
Esas No: 2016/3347
Karar No: 2021/2390
Karar Tarihi: 18.05.2021
Danıştay 10. Daire 2016/3347 Esas 2021/2390 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/3347
Karar No : 2021/2390
DAVACI : ...
DAVALILAR : 1- ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...
2- ... Valiliği
VEKİLİ : Av. ...
DAVANIN KONUSU : Davacı tarafından, Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü'nün ... tarih ve ... sayılı işlemi ile işlemin dayanağı olan ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre çıkarılan Koruma Hizmetleri Yönetmeliği'nin 10. maddesinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, hakkındaki yakın koruma tedbirinin çağrı üzerine korumaya çevrildiği, itirazına cevap verilmediği, işlemin ve Yönetmeliğin 10. maddesinin Terörle Mücadele Kanunu'nun 20. maddesine aykırı olduğu, ikincil düzenleme yetkisi olan idarenin kanuna aykırı kural sevkedemeceği, Yönetmeliğin bu düzenlemesinin ihmal edilmesi gerektiği, Yönetmelikte koruma türlerinin sayıldığı, çağrı üzerine korumanın en düşük koruma seviyesi olduğu, Yönetmeliğin 8. maddesinde Devlet Güvenlik Mahkemesi hakim ve savcılarının görevleri süresince ve talepleri halinde korumaya alınacak şahıslar olarak sayıldığı, bu kişilerin görev süresinden sonra korumaya alınmaları ise özel görev nedeniyle değil genel güvenlik tehlikesi nedeniyle korumaya alınacaklar hakkında düzenleme getiren 10. maddedeki terör odaklarının açık hedefi haline gelmesi veya can güvenliğinin ciddi ve harici tehdit altında olması koşuluna bağlandığı, 1996-2000 yılları arasında Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı olduğu, halen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olduğu, Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı iken alınan yakın koruma kararının İl Koruma Komisyonunca çağrı üzerine korumaya çevrildiği, Terörle Mücadele Kanunu'nun 20. maddesinde Devlet Güvenlik Mahkemesi hakim ve savcılarının bu görevlerinden ayrılsalar da başka koşul aranmaksızın devlet tarafından korunacağının belirtildiği, yasa koyucunun can güvenliğinin tehlikede olduğunu karine olarak kabul ettiği, Yönetmelikte ise görevlerinden ayrıldıktan sonra koruma tedbiri uygulanmasının can güvenliklerinin tehlikede bulunması haline münhasır kabul edildiği, Yönetmeliğin yasaya aykırı düzenleme getirdiği, Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığından ayrılmış olsa da yakın koruma verilmesi gerektiği, idare mahkemesinde açmış olduğu davanın reddedildiği, Danıştay Onuncu Dairesinin yönetmeliğin yasaya aykırı olması nedeniyle yürütmenin durdurulması kararı verdiği ve sonra da kararı bozduğu, ancak daha sonra Bakanlığın karar düzeltme talebi üzerine bozma kararından dönerek kararın onamış olduğu, işlemin ve yönetmelik maddesinin iptali gerektiği ileri sürülmektedir.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NIN SAVUNMASI : Davalı Bakanlık tarafından, davacının daha önce açtığı davanın reddedilmiş olduğu ve Danıştay Onuncu Dairesince onandığı, Yönetmeliğin Terörle Mücadele Kanunu'na dayanılarak yürürlüğe konulduğu, 11/10/2016 tarihinde merkez koruma komisyonunda 899 kişi hakkında karar alındığı ve bakan oluru ile kesinleştiği, davacı hakkında da 2017 yılı için koruma kararı yeniden gözden geçirilirken İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerinden davacının terör örgütlerinin hedefi olduğu yönünde bir bilgiye rastlanmadığının bildirildiği, davacıya çağrı üzerine korunacağı yakın korumasının çekileceği konusunda bilgi verildiği, Yönetmelik maddesinde kanuna ve hukuka aykırılık bulunmadığı ve davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
ANKARA VALİLİĞİ'NİN SAVUNMASI: Ankara Valiliği tarafından, davacı hakkında yapılan tahkikat neticesinde herhangi bir tehdit unsuruna rastlanılmadığından yakın koruma tedbirinin çağrı üzerine korumaya çevrildiği ve davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : ...
DÜŞÜNCESİ : Dava; Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı işlemi ile işlemin dayanağı olan ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre çıkarılan Koruma Hizmetleri Yönetmeliği'nin 10. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; 1996-2000 yılları arasında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı olarak görev yapan davacının, 2001 yılında Yargıtay Cumhuriyet Savcılığına atandığı ve halen bu görevi ifa ettiği; Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı iken hakkında uygulanan yakın koruma tedbirinin İl Koruma Komisyonunca görüşülmesi sonucunda, terör örgütlerinin hedefinde olduğuna veya can güvenliğinin tehlikede bulunduğuna dair herhangi bir bulgu tespit edilmediğinden bahisle, hakkındaki koruma tedbirinin çağrı üzerine korumaya çevrilmesine karar verildiği, anılan karara davacı tarafından yapılan itirazın Merkez Koruma Komisyonunca reddedilmesi üzerine açılan davada; ... İdare Mahkemesince; Koruma Hizmetleri Yönetmeliği gereği, hakkında yasadışı terör örgütlerinin hedefinde olduğuna veya can güvenliğinin tehlikede bulunduğuna dair herhangi bir bulgu bulunmayan davacıya yönelik tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu kararın Danıştay 10. Dairesinin 15/10/2014 gün ve E:2010/16226, K: 2014/5842 sayılı kararıyla, Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı görevinden ayrılmış bulunan davacının, can güvenliğinin tehlikede olduğuna dair herhangi bir somut tespit bulunmasa dahi, koruma tedbirinden yararlandırılması yasa gereği olduğu, öte yandan, çağrı üzerine koruma tedbirinin, Koruma Hizmetleri Yönetmeliği kapsamında sağlanan en düşük seviyeli koruma türü olduğu dikkate alındığında; yasakoyucu tarafından tahdiden sayılmak suretiyle belirlenen ve can güvenliklerinin tehlikede bulunduğu karine olarak kabul edilen, bu nedenle evleviyetle korunması gerektiği hükme bağlanan kamu görevlileri hakkında, en düşük seviyeli koruma tedbiri uygulanmasının, yasanın amacına ve ruhuna uygun düşmeyeceği sonuç ve kanaatine varıldığı, bu itibarla, İdare Mahkemesince; davacı hakkındaki koruma tedbirinin, can güvenliğinin tehlikede bulunmadığından bahisle, en düşük seviyeye indirilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle temyizen incelenerek bozulduğu. Ancak, bu karar, Danıştay 10. Dairesinin 20/04/2016 gün ve E: 2015/1137, K: 2016/2158 sayılı kararıyla ortadan kaldırılarak idare mahkemesi kararının onanması sonrasında dava konusu işlemin tesis edildiği ve bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. Maddesinin 4. fıkrasında, İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri kurala bağlanmıştır.
Olayda; davacının, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre çıkarılan Koruma Hizmetleri Yönetmeliği'nin 10. Maddesinden kendisi hakkında ilk işlemin tesis ediliği 29/01/2009 tarihi itibarıyla haberdar olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, 19/07/2016 gününde açılan bu davanın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre çıkarılan Koruma Hizmetleri Yönetmeliği'nin 10. Maddesi yönelik kısmının süreaşımı nedeniyle incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı işlemi ise kesinleşen yargı kararının uygulanması niteliğinde olduğundan, dava konusu işlemin iptali isteminin yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Öte Yandan, kesinleşen yargı kararlarının bağlayıcılığı karşısında, Danıştay 10. Dairesinin E:2010/16226 sayılı dosyasında verdiğimiz Savcılık düşüncesinin hukuki geçerliliği kalmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre çıkarılan Koruma Hizmetleri Yönetmeliği'nin 10. Maddesi yönelik kısmının süreaşımı nedeniyle, dava konusu bireysel işleme ilişkin kısmının ise esastan gerektiği, düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Bakılan dava, Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı işlemi ile işlemin dayanağı olan ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa göre çıkarılan Koruma Hizmetleri Yönetmeliği'nin 10. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
İlgili Mevzuat:
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun işlem tarihindeki haliyle "Koruma tedbirleri" başlıklı 20. maddesinde; "(Değişik: 29/6/2006-5532/14 md.) Terörle mücadelede görev veren veya bu görevi ifa eden adlî, istihbarî, idarî ve askerî görevliler, kolluk görevlileri, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcıları, terör suçlularının muhafaza edildiği ceza ve tutukevlerinin savcıları ve müdürleri, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde görev yapmış hâkim ve savcılar, Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesiyle yetkili kılınmış ağır ceza mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar ile bu görevlerinden ayrılmış olanlar ve terör örgütlerinin açık hedefi haline gelen veya getirilenler ile suçların aydınlatılmasında yardımcı olanlar hakkında gerekli koruma tedbirleri Devlet tarafından alınır.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250 nci maddesi uyarınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca görevlendirilecek ağır ceza mahkemeleri başkan ve üyeleri ile bu mahkemelerin görev alanına giren suçları soruşturmakla ve kovuşturmakla görevli Cumhuriyet savcılarının korunma ve güvenlik talepleri ilgili makam ve mercilerce öncelikle ve ivedilikle yerine getirilir. Koruma için ihtiyaç duyulan araç ve gereçler Adalet ve İçişleri bakanlıklarınca temin edilir.
Bu koruma tedbirleri; talep halinde estetik cerrahi yoluyla fizyolojik görünümün değiştirilmesi dahil, nüfus kaydı, ehliyet, evlenme cüzdanı, diploma ve benzeri belgelerin değiştirilmesi, askerlik işleminin düzenlenmesi, menkul ve gayrimenkul mal varlıklarıyla ilgili hakları, sosyal güvenlik ve diğer hakların korunması gibi hususlarda düzenleme yapılır. (Değişik: 11/2/2014-6519/57 md.) Korumaya alınmış emekli personelden, meskende korunmaları mutlak surette zorunlu bulunanlar Başbakanlıkça belirlenecek konutlardan yararlandırılır.
Bu tedbirlerin uygulanmasında, İçişleri Bakanlığı ile ilgili diğer kurum ve kuruluşlar gerekli her türlü gizlilik kurallarına uymak zorundadırlar.
Koruma tedbirleriyle ilgili esas ve usûller Başbakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelik ile belirlenir." hükmü yer almaktadır.
Terörle Mücadele Kanunu'nun aktarılan hükmüne dayanılarak 16/09/1995 tarihli Başbakan Olur'u ile yürürlüğe konulan ve korumaya alınacak kişilerin tespiti ile güvenliklerinin sağlanmasında uyulacak esas ve usullerin belirlenmesi amacıyla çıkarılan Koruma Hizmetleri Yönetmeliğinin 4. maddesinde, Yakın Koruma; korunacak kişiye konutu dışında refakat etmek suretiyle alınacak koruma tedbirlerini, Çağrı Üzerine Koruma ise; koruma çeşitlerinden herhangi birisi ile korumaya alınmamış belirli kişilerin, çağrı merkezinden talepte bulunmaları üzerine sağlanacak geçici korumayı ifade ettiği belirtilmiş olup, 10. maddesinde, talepleri halinde korumaya alınacak diğer şahıslar sayılmış, 16. maddesinde, bir kimsenin korumaya alınıp alınmamasına veya korunmasının devamına gerek olup olmadığına dair komisyonların yapacağı incelemede; kişinin terör örgütlerinin açık hedefi haline gelmiş veya getirilmiş olup olmadığı veya herhangi bir sebeple can güvenliğinin bulunup bulunmadığı ve bu konuda resmi makamlarca düzenlenmiş raporlar, yapılmış tehditler, basın ve kamuoyuna intikal eden bilgi ve belgeler değerlendirilerek; talepte bulunan kişinin korumaya alınmasına gerek olup olmadığına veya talepte bulunan kişinin maruz bulunduğu tehdidin önemi, talebi, durumu ve eldeki imkanlar dikkate alınarak 4'üncü maddede belirtilen koruma şekillerinden birinin uygulamasına karar verileceği, koruma talep eden kişinin terör örgütlerince tehdit edildiğini veya hayati tehlike içerisinde olduğunu gösterir somut verilerin bulunmaması halinde, ilgili komisyonlarca isteğin reddedileceği kurala bağlanmıştır. Anılan Yönetmeliğin 19. maddesinde ise, hakkında özel koruma kararı alınanların durumları iki yılda bir, diğer koruma kararı alınanların durumlarının ise her yılın ocak ayında ilgili komisyonlarca gözden geçirileceği öngörülmüştür.
Yönetmeliğin dava konusu 10. maddesinin incelenmesi:
Terörle Mücadele Kanunu'nun 20. maddesine dayanılarak ve korumaya alınacak kişilerin tespiti ile güvenliklerinin sağlanmasında uyulacak esas ve usullerin belirlenmesi amacıyla çıkarılan Koruma Hizmetleri Yönetmeliğinin "Talepleri halinde korumaya alınacak diğer şahıslar" başlıklı 10. maddesinde; Yönetmeliğin diğer maddelerinde düzenlenen görevleri sebebiyle korumaya alınacaklar dışında kalan, terör odaklarının açık hedefi haline gelen veya getirilen veya çeşitli sebeplerle can güvenliklerinin ciddi ve harici tehdit altında olduğu anlaşılan kişilerin talepleri üzerine korumaya alınabileceği düzenlenmiş olup, düzenlemede 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 20. maddesine ve hukuka aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Dava konusu işlemin incelenmesi:
Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü'nün ... tarih ve ... sayılı işlemi ile 29/01/2016 tarihinde toplanan İl Koruma Komisyonu'nda davacı hakkında uygulanan yakın koruma kararının çağrı üzerine koruma kararına dönüştürüldüğü davacıya bildirilmiştir. Davacı tarafından 21/03/2016 tarihinde anılan karara karşı Merkez Koruma Kurulu'na itirazda bulunulmuş, ancak kendisine bir cevap verilmemiştir.
Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğünün davacı hakkında alınacak koruma kararına esas olmak üzere yaptığı yazışmalarda, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından, yapılan operasyonlar sırasında ele geçirilen dokümanlar arasında davacının isminin geçtiğine ve tehdit edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı, Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından, davacı hakkında UYAP ve KİHBİ sisteminde kayıt olmadığı, İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından ise terör örgütlerinin hedefi olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı yönünde cevapların verilmiş olduğu görülmektedir.
Koruma Hizmetleri Yönetmeliğinin 8. maddesinde, Devlet Güvenlik Mahkemesi (Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesi uyarınca Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi) hâkim ve savcıları, görevleri süresince ve talepleri halinde korumaya alınacak kamu görevlileri arasında sayılmış; böylelikle, anılan kişilerin görev süresinden sonra korumaya alınmaları; özel görevleri nedeniyle değil, genel güvenlik tehlikesi nedeniyle korumaya alınacaklar hakkında düzenleme getiren Yönetmeliğin 10. maddesindeki "terör odaklarının açık hedefi haline gelmesi" veya "can güvenliğinin ciddi ve harici tehdit altında olması" koşullarının varlığına bağlı kılınmıştır.
Uyuşmazlıkta; Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı olarak daha önce görev yapmış olan davacı hakkında yapılan araştırmada, terör örgütlerinin açık hedefi olduğuna veya can güvenliğinin ciddi ve harici tehdit altında olduğuna dair güncel herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığının belirtildiği anlaşıldığından, davacı hakkında, somut ve güncel herhangi bir tehdit bulunmaması, aksi yönde davacı tarafından dosyaya sunulmuş bir bilgi ve belgenin de olmaması nedeniyle, hakkındaki yakın koruma kararının kaldırılarak çağrı üzerine koruma tedbirine dönüştürülmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen ... TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 18/05/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.