8. Hukuk Dairesi 2016/11807 E. , 2017/5682 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı 3. kişi vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.04.2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davaı 3. kişi vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalı alacaklı ... vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
... A R A R
Davacı 3. kişi vekili, 15/01/2015 tarihinde müvekkili şirketin adresinde haciz yapıldığını, haczedilen menkullerin müvekkili şirkete ait olduğunu, alacaklı vekili tarafından ... İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2012/765 Esas sayılı dosyasının alacaklı lehine sonuçlandığının beyan edilmesi üzerine haciz yapılmış ise de haciz tehdidi altında müvekkili şirket tarafından kendisine ait olmayan bir borç ödendiğinden davanın konusuz kaldığına dair karar verildiğini, müvekkili şirket ile borçlu...."nin adreslerinin ve tüzel kişiliklerinin farklı olduğunu, müvekkili şirketin logosunun takip borçlusu tarafından kullanılıyor olmasının, iki şirket arasındaki ticari ilişkiden kaynaklandığını, bunun yanında müvekkili şirketin takip borçlusundan alacaklı olduğunu, bu alacaklar için borçlu şirket aleyhine başlatılmış takipler bulunduğunu iddia ederek davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı şirket ile borçlu şirketin aynı logoyu kullandıklarını, her iki firmanın belirleyici unvanlarının aynı olmasının ve ortaklarının ....olmalarının aralarındaki organik bağı gösterdiğini, her iki firmanın faturalarında kullandıkları belirleyici unsurların aynı olduğunu, borçlu....."ne bağlı olarak faaliyet sürdürmekte olan bölge temsilciliklerinin ve bu temsilciliklerde çalışmakta olan işçilerin şu an tamamen davacı şirkette çalışmakta olduklarını, davacı şirket tarafından istihkak iddiasına dayanak yapılan belgelerin her zaman düzenlenmesi mümkün olan ve kesin ispat kabiliyetine sahip olmayan belgeler olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı şirketin ve borçlu şirketin ....isimli aynı logoyu kullandıkları, iki firmanın internet adresinden alınan belgelerde de iç içe geçmiş aile şirketi izlenimi verildiği, şirketlerin faaliyet konularının aynı olduğu, ... kayıtlarında ortak çalışanlar bulunduğu, davacı tarafından sunulan fatura, vergi levhası gibi belgelerin sonradan düzenlenebilir belgelerden olduğu ve ispat gücünün bulunmadığı, davacı 3.kişi şirket ile borçlu şirket arasında organik bağı gösterir emareler ve deliller olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dava konusu haciz, davacı şirketin ticaret siciline kayıtlı adresinde yapılmış olup, bu adres borçlu şirketin ticaret sicil adresinden farklıdır. Bu doğrultuda, dava konusu olayda mülkiyet karinesinin 3. kişi yararına olduğunun ve davada ispat yükünün davalı alacaklıda bulunduğunun kabulü gerekir. Davalı alacaklı delil olarak ... İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2012/765 Esas sayılı dava dosyasına ve davaya dayanak 2012/1970 talimat sayılı dosyaya dayanmaktadır. Her ne kadar anılan dosyada verilen kararla dava konusu haciz sırasında 3. kişi şirket tarafından yapılan ödeme sebebiyle haczin fek edildiği, takibin tahsil ile kapatıldığı, bu sebeple istihkak davası bakımından karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilmişse de gerek haciz tutanağından gerekse dava dilekçesi içeriğinden işletmenin üretime devam etmesi için ödemenin ihtirazi kayıtla, istihkak davası açma hakkı saklı tutularak yapıldığı dikkate alındığında anılan dosya içeriğinden davacı şirket ile borçlu şirket arasında bir organik bağ bulunduğu sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Davalı alacaklının dayandığı internet çıktıları dahil diğer deliller de mülkiyet karinesinin aksini kanıtlayacak nitelikte görülmemiştir.
Davacı tarafından sunulan, davacı 3. kişi ile davalı borçlu şirket arasında ... 11. Noterliği"nde 29.06.2009 tarihinde yapılan tek yetkililik esasına dayanmayan (inhisari olmayan) Bayilik Sözleşmesinin "Fikri Mülkiyet" başlıklı 6. maddesinde bayiye yani işbu davadaki borçluya sözleşme dönemi içerisinde davacı markalarını kullanma hakkının verildiği ve maddenin devamında da bu kullanımın nasıl olacağının belirlendiği görülmektedir. Bu doğrultuda takip borçlusunun ...markasını kullanmasının sözleşme gereği olduğu açıktır. Öte yandan; dosyada bulunan Ticaret Sicil örneklerine göre davacı şirketin adresinin .......olduğu, bu adresin haciz adresine tekabül ettiği, davalı borçlu şirketin ise Bağcılar -..."da mukim olduğu, ayrıca her iki şirketin ortakları arasında.... tabiyetli gerçek ve tüzel kişiler olduğu görülse de bu kişilerin birbirlerinden tamamen farklı oldukları,......tabiyetinde bulunma dışında ortak bir özelliklerinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu sebeple davacı ile borçlu arasında iç içe geçmiş aile şirketi izlenimi verecek biçimde bir birliktelikten veya organik bağın varlığından söz etmek de mümkün değildir.
Tüm bu bilgiler ışığında, davacı 3. kişinin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken mülkiyet karinesinin tayininde ve dosyadaki delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı 3. kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nun 366. ve HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK"nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.480,00 TL Avukatlık Ücreti"nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 18.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.