
Esas No: 2016/9117
Karar No: 2019/3448
Karar Tarihi: 16.04.2019
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/9117 Esas 2019/3448 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.05.2015 gününde verilen dilekçe ile mirasçılık belgesinin iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 14.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mirasçılık belgesinin iptali talebine ilişkindir.
Davacı vekili, 10.09.1998 tarihinde vefat eden muris ...’ın resmi nikahlı eşinin ... olmasına rağmen ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/53-67 E.- K. sayılı mirasçılık belgesinde ... ’ın murisin eşi olarak mirasçılığına yer verildiğini belirterek anılan mirasçılık belgesinin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece, celp edilen nüfus kayıtlarına göre davalı ... ile muris ..."ın 09/01/1992 tarihinde evlendikleri, murisin ölüm tarihinde tarafların evliliklerinin devam ettiği, davalı ... ile muris arasında resmi kayıtlarda görünen evliliğin sahteliğininde iddia edilmediği, bu durumda resmi kayıtlara karşı toplanacak delillerin davanın esasına herhangi bir etkisinin olmayacağı gerekçesiyle tensiben davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, 6100 sayılı HMK"nın 118. maddesi ve devamında düzenlenen davanın açılması üzerine yapılması gereken lahiya safhasının tamamlanmadığı ve tarafların delillerinin toplanmadığı ve aynı Kanunun 137. maddesine göre ön inceleme duruşması yapılmadan dosya üzerinden karar verildiği, dosya kapsamı ile bu aşamada denetime elverişli bir karar verilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin İİK" nın 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet davası gibi). Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.
HMK"nın Hukuki Dinlenilme Hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasasının 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK"nın 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece taraflar dinlenmek, iddia ve savunmalarını sunmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.04.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.