
Esas No: 2016/1559
Karar No: 2016/1559
Karar Tarihi: 19/11/2019
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SAMİ ÇELİK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/1559) |
|
Karar Tarihi: 19/11/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Selahaddin
MENTEŞ |
Raportör |
: |
Hüseyin
MECEK |
Başvurucu |
: |
Sami ÇELİK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Gezi Parkı olaylarında kolluğun müdahalesi sırasında
yaralama olayıyla ilgili olarak soruşturma izni verilmemesi nedeniyle kötü
muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
10. 1974 doğumlu olan başvurucu 31/5/2013 tarihinde Gezi Parkı
olayları kapsamında Taksim’de milletvekillerinin yaptığı oturma eylemini
seyrederken kolluğun kullandığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucunda
yaralandığını ileri sürerek 29/5/2014 tarihinde İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına (Savcılık) suç ihbarında bulunmuştur. Başvurucunun aynı gün
Savcılıkta ifadesi alınmıştır. Başvurucu 15/1/2014 tarihinde muhakkik huzurunda
da müşteki olarak dinlenmiştir. Başvurucu ifadelerinde ve dilekçesinde resen
soruşturma başlatılmadığından dilekçe verdiğini, çok sayıda gaz kapsülü
atıldığı için yaralandığını, T... Oteli’ne doğru kaçtığını, burada kendini
kaybettiğini, olay mahallinde bulunan bazı kişilerin kendisini Taksim Eğitim ve
Araştırma Hastanesine (Hastane) götürdüğünü, burada tedavi gördüğünü, kafasına
çok sayıda dikiş atıldığını, olaydan ötürü ruhsal olarak derinden
etkilendiğini, olay yerinde kesinlikle gösteri amacıyla bulunmadığını, hastane
polisinin tanzim ettiği tutanakların adli mercilere iletilmediğini anladığı
için bu kadar uzun süre geçtikten sonra şikâyetçi olduğunu, hastane polisinin
kendisine Savcılık ya da karakola gitmesi gerektiği yönünde bir şey söylemediğini
ifade etmiştir.
11. Başvurucu hakkında, Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile
İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünden adli raporlar aldırılmıştır:
i. 31/5/2013 tarihinde acil tıp uzmanınca saat 13.53’te yapılan
muayenede kafa sol parietal
(kafa tasının kenar ve çatısını birleştiren kemik) bölgede 6-8 cm cilt, cilt
altı saçlı deri kesisi izlendiği, sütür
atıldığı kayıtlıdır. Raporda başvurucunun darp şikâyetiyle geldiği yazılıdır.
ii. Başvurucunun 31/5/2013 günü saat 14.08’de çekilen
tomografisi radyoloji uzmanınca değerlendirilmiştir. Bu raporda sol parietal bölgede cilt altında yumuşak doku şişliği
ve metalik sütürlere ait görünüm, sağ maksiller (üst çene kemiği) sinüste mukozal
(salgı üreten doku tabakası) kalınlaşma saptanmıştır. Dayak sonrası muayene ve gözlem tanısıyla
rapor düzenlenmiştir.
iii. İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 24/12/2014 tarihli
kesin raporunda ise yumuşak doku lezyonlarına yol açan ve kemik kırığı tarif
edilmeyen yaranın basit tıbbi müdahaleyle giderilebileceği kayıtlıdır.
12. Savcılık 5/6/2014 tarihli yazısıyla İstanbul İl Emniyet
Müdürlüğünden şu hususların araştırılmasını istemiştir:
“…
Müştekinin şikayeti
ile başlayan soruşturmaya esas olmak üzere Birleşmiş Milletler Kanun
Adamlarının Zor ve Silah Kullanılmasına Dair Temel Prensipler başlıklı
bildirisinin 22. Maddesi de dikkate alınarak müştekinin iddiaları ile ilgili
araştırma yapmak üzere bir ya da birden fazla müfettiş görevlendirilerek,
1-Şikayete konu
gösteri yürüyüşü için katılımcıların yürüyüş öncesinde yasal bildirimde bulunup
bulunmadıklarının tespiti,
2-Müştekini şikayetine konu ettiği zor
kullanma öncesinde gösteri yürüyüşüne katılanların şiddet içerikli hareket ve
davranışlar sergileyip sergilemediklerini tespiti, şayet müdahale öncesinde
şiddet içerikli hareket ve davranışlar varsa bunları gösteren kamera görüntüsü,
tutanak vb. tüm delillerin toplanması,
3-Şikayete konu gösteri yürüyüşünü trafik
karışıklığına yol açmak dışında başkalarına zarar verme ya da başkalarının
hiçbir güçlükle karşılaşmadan halk içinde dolaşma hakkı gibi hakları ihlal edip
etmediğinin tespiti, şayet böyle bir ihlal varsa buna ilişkin kamera görüntüsü,
tutanak vb. tüm delillerin toplanması, (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi açık bir
alanda gerçekleştirilen her türlü gösterinin günlük yaşamın akışını bir ölçüde
bozacağını, bir karışıklığa ve düşmanca tepkilere yol açabileceğini ancak bu
orandaki düzen bozukluğunun tek başına toplanma özgürlüğü hakkına yönelik
müdahaleyi haklı kılmayacağı görüşündedir.)
4-Gösteri yürüyüşü müdahale öncesi şiddet
içermiyorsa diğer bir ifade ile barışçıl bir gösteri yürüyüşü ise müdahale
öncesi makul bir süre beklenip beklenilmediği, bu süre geçtikten sonra dağılma
uyarısı yapılıp yapılmadığının tespiti, buna ilişkin kamera görüntüsü,tutanak gibi tüm delillerin toplanması,
(Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Oya ATAMAN kararında toplantının başlayıp
gözaltı ile bittiği yarım saatlik süreyi sabırsızlık olarak
nitelendirmektedir.)
5-Olay yeri ve zaman dilimindeki zor
kullanmanın kaçınılmaz olup olmadığına ve aşırı (orantılı) olup olmadığına
ilişkin tespit yapılması, buna ilişkin kamera görüntüsü, tutanak vb. tüm
delillerin tespiti,
6-Olay yeri ve zaman diliminde kayıt yapan toma aracı kamerası, mobese
kamerası, banka şubesi kamerası vb. kameraların olaya ilişkin kaydetmiş olduğu
görüntüler CD ya da DVD ortamına aktarılarak ve de üzerilerinde
inceleme yapılarak gerektiğinde müştekinin de ifadesi alınıp toma aracı numarası vb. bilgiler alınarak ya da teşhis
işlemi yaptırılarak olay tarih ve yerinde müştekiye yönelik zor kullanan polis
memurlarının tespiti.”
13. Savcılığın talebi üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğünün tahkik
emrine istinaden olayla ilgili olarak Polis Teftiş Kurulu İstanbul Bölge
Başkanlığınca (Teftiş Kurulu) görevi kötüye kullanma suçundan idari soruşturma
süreci başlatılmıştır. Polis müfettişleri, Emniyet Müdürlüğünden olaya ilişkin
MOBESE kayıtları, TOMA görüntü kayıtları, ulusal basın ve yayım kuruluşlarında
çıkan görüntüler, olay ve yakalama tutanağı, gösteride görevli rütbeli personel
listesi, başvurucunun tedavi olduğu gece hastanede görev yapan polis
memurlarının isimleri, hastane defter kayıtları, hastane polisinin adli evrak kayıt
defteri ve adli muayene raporlarının gönderilmesini istemiştir. Aşağıda
anlatılan olaylardaki bilgiler disiplin soruşturmasında yapılan incelemeler
sonucunda elde edilmiştir.
14. 31/5/2013 günü saat 00.00’da düzenlenen Olay ve Yakalama Tutanağı"nın başvurucunun yaralanma zamanına ilişkin
olabileceği değerlendirilen kısımları şöyledir:
“31.05.2013
gönü saat 05.00 sıralarında … Taksim Gezi Parkı Projesininbaşlatılmasını
engellemek amacıyla toplanılacağı şeklinde bilgiler elde edilmiş olup aynı gün
saat 05.00’da gerekli emniyet tedbirleri yeteri kadar personelle uygulamaya
konulmuştur.
Aynı gün saat 12.00 itibarıyla Beyoğlu ilçesi
Taksim Tramvay Durağında Bağımsız Milletvekili … de aralarında bulunduğu grup
toplanmaya başlamış grubun sayısı 1000’e ulaşmıştır. Söz konusu grup saat:
12.00 de basın açıklamasına başlamış ve basın açıklamasını saat 13.00
itibarıyla bitirip oturma eylemine geçmişlerdir.
Oturma eylemine geçen gruba hitaben emniyet
yetkililerince; herkesin duyabileceği şekilde yapılan basın açıklamasından
sonra dağılmaları ve oturma eyleminin kanuna aykırı olduğu söylenmiştir. Grubun
oturma eylemine devam edeceklerini ve bu yönde irade göstermeleri üzerine gruba
hitaben tekrar “basın açıklamasının ardından yapılan oturma eyleminin kanuna
aykırı olduğu ve dağılmaları gerektiği” yönünde uyarılar yapılmıştır. Grubun
oturma eylemine devam etmeleri özerine dirençlerini kıracak ölçüde ve kademeli
olarak artan nispette zor kullanılmış ve grup dağıtılmıştır.
Gruptan dağılan şahısların ilimiz Beyoğlu ilçesi
İstiklal Caddesi yönüne dağıldıkları ve yapılan müdahaleden sonra İstiklal
Caddesi/Bekar Sokak, Zambak Sokak, Mis Sokak, İmam Adnan Sokak üzerlerinde
tekrar toplandıkları ve emniyet görevlilerine taşla mukavemet gösterdiklerinin
görülmesi üzerine grupların dirençlerini kıracak ölçüde kademeli olarak artan
nispette zor kullanılarak gruplar yaptıkları eylemden men edilmişlerdir.
…”
15. Hastane poliklinik defterinde başvurucunun Taksim Gezi Parkı
olayları sırasında darbedilmesi nedeniyle müracaat ettiği,
merkeze bilgi verildiği kayıtlıdır.
16. Başvurucu 18/6/2015 tarihinde, soruşturmada iki yıldır bir
gelişme olmadığını belirterek dosyanın suretini Savcılıktan talep etmiştir.
17. Emniyet Müdürlüğü Radyo TV Foto Film Şube Müdürlüğü
24/9/2014 tarihinde, 31/5/2013 tarihindeki Gezi Parkı olayları kapsamında bazı
görüntüleri Teftiş Kuruluna göndermiştir.
18. Emniyet Müdürlüğü 3/11/2014 tarihli yazıyla olay gününe ait
TOMA görüntü kaydının bulunmadığını bildirmiştir.
B. Kolluk Görevlilerinin İfadeleri
19. Olayla ilgili yapılan disiplin soruşturmasında değişik
rütbelerde elli yedi polisin bilgi veren sıfatıyla ifadesine başvurulmuştur.
20. Hastanede mukayyit olarak görevli polis memuru H.Ö.nün 27/10/2014 tarihinde
verdiği ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
“…
benden istenilen görev hastanede görevli doktorlar tarafından bana iletilen
adli vakaları kaydedip ilgili birimlere iletmektir. Gerekli olduğu durumlarda ise
şahıslarla görüşüp olayın nerede nasıl olduğu hakkında ön bilgiler alıp ilgili
birimlere iletmektir. Buradaki amaç ilgili birimlerin zaman kaybetmeden olay
yerine intikal etmesi olayla ilgilenmesi içindir. Yaptığım bu görev herhangi
bir evrak tanzim ederek adli bir işlem başlatma veya adli birimlere herhangi
bir evrak gönderme niteliğinde değildir. Bu görev olaya bakan birimin
sorumluluğundadır. Görev yaptığım süre zarfında görevimi sorunsuz bir şekilde
yapmış olup hiçbir sorun yaşamadım. Bana iletilen adli vakaları polis noktasın
içerisindeki deftere kaydedip ilgili birimlere zaman kaybetmeden bilgi verdim.
Söz konusu şahsın bahsettiği tarihlerde tüm Türkiye’nin de yakından takip
ettiği Gezi Parkı olaylarında Taksim İlkyardım Hastanesinin bulunduğu Beyoğlu
ilçesi çok karışıktı, büyük bir toplumsal olay yaşanmaktaydı. Polise karşı
büyük bir tepki vardı, bu toplumsal olaylarda yaralananların büyük bir kısmı
ile görüştüğümde bana olayla ilgili herhangi bir bilgi vermemiş ve polisten
şikâyetçi olduğu için herhangi bir emniyet birimine işlem yaptırmak
istemediğini, şikâyetini adli makamlara bildireceğini beyan etmişlerdir. Bu
şahısları şuan hatırlamam mümkün değildir. Olayların
olduğu taksim bölgesi ve görev yaptığım hastanede farklı şubelerden pek çok
sivil memur bulunmaktaydı. Bunlar bütün olayları izleyerek kendi açılarından
kayda alıyorlardı. Yaralananlardan müracaatta bunmak isteyen veya istemeyen tüm
kişilerin kaydı onlar tarafından tutuldu. Olaylar boyunca olan bütün adli
olayların (mala zara verme hırsızlık yaralama vb.) çok büyük bir kısmı gezi
olayları bitiminde emniyet birimlerince işlem yapılmıştır. Bu durum taksim
polis merkezince ceraimlerine bakılınca
anlaşılabilmektedir.
Bana iletilen bilgileri ise ben sorunsuz
şekilde ilgili birimlere ilettim. Olayların yoğun olduğu dönmelerde hastanede
tek çalıştığım ve can güvenliğim açısından bir sorun yaşanmaması için belli
dönemlerde polis merkezine çağrıldım. Çünkü hastanede bulunan polis noktasına
ve şahsıma birçok kez saldın girişiminde bulunuldu. Evrakta belirtilen şahsın
olaydan bir yıl sonra böyle bir şikayette bulunmasına
anlam veremedim. Söz konusu olayda benim bir ihmalim yoktur. Görev yaptığım
süre içerisinde bana verilen görevi sorunsuz şekilde gerçekleştirdim.”
- Hastanede görevli diğer altı polis de benzer mahiyette
ifade vermiştir.
21. Olay yerinde görev yapan Emniyet Müdürü K.Ş.nin
ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
“31/5/2013
tarihinde vekaleten Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bakıyordum. 30/5/2013 günü
gezi parkında bulunan göstericilerin boşaltılması talimatı verilince Çevik
Kuvvet, Beyoğlu ve Güvenlik Şube Müdürlüğü personeli ile 31/5/2013 günü
saat:01:00 sıralarında gezi parkında buluşup gerekli planlamayı yaptık… Öğle vaktine
doğru göstericiler Beyoğlu tarafından da yoğun bir şekilde gelmeye başladı. Ben
uzun bir süre grupların daha yoğun olduğu Divan Kavşağı tarafında [C.S.] müdürümle beraber bulunuyordum. [C.S.] müdürümüz zaman zaman telefonla İl Emniyet Müdürümüz
ve İl Valimizle görüşüp hem konu hakkında bilgi veriyor hem de talimat
alıyordu. İl Emniyet Müdürümüz grupların dağıtılması ve gezi parkı ve çevresine
alınmamaları konusunda [C.S.]
müdürümüze talimatlarını iletmiş, [C.S.] müdürümüzde bu talimatları o bölgede bulunan görevli müdürlere iletti.
Aynı gün taksim meydanı tramvay duraklarının
olduğu yerde saat: 12:00 sıralarında başlayan basın açıklamasının oturma
eylemine döndüğü ve müdahalenin başladığı bilgisi gelmesi üzerine [C.S.] müdürümle beraber gezi parkının merdivenleri civarına
geldim. Bu esnada alanda müdahale devam etmekteydi. Polise direnenler gözaltı
yapıldı ve Güvenlik Şube Müdürlüğüne gönderildi. Yapılan müdahaleler kanunların
bize vermiş olduğu yetkiler ve usullere uygun olarak yapılmıştır. Bu olaylar
esnasında bana Sami ÇELİK isimli şahsın yaralanması ile ilgili her hangi bir birimden bir bilgi gelmemiştir. Çevik Kuvvet
Şube Müdür Vekili olduğum ve olay yeri ve çevresinde bulunduğum için olay ve
yakalama tutanağında imzam vardır.”
- Emniyet Müdürleri C.S. ve Y.A. da aynı doğrultuda beyanda
bulunmuştur.
22. Olay yerinde görev yapan Emniyet Müdürü R.E.nin
ifadesi şöyledir:
“31/5/2013 tarihinde Beyoğlu İlçe Emniyet
Müdürlüğünde İlçe Emniyet Müdürü olarak görev yapmaktaydım. Söz konusu eylem
kamuoyunda gezi olayları olarak bilinen olayların 2. günü yapılan bir eylemdi.
Taksim Meydanı tramvay duraklarının bulunduğu yerde saat 12:00 sıralarında
Güvenlik Şube Müdürlüğü, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü ve Beyoğlu ilçe Emniyet
Müdürlüğü personeli ile birlikte tedbir alınmış idi. Aralarında
milletvekillerinin de bulunduğu yaklaşık 1000 kişi basın açıklamasına müteakip
İstiklal Caddesi girişinde oturma eylemine geçtiler. Oturma eylemine devam
etmeleri ve bu yönde direnç göstermeleri üzerine ses yayın araçları ile
herkesin duyabileceği bir şekilde yaptıkları eylemin kanunsuz olduğu,
dağılmaları gerektiği, dağılmamaları takdirde zor kullanılarak müdahale
edileceği şeklinde anons edilerek gerekli ikazlar yapılmış ancak grubun
dağılmaması üzerine genel sorundu İl Emniyet Müdür Yardımcısının talimatı ile
grubun direncini kıracak ve dağılmalarını sağlayacak şekilde kademeli olarak
zor kullanıp gaz ve su kullanılarak topluluk dağıtılıp yakalanan şahıslar adli
işlemler yapılmak üzere güvenlik şube müdürlüğüne gönderildi. Yapılan
müdahalede özellikle gaz silahıyla yaralanan bir şahıs görmedim. Yaralanan
herhangi bir şahıs olduğunu görseydim tedavisini yaptırmak üzere en yakın
sağlık kuruluşuna gönderir ve takip ederdim. Diğer taraftan herhangi bir
birimden de gaz silahı ile herhangi bir şahsın yaralandığına dair bilgi
geldiğini hatırlamıyorum.”
- Emniyet Müdürleri H.A. ve Y.D. de benzer yönde ifade
vermiştir.
23. İfadesi alınan polislerden bir kısmı, diğer olayla ilgili
doğrudan bilgi sahibi olmadıklarını, başka bir yerde görevli olduklarını, olayı
hatırlamadıklarını söylemiştir. Bazı polisler de göstericilerin polise taş,
şişe, havai fişekli saldırıya kanunun verdiği yetkiyi kullanarak müdahale
ettiklerini ifade etmiştir.
C. İdari Soruşturma ve Ceza Soruşturması
Sonucunda Verilen Kararlar
24. İstanbul Valiliği 7/9/2015 tarihinde soruşturma izni
verilmemesine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“...Ön
İnceleme Raporu başlıklı dosyanın incelenmesi neticesinde;
Sami ÇELİK isimli şahsın darp iddiasıyla
hastaneye intikal ettirildiği ve dayak sonrası muayene ve gözlem tanısı
konulduğu, tedavisi yapıldıktan 3-4 saat sonra hastaneden taburcu edildiği,
şahsın kafasına gaz mermisi gelerek yaralanması iddiasıyla ilgili herhangi bir
görgü tanığı olmadığı, Radyo TV ve Foto Film Şube Müdürlüğünce çekilmiş olan
kamera görüntülerinde, Sami ÇELİK isimli şahsın kafasına gaz mermisi gelerek
yaralanması ile ilgili görüntü olmadığının net olarak gözlemlendiği, görevli
polislerin Sami ÇELİK"in kafasına bilerek ya da
kazaen gaz fişeği atarak yaralaması suçunu işlediklerine dair kesin bir bilgi
ve bulguya ulaşılamadığı, muayene ve tedavisini yapan hastane doktorlarının
verdikleri raporda da gaz fişeği neticesi yaralanma fiilini aydınlatacak bir
ibareye rastlanılmadığı, darp eden kişi veya kişilerle ilgili de yapılan
araştırmada, sivil kişiyi darp etme olayı tespit edilemediği,
Müşteki Sami ÇELİK’in
şikayet konusu hakkında açık, somut ve teşhise uygun
isim, şahıs, şahit, beyan, delil ortaya koyma imkanı olmadığından müştekinin
iddialarına mesnet teşkil edecek suç unsuruna rastlanmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunun 6. Maddesi gereğince; İstanbul
Emniyet Müdürlüğü Görevlileri hakkında SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİNE... [karar
verilmiştir.]”
25. Bu karara başvurucunun yaptığı itiraz, İstanbul Bölge İdare
Mahkemesi 1. Kurulunca 18/11/2015 tarihinde reddedilmiştir. Kararın
gerekçesinde ön inceleme rapor ve ekindeki belgelerin Savcılıkça soruşturma
yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlilikte olmadığına işaret edilmiştir.
26. 19/12/2015 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 18/1/2015
tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
27. Bireysel başvurudan sonra İstanbul Valiliği 11/12/2015
tarihinde soruşturma izni verilmemesine dair kararın kesinleşmiş örneğini
Savcılığa göndermiştir. Savcılık tarafından 15/1/2016 tarihinde, Bölge İdare
Mahkemesinin ret kararının kesinleştiği, yetkili merci tarafından usulüne uygun
olarak verilmiş soruşturma izni bulunmadığı, buna göre soruşturma şartı gerçekleşmediği
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk, Anayasa Mahkemesinin Selçuk Yıldız (B. No: 2014/10382,
15/2/2017, §§ 21-29) başvurusunda yer almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 19/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu, gösteriyi izlerken polis müdahalesi neticesinde
yaralanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini
ileri sürmüştür.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale
yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel
olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur
Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42-45).
32. Somut olayda, başvurucunun yapılan toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katıldığı yönünde bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucu soruşturma
aşamasında gösteriyi izlemek için orada bulunduğunu ifade ettiğinden toplantı
ve gösteri yürüyüşüne katılanlara yönelen müdahaleden bu hak yönünden kişisel
olarak etkilenmediği anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu 31/5/2013 tarihinde Gezi Parkı olayları kapsamında
bir gösteriyi izlerken polis tarafından atılan onlarca gaz kapsülünden birinin
başına isabet etmesinden ötürü yaralandığını, künyelerini başvuru formunda
bildirdiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bazı kararlarına göre
polisle çatışmaya girmeyen göstericiler arasında yer almayan kişilere karşı
kullanılan gücün haklı gerekçeye dayandırılmamasının kötü muamele yasağının
ihlali anlamına geldiğini, kullanılan gücün orantısız olduğunu, özensiz
yürütülen soruşturmanın etkisiz olduğunu, yine AİHM kararlarına atıf yaparak
etkili soruşturma ilkelerine riayet edilmediğini belirterek kötü muamele yasağı
ve bununla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı ile adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini öne sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin toplantı ve gösteri
yürüyüşü sırasında kötü muamele yasağının incelendiği Ali Ulvi Altunelli (B.
No: 2014/11172, 12/6/2018) ile Ali Rıza Özer
ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015) kararlarında yer
alan ilkelerin gözönünde bulundurulması gerektiği
belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
36. Anayasa’nın 17. maddesinin ilgili kısımları ile 5. maddesi
şöyledir:
“Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı
Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…
Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5- Devletin temel amaç ve görevleri,
Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini,
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
37. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Kötü muamele yasağının usul yükümlülüğü
kapsamında kaldığı değerlendirilen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiası yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
39. Güç kullanılması sırasında kötü muamele yasağına ilişkin
Anayasa Mahkemesinin ilkeleri Özge Özgürengin (B. No: 2014/5218, 19/4/2018,
§§46-54, 70-80) başvurusunda açıklanmıştır.
40. Başvurunun özü, toplantı ve gösteri yürüyüşüne yapılan
müdahale sırasında gösterici olmadığını dile getiren başvurucunun gaz fişeğiyle
yaralandığı olayda derhâl ve resen soruşturma başlatılmaması ile etkili
soruşturma yürütülmemesinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiği
iddiasıdır.
41. Anayasa Mahkemesi Hidayet
Enmek ve Eyüpsabri Tinaş (B. No: 2013/7907, 21/4/2016), Turan Uytun ve Kevzer Uytun (B. No:
2013/9461, 15/12/2015) ve Selçuk Yıldız
başvurularında, gösteriye müdahale sırasında yaralanan ya da hayatını kaybeden
kişiler hakkında soruşturma izni verilmemesini etkili soruşturma yükümlülüğünün
ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Bu sonuç özetle şu gerekçelerle
temellendirilmiştir: Kamu görevlilerinin vazifeleri sırasında ortaya çıkan bazı
durumlarda sık şikâyet edilme ve soruşturulma tehdidi altında bulunmaları adli
soruşturmaları belli makamların iznine bağlanmasını gerektirebilir. Bununla
birlikte soruşturma izni şartına bağlı olmayan suçlarda izin mekanizmasının
işletilmesi soruşturmanın etkililiği bakımından sorun oluşturmaktadır.
42. Nitekim başvuru konusu edilmemekle beraber -başvuru konusu
bölge idare mahkemesi kararına dayanarak verilen- Savcılığın kovuşturmaya yer
olmadığı kararında da 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde kolluk
görevlileri hakkında yürütülen ve soruşturma izni verilmemesi ile sonuçlanan ön
inceleme aşamasına atıf yapılırken atılı suçların 4483 sayılı Kanun"un izin
şartına bağlı olmaksızın resen kovuşturulması gereken suçların düzenlendiği 2.
maddesinin beşinci fıkrası kapsamında olup olmadığının tartışılmadığı
görülmüştür. Bu nedenle yukarıdaki paragrafta zikredilen kararlardaki
sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
43. Başvuru konusu olayda ayrı bir değerlendirmeyi gerektiren
husus da soruşturmanın derhâl ve resen başlatılmadığı iddiasıdır. Başvurucu,
gösteriye yapılan müdahalede yaralandığını hastanede dile getirmesi ve doktor
raporlarıyla bunun tespit edilmesine karşın sorumlular hakkında herhangi bir
işlem başlatılmadığını dile getirmiştir.
44. Olayın meydana geldiği gün hastanede düzenlenen raporda;
başvurucunun başından yaralandığı, darp sonrası muayene edildiği kayıtlıdır.
Disiplin soruşturmasını yapan müfettişlere gönderilen hastane poliklinik
defterinde de başvurucunun Taksim Gezi Parkı olayları sırasında darbedilmesi nedeniyle müracaat ettiği ve merkeze bilgi
verildiği yazılıdır. Yapılan muayenesinde tespit edilen yaralanmalar
gözetildiğinde başvurucunun darp iddialarından kamu makamlarının haberdar
olmasına karşın kolluğun Savcılığa bilgi vermeyerek resen ve derhâl soruşturma
başlatılmasının sağlanmadığı anlaşılmaktadır (benzer bir olayda aynı doğrultuda
değerlendirme için bkz. Süleyman Deveci,
B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 117-119).
45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence
altına alınan kötü muamele yasağının usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
46. Kolluğun zor kullanma yetkisini kullanırken gereklilik ve
orantılılık şartlarını taşıyıp taşımadığını değerlendirmeye elverişli nitelikte
etkili soruşturma yürütülmediği sonucuna ulaşılması maddi boyuttan inceleme
yapılmasını engellemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
47. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
48. Başvurucu, 100.000 TL maddi, 100.000 TL de manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
49. Anayasa Mahkemesi Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60) başvurusuna dair
vermiş olduğu kararda, bireysel başvuruya konu olayın incelenmesi sonucunda
ihlal kararı verilmesi durumunda ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yapılması gerekenler hususunda detaylı açıklamalarda bulunmuştur. Anılan
içtihat doğrultusunda, 6216 sayılı Kanun uyarınca ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için temel kural olan eski hâle getirmenin başvuruya konu
olayda uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
50. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
51. Başvuruda, Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
52. Bu durumda kötü muamele yasağına ilişkin ihlalin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma
yapılmasında ve sorumlu kolluk görevlisi ya da görevlileri hakkında kamu davası
açılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden soruşturma
ise 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken
iş, öncelikle ihlale yol açan soruşturma izni verilmesine yer olmadığına dair
kararın ortadan kaldırılması ve nihayet kolluk görevlileri hakkında yeniden
soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin İstanbul
Bölge İdare Mahkemesi 1. Kuruluna (E.2015/727, K.2015/890) ve bilgi için
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2014/76089, K.2016/903)
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Başvurucuya manevi zararları karşılığında net 18.300 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiasının kişi
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 1. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Bölge İdare
Mahkemesi 1. Kuruluna (E.2015/727, K.2015/890) GÖNDERİLMESİNE,
2. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına (Soruşturma No: 2014/76089, K.2016/903) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 18.300 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İçişleri Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.