
Esas No: 2012/6482
Karar No: 2012/7362
Karar Tarihi: 23.05.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/6482 Esas 2012/7362 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 13.04.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, birleşen davada davacı ... tarafından 13.04.2010 günlü dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın ve birleşen 2010/170 esas sayılı davanın reddine dair verilen 08.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı ..."nın dava konusu taşınmazı, temliken tescile konu inşaatların yapılmasından dokuz yıl sonra satın aldığını belirtmiştir.
Davalı ..., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ve birleşen 2010/170 esas sayılı davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanunu m. 684. ve 718 hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi Türk Medeni Kanununun 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiası ileri sürülebilir.
Somut olaya gelince;
Bu tür davalarda çaplı taşınmazda iyiniyet iddiası dinlenemeyeceği gibi, paylı mülkiyete konu taşınmaz üzerinde paydaşların her birinin taşınmazın her zerresinde mülkiyet hakkı bulunduğundan yapıyı yapan kişinin iyiniyetli kabul edilmesine olanak bulunmadığından temliken tescil davasının sübjektif iyiniyet koşulu gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, harici satışın geçerli olmadığı ve bu tür yerlerde özel parselasyon, satış vaadi işlemlerinin yapılamayacağı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de; karar sonuçta davanın reddine ilişkin bulunduğundan, kararın gerekçesi HUMK’nun 438/son maddesi gereğince düzeltilerek hükmün onanması gerekmiştir.
Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve tüm dosya içeriği ile özellikle yukarıda yazılan gerekçeye göre davacıların bütün temyiz itirazlarının reddiyle sonucu bakımından usul ve yasaya uygun hükmün gerekçesinin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 23.05.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.