4. Hukuk Dairesi 2018/22 E. , 2018/1084 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 19/10/2011 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin ise reddine dair verilen 17/03/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;Dava, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin sübut bulmadığından reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Davacı vekili, ... Belediye Başkanlığı’nın imar uygulaması sonrasında, davacı adına tapuda kayıtlı bulunan ... ilçesi ... Mahallesi 18 pafta 3 ada 6 parselde bulunan iki katlı kargir taşınmazın bir bölümünün, davalıya ait 7653 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kaldığını; davalının, ihtarname tebliğ edilmesine karşın taşınmazı yıktığını ve taşınmazda kira sözleşmesi ile bulunan kiracılara da ihtarname göndererek hukuka aykırı olarak tahliye ettirdiğini beyan ederek, davalı tarafından yıkılan taşınmazın değeri ile mahrum kaldığı kira bedeline ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; mahallinde yapılan keşif doğrultusunda düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davalı tarafından yıkılan binanın değeri ile kira kaybına ilişkin maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, sübut bulmadığı gerekçesi ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde;
a) Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3194 sayılı İmar Kanununun 18/9. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkanı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, imar parseli malikine karşı bedelinin ödenmesi kaydı ile yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.Somut olayda; davacıya ait taşınmazın bir bölümünün imar uygulaması sonrasında davalıya ait 7653 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kaldığı ve davalı tarafından davacıya yapı bedeli ödenmeksizin taşınmazın yıkıldığı sabittir. Yukarıda açıklanan 3194 sayılı İmar Kanununun 18/9. maddesine göre, bir yapının birden fazla imar parseli içinde bırakılması durumunda yapı sahibinin, yapı bedeli kendisine ödenene kadar yapıyı kullanmak hakkı bulunmakla beraber, kiralamak hakkı bulunmamaktadır. Mahkemece, davalı tarafından yıkılan binanın kaim değeri dışında kira kaybına da hükmedilmesi doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.b) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1. maddesinde, ""Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir."" denilmektedir.Davacı, dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesi ile ıslah talebinde faiz isteminde bulunmadığı halde, mahkemece talep aşılarak hüküm altına alınan tazminata davalı aleyhine dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiş olması yerinde görülmemiş, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2/a,b) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.