17. Hukuk Dairesi 2013/1366 E. , 2014/7608 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/04/2010
NUMARASI : 2007/560-2010/194
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalılardan M.. Ö.."ın müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcunu karşılayacak haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kendisine ait taşınmazı diğer davalıya sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazın dava tarihinde davalıların elinde olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine iişkindir. İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. Buradaki üçüncü kişiden maksat, borçlu ile doğrudan işlem yapan değil, borçlu ile işlemde bulunan kişiden mal veya hakkı satın alan kişi olup uygulamada buna dördüncü kişi denilir. Borçlu ile işlemde bulunmayan dördüncü kişiler hakkında dava açılıp açılmaması davacının isteğine bağlıdır ve bu kişiler yönünden iptal kararı verilebilmesi kötü niyetli olduklarının yani borçlunun alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanmasına bağlıdır. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın elden çıkardığı tarihteki gerçek değeridir.
Somut olayda davacı taraf dava konusu taşınmazın 11.02.2000 tarihinde borçlu davalı Mehmet tarafından 3. kişi konumundaki diğer davalı R.. S.."ye alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile satıldığını öne sürerek bu kişileri davalı göstermek suretiyle ve yapılan tasarrufun iptalini talep etmiş, yargılama sırasında taşınmazın 3. kişi R..S.. tarafından dava tarihinden önce 24.12.2001 tarihinde A..D.."e satılmış olduğunun anlaşılmış olması nedeniyle de bu kişinin davaya dahil edilmesi talep edilmiş, davacının bu talebinin mahkemece reddedilmesi üzerine dava tazminat isteğine dönüştürülmüş isede bu isteğin davanın kamilen ıslahı niteliğinde olması ve buna ilişkin olarak harç yatırılıp yeni bir dava açıldığına dair bilgi verilmemesi gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Ancak bu davalarda taşınmaz, borçludan taşınmazı satın alan davalının elindeyse tasarrufun iptaline hükmedilir. Şayet elinde değilse yani davaya konu malı elinden çıkarmışsa İİK. nun 283/2 . maddesinin açık hükmü gereğince dava o mal yerine geçen değere taalluk eder ve iptal davasını kaybeden davalı bu değer oranında tazminat ödemekle yani nakden tazminle yükümlü olur. Dava tarihinde satın alan 3. kişinin malı elinden çıkarmış olmasına rağmen alacaklının tasarrufun iptalini istemiş olması, dava aşamasında bu durumu öğrenerek davasını nakden tazmine dönüştürmesine diğer söyleyişle o malın yerine geçen değeri istemesine engel teşkil etmez. Bu hak yasaca alacaklıya tanınmış olduğundan ve ayrıca talep olmaksızın yasa gereği bedele dönüştüğünden (somut olayda alacaklının talebi dahi vardır) açılan davanın artık nakden tazmin olarak sürdürülmesi gerekir. Yasada yer alan bu açık düzenleme karşısında artık HUMK.83.(6100 sayılı HMK"nın 176.) maddesinin ve neticei talebin değiştirilemeyeceği kuralının somut olayda uygulanma ve tartışma yeri bulunmamaktadır. Diğer yandan, usul ekonomisi de düşünüldüğünde varılacak sonuç aynı olacaktır.
Bu durumda mahkemece davacıdan, taşınmazı satın alan 4. kişiyi davaya dahil edip etmeyeceği veya davasını bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceğinin sorulması, davaya dahil etmesi halinde usulüne uygun biçimde dava dilekçesinin tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra taraf delillerinin toplanarak hasıl olacak sonuca öre bir karar verilmesi, 4.kişinin davaya dahil edilmemesi halinde ise 3.kişi R.. S.. yönünden taşınmazı elden çıkardığı tarihteki rayiç değer üzerinden tazminata dönüştüğü kabul edilerek hüküm altına alınması gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.