8. Hukuk Dairesi 2016/9691 E. , 2017/4877 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı alacaklı vekili, borçlu ... hakkında iki adet senede istinaden ... 2 İcra Müdürlüğü"nün 2015/6051 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, 23/12/2015 tarihinde borçlu ... ve ...." adresinde bir adet ameliyat masasının haczedildiğini, davalı 3.kişi şirketin istihkak iddiasında bulunduğunu, yedieminin haczedilen mahcuzun ... ait olduğunu beyan ettiğini ve haciz işleminin İİK.nun 99.maddesine göre yapıldığını, borçlu şirketin ruhsat ve işletme hakkına sahip olduğu "... Şti"ne 12/01/2015 tarihli devir sözleşmesi ile 8.000.000,00TL bedelle ve bütün olarak hastane işletmesi, doktor kadrosu, demirbaşlar vs.ile devredildiğini, yapılan devir işleminin 09/02/2015 tarih ve 8754 sayılı ...Gazetesi"nde de yayınlandığını beyan ederek davalı 3. kişi şirketin istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep etmiştir,,
Davalı 3. kişi vekili, davacı alacaklının hiç bir aşamada mülkiyetin hileli olarak devrine ilişkin muvaza iddiasında bulunmadığını, TBK 202 ve İİK.nun 44. maddeleri anlamında müvekkilinin sorumluluğuna sebep olacak aktif ve pasifiyle ticari işletme devrinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin yalnızca hastane ruhsatını satın aldığını, ruhsatın devrinden sonra eski hastanenin devamı değil, yeni bir hastane oluşumunun söz konusu olduğunu, müvekkilinin borçtan sorumlu olmadığını, bir an için borçtan sorumlu olduğu kabul edilse dahi ana para dışındaki faiz, icra masrafı ve diğer ferilerinden sorumluluğunun da hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, somut olayda İİK.nun 44. maddesi ve TBK 202/2 Maddesinin uygulanması gerektiği, bu maddelere göre borçlunun ticari işletmesini devrettiğini ticaret sicile bildirerek ilan etmesi ve mal beyanı vermesi gerektiği, bu doğrultuda da borçlu şirketin
ticari işletmesini devrettiğini ticaret sicile bildirerek ilan ettirdiği, bu durumda devrin alacaklının haklarını etkilemeyeceği, devralan davalı üçüncü kişinin de, TBK"nun 202/2 maddesi gereği işletmenin borçlarından 2 yıl süre ile müteselsil olarak sorumlu olduğu, bu sebeple davalı 3. kişinin istihkak iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmiştir. Hüküm, davalı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nun 99. maddesine dayalı alacaklının istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Davalı borçlu ile davalı 3. kişi arasında yapılan devir işleminin muvazaalı olduğu konusunda taraflarca ileri sürülmüş bir iddia yoktur. Devir işleminin 09.02.2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığı görülmektedir.
Bilindiği üzere, İcra ve iflas hukuku, alacaklının, Devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağını düzenleyen bir hukuk dalıdır. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinin başlangıcından sonuçlanmasına kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir. İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu"nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. İcra mahkemeleri, uyuşmazlıkları İcra İflas Kanunu ve genel anlamda takip hukuku çerçevesinde değerlendirir ve sadece icra takibinin sonuçlanmasına odaklıdır.
Her ne kadar istihkak davalarına umumi hükümler dairesinde bakılıp, her türlü delil ileri sürülebilir ise de, istihkak davalarında amacın, hacizli mal üzerinde üçüncü kişinin iddia ettiği hakkın maddi hukuka göre mevcut olup olmadığının tespit edilmesi değildir. Aksine davanın amacı, haczedilen belli bir mal üzerinde cebri icranın cereyan edip etmeyeceğinin belirlenmesidir. Yani İstihkak davası sadece takip hukuku alanında ve derdest somut icra takibi bakımından sonuç doğurabilir. Bu nedenle dava sonunda verilen karar da yalnız derdest takip bakımından kesin hüküm teşkil edebilir. Söz konusu karar başka bir takip bakımından kesin hüküm teşkil etmez. (Hacizde istihkak davası Dr. Kudret Aslan) Öte yandan; İİK"nun 97/son maddesine göre istihkak davaları süratle ve diğer davalardan önce karara bağlanması gerekir.
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvazalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.
Ayrıca, İİK"nun 44.maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK 337/a md) Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.
Bu bilgilere göre, temyize konu olayda taraflar arasında danışıklı işlem olduğu iddia edilmemiştir. Davalılar arasında devir ilişkisinin bulunduğu ihtilaflı değil ise de, Mahkemece İİK"nun 44. maddesi TBK ve TTK hükümleri uygulanmak suretiyle davalı 3. kişinin borçtan sorumlu olması gerektiğine dair kabulü doğru bulunmamış, davanın reddine karar vermek gerekirken davanın kabulüne ilişkin karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı 3.kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK"nun 366 ve 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK"nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 03.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.