8. Hukuk Dairesi 2018/4502 E. , 2020/266 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi - Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davalı ... hakkında açılan davanın açılmamış sayılmasına, davalı ... hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, maliki olduğu 228 ada 154 parsel sayılı taşınmazda bulunan 4 numaralı bağımsız bölümü davalı ..."den satın almasına rağmen davalının, diğer davalı ..."a kullandırmak suretiyle taşınmazı işgal ettiklerini ileri sürerek elatmalarının önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., taşınmazı hiçbir zaman kullanmadığını, diğer davalının kredi çekmesi amacıyla kendisinin kayıt maliki olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ..."a yönelik davanın açılmamış sayılmasına, taşınmaza müdahalesinin bulunmadığı gerekçesiyle de diğer davalıya yönelik davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve 6100 sayılı HMK"nin 186. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra Hakimin HMK"nin 297. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu aynı maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HMK"nin 294/4. maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HMK"nin 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa kararla daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ve usül kanunlarının yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile Hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, 22.01.2015 tarihli 5. oturumda verilen kısa kararda "davacının, davasının reddine" denildikten sonra gerekçeli kararda "1- davalılardan ... hakkında açılan davanın HMK 150. madde gereğince açılmamış sayılmasına 2- davalılardan ... hakkında açılan davanın reddine" denilmek suretiyle iki karar arasında çelişki yaratıldığı açıktır.
Hal böyle olunca; değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının diğer temyiz sebeplerinin bu açıdan incelenmesine gerek olmadığına, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.