sayılı kararı ile planın yayla turizmi kapsamında yaylalar arası entegrasyona ilişkin kısmının iptaline karar verildiği ve kararın bu kısmının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/05/2018 günlü, E:2018/1676, K:2019/1700 sayılı kararıyla onandığı, Davalı idarece anılan yargı kararının gereğinin yerine getirildiği belirtilerek, dava konusu Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 17/08/2016 tarihli işlemle onaylanan Ordu-Trabzon-Rize-Giresun -Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Revizyonu Plan Açıklama Raporu'nun 4.1.1.4.1. Maddesinin yeniden düzenlendiği, anılan düzenlemenin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 16/10/2019 tarih, YD İtiraz No: 2019/909 sayılı kararı ile yürütülmesinin durdurulması isteminin kabul edildiği, bu kez dava konusu planın Plan Açıklama Raporunun 4.1.1.4.1. maddesi ile Orta Karadeniz'de Samsun ilinden Hopa'ya kadar uzanan koridor, Yayla Koridoru (tematik turizm gelişim koridoru) olarak belirlenmiş, yeşil yol projesi güzergâhında bölgedeki tüm yaylalar yer almamakla birlikte, bu iller içerisinde yer alan tüm tarihi, kültürel, turistik ve doğal değerler planlama alanına dahil edilerek buradan hareketle bölgede bulunan tüm yaylaların planlama alanı kapsamına alındığı, Dava konusu planın Plan Açıklama Raporunun 4.1.1.4.1. maddesi ile Orta Karadeniz'de Samsun ilinden Hopa'ya kadar uzanan koridor, Yayla Koridoru (tematik turizm gelişim koridoru) olarak belirlenmiş, yeşil yol projesi güzergâhında bölgedeki tüm yaylalar yer almamakla birlikte, bu iller içerisinde yer alan tüm tarihi, kültürel, turistik ve doğal değerler planlama alanına dahil edilmiş ve buradan hareketle bölgede bulunan tüm yaylalar planlama alanı kapsamına alındığı, yayla koridoru düzenlemesinin yargı kararı ile iptal edilen entegrasyon kavramının belirsizliğini ortadan kaldırmadığı, yaylalar arasında, yayla yerleşmelerinin özgünlüklerini zayıflatacak, yaylalar arasında yol boyunca sürekliliği olan bir yapılaşmaya ve geri döndürülmesi olanaksız ekolojik tahribata yol açabileceği sonucuna varıldığından, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliği ile öngörülen "Yayla Koridoru- Yeşil Yol Projesi"ne ilişkin kısmında kamu yararına, planlama ilkelerine ve hukuka uyarlık görülmemiştir.
Diğer taraftan, dava konusu Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Trabzon ve Ordu kentlerine ilişkin olarak öngörülen nüfus tahminlerinin bilimsel bir dayanağı olmadığı, Akçaabat’ta koruma-kullanma dengesini zedeleyen ve büyük yüzölçümlü yeni kentsel gelişme alanının açılmasına yol açan, vadi tabanları ve dereler boyunca da kentsel gelişmeyi öngördüğü anlaşıldığından, dava konusu Çevre Düzeni Planının anılan kısımlarında da şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına, kamu yararına uygunluk bulunmamıştır.
Dava konusu planın diğer hükümlerinin incelenmesinden, davaya konu planların diğer hükümlerinin yürürlükteki mevzuata uygun olarak hazırlandığı, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Revizyonunun yayla koridoru-yeşil yol projesine, Trabzon ve Ordu kentlerine ilişkin nüfus verilerine, Akçaabat’ta kentsel yerleşim alanına ilişkin kısımlarının iptaline, planın iptali istenilen diğer bölümlerine ilişkin olarak ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 17.08.2016 tarihli işlemle 1/100.000 ölçekli Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin Çevre Düzeni Planında tadilat yapılmış 03.04.2017 tarihinde onaylanarak 11.04.2017-12.05.2017 tarihleri arasında askıya çıkarılmış, 09.05.2017 tarihinde yapılan itirazın zımnen reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
10/7/2018 tarihli 30474 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder." kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin "Planlama alanı" başlıklı 18.maddesinde, "Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır." kuralına, "Plan ilke ve esasları" başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, "Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır." kuralına yer verilmiştir.
Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı maddenin 3.fıkrasında, " Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır." kuralı, 4.fıkrasında, "Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir." kuralı, 5.fıkrasında, "Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur." kuralı bulunmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Dava konusu plan değişikliğinin; ilgili mevzuatta belirlenen kurallara, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Naip Üye ... tarafından resen seçilen Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve Doç. Dr. …'ın katılımıyla mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve tebliğ üzerine davalı idare tarafından itiraz sunulmuştur.
Bu bağlamda, dosyadaki bilgi ve belgeler davacının dava dilekçelerindeki iddiaları, davalı idarenin savunması, bilirkişi raporu ve bilirkişi raporuna yapılan itiraz sonucunda, uyuşmazlığın madde madde başlıklar altında incelenmesine geçilmiştir.
1. Nüfus hesap ve kabul yönteminde kullanılan veriler nedeniyle bu kestirimlerin hatalı olduğu itirazı hakkında
Dava dilekçesinde, dava konusu plana ilişkin olarak yapılan nüfus tahminleri ve projeksiyonlar arasında tutarsızlık olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı İdarece, davacının itirazı üzerine nüfus projeksiyonlarında düzenleme yapıldığı, 03.04.2017 tarihli plan değişikliği kapsamında yeni gelişme ve bölgesel dinamikler dikkate alınarak güncel nüfus verileri ile planlama bölgesinde yer alan tüm illerin nüfus projeksiyonların yeniden hesaplandığı, bu doğrultuda açıklama raporunun 4.6 nüfus bölümünde de yer aldığı üzere nüfus projeksiyonları 2007, 2011 ve 2015 yılları Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçları üzerinden aritmetik, üssel ve bileşik faiz yöntemlerinin ortalaması alınarak hesaplandığı, hesaplama sonucunda elde edilen verilerin 24.06.2011 onaylı ÇDP açıklama raporunda belirtilmiş olan nüfus kabulleri ile karşılaştırıldığı, bu karşılaştırma sonucunda; nüfus projeksiyonlarının 24.06.2011 onaylı ÇDP kabullerine göre nüfusu yükselen yerleşmelerin nüfus kriterlerinin yeniden düzenlendiği savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Türkiye İstatistik Kurumu tarafından, geçmiş nüfus artış eğilimleri doğrultusunda hesaplanan nüfus artış hızı ile dava konusu planın raporunda, 2015-2026 yılları arası için öngörülen nüfus artış hızı arasında çok büyük bir fark bulunmaktadır. Aynı yerleşmeye ait iki nüfus kabulü arasında kapatılması olanaksız bir fark söz konusudur. Dava konusu planın öngörmekte olduğu büyük nüfus artışlarının gerekçelerinin açıklanması gerekir. Plan raporunda bazı illerdeki nüfus artışlarının gerekçeleri belirtilmektedir; örneğin, Artvin’de turizm, Gümüşhane’de ise organik tarım ve madencilik sektörlerinin geliştirilmesi gibi. Öte yandan, Trabzon için 2015 yılı toplam nüfusunu iki katına çıkaracak, istihdam kapasitesi son derece büyük hiçbir yatırım kararından söz edilmemektedir. Benzer bir durum Ordu ili için de geçerlidir. Dolayısıyla, Kurulumuz dava konusu planın Trabzon ve Ordu kentleri için öngördüğü nüfus tahminlerinin bilimsel bir dayanağı olmadığı görüşündedir. Bu bağlamda, yerleşme nüfuslarına ilişkin bu yüksek kestirim verisi temel alınarak, planlama alanındaki yerleşim birimleri için önerilen ek kentsel gelişme alanlarının da yeniden ele alınması gerekmektedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Davalı idarece, 03.04.2017 tarihli dava konusu değişiklik kapsamında yeni gelişme ve bölgesel dinamikler dikkate alınarak güncel nüfus verileri ile planlama bölgesinde yer alan tüm illerin nüfus projeksiyonların yeniden hesaplandığı, bu doğrultuda açıklama raporunun 4.6 nüfus bölümünde de yer aldığı üzere nüfus projeksiyonları 2007, 2011 ve 2015 yılları Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçları üzerinden aritmetik, üssel ve bileşik faiz yöntemlerinin ortalaması alınarak hesaplandığı, hesaplama sonucunda elde edilen verilerin 24.06.2011 onaylı ÇDP açıklama raporunda belirtilmiş olan nüfus kabulleri ile karşılaştırıldığı, bu karşılaştırma sonucunda; nüfus projeksiyonlarının 24.06.2011 onaylı ÇDP kabullerine göre nüfusu yükselen yerleşmelerin nüfus kriterlerinin yeniden düzenlendiği ileri sürülmektedir.

ÇDP’nin 2016 Revizyonuna ilişkin Plan Açıklama Raporun nüfusla ilgili bölümünde Trabzon’a ilişkin 4.6. sayılı Nüfus başlıklı bölümünde: “Bu planın nüfus projeksiyonları 2000 yılı resmi nüfus sayımına göre yapılmıştır. Ancak 2007, 2008 ve 2009 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçları ile bu planın nüfus projeksiyonları karşılaştırılmış ve gerekli kontroller yapılmıştır. İl merkezleri hariç tüm ilçelerde 2000 yılı nüfuslarının 2007 yılı itibariyle düşüş gösterdiği veya hemen hemen aynı kaldığı tespit edilmiştir. Artvin ilinde ise il merkezi nüfusunun da düştüğü belirlenmiştir. Bu doğrultuda 2000 yılı nüfusu ile kıyaslandığında yükseldiği tespit edilmiş olan il merkezlerinin (Artvin İli de dahil edilmiştir) ADNKS sonuçları da hesaplamaya dahil edilerek il merkezleri özelinde yeniden projeksiyonlar yapılmış olup yapılan projeksiyon sonucunda bu plan ile belirlenen nüfus büyüklüklerinin ADNKS sonuçları göz önünde bulundurularak yapılan projeksiyon sonuçlarından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (Tablo 3-10). Dolayısıyla bu planda plan kararlarıyla da desteklenen 2026 yılı için kabul edilen nüfus büyüklükleri en son nüfus sayımı sonuçları ile kontrol edilmiş ve yeterli büyüklükte nüfus kabulü yapıldığından, nüfus projeksiyonlarının ADNKS sonuçlarına göre revize edilmesine gerek görülmemiştir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Dava konusu değişiklikle anılan madde, "Bu planın nüfus projeksiyonları 2007, 2011 ve 2015 yılları yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçları dikkate alınarak Aritmetik, Üssel ve Bileşik Faiz yöntemlerinin ortalaması alınarak hesaplanmıştır. Hesaplama sonucunda elde edilen veriler 24.06.2011 onaylı ÇDP Açıklama Raporunda belirtilmiş olan nüfus kabulleri ile karşılaştırılmıştır. Söz konusu karşılaştırma sonucunda; nüfus projeksiyonları 24.06.2011 Bütün bu hususların birlikte değerlendirilmesinden onaylı ÇDP kabullerine göre nüfusu yükselen yerleşmelerin nüfus kabulleri yeniden düzenlenmiş olup.." şeklinde değiştirilmiştir.
Bilirkişi raporunda artırılan nüfusun oranının gerçekçi olmadığı belirtilmiş ise de, davalı idarenin yukarıda vurgulanan gerekçeleri, plan notları ile alanın tümünün yapılaşmaya açılmayacağının belirtilmesi, bu bağlamda nüfusun plana yansıyan olumsuz bir yönünün bulunmaması nedeniyle bu hususun dava konusu planı kusurlamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
2. Plan kararları ile nüfus kabulleri arasında uyumsuzluk olduğu iddiası hakkında;
Dava dilekçesinde, 03.04.2017 tarihinde onaylanan çevre düzeni planı değişikliğinde sadece nüfus büyüklüklerinde düzenleme yapıldığı, ancak planın bütününde gerek mekânsal kararlarda gerekse sektörel kararlarda herhangi bir değişiklik olmayacağı gibi bir sonuca varıldığı, yapılan planlama çalışmasının yürürlükteki çevre düzeni planının bütününde tüm kararlar açısından değerlendirilmesi ve nüfus tahminlerinin tüm kararlar açısından irdelenmesi gerektiği ileri sürmektedir.
Davalı İdarece, davacının iddialarının aksine plan değişikliği kapsamında sadece nüfus verilerinin güncellenmediği; nüfus artışına bağlı olarak sektörel kararlar ve kentsel yerleşik alanlar gibi kararların da güncellendiği, örneğin, Trabzon ili Ortahisar (Merkez) ilçesinde yaklaşık 440 ha alanın zeminin uygun olmaması nedeniyle kentsel yerleşik alan gösteriminden çıkarıldığı, 24.06.2011 tarihli ÇDP de 325.000 olarak belirlenmiş olan nüfus projeksiyonunun, 420.000 kişiye ulaşacağının hesaplanması sonucu artan nüfusun ihtiyacını karşılamak adına yaklaşık 1500 ha kentsel yerleşik alan belirlenmiş olmasının yanı sıra Trabzon il bütününde pek çok ilçede yerleşik alan gösterimleri azaltıldığı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Çevre düzeni planı değişikliğinde sadece nüfus büyüklüklerinde düzenleme yapıldığı ancak planın bütününde gerek mekânsal gerekse sektörel kararlarda herhangi bir değişiklik yapılmadığı, oysa nüfus tahminlerindeki değişikliklerin planın tüm kararları bakımından irdelenmesi gerektiği iddialarına ilişkin olarak Kurulumuz, detaylı bir inceleme ve değerlendirme yapma gereği duymamıştır. Davacının bu noktada iddialarına temel teşkil eden plan karar ya da öngörülerini saptayarak dava konusu yapması gerekirken, genel ifadelerle bir plan eleştirisi yapmakla yetindiği görülmektedir. Kurulumuz, plan geneline ilişkin bu türden eleştirel değerlendirmelerin irdeleme bakımından anlamlı olmadığını, itirazların irdelenebilmesi için yere ilişkin ve somut verilerle desteklenmesi gerektiğini düşünmektedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere, davacı tarafından dile getirilen somut plan öngörülerine yönelik olmaktan çok genel ifadeler şeklinde ileri sürülen itirazlar olduğu ve bu durumda somut ve ayrıntılı bir değerlendirme yapma olanağının olmadığı, bu hususa ilişkin mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
3. Plan değişikliği ile planlama alanındaki tüm kentlere büyükşehir gibi yaklaşılarak kırsal nüfusun hesaplanmamış olduğu itirazı hakkında
Dava dilekçesinde, plan hükümlerinin Ek-1 ilçe ve belde yerleşmeleri kentsel nüfus tahminleri tablosunda Artvin, Giresun, Gümüşhane ve Rize illerindeki kırsal alanda yaşayan nüfus yokmuş gibi tüm nüfus tahminlerinin ilçe ve belde yerleşmelerinin kentsel alanları için yapıldığı ve il nüfuslarının bu şekilde belirlendiği, halbuki sayısal veri olarak her ne kadar doğru nüfus verileri kullanılmadan yapılmış olsa bile 2011 yılında onaylanan çevre düzeni planında yerleşmelerin toplam nüfuslarının kırsal ve kentsel alanlar olarak ayrıldığı ve 2026 yılı nüfus tahminleri içinde kırsal nüfusu gösterecek şekilde il, ilçe maksimum nüfusu, kent nüfusu ve kentleşme oranı gösterildiği belirterek aynı yöntemin bu raporda da kullanılması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı İdarece ise, 17.08.2016 yılında onaylanan ÇDP revizyonu kapsamında kullanılan nüfus verilerinin dava konusu işlem ile güncellenmesi aşamasında yapılan nüfus araştırmalarında büyükşehir olan yerleşimlerin kırsal nüfusları ile ilgili verilerin TÜİK tarafından sunulmaması nedeniyle kırsal nüfuslarının gösterilemediği, büyükşehir olmayan yerleşim birimlerinin kırsal nüfus bilgilerinin ise, plan bütününde bir standardın sağlanabilmesi amacıyla gösterilmediği ve kırsal nüfusların bağlı bulundukları bir üst idari kademe içerisine eklendikleri savunulmaktadır.
Bilirkişi Kurulu Değerlendirmesi:
"Davacı Odanın Artvin, Giresun, Gümüşhane ve Rize illerindeki kırsal alanda yaşayan nüfus yokmuş gibi tüm nüfus tahminlerinin ilçe ve belde yerleşmelerinin kentsel alanları için yapıldığına ilişkin itirazını yerinde bulmaktadır. Planlama alanındaki Büyükşehir olmayan üç ilin kentsel ve kırsal alan nüfuslarının bilinmesi ve plan raporuna işlenmesi gereklidir. Kentsel ve kırsal alan nüfuslarının birlikte ele alınıp değerlendirilmesi, büyükşehir statüsünde olmayan alanlara ilişkin olarak alınan veya alınacak plan kararlarının doğru ve anlamlı olma olasılığını artıracaktır. Ayrıca, davacı tarafın haklı olarak belirttiği gibi bu eksiklik, çevre düzeni planının genel ilkesi olan koruma-kullanma dengesi ile sürdürülebilir kullanma hedefinin göz ardı edilmesine de yol açabilecektir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere planlamada bu hususta eksiklik olmakla birlikte anılan eksiklik planı kusurlandırıcı nitelikte bulunmamıştır.
4.Plan değişikliği ile planlama alanındaki alt bölgeler ve merkez kademelenmesi kurgusunun kaldırılmış olduğu itirazı hakkında
Dava dilekçesinde, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliğindeki önemli düzenlemelerden birisinin, planlama alt bölgeleri ile merkez kademelenmesinin kaldırılması ve bunlarla ilişkili plan kararlarının iptal edilmesi olduğu, ÇDP’lerde planlama alanı içerisinde dengeli hizmet ve donatı rasyoneli sağlayacak uzmanlaşmış yerleşmeler kademelenmesi oluşturmanın ve arazi kullanım kararları ile birlikte yerleşmeler ve sektörler arasındaki ilişkileri koruma-kullanma dengesini gözeterek geliştirmek amacıyla planlama alt bölgelerinin tanımlanmasının önemli olduğu ve bu durumun planlama ilkelerine uygunluk sağladığı, yapılan çevre düzeni planı değişikliği ile bu durumun ortadan kaldırıldığı, Ordu ve Trabzon büyükşehir belediyeleri yanı sıra diğer illerdeki belde belediyeleri de dâhil olmak üzere her idarenin bağımsız olarak planlama çalışmaları yapabilmesininin kolaylaştırmanın amaçlandığı, planlama alt bölgelerinin ve merkez kademelenmelerinin hiçbir analiz ve değerlendirme yapılmadan ya da yeni bir çevre düzeni planlama yaklaşımı oluşturulmadan kaldırılmasının planların kademeli birlikteliği ilkesini zedelediği, dava konusu çevre düzeni planının yönlendiriciliğini azalttığı ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, davacının planlama alt bölgeleri ile ilgili iddialarının dava konusu plan değişikliği işlemi ile ilişkili olmadığı, planlama alt bölgelerinin kaldırılması işleminin plan değişikliğinden önce gerçekleştirildiği, Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında daha önce öngörülen planlama alt bölgeleri ve merkez kademelenmesi kararlarının, birden fazla yerel idareyi kapsaması nedeniyle idarelerce kabul görmeyen ve uygulanamayan kararlar olduğu, plan uygulama süreçlerinde sorunlar yaşandığı için söz konusu kararların kaldırıldığı, itiraza konu işlemin, sağlıklı ve uygulanabilir alt ölçekli planların sadece ilgili idarelerin sorumluluğunda bulunan idari sınırlar içerisinde yapılabileceği dikkate alınarak gerçekleştirilmiş olduğu savunulmaktadır.
Bilirkişi Kurulu Değerlendirmesi:
"Gerek Çevre Düzeni Planları Yapım Yönetmeliğinde gerekse Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinde, ÇDP’lerin hazırlanması sürecinde planlama alt bölgeleri oluşturulması ve yerleşme merkezlerinin belirlenmesi, tüm planlama bölgelerinde uygulanması gereken bir yaklaşım olarak tanımlanmamıştır. Bu durumda, plan yapılan bölgenin nitelikleri ve özgün koşulları doğrultusunda en uygun yaklaşımın hangisi olacağı ilgili planlama sürecinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu çerçevede, Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi özelinde, planlama alt bölgelerinin belirlenmesi yaklaşımı, alt ölçekli planların hazırlanması ve uygulanması süreçleri için idari güçlükler oluşturacaksa ve bu güçlüklerin kısa vadede giderilmesi mümkün görünmüyorsa, alt bölgelerin ve merkez kademelerinin belirlenmesi yaklaşımından vazgeçilmesi düşünülebilir. Bu durum Kurulumuzca planın iptalini gerektirecek nitelikte görülmemektedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bu husus planı kusurlandırıcı nitelikte bulunmamıştır.
5. Yeşil yol kararına itiraz hakkında;
Dava dilekçesinde, bu projeninin yaylaların yapılaşmasını ve bölgedeki çevresel değerlere zarar verilmesini teşvik edeceği ileri sürülmektedir.
Davalı İdarece, davacının yayla turizm koridoru ile ilgili iddialarının dava konusu plan değişikliği işlemi ile ilişkili olmadığı, yayla koridoruna ilişkin düzenlemenin plan değişikliğinden önce yapıldığı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"İtiraza konu Turizm Yolu Projesi, Samsun Havaalanından başlayıp Sarp Sınır Kapısı’na kadar uzanan 2645 km’lik bir güzergâhı kapsamaktadır. Üzerinde turizm yatırımlarının desteklenmesi öngörülen bu yol güzergâhının, 1621 km’lik bölümü ise “Yeşil Yol” olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, 2645 km uzunluğunda bir yol sürekliliği yoluyla yaylalardan oluşan bir “koridor” yaratılması öngörülmektedir. Bunun sonucunda, yaylalar ve yayla yerleşmeleri, kıyı bölgesinden içeri bölgeye doğru ilişkide “nihai noktalar” olarak değil, tarihsel ve kültürel oluşumlarına aykırı biçimde, yatayda sürekliliği olan bir yol üzerinde hızla geçilen “ara alan”lara dönüşeceklerdir. O nedenle, yaylalar ve yayla yerleşmeleri arasında yatay bağlantıların öne çıkarılması ve sürekliliğe kavuşturulması yayla fikri ile çelişmekte olduğu gibi, yaylalar arasında sürekliliği olan yatay bağlantılar kurulması, doğal çevrenin hızla tüketilmesine de katkıda bulunacaktır. Bu nedenle şehircilik ve planlama ilkelerine aykırıdır." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Danıştay Altıncı Dairesinin 29.05.2017 tarihli, E:2011/9150, K:2017/4139 sayılı kararında Yeşil Yola yönelik olarak "plan kararlarının yeterince ayrıntılı ve somut nitelikte olması gerektiği açık olup, uyuşmazlık konusu plan uygulama hükümlerinin bölgesel hedefler kapsamında ve Plan Açıklama Raporu'nun 4.1.1.4.1. maddesinde öngörülen entegrasyon ifadesinin belirsizlik taşıyan bir kavram olduğu ve dava konusu plan hükümlerinde de söz konusu entegrasyonun niteliğini, amacını, temel ilke ve hedeflerini ortaya koyan düzenlemelere de yer verilmediği anlaşılmaktadır. " gerekçesiyle iptal kararı verilmiştir. Anılan karar sonrasında; Dava konusu planın Plan Açıklama Raporunun Turizm Alanlarıyla ilgili anılan 4.1.1.3 sayılı maddesi ile “Türkiye Turizm Stratejisi (2023) ve Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı’nın planlama bölgesi için aldığı veya bölgeyi ilgilendiren çerçeve kararlar kapsamında Orta Karadeniz'de Samsun ilinden Hopa'ya kadar uzanan koridor Yayla Koridoru (tematik turizm gelişim koridoru) olarak belirlenmiştir. Bu koridor yayla ve doğa turizminde öne çıkan merkezleri barındırmaktadır. Doğa ve kültür turizmi, Karadeniz Bölgesi'nin en önemli turizm faaliyeti ve potansiyelidir. Bu nedenle, Karadeniz Bölgesi'nde yayla, kıyı, kültür ve sağlık turizmi ana temaları çerçevesinde yeni bir turizm gelişim senaryosuna yönelik uygulamalar yapılacaktır. Ayrıca bölgede yer alan yaylaların diğer turizm türleri ile bütünleştirilmesiyle bölge ulusal ve uluslararası ölçekte doğa turizmi temelinde yayla koridoru varış noktası olarak öne çıkarılacaktır. Doğu Karadeniz Turizm Master Planının (DOKAP) kapsadığı alan Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Samsun, Trabzon illerinin tamamıdır. Ancak aşağıda detayları verilen yeşil yol projesi güzergâhında bölgedeki tüm yaylalar yer almamakla birlikte, bu iller içerisinde yer alan tüm tarihi, kültürel, turistik ve doğal değerler planlama alanının konusudur. Buradan hareketle bölgede bulunan tüm yaylalar planlama alanı kapsamına girmektedir.” şeklinde açıklama getirildiği, Danıştay Altıncı Dairesinin E:2011/9150 sayılı dosyasında verilen iptal kararı doğrultusunda belirsizlik taşıyan bir kavram olan söz konusu entegrasyonun(koridor) niteliğinin, amacının, ve hedeflerinin ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.
Çevre düzeni planı kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar, ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması gerekir.
Çevre düzeni planları, bölgesel nitelikte genel arazi kullanım kararları getirmekte olup, stratejik bir plan olması sebebiyle sadece fiziki kullanım kararları içermemektedir. Dolayısıyla, dava konusu 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Çevre Düzeni Planında belirlenen arazi kullanım kararları, niteliği itibariyle çevre kirliliğinin oluşmadan önce önlenebilmesi ve sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları sağlayacak plan kararları olup, bu yönüyle söz konusu plana dayanılarak yapılacak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlarda öngörülen ve parsel bazında fiziki kullanım durumunu belirleyen arazi kullanım kararlarından farklılık arz ettiği kuşkusuzdur.
Öncelikle, ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen çevre düzeni planına ilişkin süreçte sit alanı belirlemesi yapılmadığının, ilgili idarece tespit edilerek tescil edilen sit alanlarının, paftalara aktarıldığının, plan notlarıyla sit alanlarında uygulanacak usül ve esasların düzenlendiğinin vurgulanması gerekmektedir.
Bu noktadan hareketle Kanun koyucunun iradesi, sit alanı ilan edilen alanların korunmasında çevre düzeni planının ve notlarının da sit statüsüne uygun hale getirilmesi yönünde olduğuna göre, sit alanlarıyla ilgili kararların mevzuatta farklı ölçeklerde karşımıza çıkan çevre düzeni planları ile plana aktarılmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Yukarı da yer verildiği üzere dava konusu Çevre Düzeni Planının, Açıklama Raporunun 4.1.1.3.Turizm Alanları başlığı altında yeşil yola ilişkin olarak detaylı açıklama yapılmıştır.
Plan Açıklama Raporunun 4.1.1.4.1 Karayolu başlığı altında da "DOKAP kapsamında mevcut yol üzerinde yapılan iyileştirme çalışmaları dışında yeni açılacak güzergahlarda ekolojik zenginliğe zarar verecek faaliyetlerden azami oranda kaçınılması gerekmektedir." şeklinde düzenlenme getirilmiştir.

Ayrıca Plan Açıklama Raporuna yaylaların güzergâhları, yayla isimleri ve yol kademelenmesini gösteren Doğu Karadeniz Turizm Master Planı 1. Öncelikli Yol Güzergâhı Etaplama Haritası eklenmiştir.
Yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanarak dosyaya sunulan bilirkişi raporu tetkik edildiğinde, bilirkişilerce anılan projeye ilişkin olarak eleştiriler getirildiği ancak açık bir hukuka aykırılık nedeni saptanmadığı anlaşılmaktadır.
Anılan projenin, Karadeniz bölgesinin turizm potansiyelinin, ki özellikle var olan yayla turizmi potansiyelinin artırılmasına yönelik makro ölçekte olduğu açıktır. Karadeniz bölgesinde bulunan yaylalara ulaşım sorunlarının varlığı dikkate alındığında, çevre sorunlarına yol açmadan bir yayladan diğer yaylaya ulaşım imkanının getirilmesinin olumlu bir yaklaşım olduğu söylenebilir. Kaldı ki yaylar arasında zaten hali hazırda bazı yolların var olduğu bu yolların iyileştirilerek bir birileriyle bağlantı kurulmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, ulaşım projesinden ibaret olan bu planlamanın yaylarda yapılaşmalara neden olacağını söylemek bu plan ölçeğinde mümkün değildir. Plan açıklama raporu ve plan hükümlerinde çevresel etkiler açısından gerekli özenin gösterileceğinin belirtildiği ayrıca anlaşılmaktadır. Kaldı ki çevre sorunlarının alt ölçekli planların konusu olduğu da açıktır.
Bu itibarla bu hususa ilişkin mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
6. Plan değişikliğinin titiz ve sağlıklı bir süreçte hazırlanmadığı ve plan değişikliğinin açıklama raporunun olmadığı (2011 tarihli rapor üzerinden değişiklik yapıldığı) iddiası hakkında;
Dava dilekçesinde, davaya konu 2017 onay tarihli çevre düzeni planı değişikliğinin Plan Açıklama Raporunun, 2011 onay tarihli ilk çevre düzeni planı üzerinde değişiklikler yapılarak oluşturulduğu, bu durumun hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, önceki plan sürecinin ve çalışmaların yok sayılmaması gerektiği, plan değişikliği için ayrı bir rapor oluşturmanın anlamlı olmayacağı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Plan değişikliği işlemlerinde, değişiklik gerekçelerinin bilimsel ve teknik hususlara dayandırılarak, ayrıntılı biçimde anlatıldığı bir plan açıklama raporu hazırlanması gerekmektedir. Bu gerekçeler ile birlikte yapılan değişiklik işlemlerinin neler olduğunu gösteren harita ve açıklamalar da söz konusu rapora dâhil edilmelidir. Oysa davaya konu çevre düzeni planı değişikliği işleminin bu şekilde kapsamlı bir değerlendirmesinin bulunmadığı ve bu açıdan plan açıklama raporunun eksik olduğu tespit edilmektedir. Plan Açıklama Raporunda sadece yapılan değişiklikler gösterilmiş; plan bütününde kapsamlı bir değerlendirme yapılmamıştır. plan değişikliği işlemi konusunda çok daha önemli bir sorun tespit etmiştir. Dava konusu plan değişikliği işlemi; çok sayıda değişiklik içeren ve bu kapsamda nüfus kestirimleriyle kentsel yerleşme alanı büyüklüklerinin (Tarbzon ili örneğinde) ciddi ölçüde arttırıldığı bir işlem olarak dikkat çekmektedir. Planlama alanının pek çok yerinde kentsel yerleşme alanı büyüklükleri arttırılmış ve yeni gelişme alanları öngörülmüş; çeşitli yerlerde ise yeni sanayi alanları belirlenmiştir. Tüm bunlar bir çevre düzeni planının ana kararlarını, özellikle koruma-kullanma dengelerini değiştiren nitelikte kararlar olup, plan bütünlüğünü olumsuz etkilemektedir. Plan Açıklama Raporunun yetersizliği yanı sıra, gerekçe ve dayanakları kapsamlı bir biçimde açıklanmamış olan bu plan değişikliği işlemi sonucunda, ilgili çevre düzeni planının koruma-kullanma dengesi bozulmuş, plan ana kararlarına aykırı değişiklikler yapılmıştır. Kurulumuz bu durumun, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve ilgili mevzuata aykırı olduğu görüşündedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Bu husus eksiklik ve plan eleştirisi olarak kabul edilmekle birlikte anılan husus iptal nedeni niteliğinde bulunmamıştır.
7. Alt ölçekli planlara yönelik nüfus projeksiyon yılı önerisinin sorunlu olduğu iddiası hakkında
Dava dilekçesinde, davaya konu planın nüfus kestirim yılı 2026 olduğu, 2011 yılında hazırlanan plan için 15 yıllık bir hedef belirlendiği, ancak yapılan çeşitli revizyon ve değişiklikler sonucunda da 2026 hedef yılının değişmediği, davaya konu çevre düzeni planı değişikliği işleminin 2017 yılında yapıldığı, nüfus kestirimlerinde ve kentsel gelişme alanlarında çeşitli ve kapsamlı değişiklikler yapıldığı, ancak hedef yılının yine 2026 olarak korunduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, savunmada bu hususa ilişkin olarak her hangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Davaya konu planın nüfus kestirim yılı 2026 olup, 2011 yılında hazırlanan plan için 15 yıllık bir hedef belirlenmiştir. Ancak yapılan çeşitli revizyon ve değişiklikler sonucunda 2026 hedef yılı değişmemiştir. Davaya konu çevre düzeni planı değişikliği işlemi 2017 yılında yapılmış olup, nüfus kestirimlerinde ve kentsel gelişme alanlarında çeşitli ve kapsamlı değişiklikler yapılmış, ancak hedef yıl yine 2026 olarak korunmuştur. Kurulumuz bu durumun, plan açısından sorun teşkil ettiği görüşündedir. Şöyle ki, 2017 tarihli plan değişikliği ile pek çok bölgede kapsamlı kentsel gelişme alanları öngörülürken, bunların 9 yıllık bir plan sürecinde öngörülmesi gerçekçi değildir. 9 yıllık bir plan süreci için oldukça kapsamlı yeni öneriler (nüfus büyümesi ve mekânsal büyüme önerileri) içeren davaya konu çevre düzeni planı değişikliğinin hedef yılı sonrasında planlamayı nasıl yönlendireceği belirsiz kalmakta ve planın işlevselliği ortadan kalkmaktadır." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Bu husus eksiklik ve plan eleştirisi olarak kabul edilmekle birlikte anılan husus iptal nedeni niteliğinde bulunmamıştır.
8.Akçaabat’ta kentsel yerleşim alanının anlamlı gerekçeler olmadan belediyenin talebi üzerine aşırı ölçüde büyütüldüğü itirazı hakkında
Dava dilekçesinde, çevre düzeni planı değişikliğinin gerekçe raporunda Akçaabat Belediye Başkanlığının ... tarihli, ... sayılı yazısına istinaden Salacık, Yaylacık, Osmanbaba, Demirci, Söğütlü, Sarıtaş, Kayalar, Ortamahalle, Nefsipulathane ve Mersin Mahallelerinde artan nüfusun ihtiyacını karşılamak üzere kentsel yerleşik alanlar eklendiğinin belirtildiği, hiçbir araştırma ve sentez çalışmasına dayanmadan sadece nüfus artışını karşılamak gibi bir gerekçe ile kentsel yerleşik alan kararlarının düzenlenmesinin 10 adet mahalledeki mevcut yerleşme dokusunun ve alt ölçekli imar planlarının çevre düzeni planı kararları içinde gösterilerek yasallaştırılmasının amaçlandığı, ve bu kapsamda bir kentsel yerleşik alan kararının Akaçaabat ilçesi ile birlikte yakın çevresindeki tüm planlama kararlarını etkileyecek nitelikte ve büyüklükte olduğu açıkken sadece leke ve çizim olarak belirtilen mahalle alanlarının çevre düzeni planına eklenmesinin planlama açısından kabul edilmesinin mümkün olmadığı ileri sürülmektedir.
Davalı idarece; Akçaabat nüfus kestirimlerinde artış olduğu, 150.000 olan nüfus öngörüsünün 188.000 kişiye çıktığı; bu doğrultuda, Mersin, Akçakale, Şinik, Darıca ve Akçaabat Merkezde artan nüfusun ihtiyacını karşılamak amacıyla yerleşilebilirliği uygun olan yaklaşık 430 ha alanın kentsel yerleşme alanı olarak gösterildiği savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Akçaabat yerleşiminde koruma-kullanma dengesini zedeleyen ve büyük yüzölçümlü yeni kentsel gelişme alanının açılmasına yol açan, vadi tabanları ve dereler boyunca da kentsel gelişmeyi öngören plan yaklaşımı şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına, ayrıca çevre düzeni planının kendi hedefine de aykırılık taşımaktadır. Kurulumuz bu konuya ilişkin olarak; plan hükümleri kapsamında kentsel yerleşme alanları sınırlarının şematik olduğu, alt ölçekli planlarda bu alanların tamamının yerleşime açılacağı anlamı çıkarılamayacağı, belirtilen nüfus kabullerinin doğal, yapay ve yasal eşikler dikkate alınarak alt ölçekli planlarda belirleneceği biçimindeki Davalı İdare savunmasına yönelik bir değerlendirme yapma gereği de duymuştur. Bu sav ve söz konusu plan hükmü, Akçaabat’taki yeni kentsel gelişme alanlarına ilişkin Kurulumuzca yapılan değerlendirmeyi değiştirmemektedir. Söz konusu plan hükmü, alt ölçekli planlar için bir esneklik getirse de, 1/100.000 ölçekli planda yapılan gösterimler planın stratejik kararlarını yansıtmaktadır. Bir yerleşimin mevcut yerleşik alanının iki-üç katı kadar yeni gelişme alanı açılacağının plan paftasında gösterilmiş olması, planın bu bölge için stratejik kararının yüksek düzeyde büyümeyi destekler nitelikte olduğunu göstermektedir. Böyle bir stratejik karar ve gelişme vurgusundan sonra, alt ölçekli planlarda burada gösterilen yeni gelişme alanının sadece yarısının (veya onda birinin) planlanıp geri kalan alanların tarımsal alan olarak korunması artık gerçekçi bir plan süreci olmamaktadır. gelişme alan büyüklükleri çevre düzeni planının koruma-kullanma dengesine ilişkin stratejisini yansıtmaktadır. Plan bu bölgede tarımsal üretimin devamını, tarım alanlarının ve doğal yapının korunmasını önemsiyorsa, yerleşimi iki-üç kat büyüklüğünde gelişterecek bir plan önerisi getirmemelidir. Böyle bir öneri getiriyorsa, plan stratejisinin bu bölgede ciddi düzeyde büyüme öngördüğü tartışmasız bir gerçek olmaktadır ve alt ölçekli planlarda (ilgili plan hükmü doğrultusunda) bu alanların tamamı yerleşime açılmayabilir gibi bir ifade bu stratejik yaklaşımı değiştirmemektedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Akçaabat nüfus öngörüsünde artış olduğu, 150.000 olan nüfus öngörüsünün 188.000 kişiye çıktığı, buna bağlı olarak kentsel yerleşme alanı ihtiyacının ortaya çıktığı, öte yandan, kentsel yerleşme alanları sınırlarının şematik olduğu, alt ölçekli planlarda bu alanların tamamının yerleşime açılacağı anlamının çıkarılamayacağı, belirtilen nüfus kabullerinin doğal, yapay ve yasal eşikler dikkate alınarak alt ölçekli planlarda belirleneceği açıktır. Bu nedenle planın bu kısmında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
9. Üst ölçekli bir plan olan çevre düzeni planının turizm konusunda kendisinden beklenen kapsam ve ayrıntıda turizm kararı üretmediği itirazı hakkında
Dava dilekçesinde; çevre düzeni planı değişikliğinin plan hükümlerine ekoturizm alanları ile ilgili düzenleme getirilerek plan notlarının 6.4.14 nolu maddesinde ekoturizm alanlarının il bazında bütüncül olarak hazırlanacak çevre düzeni planları veya nazım imar planlarında belirlenebileceğinin belirtildiği, Doğu Karadeniz Bölgesinin doğal, kültürel ve tarihi nitelikleri göz önünde bulundurulduğunda bölgenin turizm potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunun görüleceği, çevre düzeni planında Doğu Karadeniz Turizm Master Planı referans bölge olarak alınmış olsa bile turizm ile ilgili temel hiçbir verinin ortaya konulmadığı ve turizme yönelik plan kararlarının üretilmediği, türü, niteliği, konumu ve ekonomik yönleriyle aslında 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında verilmesi gereken turizm kararlarının alt ölçekli planlarda karara bağlanması yönündeki hükümlerin tutarsız olduğu, sektörel kararlar ile gelişim senaryolarının bölgesel olarak verildiği üst ölçekli çevre düzeni planında turizme yönelik kararların temel çerçevesiyle belli olmasının gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idarece; plan değişikliği ile düzenlenen "Eko-Turizm Alanları: Bu plan ile belirlenen veya il bazında bütüncül olarak hazırlanacak çevre düzeni planları veya nazım imar planlarında belirlenebilecek olan bu alanlarda; Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin Yönetmelik doğrultusunda belirlenmiş olan yapılar yer alabilir. Yapılacak yapılarda doğal yapı ve geleneksel mimari dokunun korunması sağlanacaktır. Bu alanlarda yapılanma koşulları: Maks. Emsal=10,5 m(2kat) olacaktır." notu ile 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında gösterilemeyecek büyüklükteki söz konusu alanlara ilişkin yer seçimi kararının, bölgenin coğrafi etüt ve araştırmalar yapılarak, büyükşehir statüsüne sahip illerde büyükşehir belediyelerince yapılacak olan il çevre düzeni planlarında, diğer illerde ise İl Özel İdarelerince yapılacak alt ölçekli planlarda verilmesinin önerildiği savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Sadece resmi olarak ilan edilen turizm merkezleri plana işlenmiş; ancak planın kendisi turizm konusunda hiçbir mekânsal karar getirmemiştir. davaya konu çevre düzeni planı değişikliğinde turizm konusunda mekânsal kararlar geliştirilmemiş olması önemli bir eksikliktir ve planlama esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu durumun sadece davaya konu plan değişikliğine özgü bir konu olmadığını, önceki plan revizyonu işlemi içinde de geçerli olduğunu belirtmek gerekir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
"Plan Açıklama Raporunun 4.1.1.3 Turizm Alanları başlığı altında“Mevcut turistik ürün potansiyellerinden hareketle çevre yerleşmeler ile birlikte, kültürel ve toplumsal yaşamdan kaynaklanan ilişkiler de kurgulanarak bütünlüklü koridorlar oluşturulmuştur. Bu bölgelerde detaylı analizler gerçekleştirildikten sonra yörenin doğal, kültürel, mimari dokusuna uygun olarak, ekolojik kaynakları tahrip etmeyecek, bütüncül, mekansal ve stratejik planlama çalışması yapılacaktır. Bunun haricinde resmi olarak ilan edilen turizm merkezleri plana işlenmiştir...” ifadesi yer almış, davalı idarece savunmada, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında gösterilemeyecek büyüklükteki alanlara ilişkin yer seçimi kararının, bölgenin coğrafi etüt ve araştırmalar yapılarak, büyükşehir statüsüne sahip illerde büyükşehir belediyelerince yapılacak olan il çevre düzeni planlarında, diğer illerde ise diğer illerde ise il özel idarelerince yapılacak alt ölçekli planlarda verilmesinin önerildiği belirtilmiştir. Anılan hususta mevzuata aykırılık bulunmamıştır.
10. Çevre düzeni planı yapım tekniği ve mantığına aykırı olarak pek çok yerde yerleşme ve kullanım alanları için büyüklük düzenlemesi yapıldığı itirazı hakkında
Dava dilekçesinde, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7.maddesinin (d) bendinde "Mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ile nazım imar planları üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılamaz" hükmünün yer aldığı, davaya konu çevre düzeni planı değişikliğinde, pek çok yerde alansal büyüklük ve mekânsal sınırlar belirtildiği, kentsel yerleşme alanlarında büyüklük düzenlemesi yapıldığı, bu düzenlemelerin nüfus artışı dışında hiçbir kritere bağlanmadan planlandığı ileri sürülmektedir.
Davalı İdarece; bahsi geçen mekânsal değişikliklerin yaklaşık büyüklükler olarak belirlenip ifade edildiği, kesinlik taşımadıkları, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 7. maddesi (d) bendinde ÇDP üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılamaz ibaresinin, ÇDP ile mekânsal değişikliklerin büyüklüğünün ifade edilmesine engel teşkil etmeyeceği savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Plan kararlarının oluşturulmasında ve ilgili plan raporlarında açıklanmasında mekânsal büyüklüklere gönderme yapılmasının doğal olduğu, bu durumun Mekânsal Planlar Yönetmeliğinin 7. Maddesindeki bahse konu ilkeye aykırılık teşkil etmediği görüşündedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere, plan kararlarının oluşturulmasında ve ilgili plan raporları açıklamasında mekânsal büyüklüklere gönderme yapılmasının doğal olduğu, bu durumun Mekânsal Planlar Yönetmeliğinin 7. Maddesindeki bahse konu "Mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ile nazım imar planları üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılamaz" ilkesine aykırılık teşkil etmediği, bu itibarla bu hususa ilişkin mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
11. Plan değişikliğinin HES’lere ilişkin plan notlarının önceki mahkeme kararlarını ihlal ettiği itirazı hakkında
17.08.2016 tarihli plan revizyonu işlemi kapsamında, Ordu-Trabzon-Rize-Giresun- Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında HES' lere ilişkin plan notları aşağıda verilmektedir:
6.24.3 Hidroelektrik üretim alanlarında havza bütününde ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde her türlü koruma tedbirlerine ilişkin süreçler tamamlandıktan sonra hidroelektrik santralleri (HES) projelerine izin verilecektir. HES’ler, ilgili idarece (Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü) yatırıma konu akarsu havzası düzeyinde yapılacak olan ayrıntılı araştırma ve değerlendirmelere dayalı olarak; su toplama havzalarının sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde önlemlerin alınması, akarsu üzerinde faaliyette ve planlı HES projelerinin enerji üretim kapasiteleri ve su debilerinin hesaplanması ve bölgenin ekosistem dengesinin olumsuz yönde etkilenmemesine yönelik önlemler alınarak ÇED yönetmeliği kapsamında ÇED sürecine konu edilir. ÇED sürecinde su debisi, can suyu, enerji üretim miktarına ilişkin değerlendirmeler ve diğer çevresel değerlendirmeler akarsu havzası bütününde, mevcut ve planlı projeler dikkate alınarak yapılır. ÇED Yönetmeliği kapsamında gereken işlemler tamamlandıktan sonra ÇED Raporunun sonucuna göre Çevre Düzeni Planı değişiklik teklifi olarak değerlendirilmek üzere Bakanlığa sunulur. ÇED Yönetmeliğine tabi olmayan HES projelerine ilişkin alt ölçekli planlar, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve ilgili diğer kurum ve kuruluşların uygun görüşü alınmasını takiben bu çevre düzeni planında değişikliğe gerek kalmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir.
Dava konusu 03.04.2017 onay tarihli çevre düzeni planı değişikliği işlemi kapsamında yukarıdaki madde, aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
6.22.3 Bu plan revizyonunun onay tarihinden (17.08.2016) önce ilgili mevzuata uygun olarak imar planı onaylanmış olan hidroelektrik santralleri (HES) projelerinin imar planları geçerlidir. Projeye bağlı teknik değişiklik ihtiyacı olması durumunda söz konusu imar planlarına ilişkin değişiklikler, çevre düzeni planında değişiklik yapılmasına gerek kalmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir. Bu revizyonun onay tarihinden itibaren (17.08.2016); Hidroelektrik üretim alanlarında havza bütününde ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde her türlü koruma tedbirlerine ilişkin süreçler tamamlandıktan sonra hidroelektrik santralleri (HES)projelerine izin verilebilir. HES’ler, ilgili idarece (Devlet Su işleri Genel Müdürlüğü, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü) yatırıma konu akarsu havzası düzeyinde yapılacak olan ayrıntılı araştırma ve değerlendirmelere dayalı olarak; su toplama havzalarının sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde önlemlerin alınması, akarsu üzerinde faaliyette ve planlı HES projelerinin enerji üretim kapasiteleri ve su debilerinin hesaplanması ve bölgenin ekosistem dengesinin olumsuz yönde etkilenmemesine yönelik önlemler alınarak ÇED yönetmeliği kapsamında ÇED sürecine konu edilir. ÇED sürecinde su debisi, can suyu, enerji üretim miktarına ilişkin değerlendirmeler ve diğer çevresel değerlendirmeler akarsu havzası bütününde, mevcut ve planlı projeler dikkate alınarak yapılır. ÇED Yönetmeliği kapsamında gereken işlemler tamamlandıktan sonra ÇED Raporunun sonucuna göre Çevre Düzeni Planı değişiklik teklifi olarak değerlendirilmek üzere Bakanlığa sunulur. ÇED Yönetmeliğine tabi olmayan veya “ÇED Gerekli Değildir Kararı” alınmış olan HES projelerine ilişkin alt ölçekli planlar, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve ilgili diğer kurum ve kuruluşların uygun görüşü alınmasını takiben bu çevre düzeni planında değişikliğe gerek kalmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir.
Dava dilekçesinde, bir önceki çevre düzeni planı revizyonunda; dere yataklarının doğal yapısının ve su kalitesinin korunması, gelişigüzel alanlarda taş ve malzeme ocaklarının açılmaması, terk edilen taş ocaklarının rehabilitasyonu sağlanarak doğaya kazandırılması ve onaylanmış olan HES projelerini de içerecek şekilde akarsu havzası düzeyinde ve havza bütününde yapılacak ayrıntılı araştırma ve değerlendirme ile akarsu havzalarının ve HES projelerinin gözden geçirileceği yönünde mahkeme kararı doğrultusunda hüküm oluşturulduğu, 03.04.2017 tarihinde onaylanan dava konusu çevre düzeni planı değişikliğinde, 17.08.2016 tarihinden önce imar planları onaylanmış olan HES projeleri kapsam dışında tutulacak şekilde plan hükmü düzenlendiği; böylece hem konuyla ilgili mahkeme kararının ihlal edilmiş olduğu, hem de havza bütününde bazı projelere ve kullanım kararlarına ayrıcalık tanınarak araştırma ve değerlendirme çalışmasının akarsu havzası bütününde yapılması ilkesinin ortadan kaldırıldığı ileri sürülmektedir.
Davalı İdarece, HES konusunun 10. Kalkınma Planının hedefleri arasında yer alan yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi ile uyumlu bir plan kararı olduğu, Danıştay 6. Dairenin 2011/9150 esasına kayden açılan dava kapsamında HES'lere ilişkin yürütmenin durdurulması kararı verildiği, 17.08.2016 tarihinde onaylanmış olan çevre düzeni planı revizyonu kapsamında, "6.24 Enerji Üretim Alanları ve Enerji İletim Tesisleri" başlığı altına bir hüküm eklenmek suretiyle mahkeme kararına uygun işlem tesis edildiği, bu değişiklik ile hidroelektrik üretim alanlarında havza bütününde ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde her türlü koruma tedbirlerine ilişkin süreçler tamamlandıktan sonra hidroelektrik santralleri (HES) projelerine izin verileceği, ÇED incelemesine dair tüm süreçlerin tamamlanmasının bekleneceğinin hüküm altına alındığı, mahkeme kararı doğrultusunda plan revizyonu kapsamında plana eklenen hükmün, bu davanın konusu olan 03.04.2017 tarihli plan değişikliği işlemi kapsamında yeniden düzenlendiği, bu son düzenlemenin gerekçesinin imar planlama işlemleri ve ÇED süreci tamamlanmış olan HES projelerine ilişkin uygulamada sorunlar yaşanmasının olduğu, bu sorunlar nedeniyle, yürütmenin durdurulması kararından önce ve söz konusu kararların yerine getirilmesi sürecinde, mevzuata ve çevre düzeni planına uygun olarak onaylanmış imar planları tamamlanmış olan projeleri kapsam dışında bırakmak amacıyla ilgili plan hükmünün yeniden düzenlendiği, anılan mahkeme kararının ilgili kurumlara iletilmesinden önceki süreçte ÇED ve imar planı süreçleri tamamlanmış olan projelere yönelik olarak yeniden düzenlenen plan hükmünün Çevre Düzeni Planının iptalini gerektirecek herhangi bir husus ihtiva etmediği savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Dava konusu plan değişikliği kapsamında ilgili plan hükmünde yapılan değişiklikle, 17.08.2016 tarihli plan revizyonu işlemi kapsamında plana eklenen hükmün kapsamı daraltılmıştır. Şöyle ki, mahkeme kararına uygunluk amaçlı ilk işlemin yapıldığı tarih olan 17.08.2016 öncesinde, “ilgili mevzuata uygun olarak imar planı onaylanmış olan hidroelektrik santralleri (HES) projelerinin imar planları geçerlidir” denilerek bu projeler, “havza bütününde ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde her türlü koruma tedbirlerine ilişkin süreçler”den muaf tutulmaktadır. 1/100.000 ölçekli bir bölge planından beklenenler ile bölge düzeyindeki bir planın, planlama kademelenmesi içerisindeki yeri dikkate alındığında, Danıştay tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı sonrası HES’ler ile ilgili olarak plan uygulama hükümlerine eklenen ve sonradan kapsamı daraltılan plan hükmünün, mahkeme kararına uyum bakımından yeterli olmadığı düşünülmektedir. Plan Uygulama Hükümleri arasında eklenen ve sonradan kapsamı daraltılan plan hükmü, yürütmeyi durdurma kararına esas Bilirkişi Raporunda vurgulanan havza bütününde ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde koruma tedbirlerinin sağlanması için yeterli görülmemektedir" yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
HES yatırımlarının ÇED sürecinden geçerek mevcut yasal prosedür doğrultusunda tamamlanabileceği gözönüne alındığında yapılan düzenlemenin gerekçesinin imar planlama işlemleri ve ÇED süreci tamamlanmış olan HES projelerine ilişkin uygulama aşamasında yaşanılan zorluklar olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu husus bir hukuka aykırılık nedeni olarak görülmemiştir.
12. Mevcut sanayi alanlarının zaman içerisinde kentsel yerleşim alanına dönüşebileceğini öngören 5.8 sayılı plan notuna ilişkin itiraz hakkında
Dava konusu plan notu şu şekildedir,
"5.8 Bu planın onayından önce hazırlanarak ilgili idaresince onaylanmış ve bu planın ilke ve stratejilerine ve nüfus kabullerine uygun nazım ve uygulama imar planı bulunan alanlarda uygulama bu imar planları doğrultusunda sürdürülecektir. Söz konusu imar planlarında, bu planın genel ilke ve stratejilerine, plan hükümlerine, plan açıklama raporuna ve nüfus kabullerine aykırı plan değişikliği ve revizyonu yapılamaz. Bu planın onayından önce, mevzuata uygun olarak hazırlanmış ve ilgili idaresince onaylanmış olan mevzii imar planlarının uygulaması söz konusu planlar doğrultusunda sürdürülür. Kentsel yerleşme alanları içinde veya kentsel yerleşme alanları ile bütünlük oluşturan bitişik konumdaki sanayi alanlarında bulunan tesislerin ekonomik ömrünü tamamlamasının ardından, anılan alanlarda bu planın koruma, gelişme ve planlama hedef ve ilkeleri ve plan kabul nüfusu ile çelişmeyen alt ölçekli kentsel yerleşme alanı amaçlı imar planları ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşleri alınarak çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince hazırlanabilir ve onaylanabilir. Onaylanan planlar veri tabanına işlenmek üzere sayısal ortamda Bakanlığa gönderilir. Kentsel yerleşme alanı kullanımına dönüştürülen bu alanlar yeniden sanayi alanı olarak kullanılamaz."
Plan değişikliği öncesinde 2016 onaylı plan revizyonunda bu madde şu şekilde olup, aşağıda koyu renk ile gösterilen kısımlar davaya konu plan değişikliği işlemi ile çıkartılmıştır:
"5.8 Bu planın onayından önce hazırlanmış ve ilgili idaresince onaylanmış ve bu planın ilke ve stratejilerine, arazi kullanımı ve nüfus kabullerine uygun nazım ve uygulama imar planı bulunan alanlarda uygulama bu imar planları doğrultusunda sürdürülecektir. Söz konusu imar planlarında, bu planın genel ilke ve stratejilerine, arazi kullanım kararlarına, plan hükümlerine, plan açıklama raporuna ve nüfus kabullerine aykırı plan değişikliği ve revizyonu yapılamaz. Bu planın onayından önce, mevzuata uygun olarak hazırlanmış ve ilgili idaresince onaylanmış olan mevzii imar planlarından, bu planın onayından önce imar uygulaması tamamlanmış olanların uygulaması söz konusu planlar doğrultusunda sürdürülür. Bu planlarda, yapılaşma oranlarını arttırıcı plan değişikliği ve ilave yapılamaz. Kentsel yerleşme alanları içinde veya kentsel yerleşme alanları ile bütünlük oluşturan bitişik konumdaki sanayi alanlarında bulunan tesislerin ekonomik ömrünü tamamlamasının ardından, anılan alanlarda bu planın koruma, gelişme ve planlama hedef ve ilkeleriyle çelişmeyen, plan kabul nüfusunu aşmayacak şekilde alt ölçekte hazırlanan kentsel yerleşme alanı amaçlı imar planları ilgili kurum ve kuruluş görüşlerinin alınması kaydıyla bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir. Onaylanan planlar veri tabanına işlenmek üzere sayısal ortamda bakanlığa gönderilir. Kentsel yerleşme alanı kullanımınadönüştürülen bu alanlar yeniden sanayi alanı olarak kullanılamaz. Bu alanlardan kentsel yerleşme alanından kopuk yer seçen münferit sanayi alanlarında ise ticari ve sanayi amaçlı depolar, ticarete ilişkin kullanımlar ile konut dışı kentsel çalışma alanlarında yapılacak yapılar da yer alabilir. Söz konusu alanlarda yapılacak tüm yapılar için bu planın onayından önce mevzuatına uygun olarak onaylanmış imar planlarında belirlenen emsal değerleri aşılamaz."
Dava dilekçesinde, çevre düzeni planı değişikliğinin plan notlarında yer alan 5.8 nolu maddesinde kentsel yerleşme alanı içinde ve bütünlük oluşturacak şekilde bitişinğinde bulunan sanayi alanlarının ekonomik ömürlerini tamamladıktan sonra alt ölçekli planlar ile kentsel yerleşme alanı olarak planlanacağının belirtildiği, ancak bu tür sanayi alanlarının kadırılarak hangi mekansal alanda yer seçeceği veya hangi asnayi alanına yönlendirileceğine dair herhangi bir biilmsel yönteme dayalı yeterli nitelikte ve kapsamda çalışma ile sonuç kararları bulunmadığı, ayrıca kentsel yerleşme alanı olarak yeniden planlanması öngörülen sanayi alanlarının hangi kullanımlara ne şartlarda ve nasıl dönüştürülebileceğinin yönteminin belirtilmiş olması ve konut olarak kullanılması durumunda nüfus tahminleri ile genel yoğunluk değerleri içindeki rolünün genel olarak tarif edilmiş olmasının gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idarece; söz konusu plan değişikliği ile yeniden düzenlenen 5.8 numaralı plan notunda, kentsel yerleşme alanları içinde veya kentsel yerleşme alanları ile bütünlük oluşturan bitişik konumdaki sanayi alanlarında bulunan tesislerin ekonomik ömrünü tamamlamasının ardından kaldırılacağının düzenlendiği, bu sanayi alanlarının ÇDP ile belirlenmiş olan sanayi alanlarına yönlendirilmesinin esas alındığı, diğer yandan yine 5.8 plan hükmü ile kaldırılan sanayi alanlarında bu planın koruma, gelişme ve planlama hedef ve ilkeleri ile plan kabul nüfusuna çelişmeyen alt ölçekli kentsel yerleşme alanı amaçlı imar planlarının ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşleri alınarak çevre düzeni planı değişikliğine gerek olmaksızın ilgili idaresince hazırlanıp onaylanabileceğinin belirtildiği, söz konusu alanlarda, ÇDP hükümlerinin "6.1 Kentsel Yerleşme Alanları" başlığı altında hükümlerde yer alan kullanımlarının yer alabileceği, kaldırılan sanayi alanlarının planlı sanayi alanlarına yönlendirilmesinin esas alındığı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Bilirkişi Kurulumuz ömrünü tamamlamış ve kentsel yerleşme alanları içinde veya kentsel yerleşme alanları ile bütünlük oluşturan bitişik konumdaki sanayi tesislerinin kentsel yerleşme alanı içinde herhangi bir kentsel kullanım doğrultusunda dönüştürülmesi yaklaşımında bir sorun görmemektedir. Hangi kullanımda ve ne şartlarda dönüşüm olacağı konusu alt ölçekli planların konusudur.
Ancak, davacı tarafından konu edilmemekle beraber, mevzi imar planları içinde uygulaması tamamlanmış olan planların kabul edilip, henüz uygulaması tamamlanmamış mevzi imar planlarının üst ölçekli bu çevre düzeni planı ilkelerine uygun şekilde revize edilmesi olanağını sağlayan cümlenin plan hükmünden çıkartılması doğru değildir. Mevzii imar planları bütüncül bir plan hedefi ve stratejisinden bağımsız olarak, üst ölçekli planın ana stratejileriyle çelişen konumlarda olabilir. Böyle bir durumda mevzii imar planı uygulamaya geçmemişse bunun revize edilmesi ve değiştirilmesi doğru bir yaklaşımdır. Bu nedenle 2011 ve 2016 tarihli çevre düzeni planlarındaki plan hükmünde yer alan ifade olumludur ve bunun davaya konu plan değişikliğinde kaldırılmış olması olumsuz değerlendirilmiştir. Benzer şekilde mevzii imar planlarında yapılaşma oranlarını arttırıcı plan değişikliği ve ilave yapılamayacağı ifadesinin de davaya konu plan değişikliği işleminde kaldırılmış olması sakıncalıdır. Davaya konu planın mevzii imar planlarını koşulsuz biçimde kabul etmesi, ardından da bunların yapılaşma yoğunluğunun arttırılmasına ve mekânsal olarak büyümesine olanak sağlayabilecek biçimde kısıt getirmemesi doğru bir planlama yaklaşımı değildir. Açıklanan nedenlerle 5.8 Plan Hükmünün Plan Değişikliği öncesindeki haline getirilmesi planlama esasları açısından doğru bir yaklaşım olacaktır." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere, ömrünü tamamlamış ve kentsel yerleşme alanları içinde veya kentsel yerleşme alanları ile bütünlük oluşturan bitişik konumdaki sanayi tesislerinin kentsel yerleşme alanı içinde herhangi bir kentsel kullanıma dönüştürülmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. Hangi kullanımda ve ne şartlarda dönüşüm olacağı konusu ise alt ölçekli planların konusudur.
Öte yandan davacı tarafından itiraz edilmediği halde bilirkişi kurulu tarafından değerlendirilme yapılan ikinci kısma ilişkin olarak;
5.7 numaralı plan notunda "Bu planın onayından önce hazırlanmış ve ilgili idaresince onaylanmış olan ancak bu planın ilke ve stratejileriyle ya da arazi kullanımı ya da nüfus kabulleriyle çelişen çevre düzeni planlarının, nazım ve uygulama imar planlarının uygulama görmemiş kısımlarının bu planın arazi kullanım kararları, plan hükümleri, plan açıklama raporu ve nüfus kabulleri doğrultusunda revizyonunun yapılması ve zorunlu olup, revizyonu yapılana kadar, yürürlükteki planların bu planın hedef/ilke, hüküm ve kararlarına aykırı olmayan karar ve hükümleri geçerlidir." ifadesinin yer aldığı, söz konusu plan hükmü ile bu planın onayından önce onaylanan ancak ÇDP'nin kararları ile çelişen alt ölçekli planların, kazanılmış hakkı bulunmayan, uygulama görmemiş kısımlarının revizyonunun yapılmasının zorunlu tutulduğu, dava konusu 5.8 sayılı plan hükmünde ise ÇDP kararları ile çelişmeyen alt ölçekli planlardan bahsedildiği, ÇDP'nin onayından önce onaylanmış olan ve ilgili kurum ve kuruluşlardan gerekli izinlerin alındığı alt ölçekli planların uygulama aşamasında yaşanılan zorluklar nedeniyle söz konusu değişikliğin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum mevzuata aykırı bulunmamıştır.
13. Çevre Düzeni Planının kentsel servis alanları planlamasını alt ölçeklere bırakmış olmasına ilişkin itiraz hakkında
Davaya konu plan değişikliği işleminde Plan Açıklama Raporuna aşağıdaki ifade eklenmiştir:
“Büyükşehir belediyelerince yapılacak İl Çevre Düzeni Planları veya Nazım İmar Planlarında belediye hizmet alanı, kamu hizmet alanı, konut dışı kentsel çalışma alanı, toplu işyerleri ve küçük sanayi sitesi alanlarının yer alabileceği Kentsel Servis Alanları belirlenebilecektir.”
Dava dilekçesinde, çevre düzeni planı değişikliğinde kentsel servis alanlarının yer seçim kararının büyükşehir belediyesince yapılacak il çevre düzeni planı veya nazım imar planlarına bırakıldığı, kentsel servis alanlarının, yönetmelikte belediye hizmet alanı, kamu hizmet alanı, konut dışı kentsel çalışma alanı, toplu işyerleri ve küçük sanayi sitesi alanlarının yer alacağı kentsel ölçekte çalışma alanları olarak tanımlandığı, çevre düzeni planı gösterim ve kararları içinde belediye hizmte alanı ve kamu hizmet alanlarının kentsel yerleşme alanı kapsamında olduğu ve bu tür kullanımlar için alt ölçekli planlarda ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak görüşler ile birlikte planlama yapılmasının gerektiği, çevre düzeni planı kapsamındaki neredeyse her yerleşmenin kentsel alanlarına yönelik olarak kentsel servis alanlarının içerdiği kullanımlar nedeniyle büyük alanlara ihtiyaç duyulacağından özellikle Doğu Karadeniz gibi topoğrafik kısıtlamaları bulunan bölgelerde bu kullanımların eğitim düşük vadi tabanlarında yer seçeceği dikkate alındığında doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde kullanılması ve fiziksel mekana yansıtılmasının sağlanması, kentsel işlevlerin mekansal organizasyonunun ekolojik dengeyi sağlayacak şekilde planlanabilmesi için kentsel servis alanlarını yer seçimlerine veya bu yer seçimlerin nasıl yapılacağı dair 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında karar düzenlenmiş olmasının gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idarece, dava konusu plan değişikliği kapsamında ÇDP açıklama raporu içerisinde düzenlenen "Büyükşehir belediyelerince yapılacak İl Çevre Düzeni Planları veya Nazım İmar Planlarında belediye hizmet alanı, kamu hizmet alanı, konut dışı kentsel çalışma alanı, toplu işyerleri ve küçük sanayi sitesi alanlarının yer alabileceği Kentsel Servis Alanları belirlenebilecektir." hükmü ile 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında gösterilmeyecek büyüklükteki söz konusu lanlara ilişkin yer seçimi kararının; bölgenin coğrafi özellikleri dikkate alınarak ve yörenin ihtiyacına göre gerekli etüt ve araştırmalar yapılarak, büyükşehir statüsüne sahip illerde büyükşehir belediyelerince yapılacak olan il çevre düzeni planlarında, diğer illerde ise il özel idarelerince yapılacak planlarda verilmesinin önerildiği, bunun yanı sıra, kent içinde dağınık olarak yer alan ve ömrünü doldurmuş küçük sanayi siteleri ile konut dışı kentsel çalışma alanlarının belirli bir program dahilinde, gerekli fizibilte çalışmaları yapılarak ilgili idaresince kentin dışına taşınmasının öngörüldüğü savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Kentsel servis alanları kentsel kullanımlardır ve bunların üst ölçekli çevre düzeni planında kentsel yerleşme alanı kapsamında değerlendirilmesi, kesin konumlarına ilişkin planlamanın ise alt ölçekli plan çalışmalarına bırakılması planlama esasları açısından sakıncalı bir yaklaşım barındırmamaktadır. Bu konu plan değişikliği işleminin iptalini gerektiren bir plan kararı olarak değerlendirilmemiştir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere kentsel servis alanlarının kesin konumlarına ilişkin planlamanın alt ölçekli plan çalışmalarına bırakılması planlama esasları ve şehircilik ilkeleri açısından sakıncalı bir yaklaşım olarak değerlendirilmemiştir. Anılan hususa ilişkin olarak hukuka aykırılık bulunmamıştır.
14. Çevre düzeni planı değişikliğine ait plan paftaları, plan açıklama raporu ve plan notları arasında uyumsuzluk ve hatalar bulunduğu itirazı hakkında
Dava dilekçesinde, çevre düzeni planı değişikliğine ait plan paftaları, plan açıklama raporu ve plan notları arasında ciddi anlamda farklılıklar, uyumsuzluk ve hatalar bulunduğu, Plan paftalarında gösterilen herhangi bir yazının veya rakamın ya da plan açıklama raporunda belirtilen bir cümlenin veya kelimenin ya da plan hükümlerindeki bir yazım hatasının bile mevzuat kapsamında düzeltilmesinin, değiştirilmesinin belli kurallara bağlı olduğu, plan paftaları, plan açıklama raporu ve plan hükümleri arasındaki tutarsızlıkların kabul edilmesi mümkün olmayan hatalar olduğu ileri sürülerek bu durumlara örnek olarak ise;

• Plan hükümlerinin içindekiler kısmında 6.19 diye görünen başlığın, plan hükümleri içinde 6.20.Limanlar başlığı altında verilmesi,
• Plan gösterim-lejant paftasında balıkçı barınağı, liman/liman geri alanı ve tersane sembolleri varken plan paftalarının kıyı ile ilişkili olanlarının hiçbirinde bu gösterimlerin bulunmaması, gösterilmiştir.
Davalı İdarece; davacının iddialarında haklı olduğu, ancak bunların sehven yapılan işlemler olduğu, bu hataların planın işleyişini engelleyecek bir durum teşkil etmediği, söz konusu maddi hataların planın veri tabanında düzeltilmiş olduğu ve ilk plan revizyonunda ilgili plan paftalarına da yansıtılacağı savunulmaktadır.
Bilirkişi kurulu değerlendirmesi:
"Davacının işaret ettiği maddi hataların sehven yapıldıkları, plan değişikliği işlemi sırasında ilgili pafta üzerinde unutuldukları ya da ilgili paftalara eklenme işleminin unutulduğu izlenimine sahiptir. Kuşkusuz bu tür hataların düzeltilmesi planın tutarlılığı (Plan, Plan Lejant maddeleri, Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri arasında tutarlığın sağlanması) açısından önemlidir. Bu hataların bir kısmının düzeltildikleri, kalan bölümünün de ilk fırsatta düzeltileceği açıktır. Kurulumuz, Davacının maddi hatalara ilişkin uyarılarının haklı ve önemli olduklarını düşünmekle birlikte, bu hataların söz konusu plan değişikliği işleminin iptalini gerektirecek nitelikte olmadığı görüşündedir." yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede:
Bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere, anılan hatalar planı kusurlandırıcı nitelikte değerlendirilmemiştir. Anılan husus planın iptalini gerektirecek nitelikte bulunmamıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Yayla Koridoru-Yeşil Yol Projesi" hususu yönünden oyçokluğu, diğer hususlara ilişkin olarak oybirliği ile davanın DAVANIN REDDİNE,
2. Aşağıda ayrıntısı yer alan …-TL tutarındaki yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, ayrıca aşağıda gösterilen Hazine adana Maliye Bakanlığından alınarak kullanılan toplam … TL keşif avansının davacıdan alınarak Hazine adına Maliye Bakanlığına verilmesine, keşif avansından artan …-TL 'nin Hazine adına Maliye Bakanlığı iadesine,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 27/05/2021 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY :
Yeşil Yola yönelik olarak; Plan Açıklama Raporu sayfa 23. 4.1.1.3. Bölüm, 2. ve 3. Paragraflarla Plan Uygulama Hükümleri Bölgesel Hedefler Bölümü, 6. Sayfa, 7. maddeye itiraz hakkında;
Dava dilekçesinde Danıştay Altıncı Dairesi'nin E.2011/9150 Sayılı Bilirkişi Raporu ile Danıştay 6. Daire'nin E.2011/9150 Sayılı Yürütmeyi Durdurma Kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun YD İtiraz 2015/1068 Sayılı Kararına bağlı olarak Yeşil Yola yönelik; Plan Açıklama Raporu 4.1.1.3. Bölüm, 2. ve 3. Paragraflarla Plan Uygulama Hükümleri Bölgesel Hedefler Bölümü, 6. Sayfa, 7. maddenin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Danıştay Altıncı Dairesince mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, "Planlama Raporunun anılan maddesinde “Yayla Koridoru” ile “yeşil Yol Projesi güzergâhı”ndan söz edilmektedir. Bilirkişi Kurulumuz, dava konusu plana ait raporda yer alan koridor kavramı üzerinde durma gereği hissetmiştir. Planlama yazınında koridor ve yol kavramları birbirlerini destekleyen ve birlikte var olan kavramlardır. Şehircilik Ansiklopedisi’nde [The Dictionary of Urbanism] koridor kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır.
Koridor: Yol, kanal ya da demiryolu gibi bir hat üzerindeki doğrusal gelişme biçimi ile bu hat boyunca uzanan alanlardır. Anılan ansiklopedi maddesine göre, koridor kavramı mekânsal planlamanın birbirinden kopuk alanların birleştirilmesi ve bütünleştirilmesinde temel düzenleyici ve örgütleyici öğesidir. Aynı zamanda koridor birbirleriyle ilişkilendirilen ve bütünleştirilen bu bölge, alan ve yerleşmelerin oluşturduğu bütünlükleri ile yoğunlukları anlatmak için kullanılır. Özetle, koridor kavramı birbirleriyle ilişkileri kurulmak istenen alanlar, bölgeler bütünü ve sürekliliğidir.
Bu açıklamaların ışığı altında dava konusu plana ait Planlama Raporunda “koridor” ve “yol” kavramlarının birlikte kullanılmasında anlaşılmaz bir durum ya da belirsizlik bulunmamaktadır. Dile getirilen yeşil yol ile yazında tanımlanan “koridor” kavramına uygun olarak yaylalar ve yayla yerleşmeleri arasında bir yoğunluk ve gelişme sürekliliği yaratılmak istendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu rapor maddesi davacı savlarını kanıtlar niteliktedir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun YD İtiraz 2015/1068 Sayılı Kararında “yayla turizmi kapsamında yaylalar arası entegrasyona yönelik dava konusu plan kararlarında hukuka uyarlık bulunmadığı”ndan 1/100.000 ölçekli planın yayla turizmi kapsamında yaylalar arası entegrasyona ilişkin kısımları yönünden yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Anılan kararda, plan kararlarının yeterince ayrıntılı ve somut nitelikte olmasının planlama ilkelerinin gereği olduğu belirtilmiştir. Yargı kararına dayanak oluşturan Bilirkişi Raporunda ”yaylalar arası entegrasyonu sağlayacak şekilde” ifadesinin söz konusu ekolojik değerleri ve geleneksel mimari değerlerin korunmasını zorlaştıracak bir ifade olduğu, söz konusu entegrasyon kavramının belirsizlikler taşıyan bir kavram olarak görüldüğü, planda sözü edilen entegrasyonun planlama alanı içinde hangi yaylalara yönelik olduğu, yaklaşık güzergahının neresi olduğu, bu güzergah boyunca Karadeniz yaylalarının ekolojik zenginliğinin hangi tedbirlerle korunacağı konusunda bir açıklama ve alt ölçek planlara yol gösterecek bir bilgi bulunmadığı belirtilmiştir.
Anılan yargı kararı ile Planlama Raporu’nun iptal edilen 4.1.1.4.1. Maddesi şöyledir:
“Planlama alanında yaylaları birbirine bağlayan ve yayla turizminin gelişmesine katkı sağlayabilecek olan yayla yolları planda gösterilmemiş olup, bu yollara ilişkin fizibilite çalışmaları ilgili idarelerce yapılması sonunda karar verilmesi halinde, alt ölçekli planlarda karar alınarak bu yollar uygulamaya geçirilebilir”.
Yargı kararı açıktır. Öncelikle bölge ölçeğinde “entegrasyon” sağlamaya yönelik sürekliliği öngörülen bir yolun 1/100.000 ölçekli planda yeterince ayrıntıda ve somut olarak ifade edilmesi gereğine vurgu yapılmıştır. Diğer yandan, anılan yargı kararında gerekçe olarak alınan Bilirkişi görüşünde, “yaylalar arası entegrasyonu sağlayacak şekilde” ifadesinin söz konusu ekolojik değerleri ve geleneksel mimari değerlerin korunmasını zorlaştıracak bir ifade olduğuna işaret edilmiştir.
Davacı, dava konusu planın “Yeşil Yol” kararının, Mahkeme kararlarını ve gerekçelerini dikkate almadığını ve yeniden plana işlendiğini ileri sürmüştür.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, anılan yol kararı Plan Açıklama Raporunda yer almasına karşın plan üzerinde işlenmiş değildir. Bu yönüyle önceki davada hazırlanmış olan Bilirkişi Raporunda ve yargı kararında dile getirilen “yeterince ayrıntıda ve somut olarak ifade edilmesi gereğinin” yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Buna karşın Kurulumuz söz konusu işlemdeki eksikliğin bu konu ile sınırlanamayacağı düşüncesine sahiptir. Dile getirilen sorunun çözülmesi, “yaylaların entegrasyonu” ve “yayla turizmi koridoru” ile ortaya çıkacak olumsuz çevresel sorunlar konusunu ortadan kaldırmamaktadır.
Her ne kadar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2015/1068 sayılı Yürütmeyi Durdurma İtiraz no.lu kararına dayanak oluşturan Bilirkişi Raporunda “söz konusu entegrasyon kavramının belirsizlikler taşıyan bir kavram olduğu” belirtilmişse de Bilirkişi Kurulumuzca dava konusu planın yaylalar arasında koridor oluşturma kararının belirsizlik değil tersine bir kesinlik sunduğu düşüncesine sahiptir. Dava konusu plana ait raporda dile getirilen “Yayla Turizmi Koridoru” dolayısıyla “koridor” kavramı yargı kararı ile iptal edilen ve belirsizlik ürettiği ileri sürülen “entegrasyon” kavramı ile tutarlı bir kavramdır. Koridor kavramının tanımı gereği “entegrasyon” (“bütünleşme”, “bütünleştirme”) kavramını içermekte olduğu belirtilmelidir. Koridorlaştırma düşüncesi bir dizi “entegrasyonu” (bütünleşmeleri ya da bütünleştirmeleri) zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenlerle, Kurulumuzca bir turizm politikası olarak, yayla turizminin geliştirilmesi düşüncesi olumlu bulunmakla birlikte, yaylalar arasında, yayla yerleşmelerinin özgünlüklerini zayıflatacak ve geri döndürülmesi olanaksız ekolojik tahribata yola açacak olan Yeşil Yol şeklindeki bir ulaşım ekseni düşüncesini olumsuz değerlendirmiştir. Davacının Planlama Raporunda itiraz ettiği madde dile getirilen sakıncaları taşımaktadır. Yayla turizminin geliştirilmesi kıyıdan yaylalara ulaşan mevcut yolların, doğa ile uyumlu ve çevre değerlerinin koruyarak yukarıda sözü edilen dikey ilişkiyi güçlendirecek biçimde rehabilite edilerek iyileştirilmesi yolu ile sağlanabilir. " değerlendirme ve tespitlerine yer verilmiştir.
Anılan rapor doğrultusunda davanın bu kısmında mevzuata uyarlık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle davada, sözü edilen kısma yönelik olarak dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği oyu ile kararın bu kısmına katılmıyorum.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi