1. Hukuk Dairesi 2019/488 E. , 2020/4157 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı Hazine vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, çekişmeli yerin öncesinde kadastro harici, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yer iken Hazine adına sicil kaydı oluşturulmadan ihdasen Adana Büyükşehir Belediyesi adına tescil edildiğini, sonraki imar uygulaması ile de anılan parselin tamamının kamuda kullanılmak üzere terkin edildiğini, dayanak imar uygulamalarının idari yargı yerinde iptal edildiğini ve böylece sicil kaydının TMK"nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düştüğünü ileri sürerek bu kısmın tapusunun iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.
Davalı ..., Çukurova belediyesinin 29/03/2009 tarihinde yapılan mahalli seçimlerden sonra kurulduğunu, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, diğer davalı ... Belediyesi, dava konusu bölgeyi kapsayan alana ait 1/5000 ölçekli nazım imar planının 2.İdare Mahkemesinin 2007/1438 E-2008/1135 K sayılı ilamı ile iptal edildiğini, iptal kararları da dikkate alınarak dava konusu alanda yapılan 1/1000 ölçekli imar planının Büyükehir Belediye Meclisinin 17.09.2010 tarih ve 163 sayılı kararıyla onaylanmış olup,planların kesinleşmesinden sonra dönüşümlü imar uygulaması işlemlerine devam edileceğini, bu kapsamda yeni yapılacak imar uygulamasında ilk kadastro parsellerine dönülerek işlem tesis edileceğinden yeni yapılacak imar uygulaması beklenmeden açılan davanın reddi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece, “Hal böyle olunca; öncelikle 1411(2096) nolu parselin tapu kaydı ile ilk tesisinden itibaren geldi tapu kayıtlarının ve dayanak belgelerin evrak arasına alınması, ondan sonra yukarıda değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bu konuda gösterdikleri tüm delillerin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesi ile bozulması üzerine mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mahkemenin Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan yerel mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 gün, 21/9 sayılı YİBK).
Somut olayda; bozmaya uyulmakla ilgilileri yönünden usuli kazanılmış hak doğmasına karşın bu temel usul kuralı gözardı edilerek bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir.
Hâl böyle olunca; hükmüne uyulan önceki bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılıp karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davacı Hazinenin açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.