17. Hukuk Dairesi 2014/8649 E. , 2014/7658 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/12/2013
NUMARASI : 2013/166-2013/454
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline kasko sigortalı araçta meydana gelen 3.340 TL hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, davalı idarenin gerekli ve yeterli trafik işaretlemelerini yapmadığından kusurlu olduğunu, davalı hakkında 31.İcra Müdürlüğü"nün 2012/13856 sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, hizmet kusuruna dayanılarak müvekkili aleyhinde dava açıldığını, idari yargı mahkemelerinin görevli olduğunu, davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hizmet kusurundan kaynaklanan tazminat talebi ile ilgili takibe itirazın iptal edilemeyeceği anlaşıldığından itirazın iptali davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, TTK"nun 1472.maddesi uyarınca, kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyet kurallarına göre, sigorta şirketi tarafından itirazın iptali şeklinde açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline kasko sigortalı aracın yol üzerinde bulunan mürferit çukurlara girmesi ve direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu orta refüje çarparak hasarlandığını, yolun bakım ve onarımından sorumlu davalı idarenin gerekli ve yeterli trafik işaretlemelerini yapmadığından kusurlu olduğunu ileri sürmüştür. Bir başka anlatımla davalının hizmet kusuru bulunduğuna dayanılarak işbu dava açılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan K.. M.., kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükülerine tabi değildir. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu dava şartlarından olup (HMK 114 md.) mahkemece resen dikkate alınması gereklidir.
Bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı KTK"nun 7/a maddesinde karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak, önlemleri alma ve aldırma görevleri verilmiş bulunmaktadır. Bu görevin 2918 sayılı yasada verilmiş olması bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı idarenin özel hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğuramaz. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun"un 2/1-b maddesi uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davasının açılması gereklidir.
Esasen, 2918 sayılı yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin 85 ve onu izleyen maddelerinde araç işleteninin sorumluluğu düzenlenmiş olup, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur.
Bu durumda mahkemece, yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentta açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerla davacı Ergo Sigorta AŞ vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı Ergo Sigorta AŞ"ye geri verilmesine 15.5.2014 gününde üye E.S.B... karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davalı idarenin karayolunun yapım bakım ve korunmasındaki ihmali sonucu meydana gelen maddi hasarlı kazada, kasko sigortalı araçta oluşan hasar bedeli davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenerek sorumluluğu nedeniyle davalı idare aleyhine hasarın rücuen ödenmesi istemiyle genel haciz yoluyla icra takibi yapılmış,
Borçlunun süresinde takibe vaki itirazı nedeniyle adli yargıda eldeki itirazın iptali davası açılmış,
Adli yargı ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş,
Kararın davacı vekilince temyizi üzerine yerel mahkeme kararı yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılamamaktayım.
Zira;
Davada, davalı idarenin karayolunun yapım bakım ve korunmasındaki ihmali sonucu zarara neden olan kazanın meydana geldiği iddia edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 7.maddesinde "K.. M.."nün karayolunun yapım ve bakımından sorumlu olduğu kara yollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri alma ve aldırmanın" İdarenin görev ve yetkileri arasında bulunduğuna işaret edilmiş,
6001 Sayılı K.. M..nün Teşkilat ve Görevleri hakkındaki kanunun 4.maddesinde "hazırlayacağı programlar uyarınca karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmalarını sağlayacak şekilde sürekli bakım altında bulundurmak, bakımını yaptırmak, onarımını yaptırmak, işletmek ve işlettirmek" Genel Müdürlüğün görev ve yetkileri arasında sayılmış,
TC Anayasasının 125/son maddesinde "İdarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu" kurala bağlanmış,
2577 sayılı İYUK 2/1-b maddesinde "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava çeşitleri arasında" gösterilmiştir.
Bu durumda davalı idarenin sorumluluğundaki yolun yapım bakım ve onarımını yapmaması nedeniyle doğan zararın tazmininin amaçlanmış olması karşısında idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişileri verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğini, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tesbitinde esas alınan idare hukuku kurallarına ve 2577 sayılı İYUK 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.
O halde, tam yargı davasına konu olabilecek bir uyuşmazlığın nasıl ki adli yargıda dava konusu edilmesi mümkün değil ise genel haciz yolu ile icra takibine konu edilmeside mümkün değildir.
Eldeki davanın itirazın iptali davası oluşuna göre geçerli bir icra takibinin bulunması dava önşartıdır.
Mahkemece, yargı yolundan önce dava önşartı olan geçerli bir icra takibinin bulunup bulunmadığı, takibe konu alacağın genel haciz yolu ile takibe konu edilebilecek alacaklardan olup olmadığını mahkemenin görevinden önce davanın niteliği itibariyle icra dairesinin görevini incelemesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta idarenin hizmet kusurundan doğan tam yargı davasına konu olabilecek bir alacak ilamsız icra takibine konu edilmiştir. Bu tür bir alacağın tahsilinde icra dairesi görevsiz olduğundan dava önşartı olan geçerli bir icra takibinin bulunması koşulu gerçekleşmemiştir. Bu halde mahkemece önşart yokluğundan dava reddedilmelidir.
Kaldı ki, idari yargının görev alanına giren, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan alacak ve tazminat davalarıdır. Oysa eldeki dava itirazın iptali istemine ilişkindir. Yukarıda belirtildiği gibi 2004 sayılı İİK 58, 60, 61, 62, 65 ve 67.madde hükümleri uyarınca itirazın iptali davaları idari yargının görev alanında olmayıp adli yargının görev alanına girmektedir.
2004 Sayılı İİK.nun 67. maddesinde; "Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir." hükmüne yer verildiğine göre itirazın iptali davaları açıkça adli yargının görev alanına girmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.04.2007 gün ve 2007/4-141 E-188 K; 23.06.2010 gün ve 2010/7-332 E- 344 K; 14.04.2010 gün ve 2010/7-184-214 K; 22.12.2010 gün ve 2010/3-635 E- 686 Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Bu halde sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda yerel mahkemece davanın yargı yolu yönünden reddine karar verilmesi durumunda itirazın iptali davasının açılacağı idari yargıda uyuşmazlığın adli yargının görev alanına girmesi nedeniyle yargı yolu yönünden davanın reddine karar verilecektir.
Adli ve idari yargı merciileri arasındaki görev uyuşmazlıklarını gidermek ve görevli yargı kolunu belirlemek üzere görevli bulunan uyuşmazlık mahkemesinin bu konudaki istikrarlı kararları (20.11.2000 gün 38/49 sayı vb) itirazın iptali davalarında görevli yargı kolunun adli yargı olduğu yönündedir.
Uyuşmazlık mahkemesi kararı üzerine, davaya bakacak adli yargı mercii, aslında idari yargının görev alanına giren temelde idarenin hizmet kusuruna dayanan bir davaya bakmak zorunda kalacaktır.
Sonuçta, kamu hizmetinin görülmesinden kaynaklanan alacağın genel haciz yolu ile icra takibine konu edilmesi mümkün bulunmadığından, bu nedenle davayı red eden yerel mahkeme kararının onanması gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.