4. Hukuk Dairesi 2016/4416 E. , 2018/1056 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 22/01/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/01/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkilinin ... Haber Ajansı ... Bölge Müdürlüğü"nü 20 senedir sürdürdüğünü, davalının da ... adlı internet sitesinin imtiyaz sahibi ve görsel yönetmeni olduğunu, bu internet sitesinde 15/11/2014 tarihinde yer alan haberde davacının şahsını hedef alan, davacının maneviyatını tahkir ederek aşağılayan bir yazının yayınlandığını, yazıda davacının eylemi ile abone olmayan kurumlara ait haberlerin gazetelere servis edilmediği, abone şartını kullandığı, takvim pazarlaması yaptığı, ... adını ve gazetecilik mesleğini kullanarak ticari faaliyette bulunduğu, ciddi bir mal varlığı artışı olduğu, gayrimenkul edinip son model jeepler ile lüks bir yaşam sürdüğünün haber yapıldığını böylelikle, davacının hukuka aykırı haksız kazanç edindiği izlenimi oluşturarak, itibarını zedelemeye çalıştığını belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı; davaya cevap vermemiştir.Mahkemece; dava konusu ... Haber Ajansı"nın haberleri verme tarzının eleştirilmesine dair haberde, davacıyı rencide eden şeref, onur ve saygınlığını küçük düşürecek tarzda ifadeler olduğu, öz ve biçim arasındaki dengenin korunmadığı, haberle ilgili olmayacak bir şekilde ... Haber Ajansı"nın haber verme politikasını eleştirir iken, kurumun görevlisi olan davacının haksız yere ticaret yaptığı ve haksız kazanç sağladığı intibahını uyandıracak ifadelere yer verildiği, bu haber sonucunda davacının toplum içinde küçük düştüğü ve manevi yönden sıkıntıya uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu haber bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı anlaşıldığından istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davalının sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.