19. Ceza Dairesi 2018/7705 E. , 2020/1658 K.
"İçtihat Metni"
Karşılıksız çek düzenleme suçundan sanık ...’un 5941 sayılı Çek Kanunu"nun 5/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 53/2. maddeleri gereğince 3.891,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Konya 4. İcra Ceza Mahkemesinin 20/06/2017 tarihli ve 2017/427 esas, 2017/844 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, infaz savcılığı tarafından 5941 sayılı Kanun"un 5/1. fıkra 2. cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine oluşan tereddüdün giderilmesi talebi üzerine, cezanın infazının devamına ilişkin anılan Mahkemenin 07/02/2018 tarihli ve 2017/427 esas, 2017/844 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine dair Konya 1. İcra Ceza Mahkemesinin 22/02/2018 tarihli ve 2018/45 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 25/10/2018 gün ve 9449 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02/11/2018 gün ve KYB-2018-87856 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
10/10/2017 tarihli ve 30206 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 26/07/2017 tarihli ve 2016/191 esas 2017/131 sayılı kararı ile 5941 sayılı Kanun"un 1. fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” şeklindeki ibarenin iptal edildiği,
Her ne kadar 1982 Anayasasının 153/5. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümeyeceği belirtilmiş ise de; söz konusu iptal kararının sanık lehine bir durum ortaya çıkardığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesinde, "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur." ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenlemeler uyarınca, sanığın hukukî durumun yeniden değerlendirilerek lehe olan, söz konusu iptal kararı sonrası yürürlük kazanan 5941 sayılı Kanun"un 5/1. maddesinde yer alan, "(Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, (…)(2) az olamaz." hükmü gereğince sanık lehine bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanık hakkında, Konya 4. İcra Ceza Mahkemesinin 20.06.2017 tarihli, 2017/427 E. 2017/8442 K. sayılı kararıyla 5941 sayılı Kanun"un 5. maddesinde yazılı "karşılıksız işlemi yapılmasına sebebiyet verme" suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu, hükmün istinaf edilmeksizin kesinleştiği, infaz aşamasında 10/10/2017 tarihli ve 30206 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 26/07/2017 tarihli ve 2016/191 esas 2017/131 karar sayılı kararı ile 5941 sayılı Kanun"un 1. fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanun"a göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” şeklindeki ibarenin iptal edildiği, infaz savcılığı tarafından hükmün 5237 sayılı TCK"nin 7. maddesinde yer alan "lehe kanun" ilkesi gereği uyarlanmasının istendiği, ancak bu talebin "Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği" gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmıştır.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez. Zira Anayasa’ya aykırı olduğu tespit edilen bir norm, iptal kararı öncesinde, usulüne uygun bir şekilde yasalaşan ve yürürlük tarihinden itibaren düzenlediği alanlarda meşru olarak uygulanagelen bir normdur. Sonradan alınan iptal kararı bu maddi gerçekliği değiştiremez.
Öte yandan Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, bu normun yürürlüğe girdiği tarihten iptal tarihine kadar hukuk düzeninde hiç var olmamış gibi yorumlanarak bu norma dayanarak yapılan tüm işlemlerin hüküm ve sonuçlarını da kendiliğinden ortadan kaldırmaz. Ancak Anayasa"nın 153/5. maddesinde yer alan geriye yürümezlik ilkesini düzenlemesindeki amacı, bireylerin hukuken yürürlükte bulunan meşru bir norma dayanarak elde ettikleri kazanılmış haklarının, hukuki güvenlik, istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar çerçevesinde korunmasıdır.
Lehe kanun ilkesinin mahkemelerce nasıl uygulanacağına dair usul ise 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un "Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul" başlıklı 9. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Buna göre kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde duruşma yapılmaksızın da karar verilebileceği, lehe olan hükmün, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirleneceği, yapılan uyarlama yargılaması bakımından zamanaşımına ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı düzenlenmiştir.
Yerel mahkemenin hükmü verdiği sırada yürürlükte bulunan ancak infaz aşamasında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kısmının, uyarlama istenen mahkeme tarafından yeniden değerlendirilerek, şartları varsa duruşma yapılmaksızın, takdir yetkisinin kullanılması gerektiği durumlarda ise duruşmalı olarak, gerek Anayasa"nın 38. maddesi, gerek Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 15. maddesi ve gerekse TCK"nin 7. maddesi gerekçe gösterilmek suretiyle uygulanarak sanık hakkında kurulan ve hukuka aykırı hale gelen hükmün yeniden kurulması gerekmektedir.
Sanığın 5941 sayılı Kanun"a aykırı eylemi nedeniyle kurulacak hükümde, sanık hakkında TCK"nin 61. maddesine göre Kanun"da öngörülen alt ve üst sınırlar arasında belirlenecek temel cezanın mahkemenin takdirinde olduğu şüphesizdir.
Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay’ca incelenmesini, buna bağlı olarak da kanunların uygulanmasında ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir.
Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, ancak olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur.
26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.
Kanun yararına bozmaya konu edilen hükümde; yerel mahkemece, 5941 sayılı Kanun"un 5/1. maddesinde unsurları yazılı "karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" suçunu işlediği anlaşılan sanık hakkında, öncelikle takdiren 38 gün adli para cezasına hükmedildiği, TCK"nin 52/2. maddesi gereği günlüğü 100 TL"den hesaplanan katsayının, gün para cezasıyla çarpılması sonucu sanık hakkında neticeten 3.800 TL adli para cezasına hükmedildiği, (iptal kararından önce verilen ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan) 5941 sayılı Kanun"un 5/1. maddesi ikinci fıkrasında yazılı olduğu üzere, verilecek ceza karşılıksız çıkan çekin takibi nedeniyle oluşan temerrüt faizi, takip ve yargılama giderleri toplamından az olamayacağından sanığın cezasının 3.891 TL adli para cezasına yükseltildiği görülmektedir.
5941 sayılı Kanun"un 1. fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” şeklindeki ibarenin, 10/10/2017 tarihli ve 30206 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 26/07/2017 tarihli ve 2016/191 esas 2017/131 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, yerel mahkemece takdiren verilen 3.800 TL adli para cezasının, suça konu çekin karşılıksız kalan kısmı olan 3.590 TL"den az olamayacağı da göz önüne alındığında, iptal kararı öncesinde yürürlükteki Kanun"a göre kurulan hükümde sırf bu sebeple yapılan artımın kanuna aykırı olduğu anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Konya 1. İcra Ceza Mahkemesinin 22/02/2018 tarihli ve 2018/45 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nin 309/4-d maddesi gereği KANUN YARARINA BOZULMASINA, bozma gereği yeniden uygulama yapılarak, sanık hakkında mahkumiyet hükmü içeren Konya 4. İcra Ceza Mahkemesinin 20/06/2017 tarihli ve 2017/427 esas, 2017/844 karar sayılı kararının HÜKÜM kısmında yer alan; temerrüt faizi, takip ve yargılama giderini artırım nedeni olarak gösteren 1),c-) fıkrasının hükümden tamamen çıkartılmasıyla hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına, hükmün infazının mahkemece takdiren verilen 3.800 TL üzerinden yapılmasına, 19/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.