
Esas No: 1988/2
Karar No: 1989/1
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 1988/2 Esas 1989/1 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 1988/2 E. , 1989/1 K.- 2886 SAYILI DEVLET İHALE KANUNUNUN 75. MADDESI UYARINCA DEVLETIN ÖZEL MÜLKIYETINDE VEYA HÜKÜM VE TASARRUFU ALTINDA BULUNAN YERLE¬RIN HAKSIZ IŞGALI NEDENIYLE IDARECE ECRIMISIL TAKDIRI VE ISTENILMESI ÜZERINE AÇILAN DAVALARLA ILGILI UYUŞMAZLIKLARIN IDARI YARGI YERINDE GÖRÜLÜP ÇÖZÜM¬LENMESI GEREKTIĞINE DAIR ILKE KARARI HAKKINDA.
"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
KONU: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün 7/12/1987 gün, 1987/23-29 sayılı ve 4/4/1988 gün, 1988/3-8 sayılı kararında; 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi uyarınca tebliğ olunan ihbarname ile istenilen ecrimisil nedeniyle açılan davaların adli yargı yerinde, 10/10/1988 gün, 1988/20-28 sayılı kararında ise idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine karar vermiş olduğundan kararlar arasındaki çelişkinin 2247 sayılı Yasanın 30. maddesi uyarınca ilke kararı ile giderilmesine 1988/26 esas sayılı dosyanın Hukuk Bölümünde görülmesi sırasında 5/12/1988 gününde karar verilmiştir. İnceleme ve Gerekçe: Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu Muammer Turan’ın Başkanlığında, Hüseyin Örmeci, Kamil Kadıoğlu, İhsan Özkaya, Uzel Kızılkılıç, Casim Yılmaz, Erol Çırakman, Aysel Pekiner, Nursafa Pandar, Duran Dinçer, Dr. Önder Ayhan, Taner Candemir ve Abdullah Demir’in katılımları ile yaptığı 20/2/1989 günlü toplantıda, raportör üye Kamil Kadıoğlunun raporu ile dosyadaki belgeler ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Firuz Çilingiroğlu’nun miktara yönelik davanın adli yargı yerinde, komisyonun teşkili şekli hakkındaki davanın idari yargı yerinde; Danıştay Başsavcısı Turgut Akmirza’nın ecrimisil alacağının komisyonca tayin ve tesbiti ve ihbarname ile istenilmesinden doğan anlaşmazlığın adli yargı yerinde; Askeri Yargıtay Başsavcısı Hâkim Tuğgeneral İsmet Onur ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı Tuğamiral Turgut Akan’ın, idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine şeklindeki yazılı düşünceleri okunduktan; toplantıya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Bekir Mavioğlu’nun, Danıştay Başsavcısı yerine katılan M.İlhan Dinç’in, Askeri Yargıtay Başsavcısı yerine katılan Ferhat Ferhanoğlu’nun, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı Hâkim Tuğamiral Turgut Akan’ın yazılı düşünceleri doğrultusundaki sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi ile Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine, fuzulî şagilden, takdir ve tespit edilecek ecrimisil isteneceği belirtilmektedir. Ecrimisil takdir ve tespit edilirken Devletin özel mülküyle hüküm ve tasarrufu altında olan yerler bakımından bir ayrım yapılmamıştır. Özel mülkiyet genelde özel hukuk ilişkisi içinde sözleşmeye bağlanmakta ancak sözleşme olmadan veya sözleşme bitmiş olmasına rağmen işgalin devamı halinde ecrimisil söz konusu olmaktadır. Özel mülkiyete konu olmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki diğer yerler için esasen sözleşme yapma olanağı da bulunmamaktadır. Burada söz konusu olan haksız ve herhangi haklı bir nedene dayanmadan bu yerlerin işgali halinde Devletin alacağı tazminat bir başka deyişle ecrimisilin belirlenmesi işleminin idari işlem (tasarruf) olup olmadığı ve bu işlem hakkındaki uyuşmazlığın hangi yargı yerinde görülüp çözümleneceğidir. İdari işlemler, kamu kurum ve kuruluşları tarafından kamu hukuku kuralları uyarınca tek taraflı olarak tesis edilen ve resen uygulanabilir nitelikte olan hukuki tasarruf olarak tarif edilmektedir. 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde idari dava türleri sayılırken, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalara idare mahkemelerinde bakılacağı ifade edilmiştir. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi uyarınca yasada belirtilen komisyonlarca belirlenen ecrimisilin işgalciden istenilmesi yolunda tesis edilen işlemin bu tanımlamaya uygun idari bir işlem olduğunda kuşku yoktur. Öte yandan, 2886 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılan 2490 sayılı Yasanın ecrimisili düzenleyen 67. maddesi ecrimisilin mahkemece takdir edileceğini hükme bağlamış ve yasanın yürürlükte olduğu süre içinde uygulama bu yolda işlemiştir. Ancak, 2886 sayılı Yasa’nın gerekçesinde de ifade edildiği gibi tasarının 2490 sayılı Yasa’nın bir tadili olmadığı, değişik görüş ve anlayışla hazırlandığı, farklı müesseseleri ile yeni bir sistem getirildiği, idarenin yetki ve sorumluluklarının artırıldığı, zaman kaybına neden olan formalitelerin ayıklandığı, pratik faydası olmayan hükümlerin kaldırıldığı ifade edilmiştir. Gerçekten, yeni düzenleme ile yeni bir sistem getirilmiş idareye geniş yetkiler verilmiştir. Ecrimisili düzenleyen 75. madde bu gerekçenin ifadesi olarak idareye geniş yetkiler verilerek yasalaşmıştır. İşte, gerek yasanın bu yeni biçimi gerekse Devlete ait yerlerin haksız işgali halinde ecrimisili belirlerken idarenin yaptığı işlemin tek yanlı ve resen uygulanabilir idari bir işlem (tasarruf) olması nedeniyle bu işlemlerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözüm yerinin idari yargı yeri olması gerekmektedir. Bu görüşe Casim Yılmaz, Erol Çırakman, Taner Candemir ve Abdullah Demir katılmamışlardır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi uyarınca Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine fuzuli şağilden istenecek ecrimisilin belirlenmesi ve istenmesi üzerine açılacak davaların görüm ve çözüm yerinin idari yargı yeri olduğuna ve konunun bu doğrultuda ilke kararına bağlanmasına, üyelerden Casim Yılmaz, Erol Çırakman, Taner Candemir ve Abdullah Demir’in karşı oylarıyla ve oyçokluğuyla 20/2/1989 tarihinde kesin olarak karar verildi. KARŞI OY YAZISI 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin 1. fıkrasında idari dava türleri, iptal davaları, tam yargı davaları ve idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak belirlenmiş, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri’nin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5. maddesinde de idare mahkemelerinin görevinin bu davaları görmek ve çözümlemek olduğu belirtilmiştir. 2577 sayılı Kanunun 2. maddesinde ayrıca iptal davaları, idari işlem hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. Bir tasarruf ya da kararın idari işlem sayılabilmesi için, o tasarruf veya kararın, bir kamu kurumunca ya da idare örgütü içinde yer alan bir idari makamca tesis edilmiş veya verilmiş olması ve idarenin kamu hukuku alanında gördüğü faaliyetlerle ilgili bulunması gerekir. İdari işlemin, “İdarenin kamu hukuku alanında gördüğü faaliyetlerle ilgili bulunması” gereği, idare mahkemelerinin görevini belirlemede kesin bir öneme sahiptir. Bu unsur, idari işlemleri idarenin özel hukuk hükümlerine dayanarak tesis ettiği tasarruflardan ayıran temel ölçü olmaktadır. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. maddesinde “Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine, fuzulî şâgilden bu Kanunun 9. maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, 13. maddesinde gösterilen komisyonca takdir ve tespit edilecek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi için, Hazine’nin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzulî şâgilin kusuru aranmaz. Ecrimisil fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmez ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümlerine göre tahsil olunur.” denilmektedir. Yukarıda açıklanan maddede yer alan “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları’ibaresinden, doğrudan doğruya kamu hizmetine tahsis edilenler dışında kalan Devlet mallarının anlaşılması gerekir. Zira doğrudan kamu hizmetine tahsis edilen mallar idarenin tasarrufu ve gelir elde etmesine imkan verecek niteliğe sahip değillerdir. Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlar özel hukuk hükümlerine tabi olurlar. İdare, bu mallar üzerinde, özel mülkiyet ve tasarruf hakkından doğan tüm yetkilere sahiptir ve bunları malik veya tasarruf hakkı sahibi sıfatıyla idare eder. Kişilerin bunları doğrudan doğruya kullanmak veya bunlardan doğrudan doğruya yararlanmak yetkisi yoktur. Söz konusu mallar özel hukuk kurallarına tabi olmakla beraber, malik yada tasarruf sahibi idare olduğu için bunların idaresi idari usullere tabi tutulmuştur. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesindeki hüküm, bunun bir örneğini teşkil etmektedir. Kamu maliyesi usullerine göre idare edilmesi, özel hukuk rejimine tabi bu taşınmaz mallar nedeniyle, idarenin fuzuli şagilden ecrimisil talebinin, kamu hukuku alanında idari bir yetkinin kullanılması olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir. İdare ile kişi arasındaki anlaşmazlığın konusunu teşkil eden “ecrimisil talebi” ne ilişkin tasarrufu kamu hizmetinin genellik niteliğini taşımadığından bu tasarrufunun kamu hukuku alanında tesis edildiği söylenemez. Ecrimisil alacağının 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunacağının Kanunda öngörülmüş olması, ecrimisil talebinin idari işlem sayılmasını ve alacağın esasına ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesini gerektirmez. Aksine ecrimisil alacağının, bu Kanunun 1. maddesinde sayılan kamu alacakları niteliğinde olmadığını ifade eder. Zira ecrimisil kamu alacağı niteliğinde olsa idi, söz konusu alacağın 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edileceğini ifadeye gerek kalmazdı. Yürürlükten kaldırılan 2490 sayılı Artırma, Eksiltme ve İhale Kanununun 67. maddesinde söz konusu ecrimisilin, mahkemece takdir edileceği ifade olunduğu halde, kamu alacağı gibi tahsil edileceğinin belirtilmesi de bu saptamayı doğrulamaktadır. Bir çok kanunda alacağın esası hakkında çıkan uyuşmazlıklarda adalet mahkemelerinin görevli olduğu kabul edildiği halde, bu mahkemelerce hüküm altına alınan bazı idare alacaklarının daha kolay ve çabuklukla takip ve tahsili için sözü edilen kanun hükümlerinin uygulanmasına olanak tanındığı görülmektedir. Nitekim Sosyal Sigortalar Kurumu’nun prim alacakları, imar para cezaları ve bazı Devlet bankalarının tasfiyesini üstlendikleri bankaların kredi ve ticari alacaklarının tahsili konusunda bu hükümlerin uygulanacağı ilgili kanunlarda açıkça belirtilmiş olup, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilebilir olmasının, kamu alacağının esasına ilişkin davanın da idari yargı yerlerinde çözümlenmesini gerektirmediği görülmektedir. Bu nedenlerle, idarenin ecrimisil istenmesi yolundaki talebinin idari işlem niteliğinde olmadığı, anlaşmazlığın konusuna göre Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazları fuzulen işgal edenlerden istenecek ecrimisilin belirlenmesi ve istenmesi üzerine açılacak davaların görüm ve çözümünün adli yargı yerlerine ait olduğu ve ilke kararının bu yönde tesisi gerektiği görüşüyle karara karşıyız. Üye Üye Üye Üye Casim Yılmaz Erol Çırakman Taner Candemir Abdullah Demir
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.