13. Hukuk Dairesi 2016/20541 E. , 2018/2888 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı şirketin imal ettiği "Greenlife Residence" adlı siteden 17.10.2012 tarihinde imzalanan sözleşme ile 145.000,00 TL bedel ödeyerek daire satın aldığını, dairenin sözleşmede kararlaştırılan tarihte ve şekilde teslim edilmemesi nedeniyle cezai şart ödenmesinin gerektiğini, ayrıca dairenin taahhüt edilenden daha küçük teslim edildiği gibi tapuda arsa payının da düşük gösterildiğini, dairede ve ortak alanlarda ayıp ve eksikler bulunduğunu, tüm bu belirtilen nedenlerle zarara uğradığını, zararın giderilmesi için birden çok ihtarname gönderilmesine rağmen sonuç alınamadığını ileri sürerek, uğradığı zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, satış sözleşmesi davalı ile davacının dava dışı eşi arasında imzalandığından davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, eldeki dava ile davalı şirketten satın almış olduğu taşınmazın geç teslimi nedeniyle kira tazminatı ile ayıplı ve eksik işler bedelinin davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Genel olarak borç ilişkisi kimler arasında meydana gelmişse, alacaklılık ve borçluluk sıfatları da bu kişilere ait olup, bunun doğal sonucu olarak, borçlu kime karşı ifa yükümü altına girmişse, alacak hakkı da o kişiye aittir.
Bununla beraber alacaklının, alacağını üçüncü bir kişiye devretmesi mümkün olup, “alacağın devri”, alacağı devreden alacaklı ile devralan kişi (yeni alacaklı) arasında yapılacak yazılı bir sözleşme ile meydana gelir. Alacağın devrinde alacaklı, halen sahip olduğu bir hakkını devredebileceği gibi, henüz mevcut olmayan, müstakbel bir alacağını da devredebilir. Devir edenin, devir anında sahip olduğu bir hakkını devrettiği durumlarda, yapılan bu tasarruf işlemi ile alacaklı, malvarlığının aktifindeki mevcut haklarda, başkası lehine bir azalmayı kabul etmektedir. Böylece, devir sözleşmesi yapılır yapılmaz alacak, alacağa bağlı olan bütün imtiyazlar ve fer’i haklarla beraber devralana geçmektedir. (6098 Sayılı Borçlar kanunun 189. maddesi) Bu nedenle gerek işleyip de eski alacaklı tarafından tahsil edilmemiş, gerekse işlemekte olan tüm fer’i hak ve alacaklar yeni alacaklıya ait olmaktadır. Nitekim, devir eden kişinin, birlikte borçlu ile hukuki ilişkisi kesildiğinden, alacağın tahsilinin dava ve talep hakkının da, onun maliki durumuna geçmiş olan, devir alana geçmesi, alacağın devrinin doğal bir sonucudur. Kural olarak alacağın devrinde borçlunun hukuki durumunda herhangi bir değişiklik olmamakta, sadece muhatap olacağı kişi (alacaklı) değişmektedir. Borçlar Kanununun 188/1. maddesinde de, borçlunun devredene karşı haiz olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebileceği belirtilmekle alacağın, devir sırasındaki durumu ile yeni alacaklıya geçeceği ifade edilmektedir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa;
Dava, taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan, kira kaybı tazminatı ile eksik ve ayıplı işler bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, davacı tarafından ibraz edilen 18.10.2012 tarihli “taşınmaz devir ve temlik sözleşmesi” ile davacının, dava dışı eşi Serpil Çakmak’ın davalı şirket ile imzaladığı taşınmaz satış sözleşmesi gereğince dava konusu sözleşmeden kaynaklanan alacaklarını devraldığı anlaşılmaktadır. Davacı ile dava dışı ... arasında imzalanmış olan 18.10.2012 tarihli taşınmaz devir ve temlik sözleşmesi ile .... n Greenlife Residence ... bölüme ilişkin hak ve hissesinin yarısını her türlü hak ve alacakları ile davacıya devretmiş olup, davacının da bu devir sözleşmesi gereğince davalı satıcıya karşı dava ve talep hakkı mevcuttur. O halde, mahkemece, işin esasına girilerek hasıl olacak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(Muaf)