17. Hukuk Dairesi 2013/8644 E. , 2014/8876 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Hatay 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/02/2013
NUMARASI : 2011/165-2013/70
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde asıl davanın davacıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı tarafa ait araç sürücüsünün kusurlu hareketi ile meydana gelen kazada desteklerinin öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak davacı baba ve anne olan Ali ve Fatma için 5.000"er TL destek, 75.000"er TL manevi, diğer davacı kardeşler için 30.000"er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (sigorta dava tarihinden işleyecek faizi ile) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen dava ile de aynı kazada yaralanan davacı Kadir için 40.000 TL manevi, 30.000 TL geçici, 30.000 TL daimi iş göremezlik tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesi istenmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; asıl davanın davacılarının davalı sigorta şirketi hakkındaki davasının feragat nedeni reddine, asıl davanın davacılarının davalı Bekir hakkındaki davasının pasif husumet dava şartı yokluğu nedeni ile reddine, asıl davanın davalı Abdullah ve adil yönünden kısmen kabulü ile; davacı Fatma için 5.000 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın, davacı Ali için 5.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminatın, davacı Emine, Sümeyye, Yusuf ve İsmail için 10.000"er tl manevi tazminatın (manevi tazminatın kaza tarihinden, maddi tazminatın murisin ölüm tarihinden işleyecek yasal faizi ile ) davalı Abdullah ve adilden müştereken ve müteselsilen tahsiline, birleşen dava yönünden, davacı Kadir"in davalı Bekir hakkındaki davasının pasif husumet dava şartı yokluğu nedeni ile reddine, davalı Abdullah hakkındaki davanın kısmen kabulü ile, davacı Kadir için 30.000 TL iş göremezlik, 20.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Abdullah"tan tahsiline karar verilmiş, hüküm asıl davanın davacıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma,iş göremezlik ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önüne alarak manevi tazminat adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerekir. Tazminatın amacı zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmaktır. Somut olayda, tarafların kusur oranı, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, duyulan acı gibi nedenler dikkate alındığında, davacı lar için hükmedilen manevi tazminat miktarı, duyulan acıyı, çekilen sıkıntıyı hafifletebilecek düzeyde değildir. Hükmedilen manevi tazminat miktarları az olup daha üst düzeyde manevi tazminat takdiri gerekir.
3-Her ne kadar davalı B.. B.. hakkındaki dava işleten sıfatı bulunmadığı gerekçesi ile red edilmiş ise de; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesine göre trafikte kayıtlı motorlu araçların noterlerce yapılmayan her çeşit satış ve devirleri geçersizdir. Anılan yasal düzenleme gereği davalı Bekir hakkındaki davanın da kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi isabetli değildir.
SONUÇ:Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 3.6.2014 gününde Üye E.S.Baydar"ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Bilindiği üzere 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, motorlu araçların sebep oldukları trafik kazalarından doğan zararların tazmini borcunu araç işletenine yüklemiştir. Gerçekten de 2918 sayılı KTK 85.maddesi bir motorlu aracın verdiği zarardan işleteni sorumlu tutmuştur. İşleten kavramının tanımı ise yasanın 3.maddesinde "araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydı ile satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olduğu, ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufunun bulunduğunun ispatı halinde bu kimsenin işleten sayılacağı" şeklinde yapılmıştır.
Görüldüğü üzere yasa işletenin belirlenmesinde sadece trafik kaydını değil araç üzerinde ekonomik kullanım ve denetim faaliyetini de gözönünde bulundurmaktadır.
Doktrinde, işleten kavramını tayin için başlıca iki ölçü geliştirilmiştir. Birinci kriter şekli ölçü, ikinci kriter ise maddi ölçüdür.
Şekli ölçüde, araç trafik sicilinde ve diğer yerlerde kimin adına kayıtlı ise o kimseye işleten gözüyle bakılmaktadır. Şekli ölçünün başlıca üstünlüğü, burada araç sahibinin adı ve kimliği resmi belgelerde yazılı olduğu için bir trafik kazasında zararı tazminle yükümlü kişinin en kısa zamanda ve en güvenilir biçimde tespit ve tayininde görülür. Ancak bu belgeler ve kayıtlardan çoğu kez gerçek işletenin tayin ve tespiti tam mümkün olmamaktadır. Zira bazen aracın belge ve kayıtlarda gözüken kişiden başka bir kimse tarafından işletilmesi de mümkündür.
İşviçre-Türk Hukuk Doktrininde yerleşmiş ve bir kısım Yargıtay kararlarında da kabul gören maddi ölçü ise şekli ölçünün aksine, araçtan yararlanmayı ve araç üzerinde fiili hakimiyeti esas almaktadır. Bu kritere göre, işleten araç sahibi olabileceği gibi sicilde araç sahibi olarak kayıtlı olmayan bir kişide olabilir. 2918 sayılı yasanın 3.maddesi işleteni tanımlarken şekli ölçüyü reddetmiş, maddi ölçüyü esas almıştır. Böylece bir kişinin araç işleteni olup olmadığının tayininde, trafik sicilindeki kayıt ve tescil bir ölçü olmaktan çıkmıştır. Yalnız bundan trafik sicilinin hiç bir hukuki değeri olmadığı sonucu da çıkarılmamalıdır. Kanuna göre maddi anlamda işletenin kim olduğunun belli olmadığı durumlarda şekli kritere başvurulabilir.
Ancak trafik sicilindeki kayıt mülkiyeti kesin olarak tespit eden bir delil niteliğinde değildir. Sicildeki kayıt aksi her zaman ispat edilebilen, işleten sıfatının tayininde olağan bir karine görevi yapan bir kayıttır.
Maddi ölçünün başlıca üstünlüğü, aracın işletilmesi olgusunda temellenen tehlike sorumluluğu ilkesini açıkca ortaya koymasıdır. Maddi kriter zarar görenlerin sorunlu şahsı kısa zamanda bularak haklarına kavuşmalarına engel olmakla beraber, amacı itibariyle daha adildir. Çünkü bu kriter niteliği ve fonksiyonu itibariyle gerçek sorumlunun bulunması amacını gütmektedir.
2918 sayılı KTK 3.maddesine göre işleten sıfatının unsurları ise
A)Araç üzerinde fiili tasarruf kudretinin bulunması,
B)Aracın işleten hesabına ve tehlikesi işletene ait olmak üzere işletilmesi,
C)Aractan sağlanan yararlara sahip olma,
D)Araçla ilgili giderlere ve araç sebebiyle meydana gelen tehlikelere katlanmadır.(Bolat Bolatoğlu-motorlu araç kazalarında hukuki sorumluluk)
Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde;
Davalı B.. B.. aşamalardaki savunmalarında ... plakalı araç, trafik sicilinde adına kayıtlı olmakla birlikte aracın işleteni olmadığını, arkadaşı davalı Adil"in araç almak istediğinde borçları nedeniyle banka kredisi kullanamadığını, kendisinin arkadaşı adına bankadan kredi kullandığını, bu nedenle aracın kendi adına tescil edildiğini, araç peşinatının ve kredi geri ödemelerinin davalı Adil tarafından yapıldığını araçla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, aracın davalı Adil"in işletenliğinde iken trafik kazasına oğlu Abdullah"ın sebebiyet verdiğini savunmaktadır.
1-Dava dilekçesinde davalı Adil"in işleten, davalı Bekir"in ise araç maliki oldukları iddiası ile dava açılmış olup araç işletenin davalı Adil olduğu davacının da kabulündedir.
2-Davalı Abdullah olaydan hemen sonra Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifadesinde aracın babası Adil"e ait olduğunu beyan etmiştir.
3-Aracın satın alındığı M. Otomotivin 16.4.2012 günlü yazısında aracı satın almak için A.. E.."in muracaat ettiği, 10.000,00 TL peşinatın Adil tarafından yatırıldığı, Adil"in kredi temin edememesi üzerine aracın B.. B.. adına alınmasına karar verildiği, işlemlerin B.. B.. adına gerçekleştirildiği bildirilmiştir.
4-Davalı B.. B.. tanıkları S.. G.. ve F.. S.."da davalı Bekir"in savunmasını teyit etmişlerdir.
Dosya içeriğinden ... plakalı aracın olay tarihi itibariyle fiili hakimiyetinin davalı A.. E.."de olduğu, A.. E.."in araçtan iktisaden yararlandığı, 2918 sayılı yasanın 3.maddesi hükümlerine göre araç işleteninin A.. E.. olduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde davalı B.. B.."ın araç işleteni olmadığından hakkındaki davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davalı Bekir"in işleten olduğunun kabulü ile kararın bozulmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.